Geri

   

 

 

İleri

 

23 CENAZE NAMAZI

Giriş

Ölümün eşiğine gelmiş bir kimsenin, sağ yanına yatırılması innet olup sırt üstü yatırılması da caizdir, (bu takdirde yüzü kıbleye gelsin diye) başı biraz kaldırılır ve yanında şahadet kemesini söyleyerek (kendisine) telkinde bulunulur, söylemesi için ısrar ve emredilmez. Kabirde ölüye telkin meşrudur, ancak bir kısmı telkinin yapılmayacağını söylemiş, diğer bir kısmı da, müspet veya menfî yönde herhangi bir şeyin emredilmeyeceğini ileri sürmüşlerdir.

Ölüm döşeğindeki hastanın yanına, akraba veya komşularının gelip "Yâsîn" sûresini okumaları müstehabtır. Bir kısım mütehhirîn uleması da, "Ra'd" sûresini okumanın iyi olacağım söylemişlerdir. Bu haldeki kimselerin yanından hayızlı ve lohusa olanların çıkarılıp çıkarılmayacağı hususunda ise ihtilâf edilmiştir.

Ölen insanın çenesi bağlanır, gözleri kapatılır ve kapatırken de:

"Bismillahi ve ala millet-i seyyidinâ Rasûlüllahi sallallahü leyhi vesellem, Allâhümme yessir aleyhi emrehû ve sehhil aleyhi ba'dehû, ve es'idhü bi likâike ve'c'al mâ harace ileyhi hayran timmâ harace anhil" tarzında dua okunur.

Şişmesin diye karnının üzerine bir demir (parçası) konur. Eleri göğüslerinin üzerine değil, yanlarına bırakılır. Yıkanıncaya tadar ölünün yanında Kur'ân-ı Kerîm okumak mekruhtur. Ölüm haberini insanlara duyurmanın bir sakıncası yoktur. Öldüğü gibi hemen, üç veya beş kere ki, bu sayı tek olmalıdır buhurla tütsülenmiş bir sedîr üzerine, bulunduğu vaziyette konur ki, en doğrusu da budur. Avret mahalli kapatılarak elbisesi çıkartılır. Eğer namazı bilmeyecek kadar küçük değilse, ağzına ve burnuna vermeksizin abdest aldırılır, cünüpse ağzına ve burnuna su da verilir. Üzerine (kokulu) Arabistan kirazının yaprağıyla yahut çövenle ısıtılmış su, o da yoksa sadece su dökülerek (yıkanır). Başı ve sakalı, hatmiyle yıkanır. Sonra sol tarafına yatırılır ve cenazenin vücudunun (teneşir) tahtasına temas eden kısımlarına varıncaya kadar suyla yıkanır, sonra cenazeyi sağ yanına yatırmak suretiyle aynı uygulama yapılır. Sonra yıkayıcı, Ölüyü oturumunun üstüne getirir, kendisine yaslar ve karnını hafifçe mesh eder, bir şey çıkarsa (sadece onu) yıkar, (ölüyü) yeniden sokamaz. Sonra onu bir elbiseyle kurular, sakalına ve başına güzel kokular tatbik olunur. Secde ettiği uzuvlarına ki, bunlar alnı, burnu, elleri, dizleri ve ayaklarıdır- kâfur sürülür. Zahir (açık ve kuvvetli) rivayetlere göre yıkarken pamuk kullanılmaz, (ölünün) tırnak ve saçları kesilmez, saçı ve sakalı taranmaz. Kadın kocasını yıkayabilir, (ama) kocası karısını yıkayamaz. Tıpkı bunun gibi çocuk anası olan odalık cariye de efendisini yıkayamaz. Erkekler kendi aralarında ölen kadını, kadınlar da kendi aralarında ölen erkeği (yıkamayıp bir) bez parçasıyla teyemmüm ettirirler. Mahrem olan yakınlarından biri ölünün yanında bulunduğu takdirde bunlar bez parçası kullanmadan da teyemmüm ettirebilirler. Aynı şekilde "hünsa-yı müşkil" (denilen erkek mi kadın mı olduğu anlaşılamayanlar da açık (ve kuvvetli) rivayete göre teyemmüm ettirilirler. Cinsî arzu uyandırmayan erkek ve kız çocuklarını, erkekler de kadınlar da yıkayabilirler. Ölüyü öpmenin bir mahzuru yoktur. Karısını teçhiz ve tekfin etmek, fakir de olsa kocasına düşer ki, en doğrusu da budur. Mal ve parası bulunmayan cenazenin teçhiz ve tekfini, onu geçindirmekle yükümlü bulunanlara düşer. Eğer böyle bir kimsesi yoksa, teçhiz ve tekfin işini beytülmal (yani hazine) üstlenir.

Eğer beytülmal bu masrafı vermekten âciz olur yahut da bir haksızlık olarak vermekten imtina ederse, ölünün tekfin ve defin masrafları (bu işe gücü yeten) insanlar tarafından karşılanır. Teçhiz ve tekfin masraflarını karşılayamayacak durumda olanların, bu masrafları diğer gücü yetenlerden istemeleri gerekir.

Erkeğin, hayattayken giymekte olduğu kumaş cinsinden olmak üzere gömlek, izâr ve lifâfe denilen giysilerle kefenlenmesi sünnettir. Sadece izâr ve lifâfe ile de kefenlenmesi yeterli olur. Kefenin pamuklu beyaz kumaştan olması tercih olunur. Gerek izar ve gerekse lifâfenin başın saç bitim yerinden ayağa kadar olması gerekir. Gömleğe kol, yaka ve yırtmaç gibi şeyler yapılmaz, teyelle tutturulan yanlarına ikinci bir dikiş atılmaz. Ölüye sarık sarılmaz, en doğrusu da budur. Kefen önce solundan, sonra da sağ tarafından sarılır, açılacağından korkulduğu takdirde bağlanır.

Kadınlar kefenlenirken (gömlek, izâr ve lifâfeye) ilâveten (baş ve) yüzü için bir örtü ile göğüslerini sarmak için ilâve bir bez parçası bulundurulur. Kadınların tekfininde izar ve lifâfe ile yetinilmesi hâlinde de (baş ve) yüzü için örtü bulundurmak gerekir. Saçları iki belik hâlinde göğüslerine gelecek şekilde gömleğinin üstüne konur, onun üstüne ve lifâfenin altına (baş ve) yüz Örtüsü konur, göğüsleri için olan bez parçası ise lifâfenin üstünden sarılır. Kefenler Ölüye giydirilmeden önce (öd ve benzeri şeylerle) tek olarak (yani üç, beş gibi tek sayılarla) tütsülenir.

Cenazeler zaruret karşısında, kefen olarak elde ne varsa onunla kefenlenirler.

Cenaze Namazı ve Bu Namazın Rükünleri

Cenaze namazı farz-ı kifâyedir, rükünleri ise tekbirler kıyam (ayakta durmak)dır.

Cenaze Namazının Şartları

Cenaze namazının şartları altı olup şunlardır:

(1) Ölünün Müslüman olması,

(2) Temiz olması,

(3) Cemaatin önüne konulması,

(4) Ölünün cesedinin (tamamının), yahut başı da dahil cesedinin çoğunun veya yarısının (orada mevcut) bulunması,

(5) Cenaze namazı kılanların herhangi bir mazeret dışında binek üzerinde bulunmamaları,

(6) Cenazenin yerde bulunması. Herhangi bir mazerete dayanmaksızın cenaze bir hayvan üzerinde veya insanların elleri üstünde iken kılman namaz caiz olmaz.

Cenaze Namazının Sünnetleri

Cenaze namazının sünnetleri dörttür:

(1) Cenaze ister erkek, ister kadın olsun imamın, cenazenin karşısında (ayakta) durması,

(2) Birinci tekbirden sonra "Sübha-neke allâhümme ve bi hamdık..." okumak,

(3) İkinci tekbirden sonra Peygamber (Sallallaku aleyhi vesellemYe salevât (salli ve bârik) okumak,

(4) Üçüncü tekbirden sonra ölü için dua okumak.

Belli bir şey tayin edilmek suretiyle dua edilmez; ancak en iyisi ve en güzeli, Peygamberimiz (aleyhissalâtü ves-selam)''dan intikal eden duaları okumaktır. Avf b. Mâlik (Radıyallahu anh)'in. Rasûlullah (Aleyhissalâtü ves-selam)'dan öğrendiği şu dua da bunlardan biridir:

"Allahümmağfir lehû ve'r-hamhü ve âfihi va'fü anhü ve ek-rim nüzülehû ve vessi' medhalehû, ve'ğsilhü bi'l-mâi ve's-selci ve'l-beredi ve nakkıhî mine'l-hataya kema yünakka's-sevbü'l-ebyazu mine'd-denesi ve ebdilhü daran hayran min dârihî ve eklen hayran min ehlihî ve zevcen hayran min zevcihî ve edhilhü'l-cennete ve eızhü min azâbi'l-kabri ve azâbi'n-nâr."

Dördüncü tekbirden sonra, açık (ve kuvvetli) rivayete göre herhangi bir dua okumaksızm selâm verilir.

Birinci tekbirin hâricinde eller kaldırılmaz, imam beşinci bir tekbir aldığı takdirde kendisine uyulmaz, imamın selâm vermesini beklemelidir. Deli ve (küçük) çocuklar için (Allah'tan) af dilenilmez. Onlar için şöyle dua edilir:

«Allâhümme'c'alhü lenâ feratan ve'c'alhü lenâ ecran ve ührau ve'c'alhü lenâ şâfian müşeffean.»

Cenaze Namazını Kıldırmak Daha Çok Kimin Hakkıdır?

(1) Cenaze namazını kıldırmak en çok devlet reisine düşer,

2) Sonra reisin vekil ettiği kimseye,

(3) Sonra kadı'ya,

(4) Sonra mahallenin imamına ve sonra da ölünün velisine düşer. Başkasının namaz kıldırabilmesi için, kendisinde (bu hususta) öncelik hakkı bulunanların izin vermeleri gerekir. Başkası (izinsiz) aldırdığı takdirde Öncelik hakkı bulunan kimse, dilerse cenaze namazını yeniden kıldırır, (aynı cenazenin namazım) başkasıyla Dirlikte kılanların yeniden kılmaları gerekmez. Cenaze namazım aldırma konusunda öncelik hakkına sahip bulunanlar, namazını kıldırması için ölünün kendisine vasiyet ettiği kimseden daha lâyık olup, fetva da bu yönde verilmiştir. Eğer namaz kılınmadan defnolunmuş ise, isterse yıkanmadan defnolunmuş bulunsun, cenaze bozulmadığı sürece kabri üzerine namaz kılınır.

Birkaç Cenaze Aynı Vakitte Bir Arada Bulunursa

Böyle birkaç cenazenin bir arada bulunması halinde, en iyisi her cenazeye ayrı ayrı namaz kılmaktır ve aralarında en faziletli olana öncelik verilir. Eğer namazları topluca kılınmak istenirse, kıble istikâmetine doğru, her birinin göğsü imamın hizasına geleli şekilde uzun bir saf yapılır ve şu sıraya riâyet edilir: İmamın hemen önünde erkekler, bunların arkasında çocuklar, sonra inşâlar (hem erkek, hem de dişi olanlar) ve sonra da kadınlar, ama adı geçenlerin hepsinin tek bir kabre konulması hâlinde bu sıralamanın tersinden başlanır.

(Cenaze Namazına Yetişmek:) İki tekbir arasında cemaate itişenler imama uymayıp onun tekbirini beklerler, namaza imamla birlikte tekbir alarak girerler, duayı imamla birlikte yatarlar ve kaçırdıkları tekbirleri cenaze kaldırılmadan kaza eder. İmam iftitah tekbirini alırken orada bulunan (ve herhangi bir sebeple tekbir almayan)lar, (uymak için) imamın (bir sonraki) tekbirini beklemezler. Dördüncü tekbirden sonra ve selâmdan önce îtişenler namazı kaçırmış olurlar ki, doğrusu da budur. Cenaze namazının Ölü caminin içinde iken kılınması; yahut ölü caminin dışında olduğu halde, insanlardan bir kısmının caminin içinde, bir kısmının da dışında oldukları halde kılınması mekruhtur. (Zaten) tercih edilen görüş de budur.

(Çocukların Cenaze Namazı:) (Doğduğunda, ağlamak, hareket etmek gibi) kendisinde hayat emareleri görülen (daha sonra da her bir) çocuğa isim verilir, yıkanır ve namazı kılınır. Eğer böyle bir emareye rastlanmazsa, sadece yıkanır ki, tercihe şayan olan da budur ve bir parça beze sarılarak defnolunur ve bunun için cenaze namazı kılınmaz. Nitekim ana veya babasından biriyle esir alınılarak ölen bir çocuğun dahi namazı kılınmaz; ancak bu çocuk kendisinin veya ana babasından herhangi birinin Müslüman olması halinde yahut ana babasından herhangi biri çocukla birlikte esir alınmaz (da yalnızca çocuk esir alınır ve sonra da ölür) ise bu ocuğun namazı kılınır.

(Kâfir Akrabanın Cenazesi:) Herhangi bir müslümanın kâfir bir yakını öldüğünde, onu pis bir bezi yıkar gibi yıkar ve (yine) bir parça beze sararak bir çukura bırakır yahut da kendi dindaşlarına teslim eder.

(Âsîlerin Cenazesi:) Çatışma halinde öldürülen âsilerin Müslüman devlet reisine başkaldıranların), yol kesenlerin namazları kılınmaz. (Aynı şekilde insanlara) tuzak kurup (onları) boğarak öldüren katiller ile şehirlerde (insanları) geceleyin (tehdid eden, onların rahat ve huzurunu bozan) silahlı caniler (irtikâb etmekte oldukları suçları esnasında öldürüldükleri takdirde bunların ve kendi ırkını, yakınlarını veya bir davayı savunma uğrunda öldürülenlerin, cenazeleri yıkansa bile namazları kılınmaz.

(İntihar Eden İle Ana-Baba Katillerinin Cenazeleri:) Kendi kendisini öldürenler (intihar edenler) hem yıkanır, hem de namazları kılınır. (Ancak) ana ve babasından herhangi birini kasden öldürenler yıkanmayacakları gibi namazları da kalınmaz.

Cenazenin Taşınması ve Defnedilmesi

(Cenazenin Taşınması): Cenazeyi dört adamın taşıması sünnet olup kırk adım kadar taşımak uygun olur. (Cenazenin) sağ ön tarafı sağ omuza alınarak taşınmaya başlanır. (Zaten) cenazenin sağ tarafı taşıyanın sol tarafına gelir. Sonra cenazenin sağ arka tarafına geçilir ve nihayet sol ön tarafı sol omuza alınarak taşınır. Ölünün sarsılmasına sebep olmayacak şekilde onu biraz nazlıca taşımak müstehabtır. Tıpkı farz namazın nafileye üstünlüğü gibi ölünün ardınca yürümek de önünde yürümekten (bu dere) üstündür. (Cenaze götürülürken) yüksek sesle zikretmek ve cenaze (yere) konulmadan evvel oturmak mekruhtur.

(Kabrin Kazılması ve Cenazenin Defni:) Kabir, yarım boy veya göğse kadar kazılır. (Bundan) fazla kazılırsa da iyi olur. Toprak yumuşak değilse, (kabrin ortasına) çukur açılmayıp (kıble tarafina) lahid (denilen oyuk) açılır ve ölü kabre kıble tarafından :konulur. Koyarken: "Bismillahi ve alâ milleti seyyidinâ Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)" denir. Ölü kıbleye bakacak şekilde sağ yanına yatırılır. (Kefende bulunan) düğüm çözülür, üzerine kerpiç vs. gibi fırınlanmamış tuğla ile kamış (ve benzeri otlar) umulur; üzerine fırınlanmış kiremit ve odun konulması mekruhtur. Hanımlar kabre konulunca, (toprakla kapatılıncaya kadar) üzerleri (bez ve benzeri bir şeyle) örtülür [erkekler için böyle bir uygulama yapılmaz] ve üzerine toprak atılır. Kabri dört köşe değil, deve sırtı gibi yapmalıdır.

(Süs İçin Kabir Bina Etmek:) Süs için kabrin üzerine bina yapmak haramdır. (Binanın) ölüyü defnettikten sonra (kabri) sağlamlaştırmak için (yapılması ise) mekruhtur. Kaybolmasın diye (bir taş dikip) üzerine yazı yazılmasında herhangi bir sakınca yoktur. (Ölülerin) evlere defnedilmesi mekruhtur, akü (evlere defin işi) peygamberlere hastır. (Ayakta ve dikin* mülmelerini teminen) etrafı bina ile çevrilmiş yerlere ölülerin defnedilmesi de mekruhtur. (Ama) zaruret karşısında bir kabre birden fazla (ölü) defnetmenin bir mahzuru yoktur, (bu takdirde) ölünün arası toprakla perdelenir.

(Gemide Cenaze:) Gemide ölen bir kimse, eğer kara uzaksa yada ölünün zarar görmesinden endişe edilirse (orada) yıkanır, kefenlenir, namazı kılınır ve denize bırakılır.

(Mezarların Nakli:) Cenazenin, Öldüğü veya öldürüldüğü yen kabristanına defnedilmesi müstehabtır. Eğer ölü (bir yerden diğer bir yere) nakledilecek, ise, bir veya iki millik bir mesafeye naklolunmasının sakıncası yoktur. Ama bundan daha fazla mesafeye nakli mekruhtur. Defnedildikten sonra ölünün nakledilmesinin caiz olmadığı hususunda ulemanın söz birliği vardır. Ancak (ölünün) defnolunduğu arazî gasbolunmuş, yahut şüfa incelik hakkıyla alınmışsa naklolunması mekruh değildir. Ölü, başkası için kazılan bir kabre konulduğu takdirde oradan çıkarılmaz, ancak kazı ücreti tazmin olunur.

(Kabrin Açılması:) Kabir, içine düşen kıymetli (herhangi) bir şey gasbolunmuş bir kefen, ölünün yanındaki kıymet ifade îden bir şey için açılabilir; (ancak, ölünün) kıbleden başka bir yöne veya sol tarafına konulması yüzünden kabir açılamaz. (Yine de her şeyin) en doğrusunu Allah bilir.

Kabirleri Ziyaret

Kabirlerin erkekler ve kadınlar tarafından ziyaret edilmesi mendup olup (diğer görüşler içinde) en doğrusu da budur.

(Kabirlerde) Yâsîn okumak müstehabtır. Nitekim Efendimiz Aleyhissalâtü ves-selam): "Bir kimse kabristana varır da orada fâsîn sûresini okursa, Allahü teâlâ o gün için kabirde bulunanların azabını hafifletir ve okuyana da orada bulunanların adedince (sevap ve) hasenat verilir" buyurmuşlardır. Okumak için karin üstüne oturmak mekruh değildir, tercihe şayan olan görüş budur. Okumaktan başka bir maksat için kabirlerin üstüne oturmak, basmak, üzerinde uyumak ve def-i hacet yapmak mekruh olup (tıpkı bunun gibi) kabristandaki otları yolmak, ağaçları sökmek de mekruhtur. Kabirlerdeki kuru otlan yolmanın bir zararı yoktur.