Geri

   

 

 

 

İleri

 

8- Fırat Nehri Altın Bir Dağ Üzerinden Açılmadıkça Kıyâmetin Kopmayacağı Bâbı

7454- Bize Kuteybe b. Saîd rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ya'kub (Yani Abdirrahman El-Kaârî) Süheyl'den, o da babasından, o da re'den naklen rivâyet etti ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)

Fırat nehri altın bir dağ üzerinden açılmadıkça kıyâmet kopmayacak-onun için harb edecek ve her yüz kişiden doksan dokuzu öl-onlardan her adam, keşke kurtulan ben olsaydım, diyecektir.»

7455- Bana Ümeyye b. Bistâm da rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Yezîd b. Zürey’ rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ravh, Süheyl'den, bu isnadla hadîsin benzerini rivâyet etti. O şunu da ziyâde eyledi: «Babam: Onu görürsen sakın yaklaşma, dedi.»

7456- Bize Ebû Mes'ûd Sehl b. Osman rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ukbe b. Hâlid Es-Sekûnî, Ubeydullah'dan, o da Hubeyb b. Abdirrahman'dan, o da Hafs b. Âsım'dan, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Fırat'ın altın bir define üzerinden açılması yakındır. İmdi orada kim bulunursa, ondan bir şey almasın.» buyurdular.

7457- Bize Sehl b. Osman rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ukbe b. Hâlid, Ubeydullah'dan, o da Ebû’z-Zinad'dan, o da Abdurrahman El-A'rac'dan, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ;

«Fırat'ın altın bir dağ üzerinden açılması yakındır, imdi orada kim bulunursa, ondan bir şey almasın!» buyurdular.

7458- Bize Ebû Kâmil Fudayl b. Hüseyin ile Ebû Ma'n Er-Rakâşî rivâyet ettiler. Lâfız Ebû Ma'n'ındır. (Dediler ki): Bize Hâlid b. Haris rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Abdü’l-Hamid b. Ca'fer rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana babam Süleyman b. Yesar'dan, o da Abdullah b. Haris b. Nevfel'den naklen haber verdi. (Şöyle dedi): Übey b. Ka'b ile birlikte duruyordum. Ubey: Dünyalık arama hususunda insanların boğazları muhtelif olmakta devam ediyor, dedi. Ben:

— Evet! dedim. Übey dedi ki: Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’ı şöyle buyururken işittim:

«Fırat nehrinin altın bir dağ üzerinden açılması yakındır. İnsanlar bunu işitince, ona yürüyecekler ve onun yanında bulunan: İnsanların bundan bir şey almasına müsaade edersek, bunun hepsi götürülür, diyecektir. Müteakiben onun için harb edecekler ve her yüz kişiden doksan dokuzu öldürülecektir.»

Ebû Kâmil kendi hadîsinde şöyle dedi: «Abdullah dedi ki: Ben Übey b. Ka'b ile birlikte Hassan kal'asının gölgesinde durdum.»

Bu hadîsi Buhârî «Kitabu’l-Fi'ten»'de; Ebû Dâvud «Menâhim" bahsinde; Tirmizî «Kitâbu sifatu'l-Cennet»'de tahric etmişlerdir.

Altın dağdan murad; definedir. Fırat nehrinin açılması, suyunun çekilmesiyle olacaktır.

Ulemâ bu hadîsdeki boğaz kelimesinden büyüklerin ve reislerin kastedildiğini söylemişlerdir. Bâzılarına göre bundan murad; cemaatlardır. Kâdî Iyâz bu kelimenin cüz'ü zikir küllü murad kabilinden mecazı mürsel olabileceğini söylemiştir.

Üçüm kelimesi, utum gibi, kal'a mânâsına gelir.

Anlaşılıyor ki, Fırat nehrinde define çıktığını işitenler, onu almak için koşacaklar ve birbirleriyle harbedeceklerdir. Bu harbde çarpışanların yüzde doksan dokuzu öldürülecek ve her ölen, keşke ben kurtulsam da defineyi ben alsam diyecektir.

Definenin başında bulunanların ondan bir şey almamaları tenbih edildiğine göre, onun alınması mümkün bir yerde bulunacağı yahut maden halinde değil de, para veya külçe şeklinde olacağı anlaşılıyor. Alınmasının nehiy Duyurulması define birçok belâlara sebep olacağı içindir. Aynî: «Bu bir mucizedir.» diyor. İbn Tin'e göre, define müslümanların hakkı olduğu için alınmayacaktır. Fakat bu söze itiraz edilmiş, definenin müslümanlara âid olup olmadığı malûm değildir, denilmiştir. Nehyin asıl sebebi fitne ve çarpışmadır.

7459- Bize Ubeyd b. Yaîş ile İshak b. İlrâhim rivâyet ettiler. Lâfız Ubeyd'indir. (Dediler ki): Bize Hâlid b. Hâlid'in azatlısı Yahya b. Âdem b. Süleyman rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Züheyr, Süheyl b. Ebî Sâlih'den, o da babasından, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti.

 (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«İrak dirhemini ve kafîzini, Şam müddünü, dinarını, Mısır'da kilesini ve dinarını men edecektir. Başladığınız yere döneceksiniz, başladığınız yere döneceksiniz, başladığınız yere döneceksiniz!» buyurdular. Buna Ebû Hüreyre'nin eti ve kanı şahittir.

Kaiîz, Iraklıların, müdd Şamlıların birer nevî ölçekleridir. Erdeb, Mısırlıların kilesidir. Iraklıların ve diğerlerinin istenileni vermemelerinden murad; ne olduğu hususunda iki meşhur kavil vardır. Bunların birine göre Iraklılar müslüman olduğu için cizye denilen vergi sakıt olacak, bu sebeple onu vermeyeceklerdir. Nitekim bu olmuştur. Daha meşhur olan ikinci kavle göre bundan murad; âhir zamanda Acemlerle Romalıların bu memleketleri istilâ etmesi ve müslümanların bu işine mâni olmalarıdır. Filhakika Müslim'in biraz aşağıda gelecek bir hadîsine göre Iraklılara ve Şamlılara kafîz ve dirhem gelmeyeceği, bunu Acemlerle Romalıların men edeceği tasrih edilmektedir.

Nevevî: «Bu bizim zamanımızda Irak'ta olmuştur, şimdi mevcuttur.» diyor. Bazı ulemaya göre ha-dîsden murad; âhir zamanda Iraklılarla diğerlerinin dinden dönerek zekâtlarını vermemeleridir. Bir takımları da: «Âhir zamanda küffâr kuvvet bulacak ve ödemekte oldukları cizye, haraç gibi vergileri vermekten imtina edeceklerdir.» demişlerdir.

«Başladığınız yere döneceksiniz...» cümlesi: «İslâmiyet garib başladı ve dönerek yine başladığı gibi olacaktır.» hadîsi mânâsındadır. Bu. hadîsi «Kitâbu'l-iman»'da görmüştük.