Geri

   

 

 

 

İleri

 

54. Haram Aylarda Oruç

Haram aylar: Kamerî aylardan Zülka'de, Zülhicce, Muharrem ve Receb aylandır. Bunlardan ilk üçü peşi peşine, Receb ise, ayrıdır. Allah (celle celâluhu) Tevbe suresinin 36. âyetinde bu aylarla ilgili olarak şöyle buyurmaktadır:

" Hakikatte ayların sayısı Allah yanında, Allah'ın kitabında -ta gökleri ve yeri yarattığı günden beri- on iki aydır. Onlardan dördü haram olanlardır. İşte bu, en doğru hesabtır. O halde (bilhassa) bunlarda (o haram aylarda) nefislerinize zulmetmeyin. (Bununla beraber) müşrikler sizinle nasıl topyekun harb ederlerse, siz de onlarla topyekûn harb ediniz. Bilin ki Allah, (fenalıklardan) sakınanlarla beraberdir."

Araplar daha İslâmiyet gelmeden önce Haram ay denilen bu aylan kutsal tanır ve bu aylarda savaştan, yağmacılıktan kaçınırlardı. Bu aylarda Mekke'de panayırlar kurulur ve Arabistanın çeşitli yerlerinden gelenler hem bu panayırlarda alış-veriş ederler, hem de Kabe'yi ziyaret ederlerdi. Ayrıca bu aylarda şiir okuma yarışmaları da yapılırdı. Bu bakımdan adı geçen ayların kültürel yönden de ayrı bir değeri vardı.

Ancak Araplar zamanla bazı mülahazalarla bu ayların yerini değiştirmeye ve aylardaki hürmeti başkalarına aktarmaya başladılar. Meselâ Muharrem ayındaki hürmeti Safer ayma çevirdiler. Bu hal Mekke'nin fetih yılı olan H. 8. yıla kadar devam etti. Nihayet Tevbe Suresinin 37. ayeti indi ve aylar hakiki yerlerine konuldular. İşâret edilen âyeti kerimenin meali şöyledir:

" (Haram ayları) geciktirmek ancak küfürde bir artış (sebebiyle)dir. Onunla kâfirler şaşırtılır, onlar bunu bir yıl helâl, bir yıl haram sayarlar ki Allah'ın haram kıldığına sayıca uysunlar da, (varsın) Allah'ın haram ettiğini helal kılmış olsunlar! Bu suretle de onların amellerinin kötülüğü kendilerine süslenip güzel gösterildi. Allah o kâfirler güruhunu hidâyete erdirmez."

İlk devirlerde İslâmiyet de bu aylarda savaşın haramlığını aynen kabul etmiş sonraları ise bu hüküm neshedilmiştir. Atâ ise, neshedilmediği görüşündedir.

2430- Mucîbe el-Bâhiliyye'nin babası -veya amcası-

Râvi, Bahiliyye'nin babasından mı yoksa amcasından mı rivâyet ettiğinde şüphe etmiştir. ndan rivâyet ettiğine göre:

O (Bahiliyye'nin babası veya amcası) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e geldi sonra (memleketine) döndü, Adam bir sene sonra hal ve şekli değişmiş bir vaziyette Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e yine gelip:

Beni tamyormusun? Ya Resûlallah? dedi.

Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

" Sen kimsin?"

Ben sana geçen sene gelen Bâhiliy'yim.

" Seni ne değiştirdi? (Seni bu hale getiren ne?) Halbuki sen güzel görünüşlü idin!" buyurdu.

Senden ayrılalı sadece geceleri yedim (senden ayrıldıktan sonra devamlı oruç tuttum). Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem);

" Kendine niçin azabettin?" buyurdu ve şöyle devam etti:

" Sabır (ramazan) ayı ve her aydan bir gün oruç tut!" Adam:

Bana artır çünkü bende (buna) kuvvet var.

" (Ramazandan sonra her ay) iki gün tut." Bana artır.

" (Ramazandan sonra her ay) üç gün tut!" Bana artır.

Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) üç parmağını yumup açarak işaret edip:

" Haram aylardan (bu kadar) tut ve terket, haram aylardan (bu kadar) tut ve terket, haram aylardan (bu kadar) tut ve terk et," buyurdu.

Nesaî, siyam 77; İbn Mâce, siyam 43; Ahmed b. Hanbel, V, 28; VI, 383, 384.