7. Secdede Okunacak duâlar ve Zikirler
Rükû'dan kalkıp doğrulunca, gereken zikirler tamamlanarak alın yere
konuncaya kadar uzatılan bir tekbirle secdeye varılır. Bu tekbirin
sünnet olduğunu daha önce söylemiştik. Bunu terk etmekle namaz
bâtıl olmaz ve sehiv secdesi de gerekmez. Secdeye kapanınca, secde
zikirleri yapılır ki, bunlar çoktur:
132- Bunlardan biri, daha
önce Peygamber
sallallahü aleyhi ve sellem'in
namazda rükû şekli ile ilgili Huzeyfe'den
naklen rivâyet edilen şu hadîstir:
"Peygamber
sallallahü aleyhi ve sellem, bir
rekâtta Bakara, Nisa ve âl-i îmrân Sûrelerini okurken, her rahmet
âyetine gelince, duâ ederdi ve her azab âyetine gelince de istiâze
yapardı (Eûzü billahi - Allah'a sığınırım) derdi.
Huzeyfe dedi ki: Sonra
Peygamber secde edip şöyle
dedi:
"Sübhâne rabbiye’l-a'lâ" (Yüce Rabbim noksanlardan münezzehtir).
Peygamberin secdesi, ayağa
kalkmasına yakın olmuştu. "
133-
Hazret-i Âişe'den rivâyet
edildiğine göre, şöyle demiştir:
“Peygamber
sallallahü aleyhi ve sellem,
Rükû'unda ve secdesinde şunu çok söylerdi:
"Sübhânekellâhümme Rabbena ve bi-hamdike allâhümmeğfir lî" (Rabbimiz
olan Allah'ım! Sana hamd ederek Seni noksanlardan tenzih ederim;
Allah'ım! Beni bağışla)..”
134-
Hazret-i Âişe'den
(radıyallâhu anha) daha önce rükû
babında zikrettiğimiz şu hadîs rivâyet edilmiştir:
"Resûlüllah
sallallahü aleyhi ve sellem,
rükû'unda ve secdesinde:
(Meleklerin ve Cebrâîl'in Rabbi,
noksanlardan, kötü şeylerden münezzehtir)" söylerdi.
135-
Hazreti Ali'den
(radıyallahü anh) rivâyet
edilmiştir:
“Resûlüllah
sallallahü aleyhi ve sellem, secde
yaptığı zaman şöyle derdi:
(Allah'ım! Sana secde ettim, Sana imân ettim, Sana boyun eğdim. Yüzüm,
kendisini yaratana, kendisine şekil verene, kulağına ve gözüne
duygu verene secde etti. Şekil verenlerin en güzeli olan Allah, ne
yüce olmuştur!. .)
136- Rükû bahsinde daha
önce yazdığımız Avf b. Mâlik'den
sünen kitablannda mervi şu sahîh hadîs naklolunmuştur:
"Resûlüllah
sallallahü aleyhi ve sellem,
uzunca yapmış olduğu rükû'unda şöyle diyordu:
(Üstünlük, izzet, ululuk, ve azamet sahibi (Allah), noksanlardan
münezzehtir)” sonra secdesinde aynı sözleri söyledi. "
137- Sünen Kitablannda
rivâyet edildiğine göre, Peygamber
sallallahü aleyhi ve sellem şöyle
buyurmuştur:
"Sizden biriniz secde ettiği zaman, üç kez:
"Sübhâne rabbiye'l-a'lâ"
(Yüce Rabbım noksanlardan münezzehtir) desin. Bu kadarı (tesbihin) en
azıdır. "
138-
Hazret-i Âişe'den
(radıyallahü anha) rivâyet
edildiğine göre, şöyle demiştir:
"Bir gece Peygamber
sallallahü aleyhi ve sellem'i
aradım. Sonra (yerinde bulamayınca) araştırdım. Bir de gördüm ki,
rükûda yahut secdede şöyle diyor:
"Sübhâneke ve bihamdike lâ ilâhe illâ ente" (Sana hamd ederek Seni
tesbih ederim, Senden başka İlâh yoktur)."
Müslim'de diğer bir rivâyet
şöyledir:
"(Peygamberi arayıp
yoklarken) elim ayaklarının iç kısmına dokundu ki, o esnada
Peygamber secdedeydi"
ayakları dikilmiş durumda idi, şöyle diyordu:
Allahümme eûzü binzâkemin sahatike ve bimuâfâtike min ukübetike ve
eûzü bike minke. Lâ uhsîsenâen aleyke ente kemâ esneyte alâ
nefsike"
(Allah'ım! Senin gazabından rızâna, azabından afiyetine sığınırım.
Yine Senden (intikamından) Sana sığınırım. Sana yaraşır şekilde
Seni övemem, Sen kendini övdüğün şekilde övgüye müstehaksın."
139-
İbn Abbâs'dan
(radıyallahü anhüma) rivâyet
edildiğine göre, Resûlüllah
sallallahü aleyhi ve sellem şöyle
buyurmuştur:
“Rükû'a gelince, orada Rab teâlâ'yı tazim ediniz; secdede ise, tam bir
gayretle duâ ediniz, çünkü Duânız sizin için kabul olunmaya
lâyıktır."
140-
Ebû Hüreyre'den rivâyet
edildiğine göre, Resûlüllah
sallallahü aleyhi ve sellem şöyle
buyurdu:
"Kul secde hâlinde iken, Rabbının rahmetine en yakın bulunduğu haldir;
o hâlde duâyı çok yapınız.”
141- Yine
Ebû Hüreyre'den
(radıyallahü anh) rivâyet
edildiğine göre, Resûlüllah
sallallahü aleyhi ve sellem,
secdesinde şöyle derdi:
(Allah'ım! Günahlarımın hepsini mağfiret buyur; azını ve çoğunu,
öncekini ve sonrakini, gizlisini ve aşikârını.,.)
Bilinmelidir ki, baştan beri kaydetmiş olduğumuz zikirlerin hepsini
bir araya getirerek secdelerde onları söylemek müstehabdir. Eğer
bir vakitte bunları söylemek mümkün olmazsa, muhtelif vakitlerde
bunlar söylenir. Nitekim geçen bablarda bu hususu beyan etmiştik.
İnsan bunlardan kısaltma istediği zaman, az Duâ ile tesbihleri
yerine getirir ve önce tesbihleri yapar, sonra Duâyı... Secde ile
ilgili hükümler, rükû zikirlerinde anlattığımızın aynıdır. Yine
secdede Kur’ân okumak, rükûda olduğu gibi mekruhtur, diğer
hususlar da aynıdır. |
٧- باب أَذْكَارِ السُّجودِ
فإذا فرغ من أذكار الاعتدال كبَّرَ وهوى ساجداً ومدّ التكبير إلى أن
يضع جبهته على الأرض. وقد قدَّمنا حكمّ هذه التكبيرة وأنها سنّة لو
تركها لم تبطلْ صلاتُه ولا يسجد للسهو، فإذا سجد أتى بأذكار السجود،
وهي كثيرة:
١٣٢-فمنها
ما
رويناه في صحيح مسلم من رواية
حذيفة المتقدمة في الركوع في صفة صلاة
النبي
صلى اللّه عليه وسلم، حين قرأ
البقرة وآل عمران والنساء في الركعة الواحدة، لا يمرّ بآية رحمة إلا
سأل، ولا بآية عذاب إلا استعاذ، قال: ثم سجد
فقال:
"سُبحان ربي الأعلى" فكان سجوده قريباً من قيامه
١٣٣-
وروينا في صحيحي البخاري ومسلم،
عن عائشة
رضي اللّه عنها قالت: كأن
النبيّ
صلى اللّه عليه وسلم يكثر أن يقول في ركوعه وسجوده:
"سُبْحانَكَ
اللّهمَّ رَبَّنا وبِحَمْدِكَ،
اللّهمَّ اغْفِرْ لي". (٢)
١٣٤-
وروينا في صحيح مسلم عن
عائشة
رضي اللّه عنها ما قدّمناه في الركوع:
أن
رسول اللّه صلى اللّه عليه وسلم
كان يقول في ركوعه وسجوده:
"سُبُّوحٌ قُدُّوس، رَبُّ المَلائِكَةِ والرُّوحِ". (٣)
١٣٥-
وروينا في صحيح مسلم أيضاً عن
عليّ
رضي اللّه عنه: أن رسول
اللّه كان إذا سجد قال:
اللّهمَّ لَكَ سَجَدْتُ، وَبِكَ آمَنْتُ، ولَكَ أسْلَمْتُ، سَجَدَ
وَجْهِي للَّذي خَلَقَهُ وَصَوَّرَهُ، وَشَقّ سَمْعَهُ وَبَصَرَهُ،
تبارَكَ اللّه أحْسَنُ الخالِقين".
(٤)
١٣٦-
وروينا في الحديث الصحيح في كتب السنن، عن عوف بن
مالك ما قدّمناه في فصل الركوع:
أن
رسول اللّه صلى اللّه عليه وسلم
ركعَ ركوعَه الطويل يقول فيه:
"سُبْحانَ ذِي الجَبروتِ والمَلَكُوتِ وَالكِبْرِياء والعظمة"
ثم قال في سجوده مثل ذلك. أبو داود
(٨٧٣)، والنسائي
٢/١٩١، والترمذي في الشمائل، وقد
تقدم برقم ٥/١٠٩.
١٣٧-
وروينا في كتب السنن أن النبيّ
صلى اللّه عليه وسلم
قال:
"وَإذا سَجَدَ ـ أي أحدكم ـ فَلْيَقُلْ: سُبْحانَ رَبيَ الأعْلى
ثلاثاً، وذلك أدْناهُ". (٥)
١٣٨-
وروينا في صحيح مسلم، عن
عائشة
رضي اللّه عنها قالت: تفقدت
النبيّ صلى اللّه عليه وسلم
ذات ليلة فتجسست، فإذا هو راكع أو
ساجد يقول:
" سُبْحَانَكَ وبِحَمْدِكَ لا إلهَ إِلاَّ أنْتَ"،
وفي رواية في مسلم: فوقعت يدي
على بطن قدميه وهو في المسجد وهما منصوبتان وهو يقول:
اللّهمَّ أعُوذُ بِرضَاكَ مِنْ سَخطِكَ، وبِمُعافاتِكَ مِنْ
عُقُوبَتِكُ، وأعُوذُ بِكَ مِنْكَ، لا أُحْصِي ثَناءً عَلَيْكَ،
أنْتَ كمَا أثْنَيْتَ على نَفْسِكَ". (٦)
١٣٩-
وروينا في صحيح مسلم، عن
ابن عباس
رضي اللّه عنهما، أن
رسول اللّه
صلى اللّه عليه وسلم
قال:
"فأمَّا الرُّكُوعُ فَعَظِّمُوا فِيهِ الرَّبَّ،
وأمَّا السُّجُودُ فاجْتَهِدُوا في الدُّعاءِ فَقَمِنٌ أنْ
يُسْتَجَابَ لَكُم".
يُقال: قمن بفتح الميم وكسرها، ويجوز في اللغة قمين، ومعناه: حقيق
وجدير. (٧)
١٤٠-
وروينا في صحيح مسلم، عن
أبي هريرة
رضي اللّه عنه أن
رسول اللّه
صلى اللّه عليه وسلم قال:
"أقْرَبُ ما يَكُونُ العَبْدُ مِنْ رَبِّهِ وَهُوَ ساجِدٌ،
فأكْثِرُوا الدُّعاء". (٨)
١٤١-
وروينا في صحيح مسلم، عن
أبي هريرة أيضاً،
أن
رسول اللّه صلى اللّه عليه وسلم
كان يقول في سجوده:
اللّهمَّ اغْفِرْ لي ذَنْبِي كُلَّهُ، دِقَّهُ وَجِلَّهُ وأوّلَهُ
وآخِرَهُ وَعَلانِيَتَهُ وَسِرَّه".
دِقه وجِلّه: بكسر أولهما، ومعناه: قليله وكثيره.
واعلم أنه يستحبّ أن يجمع في سجوده جميع ما ذكرناه، فإن لم يتمكن منه
في وقت أتى به في أوقات، كما قدّمناه في الأبواب السابقة، وإذا اقتصر
يقتصر على التسبيح مع قليل من الدعاء، ويُقدِّمُ التسبيحَ، وحكمه ما
ذكرناه في أذكار الركوع من كراهة قراءة القرآن فيه، وباقي الفروع.(٩) |
Fasl
Namazda kıyam ve sucûddan hangisi daha faziletlidir? konusunda âlimler
ihtilâf etmişlerdir, İmâm Şâfi’î
ve ona uyanların görüşü, kıyamın daha faziletli oluşudur. Çünkü
Müslim'in Sahîh'inde
Peygamberin
(sallallahü aleyhi ve sellem) şu
hadîsi vardır:
"Namazın en faziletlisi, kıraati uzun olandır." Bunun manası, kıyamın
uzunluğudur. Çünkü kıyamın kunût ve zikri, Kur’ân'dır. Secdenin
zikri ise, tesbîhdîr; Kur’ân, tesbîhden daha faziletlidir. O
hâlde, Kur’ân ile uzatılan kıyamda fazilet vardır.
Bazı âlimler de, secdenin daha faziletli olduğu görüşündedirler. Çünkü
daha önce geçen hadîsi şerifte
Peygamber Efendimiz sallallahü
aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
"Kulun Allah'a (rahmetine) en yakın bulunduğu hâl, secde halidir."
İmâm Ebû Îsa Et-Tirmizî kitabında
demiştir ki; Bu konuda ilim sahibleri ihtilâf etmişlerdir. Bir
kısmı demiştir ki, namazda kıyamı uzatmak, rükû ve secdeyi çok
yapmaktan daha faziletlidir.
Bir kısmı da: Rükû ve secdeyi çok
yapmak, kıyamı uzatmaktan daha faziletlidir, demişlerdir. İmâm İbn
Hanbel, bu konu ile ilgili iki ayrı hadîs rivâyet etmişse de, bu
hususta bir hüküm vermemiştir.
İshak (İbn Raheviye) demiştir ki:
Gündüz Namazlarında, rükû ve secdeyi çok yapmak, geceleyin ise
kıyamı uzun yapmak daha faziletlidir. Ancak bir insanın gece
namazında vird edindiği bir okuyuşu varsa, bu kimse hakkında rükû
ve secdeyi çok yapmak bana daha güzel gelir; çünkü âdeti üzerine
ziyade yapmış olur. Rükû ve secde çokluğu ile kâr elde etmiş
sayılır.
Buna karşı Tirmizî şöyle der: İshak
bu sözü şundan söylemiştir: Çünkü,
Peygamber sallallahü aleyhi ve
sellem'in gece namaz şeklini ve kıyamın uzunluğunu
anlatmıştır. Peygamberin
gündüz namazına gelince, burada geceleyin olduğu gibi, kıyamın
uzatıldığı vasfedilmemiştir. |
فصل
اختلف العلماء في السجود في الصلاة والقيام أيُّهما أفضل؟ فمذهب
الشافعي ومن وافقه: القيام
أفضل، لقول النبيّ
صلى اللّه عليه وسلم في الحديث في
صحيح مسلم
"أفْضَلُ الصَّلاةِ طُولُ القُنُوتِ" (١٠) .
قال الإِمام أبو عيسى الترمذي في
كتابه: اختلف أهل العلم في هذا، فقال بعضهم: طولُ القيام في الصلاة
أفضل من كثرة الركوع والسجود.
وقال بعضهم:
كثرةُ الركوع والسجود أفضلُ من طول القيام.
وقال أحمد بن حنبل: روي فيه
حديثان عن
النبيّ
صلى اللّه عليه وسلم، ولم يقضِ فيه أحمدُ بشيء. وقال
إسحاق: أما بالنهار فكثرةُ الركوع
والسجود،
وأما بالليل فطولُ القيام، إلا أن يكون رجل له جزء بالليل يأتي عليه،
فكثرة الركوع والسجود في هذا أحبُّ إليّ لأنه يأتي على حزبه، وقد ربح
كثرة الركوع والسجود.
قال الترمذي: وإنما قال إسحاق
هذا لأنه وصفَ صلاة النبيّ
صلى اللّه عليه وسلم بالليل ووصفَ
طول القيام.
وأما بالنهار فلم يُوصف من صلاته صلى اللّه
عليه وسلم من طول القيام ما وُصف بالليل. |
Fasıl:
İnsan tilâvet secdesi yaptığı zaman, namazın secdesinde yapılması olan
anlattığımız tesbihleri yapması müstehabdır. Yine şöyle demesi de
müstehabdır:
(Allah'ım! Bu secdeyi katında benim için makbul bir sevab kıl ve bunun
sebebiyle bana büyük mükâfat ver, bu yüzden günahımı düşür ve
Dâvud aleyhisselâm'dan bunu kabul
ettiğin gibi, benden de bunu kabul et)."
Şöyle de diyebilir, bu da müstehabdır:
(Rabbimiz, Seni tenzîh ederiz; Rabbimizin
va'dı, muhakkak gerçekleşegelmiştir). "
İmâm Şâfi’î bu son şekli de esas
kabul etmiştir.
142-
Hazret-i Âişe'den
(radıyallahü anha) rivâyet
edildiğine göre, şöyle demiştir:
“Resûlüllah
sallallahü aleyhi ve sellem,
Kur’ân (tilâvet) secdesinde şöyle derdi:
"Secede vechîlillezîhalekahu veşakka sem'ahu ve basarahu bihavli-hi ve
kuvvetihi"
(Benim yüzüm (varlığım), O Allah'a secde ettti ki, kuvvet ve kudreti
ile beni yaratmış, kulağımı işitir, gözümü de görür yapmıştır."
Tirmizî demiştir ki, bu hadîs
sahîhdir. Hakim, rivâyetinde şu ziyadeyi yapmıştır:
"Fetebârekellâhu ehsenu'l-hâlikîn."
(Şekil verenlerin en güzeli olan Allah, bütün noksanlıklardan
münezzehtir)."
Bu ziyade, Sahîhayn’ın (Buhârî ve
Müslim'in) şartlarına göre
sahîhtir. Daha önce naklettiğimiz şu hadîsi,
Tirmizî hasen bir isnadla
İbn Abbâs'ın
(radıyallahü anhüma) rivâyetinden
merfû’ olarak bunu nakletmiştir. Hâkim
de, bu sahîh hadîstir demiştir. |
فصل:
إذا سجد للتلاوة استُحبّ أن يقول في سجوده ما ذكرناه في سجود الصلاة،
ويستحبّ أن يقول معه:
اللّهمَّ اجْعَلْها لي عِنْدَكَ ذُخْراً، وأعْظِمْ لي بِهَا أجْراً،
وَضَعْ عَنِّي بِها وِزْراً، وَتَقَبَّلْها مِنِّي كما تَقَبَّلْتَها
مِنْ دَاوُدَ عَلَيْهِ السَّلامُ.
ويُستَحبّ أن يقول أيضاً:
{سُبْحانَ رَبِّنا إنْ كانَ وَعْدُ رَبِّنا لَمَفْعُولاً}
الإِسراء: ١٠٨ نصَّ الشافعي
على هذا الأخير.
١٤٢-
روينا في سنن أبي داود والترمذي
والنسائي، عن
عائشة
رضي اللّه عنها قالت: كأن
رسول اللّه
صلى اللّه عليه وسلم يقول في سجود القرآن:
"سَجَدَ وَجْهِي للَّذي خَلَقَهُ، وَشَقَّ سَمْعَهُ وَبَصَرَهُ
بِحَوْلِهِ وَقُوَّتِهِ".
قال الترمذي: حديث صحيح، زاد
الحاكم:
" فَتَبارَكَ اللّه أحْسَنُ الخالِقِينَ"
قال: وهذه الزيادة صحيحة على شرط
الصحيحين.
وأما قوله
"اللّهمّ اجعلها لي عندك ذخراً..الخ"
فرواه الترمذي مرفوعاً من رواية
ابن عباس رضي اللّه عنهما
بإسناد حسن. و
قال الحاكم: حديث صحيح.
(١١)
|
Secdeden Baş Kaldırılınca ve İki Secde
Arasındaki Oturuşda Okunacak duâlar ve Zikirler
Secdede eller kaldırılmadan önce baş kaldırılırken tekbîre başlayıp
tekbîri oturma haline kadar uzatmak sünnettir. Biz, tekbîrlerin
namazdaki sayısını, tekbîri uzatmadaki ihtilâfı ve onu batıl kılan
şeyi, daha önce anlatmıştık.
İnsan tekbîri getirdikten sonra doğrulup oturunca, sünnet olan,
Ebû Dâvud,
Tirmizî,
Nesâ’î,
Beyhakî ve diğer sünenlerde
rivâyet edilen duâyı okumaktır. Bu da, Hazreti
Huzeyfe'den
(radıyallahü anh) rivâyet edilen
hadîstir ki, daha önce, Peygamber sallallahü aleyhi ve
sellem'in gece namaza kalkışında, Bakara, Nisa ve Âl-i
İmrân sûreleri ile uzun boylu kıyam ile kıldığı namazda, Rükû'u,
secdesi ve kıyamı geçmişti.
143- (Huzeyfe
radıyallahü anh) demiştir ki,
Peygamber
sallallahü aleyhi ve sellem, iki
secde arasında (oturunca) şöyle buyururdu:
"Rabbî'ğfir lî, Rabbiğfir lî (Allah'ım beni bağışla, Allah'ım beni
bağışla...) secdesi kadar da otururdu. "
144-
İbn Abbâs
(radıyallahü anhüma) teyzesi (ve
müminlerin annesi) Meymûne'nin
(radıyallahü anha) evinde gece kaldığı zaman,
Peygamber
sallallahü aleyhi ve sellem'in
gece kıldığı namazını anlatırken şöyle demiştir:
Peygamber, secdeden başını
kaldırdığı zaman:
(Rabbim, beni bağışla! Bana merhamet et, beni düzelt, beni yükselt,
bana rızık ver ve bana hidâyet ihsan et...)" buyururdu.
Ebû Dâvud'un rivâyetinde ise,
"Ve afinî" (Bana afiyet ver)" ilâvesi vardı. Bu hadîsin isnadı
Hasen'dir. En doğrusunu Allah bilir.
Fasıl:
İnsan namazın ikinci secdesini yaptığı
zaman, birinci secdede söylediği tesbihleri aynen söyler. îkinci
secdeden tekbir ile başını kaldırdığı zaman, hareket hâlinde olan
azalan sükûn bulacak şekilde, istirahat için hafif bir oturuş
yapar sonra secdeden kalkarken aldığı tekbîri, tâ ayakta
doğruluncaya kadar ikinci rekâta
kalkar. Bu tekbîri uzatma, "Allah" lâfza-i Celâl'in "L" harfinden
sonra olur. Böyle yapılış bizim (Şâfi’î)
imâmlarımıza göre en Sahîh olanıdır. (Hanefî
mezhebinde, ikinci secdeden baş
kaldırıldıktan sonra doğrudan doğruya tekbîrle
ikinci rekâta kalkılır, istirahat
yapılmaz). Yine bizim (Şafiî)
imâmlarımızın
İkinci bir görüşü var: Secdeden
tekbirsiz baş kaldırılarak biraz oturulduktan sonra tekbîr
getirilerek ayağa kalkılır.
Üçüncü bir görüş de şu;
İkinci secdeden tekbir getirilerek
kalkılıp biraz oturulur ve tekbîr kesilir. Sonra tekbîrsiz ayağa
kalkılır, Bu yerde iki tekbîr getirilmemesi hususunda ihtilâf
yoktur;
ancak imâmlarımız demişlerdir ki,
birinci şekilde hareket etmek, namazın bir kısmı zikirden boş
kalmaması İçin, daha iyidir.
Bilinmelidir ki, (Şâfi’î
mezhebinde) bu istirahat oturuşu, Buhari'nin Sahîh'inde sabit
olmuş sahîh sünnettir. Aynı zamanda,
Resûlüllah
sallallahu aleyhi ve sellem'in işi
olarak diğer kitablarda da vardır. Bu sahîh sünnetten dolayı,
bizim mezhebimizde (Şafiîlerde)
müstehab olmuştur. Sonra namazda ikinci
secdeden ayağa kalkılacağı her namazda, bu secde arkasında bu
istirahat müstehabdır; ancak namazda yapılan tilâvet secdesi
arkasında bunu müstehab görmeyiz. En iyisini Allah bilir. |
باب
ما يقولُ في رفعِ رأسه من السجود وفي الجلوس بين السجدتين السنّة أن
يُكَبِّرَ من حين يبتدىء بالرفع، ويمدّ التكبير إلى أن يستويَ
جالساً، وقد قدَّمنا بيانَ عدد التكبيرات، والخلاف في مدّها، والمدّ
المبطل لها؛ فإذا فرغ من التكبير
واستوى جالساً، فالسنّة أن يدعو:
١٤٣-
بما رويناه في سنن أبي داود والترمذي
والنسائي والبيهقي
وغيرها، عن حذيفة رضي اللّه عنه في
حديثه المتقدم في صلاة النبي
صلى اللّه عليه وسلم في الليل،
وقيامه الطويل بالبقرة والنساء وآل عمران، وركوعه نحو قيامه، وسجوده
نحو ذلك، قال: وكان يقول بين السجدتين:
"رَبّ اغْفِرْ لي، رَبّ اغْفِرْ لي"، وجلس بقدر سجوده. (١٢)
١٤٤-
وبما رويناه في سنن البيهقي، عن
ابن عباس في حديث مبيته عند
خالته ميمونة رضي اللّه عنها، وصلاة
النبيّ
صلى اللّه عليه وسلم في الليل فذكره
قال: وكان إذا رفع رأسه من السجدة قال:
"رَبّ اغْفِرْ لي وارْحَمْنِي واجْبُرْنِي وَارْفَعْنِي
وَارْزُقْنِي وَاهْدِني"
وفي رواية أبي داود
"وَعَافِني" وإسناد حسن، واللّه أعلم. (١٣)
فصل:
فإذا سجد السجدة الثانية قال فيه ما ذكرناه في الأولى سواء، فإذا
رفعَ رأسه منه رفع مكبّراً وجلس للاستراحة جلسة لطيفة بحيث تسكنُ
حركتُه سكوناً بيِّناً،
ثم يقوم في الركعة
الثانية ويمدّ التكبيرة التي رفع بها من السجود إلى أن ينتصب قائماً،
ويكون المدّ بعد اللام من اللّه، هذا أصحّ الأوجه لأصحابنا،
ولهم وجه
أن يرفع بغير تكبير ويجلس للاستراحة فإذا نهض كبَّر؛
ووجه ثالث
أن يرفع من السجود مكبّراً، فإذا جلس قطع التكبير ثم يقومُ بغير
تكبير. ولا خلاف أنه لا يأتي بتكبيرين في هذا الموضع، وإنما
قال أصحابنا: الوجه
الأول أصحّ لئلا يخلو جزء من الصلاة
عن ذكر.
واعلم أن جلسة الاستراحة
سنّة صحيحة ثابتة في صحيح البخاري
وغيره من فعل رسول اللّه
صلى اللّه عليه وسلم، ومذهبنا
استحبابُها لهذه السنّة الصحيحة، ثم هي مستحبّة عقيب السجدة الثانية
من كل ركعة يقوم عنها، ولا تستحبّ في سجود التلاوة في الصلاة (في
هامش أ وقد أوضحتُ هذا في شرح المهذب وفي شرح
البخاري
أيضاً، وليس مقصودي في هذا الكتاب إلا بيان الأذكار الخاصة.
قلت:
وشرح
البخاري
من الكتب التي بدأ النووي تأليفها، وتوفي قبل أن يتمها)
"، واللّه أعلم |