10 Kendisine Sadaka (Zekât) Vermek Caiz Olup Olmayan Şahıslar Allah (celle celâlüh) buyurur ki, «Zekâtlar Allah’tan bir farz olarak yoksullara, düşkünlere, zekâtları toplayan memurlarına, kalbleri müslümanlığa ısındırılacaklara verilir; kölelerin, borçluların, Allah yolunda olanların ve yolda kalanların uğrunda sarf edilir. Allah bilendir, hâkimdir. » (Tevbe: 61) Bunlar Âyet-i celîlede beyan buyurulan sekiz sınıftır. Kalbleri müslümanlığa ısındırılacaklar sınıfı ortadan kalkmıştır. Çünkü Cenabı Allah İslâmı aziz kılmış, artık İslâm onlara muhtaç değildir. Fakir, az bir malı olandır. Miskin, hiç bir malı olmayandır. Zekâtı toplamakla vazifeli olan bir kimseye çalışmasının ücreti kadar zekâttan kendisine verilir. Kölelere, kendileriyle akdi kitabet (yani şu kadar para getir seni âzât edeyim) edilenlere boyunlarını kölelikten kurtarmak için zekâtla yardım edilir. Garım; borçludur (borcunu verecek malı yok ise zekât verilir). Allah yolunda, fakirlikten dolayı ordudan geri kalan gazilerdir. Yolda kalanlar, vatanında malı olup kaldığı yerde bir şeyi olmayandır. Zekâtın sarfedilecek yerleri bunlardır. Mal sahibi isterse bunların hepsine, isterse tek bir sınıfına zekâtını verebilir. Zekâtını gayr-i müslim vatandaşa veremez. Zekâtiyle mescit inşâ edemez. Zekâtıyle ölüyü kefenleyemez. Zekâtiyle âzât olunacak bir köleyi satın alamaz. Zekât zengine verilemez. Zekâtını veren zat babasına, dedesine —ne kadar yukarı giderse gitsin— öz evlâdına, evlâdının evlâdına —ne kadar aşağı inerse insin— veremez. Koca, hanımına, hanımı da kocasına, İmam-ı Azam’a göre zekâtını veremez. İmam-ı Ebû Yusuf ve Muhammed dediler ki: “Hanım, kocasına verebilir çünkü nafakasiyle mükellef değildir. Kişi; mukâtebine, kölesine, zengin bir kimsenin kölesine ve zenginin küçük çocuğuna, Beni-Hâşim'in temiz soyundan olanlara —ki bunlar, Hazret-i Ali (radıyallahü anh), Hazret-i Abbas (radıyallahü anh), Hazret-i Cafer, Hazret-i Âkil ve Hazret-i Abdülmuttalip oğlu Hazret-i Hâris'in aileleri ve azatlılarıdır— zekâtını (malının kirini) veremez. İmam-ı Âzam ve Muhammed dedi ki, “Fakir zannettiği birisine de verir, sonra zengin veya Hâşimi veya kâfir olduğu anlaşılırsa veya karanlıkta bir fakire verdiğini zannedip de sonra babası veya oğlu olduğu anlaşılırsa, geri alınak yoktur, zekât yerine geçer. İmam-ı Ebû Yusuf dedi ki; “Geri almak lâzımdır.” Eğer zekâtını bir şahsa verirse, sonra o şahsın kendisinin kölesi veya mükâtebi olduğunu anlarsa, bütün ulemânın kavline göre caiz değildir. Hangi maldan olursa olsun, nisaba sahip olan şahsa zekâtın verilmesi caiz değildir. Her ne kadar sağlam ve çalışır olursa da nisâbdan az serveti olana, zekât verilir. Bir memleketten diğer bir memlekete, zekâtın nakli câiz değildir. Ancak her memleketin halkının zekâtı onların içinde bulunan' fakirlerine dağıtılır. Ancak insan, bir memleketten diğer bir memlekete akrabası için veya memleketinin fakirlerinden daha muhtaç olanları için zekâtını götürebilir. |