153. Rükû'da Ve Secdede Ne Söylenir? 869- Ukbe b. Amir'den; demiştir ki: "O halde Rabbini o büyük adıyle teşbih (ve tenzih) et" âyet-i kerimesi inince, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem); "bunu rükûnuzda söyleyin" buyurdu."Rabbinin o çok yüce adını teşbih (ve tenzih) et" âyeti inince de, "bunu da secdenizde söyleyin" buyurdu. İbn Mâce, ikâme 20; Dârimî salât 69; Ahmed, IV-155 870- (Bir önceki hadisin) manası Ukbe b. Âmir'den de rivâyet edildi. (Ancak Ukbe bu rivâyete bazı) ilâveler yaparak (şunları) söyledi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) rükü'a vardığı zaman üç defa, Sübhâne Rabbiye'l-azîm ve bihamdihî, Büyük olan Rabbimi noksan sıfatlardan tenzih ederim ve O'na hamd ederim" Derdi. Secdeye vardığı zaman da üç defa; " Sübhane Rabbiye'l-a'la ve bihamdihî yüce olan Rabbimi teşbih ve tenzih edeıim ve O'na hamd olsun" derdi. İbn Mâce, ikâme 20; Dârimî, salât 69; Ahmed b. Hanbel, IV, 155. Ebû Dâvûddedi ki: Bu ilâvenin (tamamının " ve bihamdih" kelimesinin mahfuz (bir rivâyet) olmamasından korkuyorum. (Yine) Ebû Dâvûd (bu hadisle bundan önceki hadisi kast ederek) dedi ki: Şu iki hadisin (yani) er-Rabî' hadisiyle Ahmed b. Yûnus hadisinin senedinde sadece Mısırlılar bulunmaktadır. 871- Huzeyfe (radıyallahü anh), Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'ie birlikte namaz kıldığını ve (Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in) rükû'da iken, " Sübhane Rabbiye’l-azim=büyük olan Rabbimi teşbih (ve tenzih) ederim" dediğini, secde halinde iken de " Sübhâne Rabbiye’l-a'la" yüce olan Rabbimi teşbih (ve tenzih) ederim" dediğini; (Kıraati esnasında) rahmet âyetine gelince mutlaka durup (Allah'dan rahmet) istediğini azab âyetine gelince de kesinlikle durup (Allah'a) sığındığını rivâyet etmiştir. Tirmizî, mevâkît 79; Nesâî, iftitâh 77, 78, tatbik 73, İbn Mace, ikâme 179; Dârimî, salât 69; Ahmed b. Hanbel, V, 382, 384, VI, 24. 872- Âişe (radıyallahü anhâ)'den rivâyet edilmiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in rükû ve sücudunda " sübbûhun, kuddûsun, rabbu'l-melâiketi verrûhi Münezzehsin! Mukaddessin! Meleklerle Ruhun rabbisin (Ey Allahım)" derdi. Müslim, salât 223; Tatbik 11, 75; Ahmed b. Hanbel, VI, 35, 94, 115, 148, 149, 176, 193, 200, 244, 266. 873- Avf b. Mâlik el-Eşcâî'den nakledilmiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte bir gece namaz kıldım. Kalktı (birinci rekatta) Bakara sûresini okudu. Her rahmet âyetine geldikçe durdu (ve Allah'dan rahmet) istedi. Azab âyetine geldikçe de durdu (ve Allah'a) sığındı. Sonra " Sübhâne zi’l-ceberûti ve’l-kibriyâi vel-azameti = kahr ve kudret sahibi, izzet ve saltanat sahibi, ululuk ve azamet sahibi olan (Rabbimi) teşbih (ve tenzih) ederim" diyerek kıyamı kadar rükûda kaldı, sonra kıyamı kadar da secdede kaldı. Secde halinde iken de bu dualara benzer dualar okudu. Sonra (ikinci rekata) kalktı, sonra (üçüncü rekatta) bir sure (dördüncü rekatta da diğer) bir sûre okudu. Nesâî, tatbîk 16, 25, 73, 86; Ahmed b. Hanbel, V, 388, 397, 398, 400, 401; VI, 24. 874- Huzeyfe (radıyallahü anh)'den (rivâyet edildiğine göre kendisi) bir gece Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i (teheccüd) namazı kılarken görmüş (Resûl-i Ekrem önce); " Allahu ekber Allahu Ekber Allahu ekber zul’melekûti ve’l-ceberûti vel kibriyâi ve’l-azameti" Allah en büyüktür, Allah en büyüktür, Allah en büyüktür, izzet ve saltanat sahibidir, kahir ve kudret sahibidir, ululuk ve azamet sahibidir" deyip sonra istiftah etmiş ve (Sûre-i) Bakara'yı okuyup sonra rükû'a varmış, rükûu (sûre olarak) kıyamı kadarmış. Rükûunda " subhâne rabbiye'l-azîm, sübhâne rabbiye’l-azim = büyük olan rabbimi teşbih (ve tenzih) ederim" demiş. Sonra rükûu kadar da'ayakta kalıp " Li rabbîyel-hamdü = rabbim için hamd olsun" demiş, sonra secdeye varmış ve secdesi de kıyamı kadar sürmüş. Secdesinde " sübhâne rabbiye'l a'la = yüce olan rabbimi teşbih (ve tenzih) ederim" deyip sonra secdeden başım kaldırmış ve iki secde arasında " rabbiğfirlî, rabbiğfirlî = ey Rabbim beni bağışla, ey rabbim beni bağışla" diyerek secdesindeki kadar oturmuş ve (bu şekilde) dört rekat namazkılmış ve bu namazda (sure-i) Bakara, âl-i İmrân, Nisa, Mâide veya En'am'ı okumuştur. (Râvi) Şu'be (Resûl-i Ekrem'in okuduğu sûrenin En'âm mı yoksa Mâide mi olduğunda) tereddüt etmiştir. Nesâî, tatbîk 16, 25, 73, 86; Ahmed b. Hanbel, V, 388, 397, 398, 400, 401; VI-24. |