12- «Cennete, Kalbleri Kuş Kalbi Gibi Olan Bir Takım Kavimler Girecektir...» Hadisi Bâbı 7341- Bize Haccac b. Şâir rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ebû'n-Nadr Hâşim b. Kaâsım El-Leysî rivâyet etti. (Dedi ki): Bize İbrahim (yani; İbn Sa'd) rivâyet etti. (Dedi ki): Bize babam, Ebû Seleme'den, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen rivâyet etti. (Şöyle buyurmuşlar): «Cennete kalbleri kuş kalbi gîbi olan bir takım kavimler girecektir.» Buradaki insan kalblerinin ne cihetle kuş kalbine benzetildiğinde ihtilâf edilmiştir. Bazılarına göre incelik, zayıflık ve zarafet hususunda kuş kalbine benzetilmişlerdir. Nitekim bir hadîsde Yemenlilerin ince kalbli yani; nâzik insanlar olduğundan bahsedilmiştir. Bazıları bu teşbihin korku ve ürkeklik itibariyle yapıldığını söylemişlerdir. Zira kuş, hayvanların en ürkeğidir. Bu takdirde hadîsten murad; kalblerini Allah korkusu kaplayan ve kuş gibi ürkek olan bir takım mü'minlerin cennete girmesidir. Hadîs-i şerif den Allah'a tevekkül edenler kastedildiğini söyleyenler de. vardır. 7342- Bize Muhammed b. Râfi' rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Abdürrazzak rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ma'mer, Hemmam b. Münebbih'den naklen haber verdi. Hemmam: Bize Ebû Hüreyre'nin, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den rivâyet ettikleri şunlardır... diyerek bir takım hadîsler nakletmiştir. Onlardan biri de şudur: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Allah (azze ve celle) Âdem'i kendi suretinde yarattı. Onun uzunluğu altmış arşındır. Âdem'i yaratınca (ona): Git de şu cemaata selâm ver, buyurdu. Bunlar meleklerden bir cemaat olup, oturuyorlardı. Sana ne cevap vereceklerini dinle, çünkü bu senin ve zürriyetin için selâm olacaktır, dedi. Âdem de giderek: Selâm size, dedi. Melekler: Selâm sana, Allah'ın rahmeti de sana, dediler. Ve ona Allah'ın rahmeti sözünü ziyade ettiler, imdi cennete her giren kimse Âdem'in suretinde ve uzunluğu altmış arşın olacaktır. Ama Âdem'den sonra halk tâ şimdiye kadar eksilmekte devam etmiştir.» buyurdular. Bu hadîsi Buhârî «Kitâbu'l-Enbiya» ile «Kitâbu’l-İstîzan»da tahric etmiştir. Hadîsin şerhini evvelce görmüştük. Bu rivâyet hadîsdeki zamirin Hazret-i Âdem'e ait olduğu hususunda zahirdir. Hadîsden murad: Allahü teâlâ, Âdem (aleyhisselâm)'ı yaşayıp vefat ettiği sureti üzerine yaratmıştır. O zürriyeti gibi şekil değiştirmemiştir. Yeryüzündeki sureti ne ise cennetteki sureti de odur, demektir. Hadîsdeki arşından murad; bizim arşımmızdır. Hazret-i Âdem'in uzunluğu altmış arşın olduğu gibi, genişliğinin de yedi arşın olduğu rivâyet olunmuştur. Kurtubî diyor ki: «Allahü teâlâ cennetlikleri asılları olan Âdem (aleyhisselâm)’in hilkatine iade edecek, cennette onun sıfatında ve onun uzunluğunda olacaklardır.» Yani; cennete giren bahtiyarlar boy pos güzelliği itibariyle Hazret-i Âdem kılığında olacaklar dünyadaki sakatlık ve kusurlarından eser kalmayacaktır. Hadîs-i şerîf oturan bir kimsenin yanına varanın «Esselâmü-aleyküm» diye selâm vermesinin efdal olduğuna delildir. Maamafih «Se-lamünaleyküm» demek de kâfidir. Selâmı alırken, verenin sözüne ziyâde etmek müstehabdır. Bu hadîs selâm alırken de Esselâmu aleyküm demenin caiz olduğuna işaret etmektedir. Ve aleykümüsselam demek efdal ise de şart değildir. Anlaşılıyor ki: Âdem (aleyhisselâm)’ın zürriyeti asırlar boyunca kısala kısala bugünkü hâle gelmişlerdir. |