Geri

   

 

 

 

İleri

 

34- Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in İsimleri Hakkında Bir Bab

6251- Bana Züheyr b. Harb ile İshâk b. İbrahim ve İbn Ebî Ömer rivâyet ettiler. Lâfız Züheyr'indir. İshâk: Ahberana; Ötekiler: Had-desenâ tâbirlerini kullandılar. (Dediler ki): Bize Süfyân b. Uyeyne Zührî'den rivâyet etti. O da Muhammed b. Cübeyr b. Mut'im'i babasından naklen rivâyet ederken dinlemiş ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Ben Muhammed'im. Ben Ahmed'im. Ben O Mâhiyim ki, küfür benile mahvedilir. Ben o Haşirim ki, insanlar benim arkamda toplanır. Ben Âkıb'im. Âkıb kendisinden sonra Peygamber bulunmayandır.» buyurmuşlar.

6252- Bana Harmele b. Yahya rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize İbn Vehb haber verdi.

(Dedi ki): Bana Yûnus, İbn Şihâb'dan, o da Muhammed b. Cübeyr b. Mut'un'den, o da babasından naklen haber verdi ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuşlar:

«Benim bir takım isimlerim vardır. Ben Muhammed'im. Ben Ahmed'im. Ben o Mâhiyim ki, Allah benimle küfrü mahveder. Ben o Haşirim ki, Allah insanları benim ayaklarıma toplar. Ve ben o Âkıbını ki, ondan sonra hiç bir Peygamber yoktur.» Filhakika Allah da ona Rauf ve Rahîm adını vermiştir.

6253- Bana Abdül-Melik b. Şuayb b. İLeys de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana babam, dedemden rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana Ukayl rivâyet etti, H.

Bize Abd b. Humeyd dahi rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Abdürezzâk haber verdi.

(Dedi ki): Bize Ma'mer haber verdi. H.

Bize Abdullah b. Abdirrahman Ed-Dârimî de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ebû'l-Yeman haber verdi.

(Dedi ki): Bize Şuayb haber verdi. Bunların hepsi Zührî'den bu isnadla rivâyette bulunmuşlardır. Şuayb ile Ma’mer'in hadîsinde ; «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i dinledim.»;

Ukayl'ın hadîsinde: «Dedi ki Zührî'ye bu Âkıb nedir dedim. Kendisinden sonra Peygamber olmayan demektir, cevabını verdi.» Ma'mer ile Ukayl’ın hadîsinde: «Kefereyi»; Şuayb’ın hadîsinde ise: «Küfrü» ifâdeleri vardır.

6254- Bize İshâk b. ibrahim El-Hanzalî rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Cerir, A'meş'den, o da Amr b. Mürra'dan, o da Ebû Ubeyde’den, o da Ebû Mûsa'l-Eş'arî'den naklen haber verdi. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bize kendisinin isimlerini söyler de:

«Ben Muhammed'im, Ahmed'im, Mukarfî'yim, Hâşir'im; tevbenin Peygamberiyim ve rahmetin Peygamberiyim.» buyururdu.

Bu hadîsin Cübeyr b. Mut'ım rivâyetini Buhârî «Kitâbu'l-Menâkıb» ile «Kitâbu't-Tefsude; Tirmizî «Isti'zan» ve «Şemail» bahislerinde; Nesâî de «Kitâbu't-Tefsir»'de muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir.

Görülüyor ki Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kendisinin birçok isimleri olduğunu söylemiş, fakat bunlardan yalnız birkaç tanesini saymıştır. Bunun sebebi saydığı isimlerin geçen ümmetlerin kitaplarında mevcut olması ve o ümmetlerin bunları bilmesidir. Bir de mefhûmu âdede itibar yoktur. Binâenaleyh bir şeyde adet göstermek, bu adetten ziyadesi yoktur manâsına gelmez. Mâlikîler'den Ebû Bekr İbnül-Arabî 'nin beyânına göre Allahü teâlâ'nın, bin ismi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in de bin ismi vardır. İbn Fâris ve başkaları Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e Muhammed, Âhmed ve Mahmûd isimlerini koymayı Allahü teâlâ’nın onun ailesine ilham ettiğini söylemişlerdir. Çünkü bu isimler kendisinde Övülecek sıfatlar çok olan kimseye verilir.

Mâhî: Mahveden, demektir. Ulemâ bunun Mekke ile Medîne'de ve diğer Arab ve gayri Arab beldelerinde küfrü mahveden manâsına geldiğini söylemişlerdir. Maamafih bundan hüccet ve galebenin zuhuru manâsına gelen umumî mahv de kastedilmiş olabilir. Sahîh bir ha-dîsde:

«islâm kendinden Önce geçen kötülüklerin hükmünü yıkar.» buyurulmuştur.

Haşir: Toplayan demektir. «Allah insanları benim ayaklarıma toplar» cümlesinden murad: Bana tâbi olurlar, benim izimden gelirler, benim Peygamberliğimin zamanında toplanırlar, benden sonra Peygamber yoktur, demektir.

Âkıb: Hadîste tefsir edildiği vecihle kendisinden sonra Peygamber gelmeyen manasınadır. Fakat bu kelimenin lügat manâsı arkasından gelen demektir. Burada Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e isim olduğuna göre sair Peygamberlerden sonra gelen demek olur. İbn’l Arâbî'ye göre Âkıb hayır hususunda kendinden öncekinin yerine gelen manasınadır, Mukaffî ile Âkıb aynı manâya gelirler

«Tevbenin Peygamberi ve Rahmetin Peygamberi» te, bleri manâ itibariyle birbirine yakındırlar. Bunlardan murad Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in tevbeyi ve insanların birbirine acımalarını getirdiğini anlatmaktır.

Kâdî Iyâz «Eş-Şifa» namındaki eserinde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in birçok isimlerini saymıştır.