Geri

   

 

 

İleri

 

5 Zâtının ne aynıdır, ne gayrıdır

Allahü teâlâ'nın sıfatları ezelîdir. Başlangıcı yoktur, hâdis/sonradan olmuş değildir ve zâtı ile kâimdir. Ezelî olanın yok olması imkânsızdır.

Sıfatlar, zâtının ne aynıdır, ne de gayrıdır. Allahü teâlâ'nın sıfatları, zâtının aynısı olmadığı gibi zatının başkası da değildir. Allahü teâlâ'nın bütün sıfatları ezelidir. Bunlar:

1. İlim (bilmek), 2. Kudret (gücü yetmek), 3. Hayat (diri olmak), 4. Kuvvet (Kudret manâsına gelir), 5. Sem’ (işitmek), 6. Basar (görmek),

7. İrâde ve meşiyyet (istemek ve dilemek).

Bir şeyin olması veya olmaması, olacaksa ne zaman, nerede ve ne şekilde olacağını tahsis ve tercih etmek.

8. Fiil ve tahlîk (yaratmak). Bu sıfata tekvîn de denir.

9. Terzîk (Rızk vermek). Tekvîn sıfatının özel bir şeklidir.

10. Kelâm (söylemek, konuşmak). Kelâm ezelî bir sıfattır. Bu sıfata “nazm” da denir. Bu nazm, harflerden mürekkeb olan Kur'ân'ın ismidir.

O Allahü teâlâ,  ezelî olan kelâm sıfatı ile mütekellimdir konuşucudur.

O kelâm, harf ve ses cinsinden değildir. Çünkü ses ve harfler, zarurî olarak araz, hâdis ve bazılarının meydana gelmesi, diğerlerinin yok olması şartına bağlıdır.

O kelâm, zâtı ile kâim, sükût ve âfete aykırı bir sıfattır. Sükût, kâdir olduğu halde konuşmayı terketmektir. Âfet, ya dilsizlerde olduğu gibi doğuştan veya sabi çocuklarda görüldüğü gibi yetersizliktendir.

Allahü teâlâ, kelâmıyla emredici, nehyedici ve haber vericidir.

Kelâm, aslında tek bir sıfattır, ancak taallûku itibariyle emir, nehiy ve haber şeklinde değişmesiyle çokluk gösterir. Ezeldeki kelâmın kesinlikle kısımları yoktur. Nitekim ilim, kudret ve diğer sıfatlarda da durum böyledir. Bunlardan herbiri tek bir sıfattır. Bunlarda görülen çokluk ve sonradan olma hâli, taallûklarında ve nisbet edildikleri şeylerde mevcuttur.

Allahü teâlâ'nın kelâmı olan Kur'ân-ı Kerim, mahlûk değildir, sonradan yaratılmamıştır.

Allahü teâlâ'nın kelâmı olan O Kur'ân, mushaflarımızda yazılıdır.

Kalblerimizde ezberlenmiştir.

İşitilen ve telâffuz edilen harflerle dillerimizle okunmuştur.

Aynı şekilde de kulaklarımızla işitilmiştir.

Fakat bu gibi yerlere hulûl etmiş değildir.