Geri

   

 

 

 

İleri

 

20- Ölürken Allahü teâlâ'ya Hüsnü Zanda Bulunmayı Emir Bâbı

7410- Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Yahya b. Zekeriyya, A'meş'den, o da Ebû Süfyan'dan, o da Câbir'den naklen haber verdi. (Şöyle dedi): Ben, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) vefatından üç gece önce:

«Sizden biriniz sakın Allah'a hüsnü zan etmediği halde Ölmesin.» buyururken işittim.

7411- Bize Osman b. Ebî Şeybe de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Cerir rivâyet etti. H.

Bize Ebû Küreyb de rivâyet etti,

(Dedi ki): Bize Ebû Muâviye rivâyet etti. H.

Bize İshak b. İbrahim dahi rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize İsa b. Yûnus ile Ebû Muâviye haber verdiler. Bu râvîlerin hepsi A'meş'den bu isnadla bu hadîsin mislini rivâyet etmişlerdir.

7412- Bana Ebû Dâvud Süleyman b. Ma'bed de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ebû'n-Nu'man Ârim rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Mehdî b. Meymun rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Vâsıl, Ebû'z-Zûheyr'den, o da Câbir b. Abdillah El-Ensârî'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i vefatından üç gün önce:

«Sakın sizden biriniz Allah (azze ve celle)'ye hüsnü zanda bulunmadığı halde ölmesin.» buyururken işittim.

7413- Bize Kuteybe b. Saîd ile Osman b. Ebî Şeybe rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Cerir, A'meş'den, o da Ebû Süfyan'dan, o da Câbir'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Ben, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’ı:

«Her kul Öldüğü hal üzere diriltilecektir.» buyururken işittim.

7414- Bize Ebû Bekr b. Nâfi’ rivâyet etti,

(Dedi ki): Bize Abdurrahman b. Mehdî, Süfyan'dan, o da A'meş'den naklen bu isnadla bu hadîsin mislini rivâyet etti. Ve: «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den» dedi, «işittim» demedi.

7415- Bana Harmele b. Yahya Et-Tücîbî de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize İbn Vehb ha'cer verdi.

(Dedi ki): Bana Yûnus, İbn Şihab'dan naklen haber verdi.

(Dedi ki): Bana Hamza b. Abdillah b. Ömer haber verdi ki: Abdullah b. Ömer Şöyle dedi: Ben, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Allah bir kavmi azab etmeyi dilerse, azab o kavmin içindekilere isâbet eder. Sonra amelleri üzerine diriltilirler.» buyururken işittim.

Abdullah b. Ömer rivâyetini Buhârî «Kitâbu'l-Fiten» de tahric etmiştir.

Allahü teâlâ'ya hüsn-ü zanda bulunmanın mânâsı; Ölürken onun rahmet ve affını ummaktır. Ulemâ kulun hâli hayatında korku ile ümit arasında bulunması gerektiğini söylemişlerdir. Bazıları Allah korkusunun rahmet ümidinden daha fazla olması lâzım geldiğini söylemişlerdir. Ölüm emareleri belirince artık ümid tarafı galebe çalmalı yahut kulun hâli sırf ümidden ibaret olmalıdır. Çünkü Allah korkusundan maksat günahlardan kaçmnınk, amel ve taatları cok yapmaya gavret göstermektir. Ölüm halinde ise bunlar imkânsızdır. Binâenaleyh Allah'a hüsn-ü zanda bulunmak, onun affı merhametine sığınmak müstehab görünmüştür. Zîra bunda kulun Allah'a muhtaçlığı mânâsı vardır. Nitekim Bâbımızın non hadîsi de bunu te'yid eder. Bu hadîs kul ne halde öldüyse, o halde dirileceğine delâlet etmektedir.

Mezkûr hadîsdeki «men» kelimesi umum bildiren sigalardandır. Şu halde Allah'ın azabı dünyada iyilere de isabet edecek demektir. Lâkin kıyâmet gününde herkes ameline göre diriltileceğinden iyiler dünyada gördükleri o azabın karşılığında mükâfata nail olacaklardır.