Geri

   

 

 

İleri

 

11- Ölümün Yaklaşması, Ölümün Keyfiyeti ve Zorluğu

1- Allah Teâla şöyle buyuruyor:

(Hak ile ölüm sekeratı geldi.) (1)

2- (Zalimleri ölüm baygınlığı içinde bir görseydin, melekler ellerini uzatmışlar, canlarınızı çıkartın) derler (2)

3- (Can boğaza dayandığı zaman. O vakit (ölünün etrafında bulunan sizler) bakar durursunuz. (Elinizden birşey gelmez, canının çıkmasını beklersiniz.) (3)

4- (Hayır, ruh göğüse varınca ve denilir kim onu yükseltir. Ve o zarıneder bu bir ayrılıştır. Bacakları birbirine dolanır. Ve o gün Rabbm olan Allah'a sevk olunur.) (4)  

Buhâri, Hazret-i Âişe (radıyallahü anhâ) ’den rivayet ettiğine göre-,

ResûlüUah sallallahü aleyhi ve SeHem’ın önünde, içinde sı olan bir kap vardı. Elini içine sokar yüzüne sürerdi. Ve şöyle di yordu:

Lâilahe illallah! Ölümün sekeratı varmış.

Tirmizi, Hazret-i Âişe (radıyallahü anhâ) ’den rivayet ettiğine göre Âişe (radıyallahü anhâ) Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) 'in vefatının şiddetini gördükten sonra, hiç kimseye ölümün ko­laylığından dolayı gıpta etmedim, demiş.

Buhari ondan (radıyallahü anhâ) rivayet ettiğine göre, şöyle demiştir:

Rasûlüllah’ın vefatının şiddetini gördükten sonra, hiç kimsenin ölümünün şiddetinin az olacağını düşünemiyorum.

İmam-ı Ahmed'in oğlu, Abdullah ZevâidüVZühdde Sait'ten (radıyallahü anh) rivayet ettiğine göre;

Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ölüm sıkıntısını çeker-ken şöyle ,buyurdu: (Eğer insanoğlu yalnız bunun için çalışsaydı yine çalışması ye­rinde olacaktı.)

Lokman el-Hanefi ve Yûsuf b. Yâkup el-Hanefi'den rivây&t edil­diğine göre, şöyle demişler:

(Yâkup (aleyhisselam) müjdeci geldiği zaman demiş. Bugün sana ne verdiğimi bilmiyorum. Fakat Allah sana ölüm sekeratmı ko­laylaştıracaktır.)

İbn Mes'ud (radıyallahü anh) ’dan rivayet edildiğine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) :

Müminin nefsi, sızarak çıkar, kafirin nefsi ise, eşeğin nefsi gibi akarak çıkar. Mümin hatâ işler. Keffaret olarak ölüm ona zorlanır.

Kâfir iyilik işler, sonra âhirette, cezasını görmek için ölüm ona ko­laylaşır.

Denyuri, Vuheyb b. el-Verd'in meclisinde kendisinden rivayet ettiğine göre, Allah şöyle buyurmaktadır:

Rahmet etmek istediğim hiç bir kimseyi hatâlarını bitirtmeden düyadan çıkartmak istemem. Yâ cesedinde bir hastalık ve evinde bir musibet ve geçiminde bir darlık veya rızkında bir fakirlik, olarak o hataları ifa ederim; Zerre miskal kalıncaya kadar Ondan alırım. Şa­yet bir şey kaldıysa ölümü ona şiddetlendiririm ta doğduğu gün gibi günahlarda tertemiz olarak bana gelir.

İzzetime yemin ederim ki, azap vermek istediğim hiç bir kimseyi bütün iyiliklerini btirmeden dünyadan onu almam. Ya cisminde sağ­lık olarak, veya rızkında genişlik olarak, veya maişetinde rahatlık olarak veya kendinde güven olarak bütün iyiliklerini bitiririm. Zer­re miskal kalıncaya kadar. Onu da alırım. Sonra, ateşten korunacak hiç bir hasenesi kalmadan bana varır.)

İbn Ebi’d- Dünya, Zeyd b. Eslem'den rivayet ettiğine göre şöyle demiştir:

(Mümin günahları sebebiyle kendi ameliyle kendisine takdir edi­len mertebelere ulaşmayınca ölüm ona şiddetlenir tâ ölüm sekerât ve şiddetleriyle Cennetteki derecesine ulaşsın, kafir eğer dünyada iyi bir amel yapmışsa Ölüm ona kolaylaşır ta dünyada karşılığını al­sın. Sonra ateşe girsin.)

İbn Mâce Âişe (Radyallahû anhâ) ’den rivayet ettiğine göre şöy­le demiştir:

Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)

(Mümin ölüm anındaki zorluk dahil herşeyde ücretlenir.)

Büreyde (radıyallahü anh) ’den rivayet edildiğine göre; ResûlüUah (sallallahü aleyhi ve sellem) (Mümin, alınteriyle ölür) buyurdu.

Selmân-ı Fârisi'den rivayet ediidiğie göre şöyle demiştir: ResûlüUah (sallallahü aleyhi ve sellem) dan işittim ki diyor

(Ölüm anında ölünün üç şeyini gözetleyin: Ahu sızıp, gözleri akıp-, burnu şişmişse o AUah'dan bir rahmettir, üstüne inmiş. Eğer boğu­lan deve gibi hırıldıyorsa ve yüzü ekşi ekşi ise ağzı köpükleniyorsa o AUah'dan bir azaptır.)

İbn Mesud'dan, rivayet edildiğine göre;

Müminin üstünde hatalarından bâzı hatâlar kalır. Ölüm anında olardan dolayı ceza görür. Bunun için alnı ter akıtır.

Beyhâki, Şuab-i îman'da Alkame b. Kaya' (radıyallahü anh) ' dan rivayet ettiğine göre;

O sekeratta olan bir amca oğlunun yanma varır alnına elini kor, bakar ki ter sızmış, bunun üzerine Allahü Ekber deyip Mes'ud (radıyallahü anh) 'un Eesûlüliah (sallallahü aleyhi ve sellem) 'm kendisine şöyle buyurduğunu söyledi.

(Müminin Ölümü alnın sızmasıyla olur. Günahı olmayan hiçbir mümin yoktur. O günahların bir kısmı dünyada karşılığım görür. Ba­ki kalan kısımda ölüm anındaki şiddetle giderilir.)

Abdullah İbn Mes'ud:

(Eşek ölümü gibi ölmek istemiyorum,) dedi.

İbn Ebi Şeybe, Beyhaki, Alkame'den rivayet ettiklerine göre;

O, ölümde olan bir kardeşi oğlunun yanına varır. Alnının terle­diğini görür, gülmeye başlar. Ona derler. Neden gülüyorsun?

Der ki:

(İbn Mesûd radıyallahü anh) 'dan işittim ki diyor: Müminin nefsi sızarak çıkar. Kafir veya facirin nefsi eşşek gibi ağızlarından çıkar. Mümin günah işlemiş olabilir. Günahları şilinsin diye ölüm ona şiddetlenir. Kâfir veya fecir iyilik işlemiş olabilir. Kar­şılığını bulsun diye ölüm onlara kolay olur.

Mervizi, İbrahim en-Nahvi'den rivayet ettiğine göre şöyle demiştir:

Alkame Esved'e dedi ki:’Yanıma gel bana Lâ ilahe illallah telore kin et. Eğer alnını terlerse bana müjde ver.')

İbn Ebi Şeybe ve Mervizî Süfyan'dan rivayet ettiklerine şöyle demiştir:

(Eskiler, ölü için terlemeyi iyi sayıyordular.)

Bâzı âlimler demişler ki:

Ölü alnının terlemesi, gü&hlarmdan dolayı Rabbine karşı h'ayâ etmesinden dolayıdır. Çünkü aşağı kuvveleri ölmüştür. Yalnız yu-karlardaki hayat ve hareketleri kalmıştır. Haya ise yukarda göz­lerdedir. Kâfir bütün bunlarda kördür. Azap gören Muvahhit isef. ba­sma çöken azapla meşguldür.

Câbir b. Abdullah (radıyallahü anh) ’dan rivayet edildiğine gö­re Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) :

(Beni İsrail'den söz edin. Çünkü onlarda çok acaibler var) bu­yurdu. Sonra şöyle devam etti:

Onlardan bir taife çıkıp mezarlarından bir mezara geldiler. De­diler ki eğer iki rekat namaz kılıp Allah'a duâ etsek, bizim için bazı Ölüler çıkıp ölümü haber verirler. Onlar onu yaptılar ve o durumda iken siyah bir adam çıkıp iki gözü arasında secde izi vardı. Ve onlara dedi:

(Ey insanlar benden ne istiyorsunuz;? Yüz senedir ölmüşüm, daha ölüm harareti benden teskin olmadı. Allah'a dua edin bir daha ölme­mek üzere eski durumuma döneyim.)

İmam Ahmed Zühd'de Ömer b. Habib'den rivayet ettiğine göre;

Benî İsrail'den iki adam bıkıncaya kadar Allah'a ibâdet etmişler. Demişler ki:

Eğer çıkıp kabirlere komşu olsak umulur ki onlara müracaatı­mız olur. Gidip kabirlere komşu olmuşlar. İbadete devam etmişler. Onlara bir ölü dirilip demiş:

Seksen senedir ben ölmüşüm halen de ölüm elemini çekiyorum.

Ebû Nuaym, Kâ'b'dan rivayet ettiğine göre şöyle demiş

(Ölü kabrinde kaldıkça ölüm acısı ondan gitmez. Bu ölüm acısı müminin başmda geçen en şiddetli durumdur ve kafire, isabet eden­lerin de en kolayıdır.)

İbn Ebi’d- Dünya, Evzâi'den rivayet ettiğine göre şöyle demiştiı

(Bize ulaştı ki mümin kabrinden çıkıncaya kadar ölüm acısını çeker.)

İbn Ebi -Dünya güvenilir bir senet ile Hasen'den (Radiyaİlahû anh) rivayet ettiğine göre-, ResûltiUah (sallallahü aleyhi ve sellem) ölümün elem ve sıkın­tısını anlatırken:

(Bunun acı ve sıkıntısı üç yüz kılıç darbesi kadardır.) diye bu­yurmuştur.

Dahhak b. Hamza'dan rivayet edildiğine göre; ResûluUah (Sal-lanllâhû aleyhi ve sellem) den ölüm soruldu. Buyurdu ki: (Ölümün en ufak tutması, yüz kılıç darbesi kadardır.)

Hatip (Tarihi-nde Enes (radıyallahü anh) ’den merfuan rivayet ettiğine göre şöyle demiştir:

Ölüm meleğinin tutması, b. kılıç darbesinden daha zordur.)

İbn Ebi’d- Dünya, Ali ibn Ebi Tâlib (radıyallahü anh) ’den rivayet ettiğine göre şöyle demiştir:

(Bize ulaştı ki mümin kabrinden çıkıncaya kadar ölü ölüm çekere acısını İbn Ebi’d- Dünya, Ali ibn Ebi Tâlib (radıyallahü anh) ’dan riva­yet ettiğine göre, şöyle demiştir:

(Nefsim kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, b. darbesi, yatak üzerinde ölmekten daha kolaydır.)

Ebu'ş-Şeyh, Azamet kitabında Hasan (radıyallahü anh) ’c vâyet ettiğine göre, şöyle demiştir:

Musa (aleyhisselam) ’a denilmiş ki (ölümü nasıl buldun?) Demiş

(Çok dallı ve her dalı bir damara takılan sonra, içimden çekilen bir biryan demiri gibiydi. Bunun üzerine ona bir ses gelmiş ki: (Gerçekten sana onu kolaylaştırdık...)

İbn Ebi’d- Dünya, Ebi îshak'tan rivayet ettiğine göre şöyle de­miştir:

Musa (aleyhi's-salâtü ve's-selâm) ’ya sorulmuş:

(Ölüm tadım nasıl buldun?)

(Bir tomar yün içinde olup çekilen demir gibi...) demiş üzerine bir ses:

.Muhakkak ki, biz sana Onu kolaylaştırdık.)

îmain Ahmed, Zühd'de, Mervizi, cenazeler konusunda Ebu Mü-leyke'den rivayet ettiklerine göre;

Hazret-i İbrahim (aleyhi's-selâm) Allah'a kavuştuğu za­man ona denilmiş ki;

(Ölümü nasıl buldun?)

Demiş

Sanki, ruhum, dikenlerle almıyor gibiydi. Bir ses ona

Muhakkak ki sana ölümü kolaylaştırdık. dedi.

Rivayette var ki, Musa (aleyhi's-selam) nın ruhu dığı zaman, Allah ona demiş:

— Yâ Musa nasıl buldun ölüm acısını diye sormuş.

— Kendimi tavada kızaran diri serçe gibi gördüm, ne ölür ki, rahat etsin, ne de kurtulur ki uçsun.

Yine bir rivayette, (kendimi kasabın elinde soyulan keçi gibi gördüm,) demiş.

Enes radıyallahü anh’den rivayet edildiğine göre;

Rasûlüllah sallallahü aleyhi ve selleml: Melekler öli şatır, tutarlar. Yoksa, ölü, ölüm sekeratından dolayı, dağ ve çillere kaçacaktı.

Ebû Şeyh, Kitab'ül-Azamet'de, Fudayl b. lyaz'dan ri tiğine göre, ona şöyle denilmiştir:

(Neden ölünün ruhu çekilirken, sessiz durur. Halbuki insan çimdiklemekten dahi ızdırap duyar.)

(Çünkü melekler onu tutarlar.) diye cevap vermiş.

İbn Ebi’d- Dünyat Şehr b. Havşeb (radıyallahü anh) 'deiğine göre; rivâyet

Resûlüilah sallallâhü aleyhi ve sellem’den ölüm ve ölümün zorluğu soruldu; buyurdu ki

En kolay ölüm, yün içinden çekilen dikenli dal gibidir. Acaba dal çekilip te beraberinde hiç yün getirmemesi mümkün mü?:

Mervizi, cenazeler konusunda Meysere (radıyallahü anh) ’den o da Resûlüilah sallallahü aleyhi ve sellemî’den rivayet ettiğine gö­re, şöyle buyurdu:

(Eğer ölüm acısından bir damla bütün yer ve gök ehlinin üs­tüne konsaydı, hepsi ölecekti ve kıyamet gününde bir saat yar on­daki şiddet Ölüm acısından yetmiş kat daha fazladır.)

İbn Ebi -Dünya, Muhammed b. Abdullah b. Yesaf tan rivayet ettiğine göre, şöyle demiş ;

Ey babacığım! Sen dâima derdin Keşke akıllı ve sekerata giren bir adam görüp görüşseydim, bana ölümü anlatsaydı. Ey babacığım. İşte sen o adamsın bana ölümü anlat! Dedi:

Ey oğlum, sanki bir kalıptayım. İğne deliğinden nefes alıyorum. Ve sanki, dikenli bir dalı ayağımdan başıma doğru çekiyorlar.)

İbn Sa'd, Avene b. Hakem'den rivayet ettiğine göre, As şöyle derdi:

Acaba neden sekerata giren ve dengesini kaybetmeyenler Ölü­mü anlatmıyorlar. Sonra kendisi sekerata girince, oğlu ona dedi:

Ey baba, sen şöyle şöyle derdin. İşte bize anlat.. Dedi: Ey oğulcuğum! Ölüm anlatılmaktan çok daha büyüktür. Fakat içinde bulunduğum halimden bir şeyleri sana anlatacağım. İşte san­ki boynuma Razve dağları binmiş ve sanki içinden dikenli dallar çe­kiliyor ve kendimi iğne deliğinden nefes aldığımı sanıyorum.)

İbn Ebi Şeybe, İbn Ebi’d- Dünya ve Ebû Nuaym, Hilye'de, İbn Ebi Müleyke'den rivayet ettiklerine göre;

Ömer (radıyallahü anh) Ka'b'a dedi ki:’

(Bana ölümden haber ver!) Kâb dedi:

(Yâ Emîral-Mü'minin, o insanoğlu içinde bulunan çok dikenli bir ağaç gibidir. Diken takılmayan hiç bir damar, hiç bir mafsal, olmaz. Güçlü adam bunu sezer ve buna karşı koymak ister.)

İbn Ebi Şeybe'nin rivayetine göre hadisin lafzı şöyledir

(Ölüm, adamın içine sokulan ve güçlü bir adamın çektiği ve her dikeni bir damara takılan dikenli bir dala benzer. İşte bu dal aldığnı alır, bıraktığını bırakır.)

İbn Ebi’d- Dünya sahabi olan Şeddat b. Evs (radıyallahü anh) ' den rivayet ettiğine göre, şöyle demiştir:

(Müminler için dünya ve ahirette en büyük korkunç hadise ölümdür. Ölüm, bıçkıyla kesilmekten, makasla parçalanmaktan, ka­zanlarda kaynamaktan daha şiddetlidir. Eğer bir ölü ditilip ölüm acısını, dönüp ehline haber verseydi, yaşamaktan hiç yararlanama­yacaktılar ve uykudan hiç lezzet alamayacaktılar.)

Vehb b. Münebbih'ten rivayet edildiğine göre, şöyle demiştir:

Ölüm, kılıç darbesinden, bıçkı ile kesilmekten, kazanlarda kay­namaktan daha şiddetlidir. Eğer ölünün bir damarının acısı, bütün yeryüzü ehline dağıtüsaydı, hepsini aratacaktı.

Sonra, demiş: Bu ölüm elemi, kafirin ilk gördüğü ve müminin son gördüğü şiddettir.)

Ebû Nuaym ’Hilye'de, Vasile b. Aşka radıyallahü anh’dan; şöyle demiştir

Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) : Sekeratta olanlarınızı, hazırlayıp onlara Laİlahellallah'ı telkin edin, Cennetle müjdeleyin, çünkü, kadın olsun erkek olsun, bu döğüşme de muhayyer kalır ve şeytan insaaa en yakın olduğu hâl bu savaş alanıdır.

Nefsim kudret elinde olan Allah'a yemin ediyorum: Ölüm me­leğinin bir görünmesi, b. kılıç darbesinden daha şiddetlidir,

Nefsim kudret elinde olan, Allah'a yemin ediyorum, kalbin her damarı ayrı ayrı elem çekmedikçe dünyadan çıkmayacaktır.)

İbn Ebi -Dünya Hüseyin el-Burcûmi'den aynını rivayet ! itmiş­tir.’

Huseyn el-Bürcumi, bu hadîsin, senedini Besülüllah aleyhi ve sellem) ’e kadar götürmüştür.

İbn Ebi -Dünya, Ta'mo b. Gaylan el-Cûfî (radıyallahü anh) ' dan rivayet ettiğin göre şöyle demiştir:

Rasûlüllah (Satiallahû aleyhi ve sellem) :

(Yâ Rabbi mafsal ve damarların arasından ruhu alan sensin. Yâ Rabbi ölüme karşı bana yardım et ve Ölümü bana kolaylaştır.) diye dua ederdi, Hars İbn Ebi Üsâme, iyi bir senedle Müsned'inde, Ata b. Ye-sar'dan rivayet ettiğin göre;

ResûlüUah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

(Ölüm meleğinin bir dokunması, b. kdıç darbesinden daha şid­detlidir. Müminin her damarı başlı basma elem çekmeden ölmez. Ve Allah'ın düşmanı, insana en yakın olduğu an bu ölüm saatidir.)

İbn Ebi -Dünya, Beyhaki Şuâb-i İman) da, Ubeyd b. Ümeyr (radıyallahü anh) ’dan rivayet ettiğine göre;

ResûlüUah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur

(Müminin her daman ölümden elem duyar, fakat Rabbinden ona gelen elçi müjdeler ki bundan sonra sana azap yoktur.) .

Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hasta olan bir saha-bisine gidip sordu:

— Kendini nasıl buluyorsun?

Sahabi dedi:

— Hem korkuyorum) hem ümidim var.

Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu

— Nefsim kudret elinde olan Allah'a yemin ediyorum, Böyle makamda bu İki hâl birleşmez, illa Allah umduğunu verir, korktu­ğundan emin kılar.

İmam-ı Ahmed, İbn Abbâs radıyallahü anh’dan şöyle yet etmiştir:

(Müminin en son uğradığı şiddet, ölümdür.)

Ebû Nuaym, Mervizi ve Beyhakî Şuab-i İman’da Ömer b. Ab-dulaziz'den rivayet ettiklerine göre şöyle demiştir:

(Ne güzel olur, bana ölüm sekerâtı kolaylaşsa, çünkü bu kolay­lık müminin dünyada en son aldığı ücrettir.)

İbn Ebi'd -Dünya Enes (radıyallahü anh) ’den rivayet ettiğine göre, şöyle demiştir:

(İnsanoğlu yaratıldığından beri ölümden daha şiddetlisine rast­lamamıştır.)

Said b. Mansûr, Îİuhammed b. Ka'b'dan rivayet ettiğine şöyle demiştir:

(Âhirette karşılanan en şiddetli durum ölümdür.)

Zeyd b. Eslem'den rivayet edildiğine göre, bir adam Ahbar'a demiş:

(İlacı olmayan hastalık nedir?) Demiş:

(Ölüm.)

Zeyd b. Eşlem de:

(Ölüm bir hastalıktır, ilacı Allah'ın nzasıdır.) demiş.

Enes radıyallahü anh) 'den rivayet edildiğine göre Resu.üllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

Kul ölüm sıkmtısı ve sekerâtmı çekerken mafsalleri birbirine selâm verip "esselâmü aleyhe" kıyamete kadar ben senden yorum. Sen de benden ayrılıyorsun, derler.)

İbn Ebi -Dünya, Hasan'dan (radıyallahü anh) rivayet ettiğine göre şöyle demiştir:

(Kulun en şiddetli durumu ruh göğüse geldiği zamandır ki o va­kit deprenir, nefesi kesilir. Ben diyorum ki şehid bundan müstesna­dır. Başkasının gördüğü elemi o görmez.)

Taberâni, Ebi Katâde (radıyallahü anh) ’den rivayet ettiğine gö­re Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

(Şehid ancak sizin çimdikleme acısını, çektiğiniz kadar öldü­rülme acısını çeker.)

İbn Ebi'd -Dünya, Muhammed b. Kââb el-Kurezî'den rivayet ettiğine göre şöyle demiştir:

(Bana ulaştı ki en son ölen ölüm meleğidir. Ona denilir ki öl. O öyle bağırır ki eğer yeryüzü ve göklerin ahalisi işltseydi korkudan ölürdüler. Bu bağırmadan sonra o da ölür.)

Zeyyâd en -Nümeyri'den şöyle rivayet edilmiştir:

Bâzı kitaplarda okudum ki, ölümün, melekul mevte şiddeti, bü-tün yaratıklara şiddetinden daha fazladır. (5)

Bir Uyarı

Kurtubi, ölümün, Peygamberler için şiddetli olmasında iki fay­da var, demiş.

Birincisi faziletlerini tekmil etmek derecelerini yükseltmektir. Bu bir eksiklik bir azap değildir. (İnsanların en fazla belaya uğrayanları peygamberler ve bunlara benzeyenlerdir.) Bu hadisin ifade ettiği kemâl sıfatıdır.

İkincisi: İnsanlara ölüm acısını göstermektir. Çünkü ölüm gizli bir şeydir. İnsan sekeratta olan bazılarının yanına gider. Hiçbir ızdırap hareket görmez, ruhunun kolaylıkla çıktığını görür. Zanneder ki ölüm kolaydır. Ölünün içinde bulunduğu durumu bilmez. Sadık peygamberler, Allah katında kerim oldukları halde, ölümün acısını zikrettikleri zaman halk diğer ölülerin çektiği ölümün şiddetini an­larlar. Fakat kâfirlerin öldürdüğü şehid, hadiste geçtiği gibi bun­dan müstesnadır. (6)

Bir Mesele

Bâzı âlimler demişler ki misvak ruhun çıkmasını kolaylaştırır. ResûlüUah (sallallahü aleyhi ve sellem) ’in ölümü anındaki misvak kıssasında geçen, sahih rivayetle Hazret-i Âişe (radıyallahü anhâ’den mervi olan hadisi delil göstermişler. (7)

İkinci Bir Mesele

İmam Ahmed, (Zühd) de, Meymen b. Mehran'dan rivayet etti­ğine göre ,şöyle demiştir:

(Ölüm geldiğinde iyilik yapıyorsanız veya eskiden işlediğiniz iyi bir ameli anıyorsanız amei-i salih'te yenisiniz, demektir. (8)

Üçüncü Bir Mesele

İbn Ebi Hatem, Katade'den;

(O Allah ki, ölüm ve hayâtı yarattı) mealindeki âyet-i kerime­nin tefsirinde şöyle rivayet etmiştir:

(Hayat Cibril'in atıdır, ölüm, güzel bir koçtur. (9)  (Yâni ölüm de hayat gibi yaratıktır)

Mukatil ve kelbî şöyle demişler:

(Allah, ölümü koç şeklinde yaratmış, kimin yanından geçse Ölür, hayatı da at şeklinde yaratmış kimin yanından geçse dirilir.)

Ebu'ş-Şeyh ve İbn Hibban, Kitab'üi azamet’de, Vehb b. Münebbih'ten rivayet ettiklerine göre şöyle demiştir:

-Allah, ölümü siyah ve beyaza bürünmüş güzel bir koç şeklinde yaratmış. Dört kanads vardır. Biri arşm altında, biri yerde, biri maş­rıkta, biri mağripte; Allah ona ol demiş o da olmuş. Ortaya çık de­miş, o da çıkıp Azrail'e görünmüş.

İşte bu sözlerden anlaşılan o dur ki ölüm mahluktur. Yalnız bir araz ve keyfiyet değildir.

Ve bu sözlerden sahih rivayette varid olan şu gelen hadis anla­şılmış olur.

(Kıyamet gününde ölüm güzel bir koç şeklinde getirilir. Cen­net ile Cehennem arasında durur ve bunu tanıyor musunuz?) deni­lir. (Evet) derler ve hepsi de onu görmüş idiler. Sonra, bu koç ke­silir. (10)

Ebû Ya'la'nın Enes'den rivayetinde; koyun kesilir gibi o ölüm kesilir, diye geçmektedir. (11)

Bir Mesele

Abdullah b. Ubeyd b. Umeyr radıyallahü anh’den rivayet ğine göre, şöyle demiştir:

Âişe radıyallahü anhâ’dan sordum. Füc'eten ölmek iğrenç Dedi

(Neden iğrenç olsun. Ben bunu Rasûlüllah (Sallalla.hu hi ve sellem) ’dan sordum. Şöyle buyurdu: (Füceten ölmek mümin için bir rahatlıktır. Fâcir (günahkâr) esef tutmaktır. (12)

(1)  Kaf. 19

(2)  En'am, 93

(3)  Vak'a, 83, 84

(4)  Kıyamet, 26-30