Geri

   

 

 

İleri

 

Kevser Sûresi

 

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

إِنَّا أَعْطَيْنَاكَ الْكَوْثَرَ (١)

 

 

فَصَلِّ لِرَبِّكَ وَانْحَرْ (٢)

 

إِنَّ شَانِئَكَ هُوَ اْلأَبْتَرُ (٣)

İnnâ a'taynâke’l-kevser. Fesalli li-rabbike venhar. İnne şânieke hüve’l-ebter.

Rahmân (ve) rahîm (olan) Allah’ın ismiyle.

108/1. (Ey Resûlüm,) şüphesiz biz sana kevseri (ilim, amel ile dünya ve âhiret şerefinden pek çok hayrı veya kıyâmette hesap için durulacak yerdeki havzı yahut cennetteki kevser isimli ırmağı veyahut peygamberliği; Kur’ân-ı Kerîm’i ve İslâm’ı) verdik.

108/2. O hâlde (gösteriş yapanların tam aksine sırf) Rabbin için namaz kıl (veya Kurban bayramı namazını kıl) ve kurban kes. (Zekâta ve iyiliğe mâni olanların tersine kurban keserek sadaka ver, hayır işle.)

108/3. (Ey Resûlüm! “Erkek evlâdı yok!” diyerek) sana buğzeden (yok mu? İşte) şüphesiz (asıl) ebter (zürriyeti kesik olan) odur!

Açıklama: Peygamber “aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm”ın oğlu Kâsım vefat edince, Âs b. Vâil, Resûlüllah’a ebter [nesli kesilmiş] demişti. Sûrenin iniş sebebi budur [Celâleyn].

Sana ebter diyen kişi, esas o zürriyetsiz, bî-şeref ve nâmsızdır. Sana gelince [Resûlüm,] senin pâk neslin, şânın, şeref ve faziletlerin tâ kıyâmete kadar devam edecektir. Hatta âhirette sana, insanların sözle ifade edemeyecekleri derecede nice büyük nimet ve mükâfatlar verilecektir. [Bk. Beydâvî].