Nuzhetu’n-Nazar fî ŞerhiNuhbetu’l-Fikerİbn Hacer el- Askalânî Şâfiî (ö. 852/1449) Rahman ve Rahim olan Allah’ın ismiyle… 1 MukaddimeHamd, Alîm, Kadîr, Hayy, Kayyûm, Basîr olan Allah’adır. Tek bir Allah’tan başka ilâh olmadığına, şeriki bulunmadığına şehadet ederim ve onu tekbir ederim. Cennet nimetleriyle müjdeleyici ve Cehennem azabıyla uyarıcı olarak tüm insanlığa gönderdiği Efendimiz Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)’e aline ve ashabına da Allah salat ve selam eylesin. Muhaddislerin kullandıkları ıstılahları hakkında eski ve yeni imamlara ait eserler oldukça fazladır. Bu hususta ilk kitab tasnif eden, Kadı Ebu Muhammed Ramehurmuzi(rahımehüllah) olup kitabına “el-Muhaddisu’l-Fasıl” adını vermiştir; ancak bu kitap, bütün mevzuları ele almamıştır. Ramehurmuzi (rahımehüllah)’dan sonra Hakim Ebu Abdillah Nisaburi (rahımehüllah) gelir. Fakat o da kitabını tertib ve tehzib etmemiştir. Hakim’i, Ebu Nu’aym İsbehani (rahımehüllah) takip etmiş ve onun kitabına bazı ilavelerle yeni bir kitap ortaya koymuş, bir çok şeyleri de kendinden sonrakilere bırakmıştır. Bunlardan sonra Hatib Ebu Bekr el-Bağdadi (rahımehüllah) gelmiş, “el-Kifaye” adını verdiği rivayet kaideleriyle alakalı ve bir de “el-Cami li adabi’ş-şeyh ve’s-sami” adını verdiği rivayet adabıyla alakalı birer kitap tasnif etmiştir. Hadisle ilgili ne kadar ilim varsa, o konuda bir kitap vücuda getirdiği için Hafız Ebu bekr İbn Nukta (rahımehüllah) onun hakkında “Her insaf sahibi bilir ki, Hatib’ten sonra gelen muhaddisler onun kitaplarına istinad ederler” demiştir. Hatîb (rahımehüllah)’dan çok sonra diğer bazı kimseler daha gelmiş ve bu ilimden nasiblerini almışlardır. Kadı İyad (rahımehüllah) küçük bir kitap cemetmiş ve ona “el-İlma’ fi ma’rifeti usuli’r rivaye ve takyidi’s-sem’a” adını vermiştir. Ebu Hafs Meyanci (rahımehüllah) bir cüz cemetmiş ve “ma la yesa’u’l-muhaddise Cehluh” diye isimlendirmiştir. Bunlar gibi şöhret kazanan, verdiği bilgi çok olsun diye değişik konuları içine almış, anlaşılması kolay olsun diye kısa tutulmuş daha bir çok kitaplar tasnif edilmiş ve bu, Hafız, Fakih, Takiyyuddin Ebu Amr Osman ibn Abdurrahman ibn Salâh Şehruzuri (rahımehüllah) gelinceye kadar bu şekilde devam etmiştir. İbn Salâh (rahımehüllah) Dımaşk’ta yaşamıştır. Eşrefiye Medresesinde hadis öğretimiyle görevlendirildiği zaman meşhur kitabını toplamış; hadis usulü ilminin muhtelif konularını tehzib ile bunları yeri geldikçe talebelerine de yazdırmıştır. Bu yazdırma münasebetiyle olsa gerek, kitabın tertibi istenilen kemale ulaşamamıştır. İbn Salâh, daha ziyade yukarıda zikrettiğimiz Hatib Bağdadi’nin muhtelif kitaplarına itina göstermiş, dağınık mevzularını biraraya getirmiş, başka ziyadelerde bulunmuş, faydalı olanlarını seçmiş ve bu suretle başka kitaplarda dağınık olan meseleler, onun kitabında biraraya gelmiştir. Bu sebepledir ki halk, bu kitaba eğilmiş ve onun yolunda gitmiştir. niceleri onu nazmetmiş, nicesi ihtisar etmiş, niceleri de üzerine Müstedrekler yazmış, niceleri iktisar etmiş, niceleri onun leh ve aleyhinde bulunmuş saymakla bitmez. Bazı dostlar, kendileri için bu kitabı ihtisar etmemi benden taleb ettiler. Ben de onu küçük bir kitap halinde özetledim ve “Nuhbetu’l-fiker fi mustalahı ehli’l-eser” adını verdim. Bu işi yaparken, bazı nadir ve faydalı ilaveler yaparak onu kendime has bir üslupla tertib ve izah ettim. Sonra yeniden bende bir heves uyandı ve bu ilme yeni başlayanlar için gizli taraflarını beyan eden, faydalı taraflarını gösteren ve müşkillerini halleden bir şerh yazmak fikri uyandı. Nihayet, bu yola girmek temennisiyle dostların isteklerine icabet ettim. İzah ve tevcih yönünden metnin şerhinde büyük gayret sarfettim; anlaşılmayan taraflarına işarette bulundum; çünkü ev sahibi evin içindekini başkasından daha iyi bilir. Bende şu düşünce de belirdi ki, şerhi yazarken konuyu genişletmek daha uygun ve metin arasına koymak daha faydalı olacaktır. İşte bu maksatla gideni az bulunan bu yola girdim. Allah’tan muvaffakıyet temennisiyle ben derim ki: |