18- Hiç Bir Kimsenin Cennete Ameliyle Değil, Allahü teâlâ'nın Rahmetiyle Gireceği Bâbı 7289- Bize Kuteybe b. Saîd rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Leys Bükeyr'den, o da Büsr b. Saîd'den, o da Ebû Hüreyre'den, o da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen rivâyet etti ki, şöyle buyurmuşlar: «Sizden hiç bir kimseyi ameli kurtarmayacaktir.» Bir adam: — Seni de mi ya Resûlallah! diye sormuş. «Beni de! Meğer ki, Allah kendinden bir rahmeîle beni örtmüş ola. Lâkin doğruyu dileyin!» buyurmuşlar. 7290- Bana bu hadîsi Yûnus b. Abdi’l-A'la Es-Sadefî de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Abdullah b. Vehb haber verdi. (Dedi ki): Bana Amr b. Haris, Bükeyr b. Eşec'den naklen bu isnadla haber verdi. Yalnız o: «Kendinden bir rahmet ve fadlile...» demiş. «Lâkin doğruyu dileyin..."» cümlesini anmamıştır. 7291- Bize Kuteybe b. Saîd rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Hammad (yani; İbn Zeyd) Eyyûb'dan, o da Muhammed'den, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen rivâyet etti. (Şöyle buyurmuşlar): «Hiç bir kimseyi ameli cennete koymaz.» Bunun üzerine: — Seni de mi ya Resûlallah? denilmiş. «Beni de! Meğer ki, Rabbim beni rahmetiyle örte.» buyurmuş. 7292- Bize Muhammed b. Müsennâ rivâyet etti. (Dedi ki): Bize İbn Ebî Adiy, İbn Avn'dan, o da Muhammed'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) «Sizden hiç bir kimse yoktur ki, kendisini ameli kurtarsın!» buyurdu. Ashab: — Seni de mi ya Resûlallah? dediler. « (Evet!) Benî de! Meğer ki, Allah kendinden bir mağfiret ve rahmetle beni sarmış ola!» buyurdu. İbnü Avn eliyle şöyle yapmış ve taşına işaret ederek: Beni de! Meğer ki, Allah kendinden bir mağfiret ve rahmetle beni örtmüş ola!» demiş. 7293- Bana Züheyr b. Harb rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Cerir, Süheyl'den, o da babasından, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Hiç bir kimseyi ameli kurtaracak değildir.» buyurdu. Ashab: — Seni de mi ya Resûlallah! dediler. « (Evet!) Beni de! Meğer ki, Allah kendinden bir rahmet İle imdadıma yetişe!» buyurdular. 7294- Bana Muhammed b. Hatim de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ebû Abbâd Yahya b. Abbâd rivâyet etti. (Dedi ki): Bize İbrahim b. Sa'd rivâyet etti. (Dedi ki): Bize İbn Şihab Abdurralunan b. Avf'ın azatlısı Ebû Ubeyd'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Sizden hiç birinizi ameli cennete koyacak değildir.» buyurdu. Ashab: — Seni de mi ya Resûlallah! dediler, « (Evet!) Beni de! Meğer ki, Allah kendinden bir fadl-u rahmetle beni örte!» buyurdular. 7295- Bize Muhammed b. Abdillah b. Nümeyr rivâyet etti. (Dedi ki) ; Bize babam rivâyet etti. (Dedi ki): Bize A'meş, Ebû Sâlih'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Yaklaşın ve doğruyu arayın! Bilmiş olun ki, sîzden hiç bir kimse ameliyle kurtulacak değildir.» buyurdu. Ashab — Ya Resûlallah! Sen de mi? dediler. « (Evetl) Ben de! Meğer ki, Allah kendinden bir rahmet ve fad! ile beni Örtmüş ola.» buyurdular. 7296- Bize İbn Nümeyr de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize babam rivâyet etti. (Dedi ki): Bize A'meş, Ebû Süfyan'dan, o da Câbir'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen bu hadîsin mislini rivâyet etti. 7297- Bize İshak b. İbrahim rivâyet etti, (Dedi ki): Bize Cerir, A'meş’den iki isnadla birden İbn Nûmeyr'in rivâyeti gibi rivâyette bulundu. 7298- Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Ebû Küreyb rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Ebû Muâviye, A'meş'den, o da Ebû Sâlih'den, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen bu hadîsin mislini rivâyet etti. O: «Müjde size!» cümlesini de ziyâde etmiştir. 7299- Bana Seleme b. Şebîb rivâyet etti. (Dedi ki) ; Bize Hasen b. A'yen rivâyet etti, (Dedi ki): Bize Ma'kil Ebû'z-Zübeyr'den, o da Câbir'den naklen rivâyet etti. Câbir Şöyle dedi: Ben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’i «Sizden hiç bir kimseyi ameli cennete koyamaz. Onu cehennemden de koruyamaz. Beni de (öyle)! Ancak Allah'dan bir rahmetle (olursa) o başka!» buyururken işittim. 7300- Bize İshak b. İbrahim de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Abdû’l-Aziz b. Muhammed haber verdi. (Dedi ki): Bize Mûsa b. Ukbe haber verdi. H. Bana Muhammed b. Hatim dahi rivâyet etti. Lâfız onundur. (Dedi ki): Bize Behz rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Vûheyb rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Mûsa b. Ukbe rivâyet etti. (Dedi ki): Ebû Seleme b. Abdirrahman b. Avf'ı, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in zevcesi Âişe'den rivâyet ederken dinledim. Âişe şöyle diyormuş: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Doğruyu arayın, yaklaşın ve müjde size! Çünkü hiç bir kimseyi ameli cennete koyacak değildir.» buyurdu Ashab: — Seni de mi ya Resûlallah? dediler. « (Evet!) Beni de! Meğer ki, Allah kendinden bir rahmetle beni örtmüş ola. İyi bilin ki, Allah'a en makbul amel az da olsa en devamlı yapılandır.» buyurdular. 7301- Bize bu hadîsi Hasen El-Hulvânî de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ya'kub b. İbrahim b. Sa'd rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Abdü’l-Aziz b. Muttalib, Mûsa b. Ukbe'den tu isnadla rivâyet etti.'Ama «Müjdeleyin...» sözünü anmadı. Bu rivâyetleri Buhârî «Kitâbu'r-Rikâk»'da; Hazret-i Âişe rivâyetini Nesâî yine «Kitâlıu'r-Rikâk»'da tahric etmişlerdir. «Doğruyu arayın, yaklaşın...» cümlesinden murad: Doğruyu arayın, onunla amel edin. Bunu yapamazsanız hiç olmazsa ona yaklaşın, demektir. Buradaki doğruluk, her işte ifratla tefrit arasında orta yolu tutmaktır. Müjdeden murad da amelin karşilığındaki cevabdır. Velev ki az olsun. Bu hadîsler hiç bir kimsenin ibâdet ve taatlarıyle sevabı ve cenneti hak etmediğine, bunların ancak Allah tarafından bir ikram ve ihsan olmak üzere verildiğine delâlet etmektedirler ki, ehl-i sünnetin mezhebi de budur. Ehl-i Sünnete göre akıl; sevab, azab gibi şeyleri isbat etmediği gibi, bir şeyi vâcib veya haram da kılamaz. Allah'ın teklif ettiği şeylerde aklın hiç bir dahlü tesiri yoktur. Bunlar ancak şeriatla sabit olur. Yine ehl-i sünnetin mezhebine göre Allah'a vâcib olan bir şey yoktur. Bütün dünya ve âhiret âlemi onun milk ve sultanındadır. Dilediğini yapmakta tamamiyle serbesttir. Bütün muti ve sâlih kullarını azab etmiş olsa, bu onun bir adaleti; ikram ve ihsan buyurarak cennetine koysa, bu da onun fadlu keremidir. Bu hal kâfirler hakkında da böyledir. Ancak kâfirleri cennete koymıyacağmı haber vermiştir. Şu halde mü'minleri rahmetiyle cennete koyacak, kâfirleri de adaletiyle ebediyyen cehennemde azâb edecektir. Dalâlet fırkalarından Mutezile, şer'î hükümleri akılla isbata kalkışırlar ve: «Amellerin sevabını vermek, kulun yararına olanı yaratmak Allah'a vâcibdir...» derler. Onların bu bâtıl iddiasına göre Cenab-ı Hak (hâşâ) onların düşündüğü gibi yaratmaya mecburdur. Bu çirkin iddia bütün şer'î delillere muhâlifdir. Burada şöyle bir sual hatıra gelebilir. Kur'ân-ı Kerîm'de: «Amelleriniz sebebiyle cennete girin.» «İşlediğiniz ameller sebebiyle mirasa olduğunuz cennet işte budur.» Ve emsali âyetlerde cennete ameller sayesinde girileceği bildiriliyor. Bu hadîslerle âyetler arasında çatışma yok mudur? Cevab: Hayır, yoktur. Gerçi âyetler ameller sebebiyle cennete girileceğini bildiriyorsa da, o amellere muvaffak kılan, hidâyet veren ve onları kabul eden Allah'dır. Bu cihet onun sırf bir rahmeti ve fadlu keremidir. Binâenaleyh hiç bir kimse mücerret ameliyle cennete giremez denilebilir. Hadîslerden murad da budur. Rafiî diyor ki: «Hiç bir kimse cehennemden kurtulmak için ameline güvenmemeüdir. Çünkü amel ancak Allah'ın tevfiki ile meydana gelir. Günâhı terk etmek de Allah'ın korunmasıyle olur. Bütün bunlar Allah'ın fadlu rahmetiyle meydana gelir.» |