38- Ebü Mûsa'l-Eş'ari İle Ebü Âmiri Eş'ari (radıyallahü anhüma)’in Faziletlerinden Bir Bab 6561- Bize Ebû Âmir-i Eş'arî ile Ebû Kûreyb hep bîrden Ebû Üsâme'den rivâyet ettiler. Ebû Amir dedi ki: Bize Ebû Üsâme rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Büreyd, dedesi Ebû Bürde'den, o da Ebû Mûsa'dan naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanında idim. Kendisi Mekke ile Medine arasındaki Ci'râne'ye inmişti. Yanında Bilâl vardı. Derken Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e Bedevî bir adam gelerek: — Yâ Muhammed! Bana vâdettiğini yerine getirmeyecek misin? dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de ona; «Müjde!» dedi. Bedevî: — Bana bu müjde kelimesini çok söyledin! dedi. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) öfkeli kılığında Ebû Mûsa ile Bilâl'e dönerek: «Bu adam müjdeyi reddetti. Siz bari kabul edin!» buyurdu. Onlar: — Kabul ettik ya Resûlallah! dediler. Sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) içinde su bulunan bir tas istedi ve elleriyle yüzünü onun içinde yıkadı, içine de püskürdü. Sonra: «Bundan için ve yüzlerinize, göğüslerinize serpin. Size müjdeler olsun!» buyurdu. Ebû Mûsa ile Bilâl tası aldılar ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in emrettiğini yaptılar. Müteakiben Ümmü Seleme perdenin arkasından: — Kabınızdakinden anneniz için de artırın! diye seslendi. Onlar da kendisine bir miktar (su) artırdılar. Bu hadîsi Buhârî «Kit5bu'l-Meğâzî»'de ve muhtasaran «Taharet» bahsinde tahric etmiştir. Kâdî Iyâz, Ci'râne'nin Tâif'le Mekke arasında olduğunu, Mekke'ye daha yakın bulunduğunu söylemiş; Fâkihâni: «Ci'râne ile Mekke arasında bir konaklık mesafe vardır.» demiştir. Bâcî'ye göre bu mesafe onsekiz mildir. Dâvûdî de Ci'râne'nin Mekke ile Medine arasında olduğunu kabul etmemiş: «O ancak Mekke ile Tâif arasındadır» demiştir. Nevevî kat'iyyetle buna kaildir. Gelen Bedevî'ye yapılan va'd ya ona mahsûsdur; yahut umûmîdir. Bundan murad; Huneyn gazasında alınan ganimetlerin Tâif'den dönüşde Ci'râne'de taksim edeceğine söz vermesidir. Bedevî ganimetten nasibinin hemen verilmesini istemişti. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona müjde demekle ya taksimin yaklaştığını yahut sabrderse bol sevab kazanacağını anlatmak istemiştir. Bedevinin: «Bana bu müjde sözünü çok söyledin!» demesi, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e karşı saygısızlıktır. Kâdî Iyâz diyor ki: «Bu söz bir müslümandan sâdır olsaydı, dinden dönmüş olurdu. Çünkü bunda Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) itham, va’dînin doğruluğu ile alay vardır. Şu var ki. bu söz henüz İslâmiyet kalbine yer etmemiş Arabın eşrafından yeni müslüman olmuş bir adamın sözüdür.» Bu adamın Benî Temim kabilesinden olduğu söylenir ki, Ezvâc-ı Tâhirât'ın hücreleri arkasından bağıranlar bunlardı. Bunlar âyet-i kerîme'de akılsızlıkla vasıflandırılmışlardır. 6562- Bize Abdullah b. Berrâd Ebû Amir El-Eş'arî ile Ebû Küreyh Muhammed b. Alâ' rivâyet ettiler. Lâfız Ebû Âmir'indir. (Dediler İÜ): Bize Ebû Üsâme, Büreyd'den, o da Ebû Bürde'den, o da babasından naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Huneyn'den ayrılınca Ebû Âmir'i Evtâs'a gidecek ordu üzerine kumandan gönderdi. O da Düreyd b. Sımme'ye rastladı. Düreyd öldürüldü. Arkadaşlarını da Allah hezimete uğrattı. Ebû Mûsâ Dedi ki: Beni de Ebû Âmir ile gönderdi. Ebû Âmir dizinden yaralandı. Onu Benî Cüşem kabilesinden tir adam okla yaraladı. Ve dizine isabet ettirerek çökertti. Ben kendisine vararak: — Amca seni kim vurdu? diye sordum. Ebû Âmir, Ebû Mûsa'ya işaret ederek (katili gösterdi). — Benim katilim işte budur. Görüyor musun? Beni işte bu vurdu! dedi. Ebû Mûsâ: — Ben de kendisine kasdettim. Bilerek üzerine yürüdüm ve ona yetiştim. Beni görünce dönerek gitmek istedi. Peşine düştüm. Ve ona: — Utanmıyor musun? Sen Arab değil misin? Yerinde dursana! demeye taşladım. Gitmekten vaz geçti. İkimiz karşılaştık. Ben ve o iki kıhç darbesiyle birbirimize girdik. Kendisine bir kılıç vurarak öldürdüm. Sonra Ebû Âmir'e dönerek: — Allah seninkini tepeledi, dedim. — O halde şu oku çıkar! dedi. Oku çıkardım. Yerinden su yükseldi. Bunun Üzerine: — Ey kardeşim oğlu! Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e git, benden kendisine selâm söyle ve de ki: Ebû Âmir sana benim için istiğfar eyle, diyor. Ebû Mûsa Dedi ki: Ebû Âmir beni halka emîr tâyin etti. Biraz yaşadı, sonra öldü. Ben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e döndüğümde yanına girdim. Kendisi bir odada hurma dalından dokunmuş bir yatak Üzerinde idi. Yatağı üzerinde bir döşek vardı. Yatağın örgüleri Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in sırtında ve yanlarında iz bırakmıştı. Kendi maceramızla Ebû Âmir'in başına geleni ona haber verdim. Ve dedim ki: Ebû Âmir: «Söyle ona benim için istiğfar buyursun!» dedi. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) su istedi. Ve ondan abdest aldı. Sonra ellerini kaldırdı. Ve: «Allah'ım! Ebû Âmir Ubeyd'e mağfiret buyur!» diye duâ etti. Hattâ koltuklarının beyazını gördüm. Sonra: «Allah'ım! Onu kıyâmet gününde halkımdan yahut insanlardan çoğuna üstün kıl!» diye duâ etti. Ben: — Ya Resûlallah! Bana da istiğfar eyle! dedim. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): «Allah'ım! Abdullah b. Kays'e günâhını bağışla! Onu kıyâmet gününde makbul bir yere koy!» diye duâ buyurdu. Ebû Bürde: «Bu dualardan bîri Ebû Âmir'e, diğeri Ebû Mûsa'yadır.» demiş. Bu hadîsi Buhârî «Kifâbu'l-Meğâzî»'de ve bâzı yerlerini «Ci-hâd» ile «Deavât» bahislerinde tahric etmiştir. Ebû Âmir'in ismi Tjbeyd b. Süleym olup, Hazret-i Ebû Mûsâ'nın amcasıdır. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Hazret-i Ebû Âmir'i kumandan tayin ederek Hevâzin kabilesi üzerine göndermişti. Hevâzinliler hezimete uğradıktan sonra, bazıları Evtas'da toplanmışlardı, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onların tamamiyle işini bitirmek istiyordu. Düreyd meşhur bir şâirdir. Öldürüldüğü zaman yüzyirmi yaşında olduğu söylenir. Kendisini kim öldürdüğü ihtilaflıdır. İbn İshâk'a göre Rabîa b. Rufey'; Bezzâr’ın rivâyetine göre ise Zübeyr b. Avvâm (radıyallahü anh') öldürmüştür. Yine İbn İshâk'a göre Hazret-i Ebû Âmir'i vuran Düreyd'in oğlu Seleme'dir. İbn Hişâm ise: «Bana itimâd ettiğim bir zât rivâyet etti ki, Ebû Âmir'i Cüşem kabilesinden Evfâ b. Haris ve Ala' b. Haris nâmlarında iki kardeş vurmuşlardır. Onları da Ebû Mûse’l-Eş'arî öldürmüştür.» demektedir. Bu hadîsde Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in şeriri üzerinde bir döşek bulunduğu bildiriliyorsa da şeyh Ebû'l-Hasan bunu kabul etmemiş: «Doğrusu şeririn üzerinde döşek yoktu şeklinde olacaktır. İbareden nefîy edatı düşmüştür.» demiştir. Filhakika Hazret-i Ömer'in bir rivâyetinde: «Şerirle Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in arasında yatak yoktu. Örgüler iki yanında eser bırakmıştı.» denilmiştir. Hadîs-i şerif duanın ve duada el kaldırmanın müstehab olduğuna delildir. Gerçi Hazret-i Enes'den rivâyet edilen bir hadîsde: «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) üç yerden taşka ellerini kaldırmamışdir.» de-nilmişse de. o hadîs Hazret-i Enes'in şâir yerlerde el kaldırdığını görmediğine hamledilmiştir. Yoksa Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in otuzdan fazla yerde el kaldırarak duâ ettiği sabit olmuştur. Bu hadîs Ebû Âmir ile Ebû Mûsa'nın faziletlerine de delildir. Hazret-i Ebû Mûsâ'l - Eş'arî'nin ismi Abdullah b. Kays'dır. |