Geri

   

 

 

İleri

 

USÛL-İ HADÎS

ŞERHİ

Metin: Muhammed b. Ali el-Birgivî, Hanefî (ö.981/1573)

Şerh: Dâvûd-i Karsî, Hanefî  (ö.1169/1756)

(Hâşiye ile birlikte)

1. sayfa

1. Ey sâdık tâlip, bil ki; hadis ehlinin bu ilme ait ifâdelerle onların ne kasdettiklerini anlamak isteyenlerin bilmesi gereken bazı ıstılahlar/terimler vardır.

2. Buhari şârihi muhakkik (İbn Hacer el-Askalânî) Şerhu’l-Muhaddisîn'de bu terimlerin bir kısmına işaret edince, biz de onları biraz tafsil etmek istedik. Öyleyse söyleyeceklerimizi iyi dinle!..

3. Muhaddisler ıstılahında hadîs; Resülullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimizin sözü, fiili ve takrîri anlamına gelir.

Takrîrin manası şudur. Bir kişinin Resülüllah'ın – Allahü teâlânın salâtı onun ve yanındakilerin/eshâb-ı kirâmın üzerine olsun- huzurunda bir iş işlemesi veya bir söz söylemesi durumunda, Resülullah efendimizin (sallallahu aleyhi ve sellem) ondan haberi olup, reddetmeyerek susup kabul etmesidir. Bu tür takrirler de hadîs tarifine girmektedir.

4. Bazılarına göre yukarıdaki üç kısım (söz, fiil ve takrir), sahâbe ve tâbiînden “ridvânüllahi aleyhim ecma’în” olduğunda da hadistir. Buna göre hadisler, dokuz kısım olur.

5. Resülullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimize isnâd edilen hadisler Merfû’ diye isimlenir. Raf’ (hadisin Resülullah'a (sallallahu aleyhi ve sellem) isnâd edilişi) bazen açık bir ifade ile olur. "Resülullah (sallallahu aleyhi ve sellem) efendimiz şöyle dedi, şöyle yaptı veya şunu tasdik etti" denmesi gibi. Bazen de raf’ açık ifade hükmünde olur. Sahâbe ve tâbiînden, âhiret hâlleri, geçmiş veya gelecekte olan işlerle ilgili haberler türünden akılla elde edilemeyecek bir takım sözlerin nakledilmesi gibi.

6. Sahâbe-i Kirâm'a isnâd edilen haberler, Mevkûf diye isimlenir.

Tâbiîne isnâd edilen haberler de Maktû’ diye isimlenir. Meşhur olan maktû’ için de mevkûf isminin kullanılmasıdır.

7. Sakın şu nokta sana karışık gelmesin ki, sened; Muhaddisler ıstılahında hadisi rivâyet eden kişilerdir.

İsnâd da bu manadadır. Fakat isnâd senedin (râvilerin) -hadisin başında- sayılması manasında kullanılır. Hadisin metni ise; isnâdın (râvilerin zikredilmesi işinin) bitmesiyle başlayan kelâmdır ki (bu hadisin kendisidir).

8. Sen buraya kadar anlattıklarımızı öğrendiysen, şunu bil ki; bazen hadis, Muttasıl ve Munkatı’ olmak üzere iki kışıma ayrılır. Muttasıl; senedindeki râvilerinden hiçbiri düşmeyen hadistir.

9. Munkatı' hadis, râvilerinden biri düşen hadis-i şeriflerdir.

10. Munkatı' hadisin Mürsel ve Muallak gibi kısımları vardır. Muallak, senedi­nin baş taraflarında, ister bir, ister daha fazla râvi düşen munkatı' hadislerdir.

11. Mürsel hadis; senedin sonunda düşüş bulunan (yani sahâbînin düşürüldüğü) munkatı' hadislerdir. Bazı muhaddisler (ve usulcülerin genelin)e göre Mürsel hadis, genel anlamda munkatı' hadis demektir. Fakat birinci kullanım daha meşhurdur.

12. Bazı muhaddisler dediler ki; eğer senedden hazfedilen râviler birden fazla olup peş peşe olurlarsa, bu hadis Mu'daldır.

13. Eğer senedde düşürülen râvi bir veya birden fazla olup, başka başka tabakalardan olmak suretiyle, peş peşe olmazlarsa, bu senedle rivâyet edilen hadîs-i şerîf, Munkatı'dır. Bu manada kullanılan munkatı', genel manada kullanılan munkatı' hadisin bir kısmıdır. Demek ki, Munkatı' lâfzı, tasavvur gibi iki manaya kullanılır. Tasavvur lâfzı, genel manada, tasdik ve tasavvur diye kısımlanan ilim mefhumunun, mürâdifı olarak kullanıldığı gibi, hususi manada ilim mefhumunun bir kısmı olan tasdikin zıttı olarak da kullanılır.

14. Müdelles, umumi manada munkatı' hadisin kısımlarındandır. Bu tedlîs ise râvinin, şeyhinin ismini bırakıp, kendisinden işitmediği hâlde, sanki kendisinden işitmiş zannını verecek bir ifade getirerek, şeyhinin üstündeki şeyhten hadis rivâyet etmesidir. İşte bu işe tedlîs denir. Bu iş, doğru bir maksat içermedikçe çirkin ve mekruhdur.