6- «Her Doğan Fıtrat Üzere Doğar» Hadisinin Manası ve Ölen Küffar Çocuklarıyle Müslüman Çoçuklarının Hükmü Bâbı 6926- Bize Hâcib b. Velid rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Muhammed b. Harb Zubeydî'den, o da Zührî'den naklen rivâyet etti. (Dedi ki): Bana Saîd b. Müseyyeh, Ebû Hüreyre'den naklen haber verdi ki, şöyle diyormuş; Resulullâh (sallallahü aleyhi ve sellem): «Hiç bir doğan çocuk yoktur ki, fıtrat üzere doğmuş olmasın. Sonra onu annesi, babası yahûdileştirir; hıristiyanlaştırır ve mecûsîleştirirler. Tıpkı bir hayvanın dertop bir hayvan doğurduğu gibi. Bu hayvanda hiç bir kesik aza hissediyor musunuz?» buyurdular. Sonra Ebû Hüreyre: İsterseniz şu âyeti okuyun! dedi. - "O fıtrata ki, Allah insanları onun üzerine yaratmıştır. Allah'ın halkettiğini değiştirmek yoktur." Sûre-i Rum. Âyet: 30. 6927- Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivâyet etti, (Dedi ki): Bize Abdü'l-A'lâ rivâyet etti. H. Bize Abd b. Humeyd de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Abdürrezzâk haber verdi. Her iki râvi Ma'mer'den, o da Zührî'den naklen bu isnadla rivâyet etmişlerdir. O: «Hayvan hayvan doğurduğu gibi...» demiş; «Der top» kelimesini anmamıştır. 6928- Bana Ebû't-Tâhir ile Ahmed b. îsa rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize İbnÜ Vehb rivâyet etti. (Dedi ki): Bana Yûnus b. Yezîd, İbn Şihab'dan naklen haber verdi. Ona da Ebû Seleme b. Abdirrahman haber vermiş ki, Ebû Hüreyre (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Hiç bir doğan çocuk yoktur ki; fıtrat üzere doğmuş olmasın.»buyurdular. Sonra Ebû Hüreyre (Şöyle dedi): İsterseniz: «O fıtrattaki: "Allah insanları onun üzerine yaratmıştır. Allah'ın halk ettiğini değiştirmek yoktur.' İşte dosdoğru din budur." âyetini okuyun!» demiş. 6929- Bize Züheyr b. Harb rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Cerîr A'meş'den, o da Ebû Sâlih'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Hİç bir doğan çocuk yoktur ki; fıtrat üzere doğmuş olmasın! Sonra annesi; babası onu yahûdileştirir, hıristiyanlaştırır ve müşrikleştirirler.» buyurdular. Bunun üzerine bir adam: — Ya Resûlallah! Bundan evvel ölürse ne buyurursun? dedi. «Allah onların ne yapacak olduklarını bilir.» buyurdular. 6930- Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Ebû Küreyb rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Ebû Muâviye rivâyet etti. H. Bize İbn Nümeyr de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize babam rivâyet etti. Her iki râvi A'meş'den bu isnadla rivâyet etmişlerdir. İbn Nümeyr'in hadîsinde: «Hiç bir doğan çocuk yoktur ki, millet üzere doğmuş olmasın.» Ebû Bekr'in, Ebû Muâviye'den rivâyetinde: «Bu millet üzere doğmuş olmasın. Tâ dili söyleyinceye kadar.» Ebû Küreyb'in Ebû Muâviye'den rivâyetinde ise: «Doğan hiç bir çocuk yoktur ki, şu fıtrat üzere olmasın. Tâ dili söyleyinceye kadar.» cümleleri vardır. 6931- Bize Muhammed b. Râfi' rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Abdürrezzâk rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ma'mer, Hemmâm b. Münebbilı’den rivâyet etti. Hemmâm: Ebû Hüreyre'nin, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den bize rivâyet ettikleri şunlardır, diyerek bir takım hadîsler zikretmişlerdir. Onlardan biri de şudur: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Doğan bir kimse bu fıtrat üzere doğar. Sonra annosi, babası onu yahûdileştirir ve hıristiyaniaştırırlar. Sizin develeri ürettiğiniz gibi. Onlarda hiç azası kesik buluyor musunuz? Sonra onların azasını siz kesiyorsunuz.» buyurdular. Ashâb: — Ya Resûlallah! Küçükken ölene ne buyurursun? dediler. «Allah onların ne yapacak olduklarını bilir.» buyurdular. 6932- Bize Kuteybe b. Saîd rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Abdü'l-Aziz (yani Ed-Derâverdî), Alâ'dan, o da babasından, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Her insanı annesi fıtrat üzere doğurur. Sonra annesi, babası onu Yahûdileştirir, hıristiyanlaştırır ve mecûsîleştirir. Eğer annesi, babası müslüman İseler çocuk da müslüman olur. Annesinin doğurduğu her insanı şeytan iki yanından çarpar. Yalnız Meryem'le oğlu müstesna!» buyurmuşlar. 6933- Bize Elût'-Tâhir rivâyet etti. (Dedi ki): Bize İbn Veh haber verdi. (Dedi ki) ; Bana İtnü Ebi Zi'b ile Yûnus, İbn Şîhab'dan, o da Atâ' b. Yezîd'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen hafeer verdi ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e müşriklerin çocukları sorulmuş da: «Onların ne yapacak olduklarını Allah bilir.» Buyurmuşlar. 6934- Bize Abd b. Humeyd rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Abdürrezzâk haber verdi. (Dedi ki): Bize Ma'mer haber verdi. H. Bize Abdullah b. Abdirrahman İbn Behram da rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ebû'l-Yeman haber verdi. (Dedi ki) Bize Şuayb haber verdi. H. Bize Seleme b. Şebib de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Hasen b. A'yen rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ma'kıl (bu zât İbn Ubeydillah'dır) rivâyet etti. Bu râvilerin hepsi Zührî'den Yûnus ve İbn Ebî Zi'b'in isnadıyla onların hadîsleri gibi rivâyet etmişlerdir. Yalnız Şuayb ile Ma'kıl’ın hadîslerinde: «Müşriklerin zürriyetleri soruldu...» cümlesi vardır. 6935- Bize İbn Ebi Ömer rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Süfyân Ebû'z-Zinad'dan, o da A'rac'dan, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e müşriklerin çocuklarından küçükken ölenler soruldu da: «Allah onların ne yapacak olduklarını bilir.» buyurdular. 6936- Bize Yahya b. Yahya da rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ebû Avâne, Ebû Bişr'den, o da Said b. Cübeyr'den, o da İbn Abbâs'dan. naklen haber verdi. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e müşriklerin çocukları soruldu. «Allah onları yarattığı vakit ne yapacak olduklarını bilir.» buyurdular. 6937- Bize Abdullah b. Mesleme b. Ka'neb rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Mu'temir b. Süleyman babasından, o da Rakabe b. Meskale'den, o da Ebû İshâk'dan, o da Saîd b. Cübeyr'den, o da İbn Abbâs'dan, o da Übey b. Ka'b'dan naklen rivâyet etti. Ühey Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Hızır'ın öldürdüğü çocuk kâfir olarak mühürlenmişti. Yaşasaydı annesine, babasına azgınlık ve küfürle zulmederdİ.» buyurdular. 6938- Bana Zübeyr b. Harb rivâyet etti. (Dedi ki):,Bize Cerîr, Alâ' b. Müseyyeh'den, o da Fudayl b. Amr'dan, o da Âişe binti Talha'dan, o da Ümmü'l-Mü'minin Âişe'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Bir çocuk öldü de ben: Ne mutlu ona, cennet serçelerinden tir serçe! dedim. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem); «Bilmez misin ki, Allah cennetle cehennemi yaratmış ve ona da, buna da ehil yaratmıştır.» buyurdular. 6939- Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Veki', Talha b. Yahya'dan, o da halası Âişe binti Talha'dan, o da Ümmül-Mü'minin Âişe'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ensardan bir sabinin cenazesine çağrıldı da, ben: — Ya Resûlallah! Buna ne mutlu, cennet serçelerinden bir serçe! Kötülük işlemedi. Ona erişmedi, dedim. «Bundan başka bir sözün yok mu yâ Âişe! Çünkü Allah, cennet için ehil yaratmış; onlar, daha babalarının sulblerinde iken cennet için yaratmıştır. Cehennem için de ehil yaratmış; onları daha babalarının sulblerinde iken cehennem İçin yaratmıştır.» buyurdular. 6940- Bize Muhammed b. Sabbah rivâyet etti. (Dedi ki): Bize İsmaU b. Zekeriyya, Talha b. Yahya'dan rivâyet etti. H. Bana Süleyman b. Ma'bed de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Hüseyn b. Hafs rivâyet etti. H. Bana İshâk b. Mansûr dahi rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Muhammed b. Yûsuf haber verdi. Her iki râvi Süfyân'i Sevrî'den, o da Talha b. Yahya'dan naklen Ve-ki'in isnâdıyle onun hadîsi gibi rivâyette bulunmuşlardır. Bu hadîslerin Ebû Hüreyre ve İbn Abbâs rivâyetlerini Buhârî «Cenaze» bahsinde; Ebû Dâvud, İbn Abbâs rivâyetini «Kitâbu's-Sünne»'de; Nesâî «Cenaze» bahsinde muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir. Ulemâ ölen müslûman çocuklarının cennetlik olduklarına ittifak etmişlerdir. Bazıları Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Hazret-i Âişe'ye: «Bundan başka bir sözün yok mu?» demesine bakarak bu hususta tevakkuf etmiş. Onların cennetlik veya cehennemlik olduğuna hüküm verememişlerde de, bu söze itibar yoktur. Çünkü ulema Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'m. Hazret-i Âişe'ye ihtimal kafi bir delil bulunmadıkça kesin söz söylememesini tembih etmek istemiştir, demişlerdir. Nitekim Hazret-i Sa'd b. Ebî Vakkas: «Ona ver ya Resûlallah! Çünkü ben onu mü'min görüyorum.» dediği vakit; kestirip atmaması lâzım geldiğini tenbih için «Müslim» buyurmuşlardır. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in bu sözü müslûman çocuklarının cennetlik olduğunu bilmezden önce söylemiş olması da ihtimaldir. Onların cennetlik olduğu kendisine bildirildikten sonra: «Müslümanların ölen küçükleri cennetin kurtlardır.., ilah.» buyurarak cennetlik olduğunu tasrih etmiştir. Müşriklerin çocuklarına gelince: Bu hususta üç kavil vardır. Birinci kavle göre babalarına tâbi olarak onlar da cehenneme gireceklerdir. İkinci kavl tevakkuftur. Yani ulemadan bir taife bunların cennetlik mi, cehennemlik mi olduklarını kestirememiş, bu hususta bir şey söylememeyi tercih etmişlerdir. Üçüncü kavle göre müşriklerin küçükken ölen çocukları cennetliktir. Muhakkık'ın ulemânın kavilleri budur. Nevevî: «Sahih olan da budur.» diyor. Buna delil Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in cennette İbrahim (aleyhisselâm)'ı ve etrafında İnsanların çocuklarını gördüğünden bahseden hadîsidir. Mezkûr hadiste ashâhm: «Ya Resûlallah! Müşriklerin çocukları da orada mıydı?» diye sordukları: «Evet! Müşriklerin çocukları da oradaydı.» diye cevab verdiği bildirilmektedir. Hadîsi, Buhârî rivâyet etmiştir. Teâlâ Hazretleri de: «Biz Resul göndermedikçe kimseyi azab edecek değiliz.» buyurmuştur. Bir çocuk bulûğa ermedikçe mükellef değildir. Bu cihet ittifâkîdir. Fıtrat: Her çocuğun doğduğu zaman aldığı sıfattır. Bu hadîslerde murad ne olduğu ihtilaflıdır. Hafız İbn Hacer: En meşhur kavle göre fıtrattan murad İslâm'dır diyor. Ma'zirî'nin beyânına göre bazıları: «Fıtrat: Çocuklar babalarının sulblerinde iken kendilerinden alınan sözdür. Onlar bu hal üzere doğarlar ve anneleri, babaları değiştirinceye kadar bu hâl üzere devam ederler.» demiş; bir takımları: «Fıtrat: Doğacak çocuk, hakkınüa Allah tarafından verilen saadet veya şekavet hükmüdür.» mütalâasında bulunmuşlardır. Ebû Ubeyd diyor ki: «Ben Muhammed b. Hasen'e bu hadîsi sordum da: Bu mesele İslâm'ın ilk zamanlarında farâiz hükmü inmezden ve cihad emrolunmazdan Önce idi, cevâbını verdi. Ve galiba şunu demek istedi: Çocuk fıtrat üzere doğar da annesi, babası kendisini Yahûdileştirmeden yahut hıristiyanlaştırmadan ölürse, anne ve babasından mirasçı olmaz. Onlar da çocuğa mirasçı olmazdı. Çünkü çocuk müslûman; annesi, babası kâfir sayılır. Çocuğun esir alınması da caiz olmazdı. Farâiz meseleleri inip şeriatın kavâidi bunun hilâfına tekârrur edince, anlaşıldı ki, çocuk annesinin, babasının dini üzere doğar.» Abdullah b. Mübarek: «Çocuk ilerde kazanacağı saadet veya şekavet hâli üzere doğar. Allah'ın, müslûman olacağını bildiği çocuk İslâm fıtratı üzere, kâfir olacağını bildiği çocuk ise küfür üzere dünyaya gelir.» demiştir. Nevevî'ye göre ise. bu hususta esah olan mânâ şudur: Her çocuk müslümanlığı kabule müheyya olarak dünyaya gelir. Hangi çocuğun annesi, babası müslümansa, o dünya ve âhiret ahkâmı hakkında müslûman sayılır ve müslûman olarak devam eder. Annesi, babası kâfir olan çocuk, dünya hükümleri hakkında kâfir sayılır. îşte annesinin, babasının onu yahudüestirmesinden, hıristiyanlastırmasından, mecûsîlestirmesinden murad budur. Yani çocuğa annesinin, babasının hükmü verilir. Çocuk bu hâl üzere bulûğa ererse, küfrü de devam etmiş sayılır. Ezelde saadeti mu-kadderse müslûman olur. Değilse küfrü üzere ölür. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in: «Allah onların ne yapacak oldukların' bilir, .»sözünde küçükken ölen müşrik çocuklarının cehennemlik olacaklarına dâir bir sarahat yoktur. Bundan murad: «Bulûğa ermiş olsalar, ne amelde bulunacaklarını Allah bilir.» demektir. Halbuki bulûğa ermemişlerdir. Onlara İlâhî teklif de yoktur. Çünkü teklif bulûğ ile başlar. Hızır (aleyhisselâm)'ın öldürdüğü çocuğa gelince: Nevevî: -Buna kat'î surette te'vil vâcibdir. Çünkü annesi, babası mü'mindiler. Binâenaleyh çocuk da müslümandır. Bu hadîs çocuk bulûğa erse kâfir olurdu, diye te'vil edilir. O anda kâfirdi denilemez ve o anda küffarın ahkâmı ona tatbik edilemez.» diyor. Hazret-i Meryem'le oğluna ait rivâyet ve keza Hızir hadîsi «Kitâbu'l-Fedâil»'de geçmişti. Bâbımız rivâyetleri «Allahü teâlâ olmuş, olacak ve olmayacak her sezi bilir.» diyen ehl-i hakkın mezhebine delildirler |