6- Sıle-i Rahmin Lüzumu, Kati Rahimin Haram Kılınması Bâbı 6682- Bize Kuteybe b. Saîd b. Cemil b. Tarif b. Abdillah Es-Sekafî ile Muhammed b. Ahbâd rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Katim (bu zât İbn İsmail'dir), Muâviye'den rivâyet etti. Bu zât Benî Hâşim'in azatlısı İbn Ebî Müzerrid'dir. (Dedi ki): Bana amcam Ebû'l-Hubab Saîd b. Yesâr, Ebû Hüreyre'den rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdular ki: «Şüphesiz Allah mahlûkatı yaratmıştır. Onlardan fariğ olduğu vakit rahm ayağa kalkmış: Bu, kat'edilmekten sığınanın makamıdır, demiş. Teâlâ Hazretleri: Evet! Sana sile yapana, benim sile yapmama; senden alâkayı kesene, benim de alâkayı kesmeme razı değil misîn? buyurmuş. Rahm: Evet, razıyım, demiş. Teâla Hazretleri de: Bu sana verilmiştir.» buyurmuştur. Bundan sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «İsterseniz: "Siz döner de yeryüzünde fesad çıkarır ve akrabalık alâkasını keser misiniz? Bunlar öyle kimselerdir ki, Allah kendilerine lânet etmiş; kulaklarmı sağır, gözlerini kor eylemiştir. Acaba bunlar Kur'ân'ı te-! debbür mü etmiyorlar. Yoksa kalblerin üzerinde kilitleri mi var!" Sûre-i Muhammed, Âyet: 22-24. âyet-i karîmesini okuyuverin!» buyurdular. Bu hadîsi Buhârî «Tevhîd», «Edeb» ve «Tefsir» bahislerinde; Nesâî «Tefsîr»de muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir; Kâdi Iyâz diyor ki: «Sile yapılan, kendisinden alâka kesilen ve iyilik edilen rahim ancak ve ancak mânâlardan bir mânâdır; cisim değildir. O hısımlık ve nesebten ibaret olup, bunları ana rahmi bir araya toplar ve birbirlerine eklenirler. İşte bu eklenmeye rahim denilmiştir. Rahimden ayağa kalkmak ve konuşmak beklenemez. Binâenaleyh burada onun ayağa kalkması ve Arş'a asılması, Arapların âdetine göre bir darb-ı mesel ve güzel bir istiare olur. Maksad: Sılâ-i rahim yapanların şanını ve faziletini yükseltmek, yapmayıp alâkayı kesenlerin bu isyanları sebebi ile işledikleri günahın büyük olduğunu anlatmaktır. Bundan dolayıdır ki, isyana «kesmek» denilmiştir. Sanki bu isyan, ekleyen vasıtayı kesmiştir.» Silenin hakikati: Atıyye, şefkat ve merhamet mânâlarına gelir, ki Allah'ın kullarına bir lütf-u ihsanı ve bir rahmetidir. Daha açık tâbirle sılâ-i rahim: Akrabayı ziyaret ederek hallerini sormak, gerekirse yardımlarına koşmak, uzakta iseler mektuplaşmak, selâm göndermek sureti ile aradaki manevî bağın kopmamasına dikkat etmektir. Bağın kopmasına «kat-i rahim» denir ki, büyük günahtır. Mamafih sılâ-i rahimin dereceleri vardır. En yüksek derecesi farzdır, bunu terk eden günahkâr olur. En aşağı derecesi de selâmı-kelâmı kesmektir. Silenin kimlere farz olduğu ulemâ arasında ihtilaflıdır. Bazıları biri erkek, diğeri kadın olsa birbirlerine nikâh düşmeyecek derecede yakın akrabaya farz olduğunu söylenmişlerdir. Bu takdirde amca oğulları ile dayı oğullarına larz değildir. Bir takımlarına göre miras Bâbında zevil erhâm denilen bütün akrabaya farzdır. Nevevî bu ikinci kavlin daha doğru olduğunu söylüyor. Hadisde zikri geçen âyet-i kerime Benî Ümeyye ile Benî Hâşim kabileleri hakkında nâzil olmuştur. 6683- Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Züheyr b. Harb rivâyet ettiler. Lâfız Ebû Bekr'indir. (Dediler ki): Bize Vekî', Muâviye b. Ebî Müzerrid'den, o da Yezid b. Rûmân'dan, o da Urve'den, o da Âişe'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Rahim Arş'a asılıdır. Beni sile edeni, Allah sile eylesin! Beni (mle alâkayı) keseni Allah da kat' etsin! der.» buyurdular. 6684- Bana Züheyr b. Harb ile İbn Ebî Ömer rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Süfyân, Zührî'den, o da Muhammed b. Cübeyr b. Mut'im'den, o da babasından, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen rivâyet etti: «Sılayı terk eden cennete giremez!» buyurmuşlar. İbn Ebî Ömer şunu söyledi: «Süfyân: Sıle-i rabınıi terkedenİ kas-dediyor; dedi.» 6685- Bana Abdullah b. Muhammed b. Esma' Ed-Dubaî rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Cüveyriye, Mâlik'den, o da Zührî'den naklen rivâyet etti. Ona da Muhammed b. Cübeyr b. Mut'inı haber vermiş. Ona da babası haber vermiş ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Sila-i rahimi kesen cennete giremez!» buyurmuşlar. 6686- Bize Muhammed b. Râfİ' ile Abd b. Humeyd, Abdürrazzâk'dan, o da Ma'mer'den, o da Zührî'den naklen bu isnâdla bu hadîsin mislini rivâyet etmiş ve: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den dinledim.» demiştir. Cübeyr b. Mut'im rivâyetini Buhârî «Kitâbü'l- Edeb»'de; Ebû Dâvûd «Zekât» bahsinde; Tirmizî «Kitâbü'l-Birr»'de muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir. îmân bahsinde de görüldüğü vecihle bu gibi hadîsler iki suretle te’vil olunurlar. Bunlardan biri: Hiç bir sebep ve şüphe yokken haram olduğunu bile bile kat'ı rahimi helâl i'tikad etmesidir. Böylesi kâfirdir; ebediyyen cehennemde kalacak, cennet yüzü görmeyecektir. İkinci te'vîl: Cennete ilk girenlerle beraber giremez; cehennemde cezasına kadar azâb gördükten sonra girer. Çünkü sıla-i rahmi inkâr etmemiş; yalnız îcâbmı yapmamakla günahkâr olmuştur. îmânını kurtaran bir kimse er geç mutlaka cennete girecektir. 6687- Bana Harmele b. Yahya Et-Tücîbî rivâyet etti. (Dedi ki): Bize İbn Vehb haber verdi. (Dedi ki): Bana Yûnus, İbn ŞihâV-dan, o da Enes b. Mâlik'den naklen haber verdi. Enes şöyle dedi: Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i: «Her kim rızkının bollaştırılmasını yahut ecelinin geciktirilmesini arzu ederse sıla-i rahimini yapıversin!» 1. uy ürürken işittim. 6688- Bana Abdülmelik b. Şuayb b. Leys de rivâyet etti. (Dedi ki): Bana babam, dedemden rivâyet etti. (Dedi ki): Bana Ukayl b. Hâlid rivâyet etti, (Dedi ki): İbn Şihâb şunu söyledi: Bana Enes b. Mâlik haber verdi ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Her kim rızkının bollaştırılmasını ve ecelinin geciktirilmesini arzu ederse islam rahimini yapıversin!» buyurmuşlar. Bu hadîsi Buhârî «Kitâbü'l-Buyû'»'da; Ebû Dâvûd «Zekât» bahsinde; Nesâî «Tefsîr»'de muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir. Hadîs-i şerif sıla-i rahimin rızkı arttıracağına, eceli geciktireceğine delâlet etmektedir. Burada hemen meşhur sual karşımıza çıkar: Ecellerle rızıklar takdir edilmiştir. Onlar ne artar, ne eksilir. Cenâb-i Hak: «Ecelleri geldiği vakit ne bir an geri bırakılırlar, ne de bir an evvele alınırlar!» buyurmuştur. Ulemâ bu suâle birkaç vecihle cevap vermişlerdir: 1- Ziyadeden murâd rızık bolluğu ve beden sağlamlığıdır. Araplar zenginliğe hayât, fakirliğe memat derler. 2- Ziyade ve te'hîr meleklere nisbetledir ve Levh-i Mahfuz'da yazılıdır. Allah'ın ilmi başka, yazılan şey başkadır. Yazılan bazan bozulabilir; fakat'ilmi asla değişmez. Bundan dolayıdır ki, Hazret-i Ömer: «Yâ Rab! Beni şakı yazdınsa sil!» dermiş. «Senin ilminde şakî isem değiştir.» demezmiş. Çünkü Allah'ın olacak bir şeyi bilmesi asla değişmez; bildiği şekilde olur. 3- Ziyâde ve te'hîr kullara nisbetle muallak olarak takdir buyurul-muş; ve sanki: «Filân süa-i rahim yaparsa altmış sene; yapmazsa elli sene yaşayacaktır.» denilmiş gibidir. Allah'a nisbetle muallak taraf yoktur. 4- Ecelin ziyadeliği ömrün bereketiyle ve sahibini hayırlı işlere muvaffak kılmakla olur. Bu suretle kısa ömürde, başkalarının uzun ömürlerinde yapamadıkları hayırlı işleri yapar; onlardan çok yaşamış gibi olur. İmâm Nevevî bu son kavli en sahîh bulmaktadır. Kâdi Iyâz bazılarının: «Ziyadeden murâd: Öldükten sonra hayırla anılmaktır.» dediklerini hikâye etmiştir. Fakat Nevevî: «Bu kavil zayıf yahut bâtıldır!» demiştir. 6689- Bana Muhammed b. Müsennâ ile Muhammed b. Beşşâr rivâyet ettiler. Lâfız İbn Müsennâ'nındır. (Dediler ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Şu'be rivâyet etti. (Dedi ki): Alâ' b. Abdirrahman'ı, babasından, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet ederken dinledim ki, bir adam: — Ya Resûlallah! Benim hısımlarım var! Ben onlara sıla yapıyorum; onlar benimle alâkayı kesiyorlar! Ben onlara iyilik ediyorum; onlar bana kötülük! Ben onlara yumuşak davranıyorum; onlar bana karşı cahillik ediyorlar! Demiş. Bunun üzerine: «Eğer dediğin gibi isen, sanki onlara sıcak kül yediriyor gibisin! Sen bu minval üzere devam ettikçe Allah tarafından onlara karşı seninle daima bir yardımcı bulunacaktır!» buyurmuşlar. Mell: Sıcak kül demektir. Zahir: Arka dayak, yardımcı mânâsına gelir. Buradaki cahillikten murad: Kötü sözdür. Hadîs-i şerif bir teşbihtir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu zâtın örnek davranışı karşısında akrabasının gösterdikleri küstahlıktan dolayı başlarına gelecek elem ve ıztırâbı, sıcak kül yiyenin ıztırabina benzetmiştir. Yani onunla akrabalık alâkasını kesip kendisine ezâ ettikleri için büyük vebal altında kalmışlardır. Bâzılarına göre hadîsin mânâsı: «Sen onlara iyilik etmekle kendilerini tahkir ve rezil ediyorsun! Yaptıkları aşağılıktan sıcak kül yemiş gibi elem duyuyorlar!» demektir. Bir takımları da: «Bu hadîsten murad: Senin yedirdiğin ni'metler, sıcak kül gibi onların mi'de ve bağırsaklarını yakacaktır!» demek olduğunu söylemişlerdir. |