5- Yahûdilerin Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e Ruhu Sormaları ve Teâlâ Hazretlerinin: «Sana Ruhu Soruyorlar...» Âyeti Bâbı 7237- Bize Ömer b. Hafs b. Gıyâs rivâyet etti. (Dedi ki): Bize babam rivâyet etti. (Dedi ki): Bize A'meş rivâyet etti. (Dedi ki): Bana İbrahim Alkame’den, o da Abdullah'dan naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Bir defa ben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'le birlikte bir ekinlikte yürüyordum. Kendisi bir hurma dalına dayanıyordu. Aniden ya-hudilerden bir cemaatın üzerine uğradı. Yahûdiler birbirlerine: — Ona ruhu sorun! dediler. Ve şöyle konuştular: — Ona sormaya sizi sevkeden nedir? O sizin karşınıza hoşlanmadığınız bir şeyle çıkmıyor! Fakat yine de ona sorun! dediler. Bunun üzerine biri kalkıp gelerek ona ruhu sordu. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) sükût buyurdu. Ona hiç bir cevab vermedi. Anladım ki, kendisine vahy geliyor. Yerimde durdum. Vahy inince şöyle buyurdular: "Sana ruhu soruyorlar. (Dedi ki): Ruh Rabbimin işidir. Size ilim nâmına ancak az bir şey verilmiştir." Sûre-i İsra, âyet: 85 7238- Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Ebû Saîd El-Eşecc rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Veki rivâyet etti. H. Bize İshak b. îhrâhim El-Hanialî ile Alî b. Haşrem dahi rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize İsa b. Yûnus haber verdi. Her iki râvî A'meş'den, o da İbrahim'den,- o da Alkame’den, o da Abdullah'dan naklen rivâyet etmişlerdir. Abdullah: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'le birlikte Medine'de bir ekinlikte yürüyordum, diyerek Hafs'ın hadîsi gibi rivâyet etmiştir. Şu kadar var ki, Veki'in hadîsinde: «İlimden size ancak az bir şey verilmiştir.» İsa b. Yûnus'un hadîsinde ise İbn Haşrem'in rivâyetinden olmak üzere: «Onlara ilimden ancak az bir şey verilmiştir.» ibareleri vardır. 7239- Bize Ebû Saîd El-Eşecc rivâyet etti. (Dedi ki): Abdullah b. İdris'i şöyle derken işittim. Ben A'meş'den dinledim. Bu hadîsi Abdullah b. Mûrra'dan, o da Mesruk'dan, o da Abdullah'dan naklen rivâyet ediyordu. Abdullah Şöyle dedi: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bir hurmalık içindeydi. Bir hurma dalma dayanıyordu... Sonra râvî yukarkilerin A'meş'den rivâyet ettikleri hadîs gibi nak-letmiştir. O rivâyetinde: «Size ilimden ancak az bir şey verilmiştir.» demiştir. Bu hadîsi Buhârî «İlim», «Tevhid», «Tefsir» ve «İ'tisam» bahislerinde; Tirmizî ile Nesâî «Tefsir» bahsinde muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir. Tirmizî: «Bu hadîs hasen sahihtir.» demiştir. Mârâbeküm: Tâbiri, sizi ona sual sormaya ne şevketti? mânâsına geldiği gibi: Size bu hususta şüphe veren odur ki, ona sormaya muhtaç oluyorsunuz? mânâsına da gelebilir. Bazıları bu hadîsdeki «Eskete» kelimesine sükût buyurdu, mânâsı vermiş. Bir takımları boynunu önüne eğdi, diğerleri de, ondan yüz çevirdi, demişlerdir. Ma'zirî diyor ki: «Ruh ve nefis hakkında söz söylemek en derin ve ince meselelerdendir. Bununla beraber insanlar bu babda çok söz söylemiş, birçok eserler te'lif etmişlerdir. Ebû'l-Hasen El-Eş'arî ruh, giren-çıkan nefestir, demiş; İbn Bâkıllâni, Eş'ari'nin söylediği ile hayat arasında mütereddit bir şeydir, demiş; bir takımları ruhun lâtif bir cisim olup, zahirî cisimlere ve a'zaya iştirak ettiğini söylemiş, bazıları da: Ruhu Allah'dan başka kimse bilmez, demişlerdir. Cumhûra göre, ruh malûmdur. Onlar da bu kaviller üzerinde ihtilâf etmiş; kimisi ruh kandır, demiş; bazısı daha başka bir şey söylemiştir. Âyet-i kerîme'de ruhun bilinmeyeceğine, onu Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bilmezliğine delil yoktur. O ancak âyet-i kerîmedeki beyanatla cevab vermiştir.» Ruhla nefsin aynı şey olup olmadığı da ihtilaflıdır. Esah olan kavle göre bunlar ayrı ayrı şeylerdir. 7240- Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Abdullah b. Saîd El-Eşec rivâyet etliler. Lâfız Abdullah'ındır. (Dediler ki): Bize Veki' rivâyet etti. (Dedi ki): Bize A'meş, Ebû'd-Duhâ'dan, o da Mesruk'dan, o da Habbab'dan naklen rivâyet etti. Habbab şöyle demi;: Benim Âs b. Vâil'-de alacağım vardı. Onu almak için kendisine gittim de bana: — Muhammed'e küfretmedikçe sana asla bir şey ödemem, dedi. Ben de kendisine: — Sen ölüp sonra dirilinceye kadar, ben Muhammed'e asla küfrede-mem, dedim. — Ben öldükten sonra dirilecek miyim? Öyleyse mala ve çoluğa -Çocuğa döndüğüm vakit sana borcumu öderim, dedi. Veki Dedi ki: A'meş de böyle söyledi, dedi ki: Bunun üzerine şu âyet indi: «Bizim âyetlerimize küfredene ne dersin. Bana mutlaka mal ve çoluk çocuk verilecektir, dedi.» Âyet tâ: «Bize yalnız başına gelecektir...» cümlesine kadar inmiştir. 7241- Bize Ebû Küreyb rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ebû Muâviye rivâyet etti. H. Bize İbn Nümeyr de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize balram rivâyet etti. H. Bize İshâk b. İbrahim dahi rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Cerir haber verdi. H. Bize İbn Ebî Ömer de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Süfyan rivâyet etti. Bu râvilerin hepsi A'meş'den bu isnadla Veki’ın hadîsi gibi rivâyette bulunmuşlardır. Cerir'in hadîsinde: «Dedi ki: Câhiliyyet devrinde demirci idim. Âs b. Vâile bir iş yaptım da, ondan alacağımı istemeğe gittim.» ibaresi de vardır. Bu hadîsi Buhârî, «Buyu'», «Tefsir» ve «İcâre» bahislerinde; Tirmizî ile Nesâî «Kitâbu't-Tefsir»'de muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir. Âs İbn Vâil câhiliyyet devrinin zındıklarındandır. Mukâtil'in beyânına göre Hazret-i Habbab kuyumcu imiş. Âs İbn Vâile zînet yapmış. Ücretini isteyince: «Siz cennette ipek, altın, gümüş olduğunu söylemiyor musunuz?» demiş. Habbab: Evet! cevâbını vermiş. Öyle ise aramızda buluşacağımız yer cennet olsun, demiş. Ve onunla alay etmiş. Bunun üzerine hadîsde zikri geçen âyet-i kerîme İnmiştir. |