28. Müezzini ve İkamet Getireni Dinleyen
Kimsenin Okuyacağı Duâlar
Müezzini ve ikâmet getireni dinleyen kişinin, söylenen sözleri aynen
söylemesi müstehabdır; yalnız
"Hayye alessalâh ve Hayye alelfelâh" dedikleri zaman, bunların herbiri
arkasından
"Lâ havle ve la kuvvete denilir. Bir de sabah ezanındaki:
''Essalâtü Hayrün Mine'n-nevm cümlesi arkasından:
"Sadakte ve bererte" (Doğru söyledin, sattakat gösterdin)" denilir.
Burada:
''Sadaka Resûlüllah
sallallahü aleyhi ve sellem,
Essalâtü Hayrun Mine'n-nevm" söylenir de denmiştir.
İkametin:
“Kad kâmeti's-salâh " (Namaz başladı) sözleri arkasından da:
Ekâmellâhu ve edâmeha" (Allah namazı ikâme etsin ve devam ettirsin)"
söylenir.
Eşhedü enne Muhammeden resûlüllah"
dan sonra da
"Ve ene eşhedü enne Muhammeden
resûlüllah" denir ve şöyle ilâve yapılır:
"Razîtü billahi rabben ve bimuhammedin
sallallahü aleyhi ve selleme resûlen ve bi’l-islâmi dînen."
Ezanın bütün sözlerine uyulup ezan tamamlandıktan sonra, Peygambere
salât ve selâm getirilir Allahümme Salli ve Sellim alâ seyyidina
Muhammed, denilir). Sonra şu duâ yapılır:
(Ey bu kâmil davetin ve hazır olacak (devamlı) namazın Rabbı olan
Allah! Muhammed'e (sallallahü aleyhi ve
sellem), cennette en yüksek ve en faziletli dereceleri ver
ve onu kendisine va'd buyurduğun şefaat makamına eriştir)'
Sonra ahiret ve dünya işlerinden istenen duâ yapılır.
95- Ebû Sa'id el-Hûdrî
(radıyallahü anh),
Resûlüllah
sallallahü aleyhi ve sellem'in
şöyle buyurduğunu rivâyet etmiştir:
"Ezanı işittiğiniz zaman, müezzinin söylediği gibi söyleyin."
96- Abdullah b. Amr b. el-As'dan
rivâyet edildiğine göre, Peygamber
sallallahü aleyhi ve sellem'in
şöyle buyurduğunu işitmiştir:
"Müezzinin ezanını işittiğiniz zaman, onun söylediği gibi söyleyin,
sonra bana salât getirin. Çünkü bana bir salât getirene, Allah o
salât yüzünden on rahmet verir. Sonra benim için Allah'dan vesile
isteyin; çünkü o vesile, cennette bir derecedir ki, o derece,
Allah'ın kullarından ancak bir kula lâyıktır. O kimsenin de ben
olduğumu ümid ediyorum. İşte ben benim içirt bu vesileyi isterse,
ona şefaat kararlaşır (vâcib olur)"
97- Ömer b. Hattâb'dan
(radıyallahü anh) rivâyet
edildiğine göre, demiştir ki,
Resûlüllah sallallahü aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
"Müezzin:
"Allâhu ekber, Allâhu ekber" deyince, sizden biriniz:
“Allâhu ekber, Allâhu ekber" derse; Müezzin sonra:
"Eşhedü en lâ ilâhe illallah" deyince, sizden biriniz:
“Eşhedü en lâ ilâhe illallah" derse; Sonra müezzin:
"Eşhedü enne Muhammeden resûlüllah"
deyince, sizden biriniz:
“Eşhedü enne Muhammeden resûlüllah"
derse; Sonra müezzin:
"Hayye ale's-salâh" deyince, sizden biriniz:
Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh" derse; Sonra müezzin:
"Hayye ale'l-felâh" deyince, sizden biriniz:
“Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh" derse; Sonra müezzin:
"Allahü ekber, Allahü ekber" deyince sizden biriniz "Allahü ekber,
Allahü ekber" derse; Sonra müezzin:
"Lâ ilâhe illallah" deyince, sizden biriniz (bütün bunlara îman
ederek) kalbi ile:
"Lâ ilâhe illallah" derse, cennete girer. "
98- Sa'd b. Ebî Vakkas'dan
(radıyallahü anh) rivâyet
edildiğine göre, Resûlüllah
sallallahü aleyhi ve sellem şöyle
buyurmuştur:
"Müezzinin ezanını dinleyen kimse, şu sözleri söylerse, onun günahı
bağışlanır:
"Eşhedü en lâ ilâhe illâllahu vahdehû lâ şerike leh. Ve enne
Muhammeden abdühû ve resûlühu. Razîtü billahi rabben ve
bimuhammedin (sallallahü aleyhi ve
sellem) resûlen ve bi’l-İslâmi dînen."
(Allah'dan başka ilâh olmadığına yalnız O var olduğuna şahidlik
ederim, O'nun ortağı yoktur: Muhammed
(sallallahü aleyhi ve sellem) O'nun kuludur ve
peygamberidir. Rab olarak
Allah'a, Peygamber
olarak Muhammed'e (sallallahü aleyhi ve
sellem), din olarak İslâm'a razı oldum)"
Bir rivâyette de:
“Ben de şahidlik ederim..." şekli'nde söze başlanılıyor.
99-
Hazret-i Âişe'den
(radıyallahü anha) sahîh bir
isnadla şöyle rivâyet edilmiştir:
"Resûlüllah
sallallahü aleyhi ve sellem,
müezzinin ezanım işittiği zaman, şehadet kelimesini getirir ve:
Ben de, ben de şahidlik ederim." buyururdu.
100-
Câbir b. Abdullah'dan
(radıyallahü anhüma) rivâyet
edildiğine göre, Resûlüllah
sallallahü aleyhi ve sellem şöyle
buyurmuştur:
“Kim ezanı işittiği zaman:
Allahümme rabbe hazihi'd-da'veti't-tâmmeti vessalâti'l-kâimeti; âti
Muhammedeni'l-vesîlete ve’l-fazîlete veb'ashu makâmen mahmudeni’l-lezî
vaattehû"
(Ey bu kâmil davetin ve hazır olacak (devamlı) namazın Rabbı olan
Allah! Muhammed'e (sallallahü aleyhi ve
sellem) cennette en yüksek ve en faziletli dereceleri ver;
ve onu, kendisine va'd buyurduğun şefaat makamına eriştir) derse,
Kıyâmet gününde benim şefaatim ona vâcib olur."
101-
Muâviye'den rivâyet edildiğine
göre, demiştir ki:
“Resûlüllah
sallallahü aleyhi ve sellem,
müezzinin: Hayye Alelfelâh (kurtuluşa gelin) sözünü işittiği
zaman:
(Allah'ım bizi kurtulanlardan yap) buyururdu."
102- Ebû Ümame
(radıyallahü anh) den rivâyet
edildiğine göre, Hazreti Bilâl
(radıyallahü anh) ikâmete başlayıp:
“Kadkameti's-salâh" deyince, Peygamber
sallallahü aleyhi ve sellem şöyle
buyurdu:
(Allah namazı ikâme etsin ve onu devam ettirsin)" ikâmetin diğer
sözlerinde Hazreti Peygamber,
Hazreti Ömer'in ezan hakkında
rivâyet ettiği hadîsteki sözlerin aynını söylerdi.
103-
Ebû Hüreyre'den rivâyet
edilmiştir ki: Hazreti Peygamber
müezzinin ikâmet getirdiğini işittiği zaman şöyle derdi:
(Ey bu kâmil davetin ve hazır namazın Rabbı olan Allah, Muhammed'e
rahmet et ve Kıyâmet gününde dileğini ona ver)"
Namaz kılmakta olan bir kimse, ezan okuyanı
yahut ikâmet getireni işitirse, namaz içinde bunlara
karşılık vermez (icabet etmez, onların sözlerini tekrarlamaz).
Ancak namazdan selâm verip çıkınca, namaz kılmayan kimsenin
yaptığı icabet gibi, icabet yapar. Namaz içinde müezzine veya
ikâmet getirene icabet yapılmış olsa mekruh olur, namazı batıl
olmaz.
Helada iken müezzinin sözlerine yine icabet edilmez. Heladan çıkılınca
icabet edilir. Hadîs okurken, yahut
başka bir ilim okurken, yahut
benzeri meşguliyet varken müezzinin okuyuşu işitildiği
zaman, bütün bunlar bırakılır ve müezzine icabet edilir, sonra
bırakılan işe dönülür. Aksi hâlde icabet elden çıkar; fakat
üzerinde bulunduğu iş çoğunlukla kaçmaz. Herhangi bir durumda,
müezzin ezanı tamamlayana kadar ona icabet yapılamamış olursa,
araya uzun fasıla girmedikçe, müezzinin sözlerinin tekrarlanması
müstehab olur. |
٢٨- باب ما يقولُ مَنْ سمعَ المؤذّنَ والمقيمَ
يُستحبّ أن يقول من سمع المؤذّن والمقيم: مثل قوله، إلا في قوله
حيّ على الصلاة، حيّ على الفلاح، فإنه يقول في دُبُر كل لفظة:
لا حول ولا قوّة إلا باللّه. ويقول في قوله: الصلاة خير من
النوم: صدقتَ وبررتَ،
وقيل
يقول: صدق رسول اللّه
صلى اللّه عليه وسلم: الصلاةُ خيرٌ
من النوم. ويقول في كلمتي الإِقامة: أقامها اللّه وأدامها، ويقول
عقيب قوله: أشهد أنَّ محمداً رسولُ
اللّه: وأنا أشهد أن محمداً
رسول اللّه؛
ثم يقول: رضيتُ باللّه ربّاً (٢٨)،
وبمحمدٍ صلى اللّه عليه وسلم
رسولاً، وبالإِسلام ديناً. فإذا فرغَ من المتبعة في جميع الأذان
صلَّى وسلَّم على النبي
صلى اللّه عليه وسلم،
ثم قال: اللّهمّ ربَّ هذه الدعوة التامة، والصلاة القائمة، آتِ
محمّداً الوسيلةَ والفضيلة، وابعثْه مقاماً محموداً الذي وعدته، ثم
يدعو بما شاء من أمور الآخرة والدنيا.
٩٥-
روينا عن أبي سعيد الخدري رضي اللّه عنه
قال: قال رسول اللّه
صلى اللّه عليه وسلم:
٩٦-
وعن عبد اللّه بن عمرو بن العاص رضي اللّه
عنهما، أنه سمع النبيّ
صلى اللّه عليه وسلم يقول:
"إذَا سَمِعْتُمُ المُؤَذِّنَ فَقُولُوا مِثْلَ مَا يَقُولُ، ثُمَّ
صَلُّوا علَبَّ، فإنَّهُ مَنْ صَلَّى
عَليَّ صَلاةً صَلَّى اللّه عَلَيْهِ بِها عَشْراً، ثُمَّ
سَلُوا اللّه لِي الوَسِيلَةَ، فإنها مَنْزِلَةٌ في الجَنَّةِ لا
تَنْبَغِي إلاَّ لِعَبْدٍ مِنْ عِبادِ اللّه وأرْجُو أنْ أكُونَ أنا
هُوَ، فَمَنْ سألَ لِيَ الوَسِيلَةَ حَلَّتْ لَهُ الشَّفاعَةُ"
رواه مسلم في صحيحه. (٣٠)
٩٧-
وعن عمر بن الخطاب
رضي اللّه عنه قال: قال
رسول اللّه
صلى اللّه عليه وسلم:
"إذَا قالَ المُؤَذّنُ:
اللّه أكْبَرُ اللّه أكْبَرُ، فَقالَ أحَدُكُمْ:
اللّه أكْبَرُ اللّه أكْبَرُ، ثُمَّ قالَ:
أشْهَدُ أنْ لا إِلهَ إِلاَّ اللّه، قَالَ:
أشْهَدُ أنْ لا إِلهَ إِلاَّ اللّه، ثُمَّ قالَ:
أشْهَدُ أنَّ مُحَمَّداً رَسُولُ
اللّه، قالَ:
أشْهَدُ أنَّ مُحَمَّداً رَسُولُ
اللّه؛ ثُمَّ قالَ:
حَيَّ عَلى الصَّلاةِ، قالَ:
لا حَوْلَ وَلاَ قُوَّةَ إِلاَّ باللّه؛
ثُمَّ قالَ:
حَيَّ عَلى الفَلاح، قالَ:
لا حَوْلَ وَلاَ قُوَّةَ إِلاَّ باللّه؛
ثُمَّ قَالَ:
اللّه أكْبَرُ اللّه أكْبَرُ، قالَ: اللّه أكْبَرُ اللّه أكْبرُ؛
ثمَّ قالَ:
لا إلهَ إِلاَّ اللّه، قالَ:
لا إلهَ إِلاَّ اللّه مِنْ قَلْبه دَخَلَ الجنَّة". رواه
مسلم في صحيحه. (٣١)
٩٨-
وعن سعد بن أبي وقاص رضي اللّه عنه
عن رسول اللّه
صلى اللّه عليه وسلم
قال:
"مَنْ قَالَ حِينَ يَسْمَعُ المُؤَذّنَ: أشْهَدُ أنْ لا إله إلاَّ
اللّه وَحْدَهُ لا شَرِيكَ لَهُ، وَأنَّ مُحَمَّداً عَبْدُهُ
وَرَسُولُهُ، رَضِيتُ باللّه رَبّاً، وبِمُحَمَّدٍ
صلى اللّه عليه وسلم رَسُولاً،
وبالإِسْلامِ دِيناً، غُفِرَ لَهُ ذَنْبُهُ"
وفي رواية
"مَنْ قَالَ حِينَ يَسْمَعُ المُؤَذّنَ: وأنا أشْهَدُ" رواه
مسلم في صحيحه.
(٣٢)
٩٩-
وروينا في سنن أبي داود، عن
عائشة
رضي اللّه عنها بإسناد صحيح: أن
رسول اللّه
صلى اللّه عليه وسلم كان إذا سمع المؤذّن يتشهد، قال قال:
”وأنا وأنا". (٣٣)
١٠٠-
وعن جابر بن عبد اللّه
رضي اللّه عنهما: أن
رسول اللّه
صلى اللّه عليه وسلم
قال:
"مَنْ قال حِينَ يَسْمَعُ النِّدَاءَ:
اللّهمَّ رَبِّ هَذهِ الدَّعْوَةِ التَّامَّةِ وَالصَّلاةِ
القائِمةِ، آتِ مُحَمَّداً الوَسِيلَةَ والفَضِيلَةَ، وابْعَثْهُ
مَقاماً محموداً الذي وَعَدْتَهُ. حَلَّتْ لَهُ شَفاعَتِي يَوْمَ
القِيامَةِ" رواه البخاري في صحيحه.
١٠١-
وروينا في كتاب ابن السني عن
معاوية: كأن
رسول اللّه
صلى اللّه عليه وسلم إذا سمع المؤذّن يقول: حيّ على الفلاح،
قال:
"اللّهمَّ اجْعَلْنا مُفْلِحِين". (٣٥)
١٠٢-
وروينا في سنن أبي داود، عن رجل،
عن شَهْر بن حَوْشَب، عن أبي أمامة ـ أو
عن بعض أصحاب النبيّ
صلى اللّه عليه وسلم أنَّ بلالاً
أخذ في الإقامة، فلما قال: قد قامت الصلاة، قال
النبيّ
صلى اللّه عليه وسلم:
"أقامَها اللّه وأدَامَها"، وقال في سائر ألفاظ الإِقامة كنحو
حديث عمر في الأذان. (٣٦)
١٠٣-
وروينا في كتاب ابن السني، عن
أبي هريرة: أنه كان إذا سمع
المؤذّن يُقيم يقول:
"اللّهمّ ربَّ هذه الدعوة التامة، والصلاة القائمة، صلِّ على محمَّد
وآته سؤلَه يومَ القيامة." (٣٧)
فصل:
إذا سمع المؤذنَ أو المقيم وهو يصلي
لم يجبه في الصلاة، فإذا سلَّم منها أجابه كما يجيبه مَن لا يُصلي،
فلو أجابه في الصلاة كُرِه ولم تبطلْ صلاتُه، وهكذا إذا سمعه وهو على
الخلاء لا يُجيبه في الحال، فإذا خرج أجابه، فأما إذا كان يقرأ
القرآن أو يسبّح
أو يقرأ حديثاً
أو عِلْمَاً آخر
أو غير ذلك، فإنه يقطع جميع هذا
ويجيب المؤذِّنَ ثم يعود إلى ما كان فيه، لأن الإِجابة تفوت، وما هو
(٣٨) فيه لا يفوت غالباً، وحيث لم
يتابعه حتى فرغ المؤذّن يستحبّ أن يتدارك المتابعة ما لم يطل الفصل |