ŞÂHİTLİK Şahitlik yapmak farzdır. Müddei (davacı) istese şahitlik etmek farz ve terketmesi haram olur. Hadd-i şer'iyi icap ettiren meselelerde iki şahit muhayyerdir; İsterlerse örter, dilerlerse izhar ederler. Fakat örtbas etmek daha uygundur. Ancak hırsızlık şahidi, hırsız malı alırken gördüğünü şahitlik yapar ve der ki, “Aldı” “Hırsızlık yaptı.” demez. Şahitlik birkaç çeşittir: 1-Zina hakkında şahitliktir. Bu şahitlikte ancak dört erkek muteberdir. Kadınların şahitliği burada makbul değildir. 2 -Zina hariç, diğer had (ceza) lar ve kısas şahitliğidir. Bu gibi şahitlikte iki kişinin şahitliği kabul olunur. Kadınların şahitliği kabul olunmaz. 3-Bunlardan başka haklarda, iki kişi veya bir kişi iki kadının şahitliği kabul olunur, isterse, bu hak mal olsun, ister nikâh, talâk, vekâlet ve vasiyet gibi malî dâva olmayan dâvalar olsun. 4 -Doğum, bakirelik ve erkeklerin muttali olması mümkün olmayan yerlerde bulunan diğer ayıpların hakkında tek bir hanımın şahitliği kabul olunur. Bütün bu kısımlarda şahidin âdil olması, şahitlik kökünden gelen bir kelimenin bulunması lâzımdır. Öyle ise eğer şahit “Bilirim” veya “Yakinim budur.” gibi kelimelerle söyler “Şahitlik ederim.” demese şahitliği kabul olunmaz. Ebû Hanife (rahmetüllahi aleyh) «Hadler ve kısaslar şahitliği hariç, diğer şahitliklerde, hâkim, müslümanın zahiri adaletiyle iktifa eder.» dedi. Hadler ve kısaslarda ise, hâkim şahitlerin halini araştırır. Hele hasım onları itham ederse derhal hallerini tahkik eder. Ebû Yusuf ve Muhammed «Gizli ve açıkça şahitlerin halini tetkik etmek hâkim için behemal lâzımdır.» dediler. Şahidin, şahitlik yapacağı konu iki kısımdır: 1-Hükmü kendi nefsiyle sabit olan şeydir. Bey'i ikrar, gasp, kati ve hâkimin hükmü gibi… O halde şahit bunları işittiğinde veya gördüğünde bunlar hakkında her iki takdirde de şahitlik yapması ne kadar görmemişse de caizdir ve “Sattığına dair şahitlik ederim.” der. Ancak “Bana bunu gösterdi.” diyemez yâni gözümle gördüm diyemez. 2 -Hükmü kendisiyle sabit olmayan kısımdır. Şahitlik üzerine şahitlik yapmak gibi... Bir şahidin herhangi bir konuda şahitlik yaptığını işittiğinde, gözüyle görmeyince onun şahitliği üzerine şahitlik yapması caiz değildir. Şahitlik ettiğine dair şahit ediniyor diye, işitirse, yine işitene (görmedikçe) şahitlik yapmak caiz değildir. Şahit, yazısını görüp hemen şahitlik yapmaya yeltenirse, caiz değildir, meğerki şehadet hâdisesini hatırlarsa. İki gözden kör olanın, kölenin, tevbe ederse bile iftiradan dolayı had yiyenin şahitliği kabul olunmaz. Babanın evlâdına ve torunlarına şahitliği, evlâdın ebeveynlerine ve ecdadına şahitliği kabul değildir. Eşlerin yekdiğerine, mevlânın kölesine ve mükâtebine, ortaklardan birisi diğerin lehinde yaptığı şahitlik eğer ortaklık malı ile ilgili ise kabul olunmaz. Kişinin, kardeşi ve amcası için yaptığı şahitlik kabuldür. Hovardanın, matemci ve şarkıcı hanımın, keyfi için daimi bir şekilde içkiye devam edenin, kuşlarla oynayan bir kimsenin, halka türkü ve şarkı söyleyenin, hadları (cezaları) mucip günahlardan birisini işleyenin şahitliği kabul olmaz. Aynen bunun gibi peştemalsız hamama girenin, faiz yiyenin, tavla ve satranç ile kumar oynayanın ve hafifliği icap eden amellerde —yolun üstünde bevl etmek ve yemek yemek gibi bulunanların da şahitliği kabul olunmaz. Selefe (geçmiş sahibi ve müçtehitlere) küfredenin şahitliği merduttur. Hitabiye akidesinde bulunanlar hariç, diğer sapık mezhep sahiplerinin şahitlikleri kabul olunur. Zümmilerin bir kısmının diğer kısmı hakkında şahitlikleri kabul olunur. Milletleri ayrı ayrı olursa bile çünkü küfür tek bir milistir. Harpli bir kâfirin, zümmî bir kâfir hakkındaki şahitliği kabul değildir. Kişi, büyük günahtan sakınanlardan, olduğu halde hasenatları (hayırları) günahlarından daha fazla ise, bir küçük günah işlerse dahi şahitliği kabul olunur. Sünnet olunmamış, iğdiş edilmiş bir kimsenin ve evlâdı zinanın şahitliği kabul olunur. Hunsa (erkeliği ve dişiliği belli olmayan zat) in şahitliği câizdir. Şahitlik, dâvaya uygun geldiğinde kabul olunur. Muhalefet ederse kabul olunmaz. Ebû Hanife (rahmetüllahi aleyh) nezdinde iki şahidin lâfz ve mânada müttefik olmaları muteberdir. Öyleyse birisi binle, diğeri iki binle şahitlik yaparsa kabul olunmaz. Birisi binle, diğeri bin beş yüzle şahitlik yaparsa dâva sahibi de bin beş yüzü iddia ediyorsa, her iki şahidin binle yaptıkları şahitlikler kabul olunur. İki şahit de binle şahitlik yaptığında, birisi bu binin beş yüzünü verdi diye, şahitlik yaparsa, binle yaptıkları şahitlikleri kabul olunur, ancak (Beş yüzünü verdi.) sözüne bakılmaz. Meğerki onunla o konuda başkası şahitlik yaparsa kabul olunur. Davacının beş yüz lira aldığını bilen şahit için, davacı o beş yüzü ikrar etmeyince bin lira için şahitlik etmemesi gerektir. İki şahit «Zeyd» in kurban bayramı günü Mekke'de öldürüldüğüne dair iki şahit te aynı gün «Küfe» de öldürüldüğüne dair kadının yanında bir anda şahitlik ederseler, her iki şahitlikte kabul olunmaz. Birisi daha evvelce yapıldığı için onunla hükmetmişse, ikincisi kabul olunmaz. Kadı, dâvâlının şahitleri cerh (Fasik veya paralı olduklarını) etmesini dinlemez ve onunla hükmetmez. Şahit için görmediği bir şey hakkında şahitlik yapmak caiz değildir. Ancak itimat ettiği bir kimseden işitince nesep, ölüm, nikâh, evlenmeve kadının kadı olması hakkında şahitlik yapabilir. Şüphe ile sakıt olmayan her hakta şahitlik üzerine şahitlik yapmak caizdir. Meğerki şüphe ile sakıt olunan hadler ve kısaslarda, caiz değildir. İki şahidin aleyhinde ancak iki şâhidin şâhidliği caizdir. Tek şahidin diğer bir şahidin aleyhindeki şâhidliği caiz değildir. Şahitliğine dair şahit tutmanın keyfiyeti: Aslın şahidi ikinci şahide «Benim falan oğlu falanın yanımda şunu ikrar ettiğini bizzat müşahede ettiğime ve beni kendisine şahit yaptığına dair şahitliğime şahit ol.» demesidir. «Beni kendisine şahit yaptı.» cümlesini demese de caiz olur. Fer'î şahit (birinci şahidin şahidi) şahitlik yaptığı zaman “Şahadet eylerim ki, falan kimse beni şahitliği üzerine şahit yaptı ki, o şehadet eder falan oğlu falan benim yanımda şöylece ikrar eyledi ve şahitliğim üzerine şahitlik yap dedi.» diyecektir. Asıl şahitler, en az üç günlük mesafede bulunmadıkça veya hâkim huzuruna çıkmayı beceremiyecek kadar hasta düşmedikçe, fer’i şahitlerin şahitlikleri kabul olunmaz. Fer'î şahitler, asıl şahitlerin âdil olduğuna şahitlik ederse caizdir. Âdil olduklarından sükût ederse de caizdir. Kadı, onların tezkiyesi için başka kimselere başvurur. Asıl şahitler, ikinci şahitlerin şahitliğini inkâr ederlerse, fer'i şahitlerin şahitlikleri kabul olunmaz. Ebû Hanife (rahmetüllahi aleyh), yalancı şahit hakkında «Hiç bir sakınca görmeden sokaklarda teşhir ederim.» der. Ebû Yusuf ve Muhammed “Acıtıcı darbeler vurur ve hapsederiz.” derler. |