Geri

   

 

 

 

İleri

 

10- Tehlil, Tesbih ve Duanın Fazileti Bâbı

7018- Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti.

(Dedi ki): Mâlik'e Sümey'den dinlediğim, onun da Ebû Sâlih'den, onun da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet ettiği şu hadîsi okudum. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Bir kimse günde yüz defa, bir Allah'dan başka İlâh yoktur. Onun şeriki yoktur; mülk onundur, hamd de ona mahsustur. Hem o her şeye kadirdir, derse, o kimse için on köle dengi sevab olur. Ve kendisine yüz hasene yazılır. Yüz günahı da silinir. Bu onun İçin o gün akşamlayıncaya kadar şeytandan mahfaza olur. Onun yaptığından daha faziletli bir iş kimse yapamaz. Meğer ki, onun yaptığından fazla yapsın. Ve bir kimse günde yüz kere Allah'ı hamdeyle birlikte tenzih ederim derse; günahları denizin köpüğü kadar bile olsa sâkıt olur.» buyurmuşlar.

7019- Bana Muhammed b. Abdi’l-Melik El-Emevî rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Abdü’l-Aziz b. Muhtar, Süheyl'den, o da Sümey'den, o da Ebû Sâlih'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Bir kimse sabahladığı ve akşamladığı zaman yüz defa Allah'ı hamdeyle birlikte tenzih ederim, derse; kıyâmet gününde hiç bir kimse onun getirdiğinden daha faziletli bir şey getiremez. Meğer ki; biri onun dediği kadar yahut fazlasını getirmiş ola.» buyurdular.

7020- Bize Süleyman b. Ubeydillah Ebû Eyyûb El-Gaylânî rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ebû Âmir (yani; El-Akadî) rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ömer (bu zât İbn Ebî Zâide'dir), Ebû İshâk'dan, o da Amr b. Meymûn'dan naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Bİr kimse on defa yalnız, Allah'dan başka hiç bir ilâh yoktur. Onun şerîki yoktur. Mülk onundur. Hamd de ona mahsûsdur. Hem o her şeye kadirdir, derse, İsmail oğullarından dört kişi âzad etmiş gibi olur.

Süleyman

(Dedi ki): Bize Ebû Âmir rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ömer rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Abdullah b. Ebi's-Sefer, Şa'bî'den, o da Rabî' b. Hüseym'den bunun mislini rivâyet etti.

Râvî

(Dedi ki): Ben Rabi'a: Bunu kimden işittin? diye sordum:

— Amr b. Meymûn'dan! dedi. Bunun üzerine Amr b. Meymûn'a gelerek:

— Bunu kimden işittin? diye sordum.

— İbn Ebî Leylâ'dan! dedi. Hemen İbn Ebî Leylâ'ya gelerek:

— Bunu kimden işittin? diye sordum.

— Ebû Eyyûb El-Ensârî'den (işittim). Onu Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen rivâyet ediyordu, dedi.

7021- Bize Muhammed b. Abdillah b. Nümeyr ile Züheyr b. Ebû Küreyb ve Muhammed b. Tarif El-Beceli rivâyet ettiler.

(Dediler ki) Bize İbn fudayl, Umara b. El-Ka'ka'dan, o da ebu Zür'a'dan, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti.

(Şöyle demiş) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) :

«İki kelime vardır ki dile hafif, mizanda ağır, Allah'a makbuldürler: (Bunlar) Allah'ı hamdiyle birlikte tenzih ederim. Büyük Allah'ı tenzih ederim (kelimeleridir).» buyurdular.

7022- Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Ebû Küreyb rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Ebû Muâviye, A'meş'den, o da Ebû Sâlih'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem),:

«Allah'ı tenzih ederim, hamd Allah'a mahsustur ve Allah'dan başka ilâh yoktur. Allah her şeyden büyüktür, demem benim için üzerine güneş doğan her şeyden daha makbuldür.» buyurdular.

7023- Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ali b. Mûshir ile İbn Nümeyr, Mûsa El-Cühenî'den rivâyet ettiler. H.

Bize Muhammed b. Abdıllah b. Nümeyr de rivâyet etti. Lâfız onundur.

(Dedi ki): Bize babam rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Mûsa El-Cühenî, Mus'ab b. Sa'd'dan, o da babasından naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Bir bedevi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelerek:

— Bana söyleyeceğim bir söz Öğret! dedi.

«Bir Allah'dan başka hiç bir ilâh yoktur. Onun şeriki yoktur. Allah en büyüktür. (Onu) büyük olarak anarım. Allah'a çok hamdolsun, âlemlerin Rabbi olan Allah'ı tenzih ederim. Güç ve kuvvet ancak aziz, hakim olan Allah'a mahsustur de!» buyurdu. Bedevi:

— Bunlar Rabbını için; ya kendim için ne diyeceğim? diye sordu. «Allahım! Beni affet! Bana acı! Bana hidayet ver! Ve beni nzıklandır!

de.» buyurdular.

Mûsa: «Bana afiyet ver kelimesine gelince (bunda) ben tevehbüm ediyorum ve bilmiyorum.» demiş. İbn Ebî Şeybe kendi hadîsinde Mûsa'nın sözünü anmamıştır.

7024- Bize Ebû Kâmil El-Cahderî rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Abdü'l-Vâhid (yani; İbn Ziyad) rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ebû Mâlik El-Eşcaî babasından rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) müslüman olan bir kimseye:

«Allahım! Beni affet; bana acı; bana hidâyet ver ve beni nzıklandır!» demesini Öğretirdi.

7025- Bize Saîd b. Ezber El-Vâsıtı rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ebû Muâviye rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ebû Mâlik EL-Eşcaî babasından rivâyet etti. (Şöyle dedi): Bir kimse müslüman olduğu vakit Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ona namazı öğretir, sonra şu kelimelerle duâ etmesini emir buyururdu:

«Allahımi! Beni affet; bana acı; bana hidâyet ve afiyet ver ve beni nzıklandır!»:

7026- Bana Züheyr b. Harb rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Yezîd b. Harun rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ebû Mâlik babasından naklen haber verdi. Ki babası Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den dinlemiş. Ona bir adam gelmiş de:

— Ya Resûlallahî Rabbimden isteyeceğim vakit ne demeliyim? diye sormuş:

«Allahım! Beni affet; bana acı; bana afiyet ver ve beni nzıklandır, de!» buyurmuş ve baş parmağından maada parmaklarını toplamış:

«İşte bunlar senin için dünyanı ve âhiretini (bir araya) toplar.» buyurmuşlar.

7027- Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Mervân ile Ali b. Müshir, Mûsa El-Cühenî'den rivâyet ettiler. H.

Bize Muhammed b. Abdillah b. Nümeyr de rivâyet etti. Lâfız onundur.

(Dedi ki): Bize babam rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Mûsa El-Cûhenî Mus'ab b. Sa'd'dan rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana babam rivâyet etti.

(Dedi ki): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanaldaydık:

«Biriniz her gün bin sevab kazanmaktan âciz midir?» buyurduHKen-disine beraberinde oturanlardan biri:

— Bizden birimiz bin sevabı nasıl kazanır? diye sordu:

«Yüz kere tesbih çeker ve kendisine bin sevab yazılır. Yahut ürerinden bin günah indirilir.» buyurdular.

Bu rivâyetleri Buhârî «Kitâbu'd-DeavâU'da; Ebû Hüfeyre rivâyetini «Kitâbu Bed-il-Halk»'da; Tirmizî «Kîtâbu'jj Deavâu'da; İbn Mâce «Kİtâbu Sevabu't-Tesbih»'de muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir.

Tehlilin «Lâilâhe illallah» teshilinde «Sühlıûnullah» dernek olduğunu evvelce görmüştük. Sübhanallah'ın mânâsı Allahü Teâla’yı şânına lâyık olmayan sıfatlarla noksanlıklardan tenzih etmektir.

Hadîs-i şerif günde yüz defadan fazla tehlilde bulunanın fazla sevab kazandıracağını göstermektedir. Demek oluyor ki, yüz adedi ziyadeyi iptal eden ve bu sebeple namaz rekâtlarının sayısı gibi riâyeti gereken hudut değildir. Buradaki ziyâdeden murad tehlilden başka hayır amelleri de olabilir. Hattâ ziyâdenin tehlil veya başka dualar yahut hem tehlil, hem de başka hayr işleri olması muhtemeldir. Nevevî bu ihtimâli daha kuvvetli görmektedir. Hadis mutlakdır. Binâenaleyh yüz tehlili arka arkaya getirmekle ayrı ayrı zamanlarda getirmek arasında fark yoksa da, bütün gününe mahfaza olması için toptan bir defada sabahleyin getirmek efdaldır.

Rivâyetlerin zahirine bakılırsa, teşbihin tehlilden efdal olduğu anlaşılır. Fakat Kâdi Iyâz tehlilin daha faziletli olduğunu söylemiştir. Nitekim bu kavli te'yicl eden rivâyetler de vardır. Bazıları tehlilin ism-i A'zam olduğunu söylemişlerdir. Kelime-i İhlâs da tevhiddir.