30- Kızgınlık Ânında Kendini Tutan Kimsenin Fazileti ve Kızgınlığın Ne İle Giderileceği Bâbı 6807- Bize Kuteybe b. Saîd ile Osman b. Ebî Şeybe rivâyet ettiler. Lâfız Kuteybe'nindir. (Dediler ki): Bize Cerîr, A'meş'den, o da İbrahim Et-Teymî'den, o da Haris b. Süveyd'den, o da Abdullah b. Mes'ud'dan naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) «Aranızda rakûb kime dersiniz?» diye sordu. Biz: — Çocuğu doğmayana! cevâbını verdik. «Rakûb bu değildir. Lâkin rakûb çocuklarından hiç birini (kendinden önce) âhirete gondermeyendir.» buyurdu. «Aranızda pehlivan kime dersiniz?» diye sordu. Bir: — Kendisini erkeklerin yenemediği kimseye! eevübını verdik. «O değildir. Lâkin pehlivan kızgınlık anında kendini tutan kimsedir.» buyurdular. 6808- Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Ebû Ktireyb rivâyet ettüer. (Dediler ki): Bize Ebû Muâviye rivâyet etti. H. Bize İshak b. İbrahim de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize İsâ b. Yûnus haber verdi. Her iki râvi A'meş'den bu isnadla bu hadisin manâsı gibi rivâyet etmişlerdir. 6809- Bize Yahya b. Yahya ile Abdü’l-A'lâ b. Hammad rivâyet ettiler. İkisi de (Dediler ki): Mâlike İbn Şihâb'dan dinlediğim, onun da Saîd b. Müseyyeb'den, onun da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet ettiği şu hadîsi okudum, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Pehlivan kavî kimse değildir. Kavî, ancak kızgınlık anında kendini tutan kimsedir.» buyurmuşlar. 6810- Bize Hâcib b. Velid rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Muhammed b. Harb Zübeydî'den, o da Zührî'den naklen rivâyet etti. (Dedi ki): Bana Humeyd b. Abdirrahman haber verdi ki: Ebû Hüreyre şöyle dedi: Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i: «Kuvvetli kimse pehlivan değildir.» buyururken işittim. Ashâb: O halde kuvvetli kimdir ya Resûlallah? dediler. «Kızgınlık ânında kendini tutandır.» buyurdular. 6811- JBize bu hadîsi Muhammed b. Râfi' ile Abd b. Humeyd de hep birden Abdurrezzak'dan rivâyet ettiler. (Dedi ki): Bize Ma'mer haber verdi. H Bize Abdullah b. Abdirrahman b. Behram dahi rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ebû'l-Yeman haber verdi. (Dedi ki): Bize Şuayb haber verdi. Her iki râvi Zührî'den, o da Humeyd b. Abdirrahman b. Avf'dan, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen bu hadîsin mislini rivâyet etmişlerdir. Bu hadîsin Ebû Hüreyre rivâyetini Buhârî «Kitâbu’l-Edeb»'de; Nesâî «Kitâbu’l-Yevm ve'l-Leyle»'de tahric etmişlerdir. Rakûb: Esasen çocuğu yaşamayan mânâsına gelir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) «Siz rakûbu çocukları ölen ve mahzun olan mânâsına alıyorsunuz. Ama rakûb bu değil, bilâkis kendi sağlığında çocuklarından hiç biri ölmeyen ve evlât acısına katlanıp sevab kazanamayan kimsedir. Sİz pehlivanı da kuvvetli kimseden ibaret biliyorsunuz. Halbuki şer'an pehlivan bu değil, kızdığı zaman kendini tutan kimsedir, övülecek faziletli pehlivan işte budur.» demek istemiştir. Hadîs-i şerif evlâdı ölüp de acısına katlanmanın ve sabretmenin faziletine delildir. Yine bu hadîs evlenmenin faziletine kail olan Hanefîler'le bazı Şâfiîler'in mezheblerine zınınen delâlet etmektedir. Kızdığı zaman kendini tutmak, öfkesini belli etmemek dahi bu hadîsin delâlet ettiği hükümler cümle sin dendir. 6812- Bize Yahya b. Yahya ile Muhammed b. Alâ' rivâyet ettiler. Yahya: Abberanâ; İbn Ala' ise: Haddesenâ tâbirlerini kullandılar. (Dediler ki): Bize Ebû Muâviye, A'meş'den, o da Adiy b. Sâbit'den, o da Süleyman b. Sürad'dan naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): İki adam Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in huzurunda sövüştüler de birinin gözleri kızarmağa ve şahdamarları şişmeye başladı. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Ben bir kelime biliyorum ki, (bu adam) onu söylese, bu hâl ondan giderdi. (Bu kelime) Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım (kelimesidir).» buyurdu. Bunun üzerine o adam: — Yoksa bende bir delilik mi görüyorsun? dedi. İbn Alâ': «Bunun üzerine yoksa tende delilik mi görüyorsun?» dedi. Adamı zikretmedi. 6813- Bize Nasr b. Ali El-Cehdamî rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ebû Üsâme rivâyet etti. (Dedi ki): A'meş'i şunu söylerken İşittim. Ben Adiy b. Sabît'i şöyle derken dinledim: Bize Süleyman b. Sürad rivâyet etti. (Dedi ki) ; İki adam Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in huzurunda sövüştüler de biri kızmağa ve yüzü kızarmaya başladı. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ona bakarak: «Ben bir kelime biliyorum ki, onu söylemiş olsa bu hal kendisinden giderdi. (Bu kelime) Koğulmuş şeytandan Allah'a sığınırım (kelimesidir),» buyurdular. Derken Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i dinleyenlerden biri kalkarak o adamın yanına gitti. Ve: — Az evvel Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in ne söylediğini biliyor musun? «Ben bir kelime biliyorum ki, onu söylese bu hâl ondan giderdi. (Bu kelime) Koğulmuş şeytandan Allah'a sığınırım (kelimesidir).» buyurdu, dedi. Bunun üzerine o adam: — Sen beni deli mi görüyorsun? dedi. 6814- Bize Ebû Bekr b. Ebi Şeybe de rivâyet etti. (Dedi ki) ; Bize Hafs b. Gıyas, A'meş'den bu isnadla rivâyette bulundu. Bu hadîsi Buhârî «Kitâbu'l-Edeb»'in birkaç yerinde tahric etmiştir. Gadabından gözleri kızaran adamın: »Yoksa sen bende delilik mi görüyorsun?» demesi din namına bir şey bilmediğini ve şeriatın nurlarından hissemend olamadığını gösterir. O istiazenin delilere mahsûs olduğunu sanmış; kızgınlığın şeytanın tesiriyle meydana gelen bir hal olduğunu biîmemiştir. Bu adamın münafıklardan yahut kaba saba bedevilerden olması muhtemeldir. Kızgınlık şeytanın tesiriyle meydana geldiği içindir ki, kızan kimse İtidalini kaybeder. Bâtıl şeyler söylemeye ve çirkin işler yapmaya başlar. Karşısındakine buğz ve kin besler. Bundan dolayıdır ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kendisinden hayırlı bir tavsiye isteyen zâta «Kızma!» diye tavsiyede bulunmuş; o zat talebini tekrarladıkça kendisi de bu sözü tekrarlamıştır. Bu gösterir ki, kızmanın meisedeti büyük, doğuracağı neticeler vahimdir. Hadîs-i şerîf dünyevî bir sebepten dolayı kızan bir kimsenin Eûzü çekerek Allah'a sığınması gerektiğine ve bunun gadabı söndürmeye sebep olacağına delildir. |