Geri

   

 

 

 

İleri

 

52- Sahabenin Fazileti, Sonra Onların Ardından Gelenlerin, Sonra Onların Ardından Gelenlerin Faziletleri Bâbı

6630- Bize Ebû Hayseme Züheyr b. Harb ile Ahmed b. Abdete'd-Dabbî rivâyet ettiler. Lâfız Züheyr'indir. (Dediler ki): Bize Süfyân b. Uyeyne rivâyet etti.

(Dedi ki): Amr, Câbir'i, Ebû Saîdi Hudrî'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen haber verirken işitmiş. (Şöyle buyurmuşlar):

«İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelecek; insanlardan bir cemâat gaza edecekler de kendilerine:

— İçinizde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’i gören var mı? denilecek. Onlar da:

— Evet! cevâbını verecekler. Bunun üzerine kendilerine fetih müyesser kılınacak. Sonra insanlardan bir cemâat gaza edecek kendilerinei

— İçinizde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e sahâbîlik etmiş bir kimseyi gören var mı? denilecek.

— Evet! diyecekler. Yine kendilerine fetih müyesser kılınacak. Sonra insanlardan bir cemâat gaza edecek ve kendilerine:

— İçinizde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e sahâbilik eden bir kimsenin arkadaşım gören var mı? denilecek. Onlar da:

— Evet! cevâbını verecekler. Bu sebeple kendilerine fetih müyesser kılınacaktır.»

6631- Bana Saîd b. Yahya b. Saîd El-Emevî rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize babam rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize İbn Cüreyc, Ebû'z-Zübeyr’den, o da Câbir'den naklen rivâyet etti.

(Dedi ki): Ebû Saîd-i Hudrî zu'm edip dedi ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdular:

«İnsanlar üzerine zaman gelecek; kendilerinden bir ordu gönderilecek do:

— Bakın aranızda Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabından bir kimse bulabilecek misiniz? denilecek. Böyle bir zât bulunacak ve kendilerine onun sebebiyle fetih müyesser olacak. Sonra ikinci bir ordu gönderilecek yine:

— Acaba bunların arasında Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabını gören var mı? diyecekler ve onun sebebiyle kendilerine fetih müyesser olacak. Sonra üçüncü ordu gönderilecek ve:

— Bakın aralarında Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabını görenleri gören bulabilecek misin? denilecek. Sonra dördüncü ordu gönderilecek ve yine:

— Bakın içlerinde Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabını gören, birini gören, birîni gören, biri var mı? denilecek. Böyle bir zat da bulunacak ve kendilerine onun sayesinde fetih müyesser olacak.»

Bu hadîsi Buhârî «Kitâbu'l-Cihâd» ile «Alâmâtü'n-Nübüvve» ve «Fedâilü's-Sahâbe» bahislerinde tahric etmiştir.

Fiâm veya Fiyâm: İnsanlardan bir cemâat demektir. Lâfzından müfredi yoktur.

Hadîs-i şerif: «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’ı kendi suretinde kimse görmemiştir.» diyen bazı mutasavvıfenin sözlerini reddetmektedir. Bu hadîsde Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bir mucizesi ve ashab ile tabiînin faziletlerine delil vardır.

6632- Bize Kuteybe b. Saîd İle Hennâd b. Seriy rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Ebû'l-Ahvas, Mansûr'dan, o da İbrahim b. Yezid'den, o da Abîdete's-Selmânî'den, o da Abdullab'dan naklen rivâyet etti. Abdullah Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Ümmetimin en hayırlısı benden sonra gelen asırdır. Sonra onlarm peşinden gelenler. Daha sonra onlarm peşinden gelenlerdir. Sonra öyle bir kavm gelecektir ki, onlardan birinin şehâdeti yeminini, yemini de şehâdetini geçecektir.» buyurdular.

Hennâd hadîsinde karnı zikretmemiştir. Kuteybe ise: «Sonra bir takım kavmler gelecektir.» demiştir.

6633- Bize Osman b. Ebî Şeybe ile İshâk b. İbrahim El-Hanzalî rivâyet ettiler. İshâk: Ahberanâ, Osman ise: Haddesenâ tâbirlerini kullandılar. (Dediler ki): Bize Cerîr Mansûr'dan, o da İbrahim'den, o da Abîde'den, o da Abdullah'dan naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e: İnsanların hangisi en hayırlıdır? diye soruldu:

«Benim asrımdır. Sonra onların peşinden gelenler, daha sonra onların peşinden gelenlerdir. Sonra bir kavm gelecektir ki, onlardan birinin şehadeti yeminini, yemini de şehâdetinİ geçecektir.» buyurdular.

İbrahim: «Biz çocukken ahid ve şehâdetlerden bizi men ederlerdi.» demiş.

6634- Bize Muhammed b. Müsennâ ile İbn Beşşâr da rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Şu'be rivâyet etti. H.

Bize yine Muhammed b. Müsennâ ile İbn Beşşâr rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Abdurrahman rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Süfyân rivâyet etti. Her iki râvi Mansûr'dan Ebû'l-Ahvas'la Cerîr'in isnadlariyle onların hadîsi mânâsımla rivâyette bulunmuşlardır. Onların hadîsinde: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e soruldu» cümlesi yoktur.

6635- Bana Hasen b. Ali El-Hulvân! de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ezher b. Sa'd Es-Semmân, İbn Avn'den, o da İbrahim'den, o da Abde'den, o da Abdullah'dan, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet etti. (Şöyle buyurmuşlar):

«insanların en hayırlısı benim asrımdır. Sonra onların peşinden gelenler, daha sonra onların peşinden gelenlerdir.» (Abdullah) Üçüncüde mi, yoksa dördüncüde mi bilemiyorum:

«Onlardan sonra (kötü) bir nesil gelecek. Birinin şehadeti yeminini, yemini de şehâdetini geçecektir.» buyurdular (demiş).

6636- Bana Ya'kub b. İbrahim rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Hüşeym, Ebû Bişr'den rivâyet etti. H.

Bana İsmail b. Salim de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Hüşeym haber verdi,

(Dedi ki): Bize Ebû Bişr, Abdullah b. Şekîk'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen haber verdi. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Ümmetimin en hayırlıları, içlerinde benim gönderildiğim asırdır. Sonra onların peşinden gelenlerdir.» buyurdu. Üçüncüyü zikretti mi, etmedi mi Allah bilir:

«Onlardan sonra bir kavm gelecektir ki, semizliği sevecekler, çağırılmadan şâhidlik yapacaklardır.» buyurdular.

6637- Bize Muhammed b. Beşşâr rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. H.

Bana Ebû Bekir b. Nâfi de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Gunder Şu'be'den rivâyet etti. H.

Bana Haccâc b. Şâir dahi rivâyet etti. Bize Ebül-Velid rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ebû Avâne rivâyet etti. Her iki râvi Ebû Bişr'den bu isnadla bu hadîsin mislini rivâyet etmişlerdir. Yalnız Şu'be'nin hadîsinde «Ebû Hüreyre: İki defa mı söyledi, üç defa mı bilemiyorum, dedi.» cümlesi vardır.

6638- Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Muhammed b. Müsennâ ve İbn Beşşâr hep birden Gunder'den rivâyet ettiler. îîmü Müsennâ dedi ki: Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Şu'be rivâyet etti.

(Dedi ki): Ben Ebû Cemre'den' dinledim.

(Dedi ki): Bana Zehdem b. Mudarrib rivâyet etti.

(Dedi ki): İmran b. Husayn'i rivâyet ederken dinledim. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)

«Sizin en hayırlılarınız benim asrimdır. Sonra onların peşinden gelenler. Daha sonra onların peşinden gelenler, daha sonra onların peşinden gelenlerdir.» buyurmuşlar. İmran: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kendi asrından sonra iki defa mı dedi, üç mü bilemiyorum demiş:

«Onlardan sonra bir kavm gelecek ki, şâhid çağrılmadıkları halde şehâdet edecekler. Hıyanet edecekler. Emniyet olunmayacaklar. Nezredecekcek, yerine getirmeyecekler. Aralarında şişmanlık zuhur edecektir.» buyurmuşlar.

6639- Bana Muhammed b. Hatim rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Yahya b. Saîd rivâyet etti. H.

Bize Abdurrahman b. Bişr El-Abdî de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Behz rivâyet etti. H.

Bana Muhammed b. Râfi' dahi rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Şebâbe rivâyet etti. Bu râvilerin hepsi Şu'be'den bu isnadla rivâyette bulunmuşlardır. Bunların hadîsinde:

«Kendi asrından sonra iki asır mı, yoksa üç mü söyledi bilemiyorum, dedİ.» ibaresi vardır. Şebâbe'nin hadîsinde: «Dedi ki Zehdem b. Mudarrib'den dinledim. Bana at üzerinde bir hacet için gelmişti. Bana rivâyet etti ki: Kendisi Imran b. Husayn'dan dinlemiş» ibaresi; Yahya ile Şebâbe'nin hadîsinde ise: «j^âV^j^j-i^ı, Behz'in hadîsinde de İbn Ca'fer'in

6640- Bize Kuteybe b. Saîd ile Muhammed b. Abdi'l-Melik El-Umevî de rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Ebû Avâne rivâyet etti. H.

Bize Muhammed b. Müsennâ ile İbn Beşşâr dahi rivâyet ettiler. (Dediler ki) ; Bize Muâz b. Hişâm rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize babam rivâyet etti. Her iki râvİ Katâde'den, o da Zürâra b. Evfâ'dan, o da Imran b. Husayn'dan, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen bu hadîsi:

«Bu ümmetin en hayırlıları içlerinde benim gönderildiğim asırdır. Sonra onların peşlerinden gelenlerdir.» şeklinde rivâyet etmişlerdir. Ebû Avâne'nin hadîsinde Zehdem'in Imran'dan rivâyet ettiği hadîsde olduğu gibi: «Üçüncüyü zikretti mİ, etmedi mi Allah bilir, dedi.» ziyadesi vardır. Hişâm’ın Katâde'den rivâyet ettiği hadîsinde de: «Kendilerinden yemin istenmediği halde yemin ederler.» ziyadesi vardır.

6641- Bize Ebû Bekr b. Ebi Şeybe ve Suca' b. Mahled rivâyet ettiler. Lâfız Ebû Bekr'indir. (Dediler ki): Bize Hüseyn (bu zât İbn Ali El-Cu'ü'dir) Zâide'den, o da Süddî'den, o da Abdullah El-Behî’den, o da Âişe'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Bir adam Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e insanların en hayırlıları kimlerdir? diye sordu:

«İçinde benim bulunduğum asırdır. Sonra ikinci, daha sonra üçüncü (asırdır) buyurdular,

Abdullah b. Mes'ud rivâyetini Buhârî «Kitâbu'ş-Şehâdât» ile «Kitâbu’l-Fedâil»'de; Tirmizî «Kitâbu'l-Menâkıb»'de;

Nesâî «Şurut» ve «Ahkâm» bahislerinde; Imran b. Husayn rivâyetini Buhârî «Kitâbu'ş-Şehâdât» ile «Kitâbu fadlı's-Sahabe»'de; Nesâî «Nüzûr» bahsinde muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir. Kamdan murad bir zamanda yaşayan insanlardır. İbn’l-Enbârî'nin beyânına göre hadîsden muzaf hazfedilmiştir. Hadîs: «İnsanların en hayırlıları benim asrımın insanlarıdır» manasınadır. İbn Tînn: «Benim asrım tâbirinin mânâsı, benim ashabını demektir. Maksad onu gören veya sözünü işitenlerdir.» diyor. Ulemâ bu kelimenin üzerinde pek çok sözler söylemişlerdir. Bâzılarına göre karn yüz senedir. Bir takımları seksen, diğerleri kırk, daha başkaları altmış sene olduğunu söylemişlerdir. Hattâ yirmi, otuz ve yetmiş sene olduğunu söyleyenler de vardır. Rivâyetlerin mecmuundan anlaşılıyor ki, müslümanların yaşadıkları en hayırlı devirler sahabe, tâbinî ve tebei tabiîn devirleridir. Bir rivâyette bu üç devirden sonra yalanın alıp yürüyeceği bildirilmiştir. Buradaki rivâyetlerde o devirden itibaren, çağrılmadan mahkemeye gelip şe-hâdet edecek insanlar zuhur edeceği, bunların bazısının evvelâ şehadet edip, sonra yemin vereceği; bazılarının da evvelâ yemin edip, sonra şâ-lıhidlik yapacağı ve keza bir takım insanların nezredîp nezrini yerine getirmeyeceği ve aralarında semizlik, şişmanlık, hıyanet zuhur edeceği bildirilmektedir. Bittabi bunlar dînen makbul şeyler değildir. Bu rivâyetler mezkûr insanları zemmetmektedirler. Bilhassa hem şâhidlik etmek, hem de yemin vermek çirkin bir şeydir. Onun için râvilerden İbrahim El-Hanzalî: «Biz çocukken ahid ve şehadetlerden bizi men ederlerdi.» demiştir. Bundan murad; Allah'a ahdolsun, Allah'a söz veriyorum, Allah şahidim olsun ve Eşhedübillah gibi sözlerdir. Yani; bir kimse bir şeyi yapacağına söz verirken bunları kullanmamalıdır. Çocuklara yasak edilmesi, bunu âdet edinip eğri veya doğru her şeye yemin etmesinler diyedir.

Nevevî diyor ki: «Ulemâ en hayırlı devrin Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanı olduğuna ittifak etmişlerdir. Maksad onun ashabıdır. Evvelce de beyân ettiğimiz gibi, cumhûr-u ulemânın kabul ettiği sahih kavle göre Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’i velev bir an gören müslüman onun ashabındandır. (İnsanların en hayırlıları) rivâyeti umumu üzere bırakılmıştır. Ondan murâd asrın bütünüdür. Bundan sahâbîyi Peygamberlerden üstün çıkarmak lâzım gelmediği gibi, kadınların da Meryem, Âsiye vesâireye tercihi icab etmez. Maksad "bir asrı bütünüyle başka bir asra tercihdir.»

Half: Kötü nesil manasınadır. Luğat ulemâsına göre half başkasının yerine ivaz ve bedel olan demektir. Hayırda da, serde de kullanılır. Yalnız hayırda kelime hem half, hem de halef şeklinde okunabilir. Halef okunması-daha makbuldür. Cumhûra göre şer mânâsında yalnız half şeklinde kullanılır. Mamafih burada da halef şeklinde telâffuz edilebileceği rivâyet olunmuştur.

Semizlikten murad; şişmanların çok olmasıdır. Yoksa bütün insanların şişmanlıyacağını haber vermek değildir. Burada zemmedilen şişmanlık kasden besleyici şeyler yiyerek semizlemektir. Yaradılıştan şişman olanlar bu hükümde dâhil değildirler. Bazıları buradaki semizlikten mal toplamak kastedildiğini, bir takımları da elinde olmadığı halde bir şeyi varmış gibi göstererek kendini şerefli ve itibarlı saydırmak mânâsına geldiğini söylemişlerdir.

Buradaki rivâyetlerde:

«Onlardan sonra bir kavm gelecek ki; şâhid olarak çağrılmadıkları halde şehadet edecekler.» buyuruluyor. Halbuki bir hadîsde ;

«Şâhidlerin en hayırlısı kendisinden şahitlik istenmeden gelip şehadet edendir.» buyurulmuştur. Zahirlerine bakılrsa bu iki hadîs birbirlerine zıttır. Ulemâ onların aralarını şöyle bulmuşlardır. Çağrılmadan gelen şahidin zemmolunması, dava sahibi bildiği halde onu mahkemeye davet etmediği içindir. Fakat dava sahibinin şâhidliğini bilmediği bir kimse kendiliğinden gelerek mahkeme huzurunda şehadet eder veya dava sahibine müracaatla: Ben bu davaya şahidim, beni de mahkemeye çağır, derse bu şâhidlik çirkin değil, bilâkis memduh ve makbuldür. Yalnız haddi şer'i gibi gizlenmesinde maslahat görülen hususatda, çağrılmadığı halde mahkemeye gelerek şâhidlik etmek doğru değildir. Cumhûr ulemânın kavli budur. Burada başka bir takım kaviller de vardır. Fakat zayıf oldukları için bunları nakle lüzum görmedik.

Nezir: Adak, demektir. Bir kimsenin adağım yerine getirmesi bil-ittifak vâcibdir. Ulemânın bu hususdaki kavillerini nezir Bâbında görmüştük.

Hazret-i Âişe rivâyetinin senedine Darekutnî itiraz etmiş ve «Abdullah El-Behî, Âişe'den değil, Urve'den, o da Âişe'den rivâyet etmiştir.» demişse de; Kâdî îyâz bu itirazı vârid görmemiş Abdullah'ın doğrudan doğruya Hazret-i Âişe'den rivâyeti sahih olduğunu söylemiştir. Nitekim Buhârî de onun Hazret-i Âişe'den rivâyetini tahric etmiştir.

Bu rivâyetler Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bir mucizesini tazammun etmektedirler. Çünkü bütün haber verdikleri aynen zuhur etmiştir.