Geri

   

 

 

İleri

 

5. Peygamberlere ve Onlara Tâbi Kılarak Âl'lerine (Ailelerine) Salât Getirmek

(sallallâhu aleyhim ve sellem)

Peygamberimiz Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem üzerine Salât getirmenin gereği üzerinde âlimler birleşmişlerdir.

Yine sayılı âlimler, diğer peygamberlerle yalnız başına melekler üzerine Salât getimenin cevazında ve müstehab oluşunda ittifak etmişlerdir. Amma peygamber olmayanlara gelince, âlimlerin çoğunluğu buna cevaz vermemiştir.

 Meselâ: Ebû bekir sallallahu aleyhi ve sellem, denmez. Bunun hükmü üzerinde ihtilâf edilmiştir.

Bazı âlimler, bunu söylemek haramdır, demişlerdir. Çoğu da, tenzihen mekruhtur, demiştir. Çok kimseler de, bunu söylemek mekruh değil; ancak evlâ olanı terktir, demişlerdir. Fakat sahîh olan, çoğunluğun üzerinde bulunduğu tenzihen mekruh oluş hükmüdür. Çünkü bu bid'at ehlinin tutumudur. Biz, şeriata uymayan tutumlardan sakındırırız.

 

 

Mekruh, hakkında yasaklama olan şeydir.

 

Âlimlerimiz demişlerdir ki, "Salât" getirmek, selef dilinde, peygamberlere has olarak kullanılmıştır (Allah'ın salât ve selâmı üzerlerine olsun). Nitekim bizim: Azze ve Celle sözlerimiz, Allahü teâlâ hazretlerine mahsus olduğu gibi.. Peygamber azîz ve celîl olduğu hâlde, Muhammedün azze ve celle, denmez. Yine manası sahîh olmakla beraber:

 

Ebû Bekir yahut Ali sallallâhu aleyhi ve sellem, denmez.

Salât getirmekte, peygamber olmayanları, peygamberlere tâbi kılarak onlar üzerine de Salât getirmenin cevazında âlimler ittifak etmişlerdir. Şöyle denebilir:

 

"Allâhümme salli alâ muhammedin ve alâ âli muhammedin ve ashâbihî ve ezvâcihî ve zürriyyatihî ve etbâihî"

Çünkü bu hususta sahîh Hadisler vardır. Biz de, namazın teşehhüdünde böyle söylemekle emrolunduk. Selef de, namazın dışında bunu ifadeye devam etmişlerdir.

 

Selâm işine gelince:

Âlimlerimizden Şeyh Ebû Muhammed el-Cuveynî demiştir ki, bu da "Salât" lâfzı gibidir; gaib (mevcud olmayan) kimseler hakkında kullanılmaz (peygamberler için kullanılır). Ali aleyhisselâm, denmez. Bu hususta ölü ve hayatta olanlar arasında fark yoktur.

 

Fakat mevcud olan için: Selâmun Aleyke, Selâmun Aleyküm, Esselâmu Aleyke, es-selâmu Aleyküm diye hitab edilerek söylenir. Bunda ittifak vardır. İlerde ilgili bölümlerde bunun açıklaması gelecektir, inşa-Allah teâlâ...

٥- باب الصَّلاة على الأنبياءِ وآلهم تبعاً لهم صلى اللّه عليهم وسلم

أجمعوا على الصلاة على نبيّنا محمد صلى اللّه عليه وسلم، وكذلك أجمع من يُعتدّ به على جوازها واستحبابها على سائر الأنبياء والملائكة استقلالاً‏.‏ وأما غيرُ الأنبياء فالجمهور على أنه لا يُصلّى عليهم ابتداء،

فلا يقال‏: أبو بكر صلى اللّه عليه وسلم‏.‏ واختُلف في هذا المنع،

فقال بعض أصحابنا‏: هو حرام، وقال أكثرهم‏: مكروه كراهة تنزيه، وذهب كثير منهم إلى أنه خلاف الأوْلَى وليس مكروهاً، والصحيحُ الذي عليه الأكثرون أنه مكروه كراهة تنزيه لأنه شعار أهل البدع، وقد نُهينا عن شعارهم‏.‏

والمكروه هو ما ورد فيه نهيٌ مقصود‏.‏

قال أصحابنا‏: والمعتمدُ في ذلك أن الصَّلاةَ صارتْ مخصوصةً في لسان السلف بالأنبياء صلوات اللّه وسلامه عليهم، كما أن قولنا‏: عزَّ وجلَّ، مخصوصٌ باللّه سبحانه وتعالى، فكما لا يُقال‏: محمد عزَّ وجلَّ ـ وإن كان عزيزاً جليلاً ـ

لا يُقال‏: أبو بكر أو عليّ صلى اللّه عليه وسلم، وإن كان معناه صحيحاً‏.‏

واتفقوا على جواز جعل غير الأنبياء تبعاً لهم في الصلاة،

فيُقال‏: اللّهمّ صلّ على محمد، وعلى آل محمد، وأصحابه، وأزواجه، وذرِّيته، وأتباعه، للأحاديث الصحيحة في ذلك؛ وقد أُمرنا به في التشهد، ولم يزل السلفُ عليه خارج الصلاة أيضاً‏.‏

وأما السلام فقال الشيخ أبو محمد الجوينيُّ من أصحابنا‏: هو في معنى الصلاة فلا يُستعمل في الغائب، فلا يفرد به غير الأنبياء، فلا يُقال‏: عليّ عليه السلام؛ وسواء في هذا الأحياء والأموات‏.‏

وأما الحاضر فيُخاطب به فيقال‏: سلام عليك، أو‏: سلام عليكم، أو‏: السَّلام عليك، أو‏: عليكم؛ وهذا مجمع عليه، وسيأتي إيضاحه في أبوابه إن شاء اللّه تعالى‏.‏

Ashâb ve Diğer Mü’minlere Rahmet Dilemek

Ashâba, tabiîn'e ve bunlardan sonra gelen âlimlere, abidlere ve diğer hayırlı kimselere: Radıyallahu anh (Allah ondan razı olsun), yahut Rahimehullah (Allah ona rahmet etsin) demek müstehab olduğu gibi, buna benzer sözler de söylenebilir.

 

 

Bununla beraber âlimlerden biri demiştir ki, "radıyallahü anh" sözü ashâba mahsustur, bunlardan başkası için "Rahimehullah" denilir ancak. Fakat bu söze uyulmaz ve dediği gibi değildir. Çoğunluğun üzerinde bulunduğu hüküm, bu şekilde kullanışın müstehab olduğudur. Yoksa ademi cevaz iddia edilemez. Bunun delilleri sayılamayacak kadar çoktur.

Eğer anılan sahabi, bir sahabinin oğlu ise:

İbn Ömer, İbn Abbâs, İbn Zübeyr, İbn Ca’fer, Üsâme ibn Zeyd ve bunlar benzeri, duâ her ikisine ait olsun diye, Radıyallâhu anhüma (Allah her ikisinden razı olsun), denilir.

فصل‏

يُستحبّ الترضّي والترحّم على الصحابة والتابعين فمن بعدهم من العلماء والعبَّاد وسائر الأخيار،

فيقال‏: رضي اللّه عنه، أو رحمه اللّه ونحو ذلك‏.‏

وأما ما قاله بعض العلماء‏: إن قوله رضي اللّه عنه مخصوص بالصحابة، ويُقال في غيرهم‏: رحمه اللّه فقط، فليس كما قال، ولا يوافق عليه، بل الصحيح الذي عليه الجمهور استحبابه، ودلائله أكثر من أن تُحصر، فإن كان المذكور صحابياً ابن صحابي قال‏: قال ابن عمر رضي اللّه عنهما، وكذا ابن عباس، وابن الزبير، وابن جعفر، وأُسامة بن زيد ونحوهم، لتشمله وأباه جميعاً‏.‏

Lukman ve Meryem'e duâ Şekli

 

Lukman ve Meryem anıldıkları zaman, acaba bunlara peygamberlere olduğu gibi "Salât" mı getirilir, yoksa ashâb ve veliler gibi, radıyallahü sözü mü kullanılır yahut bunlara "Aleyhimes selâm "mı denilir?

Âlimlerin çoğunluğuna göre bunlar birer peygamber değillerdir. Peygamber olduklarını söyleyen nadir olup buna iltifat ve meyil yoktur.

 

 

Ben bu meseleyi, "Tehzîbu'l-Esmâi ve’l-Lügat" adlı kitabda açıkladım.

Bu durum bilindikten sonra, âlimlerden birinin sözünden anlaşılıyor ki, şöyle denebilir:

Lokman yahut Meryem sallallâhu Alel-Enbiyâi ve aleyhi yahut aleyha ve selleme...

 

Çünkü bu ikisinin durumları, haklarında "radıyallahü anh" denen ashâbdan daha yüksektir. Nitekim Bunların halini yükselten Kur’ânda âyetler vardır, demiştir. Benim görüşümde, böyle söylemekte bir sakınca yoktur, her ne kadar "radıyallahü anh” yahut "radıyallahü anha" yi söylemek daha iyi ise de...

 

Çünkü bunların durumu Peygamber olmayanların mertebesidir. Bunların peygamber olduğu sabit değildir. imâmı Haremeyn, İrşad kitabında, Meryem'in peygamber olmadığında âlimlerin icmaı vardır, demiştir. Bununla beraber bir kimse Lukman için "aleyhisselâm" ve Meryem için "Aleyhesselâm" dese, bunda bir beis yoktur. En iyisini Allah bilir.

فصل‏

فإن قيل‏: إذا ذكر لقمان ومريم هل يُصلّي عليهما كالأنبياء، أم يترضّى كالصحابة والأولياء، أم يقول عليهما السلام‏؟‏‏.‏

فالجواب أن الجماهير من العلماء على أنهما ليسا نبيين، وقد شذّ من قال‏: نبيّان، ولا التفات إليه، ولا تعريج عليه، وقد أوضحتُ ذلك في كتاب ‏"‏تهذيب الأسماء واللغات‏"‏ فإذا عُرف ذلك، فقد قال بعض العلماء كلاماً يُفهم منهأنه يقول‏: قال لقمان أو مريم صلَّى اللّه على الأنبياء وعليه أو وعليها وسلم،

قال‏: لأنهما يرتفعان عن حال من يُقال‏: رضي اللّه عنه، لما في القرآن مما يرفعهما؛ والذي أراه أن هذا لا بأس به، وأن الأرجح أن يقال‏: رضي اللّه عنه، أو عنها،

لأن هذا مرتبة غير الأنبياء ولم يثبتْ كونهما نبيّين‏.‏ وقد نقل إمام الحرمين إجماع العلماء على أن مريم ليست نبيّة ـ ذكره في الإِرشاد ـ ولو قال‏: عليه السلام، أو‏: عليها، فالظاهر أنه لا بأس به، واللّه أعلم‏.‏