6 - Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in Ümmetine Olan Şefkati ve Onları Zarar Verecek Şeylerden Kendilerini Sakındırmaları Hususundaki Mübalağası Bâbı 6094- Bize Abdullah b. Berrad El-Eş'âri ile Ebû Küreyb rivâyet ettiler. Lâfız Ebû Küreyb'indir. (Dediler ki): Bize Ebû Üsâme Bü-teyd'den, o da Ebû Bürde'den, o da Ebû Mûsa'dan, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet etti. Söyle buyurmuşlar: «Şüphesiz benim ve Allah'ın benimle gönderdiği şeyin misâli bir adamın misâli gibidir. Ki: Kavmine gelir de: Ey kavmim, ben orduyu iki gözümle gördüm. Ben gerçekten soyunmuş uyarıcıyım. Kurtulmaya bakın! der. Kavminden bir taife ona itaat eder. Ve gecelikle yola düşerek yavaş yavaş giderler. Onlardan bir taife de onu yalanlayarak yerlerinde sabahlarlar ve ordu sabah baskım yaparak onları helâk eder. Köklerini kurutur, işte bana itaat edip getirdiğime tâbi olanlarla, bana isyan edip getirdiğim hakkı yalanlayanların misâli, budur.» Bu hadîsi Buhârî «Rikak» ve «î'tisam» bahislerinde tahrîc etmiştir. Soyunmuş uyarıcıdan murad: Korkunç haber getirendir. Eskiden Araplar'ın âdetine göre bir adam bir cemâati korkutmak ve kendilerine korkunç bir haber vermek isterse elbisesini çıkarır, şayet uzakta ise bu elbise ile kendilerine işarette bulunur. Bununla musibet haberi verdiğine işaret ederdi. Bunu ekseriyetle bir cemâatin öncüsü ve gözcüsü yapardı. Böyle yapması: Gören daha iyi far-ketsin, daha çok şaşsın ve manzara daha çirkin olsun diyedir. Bu şekil o cemâati düşman için hazırlanmaya daha çok teşvik eder. Bazılarına göre bunun mânâsı: «Ben, kendisine düşman yetişip, elbisesini alan uyarıcıyım. İşte sizi çıplak olarak uyarıyorum.» demektir. «Alâ nıühletihim» tâbiri Müslim'in bütün nüshalarında burada olduğu gibidir. «Ekem'ü beyne's-Sahiheyn» nâm eserde ikisinin de doğru olduğunu söylüyor. 6095- Bize Kuteybe b. Saîd rivâyet etti. (Dedi ki): Muğîre b. Abdirrahman El-Kureşî, Ebû'z-Zinad'dan, o da A'rac'dan, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Benimle ümmetimin misâli ancak ve ancak ateş yakan bir adamın misâli gibidir. Ki: Hayvanlar ve pervaneler onun içine düşmeye başlarlar. Ben sizin eteklerinizden tutuyorum, sizse onun içine atılıyorsunuz.» buyurdular. 6096- Bize bu hadîsi Amru'n-Nakıd ile İbn Ebî Ömer de rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Süfyân, Ebû'z-Zinad'dan, bu isnadla bu hadîsin benzerini rivâyet etti. 6097- Bize Muhammed b. Râfi' rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Abdürrezzâk rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ma'mer Hemmam b. Münebbih’den naklen haber verdi. Hemmam: Ebû Hüreyre'nin: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den bize rivâyet ettikleri bunlardır diyerek bir takım hadîsler rivâyet etmiştir. Onlardan biri de şudur: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Benim misâlim ateş yakan bir adamın misâli gibidir. Ateş etrafındaki şeyleri aydınlatınca pervaneler ve şu ateşteki hayvanlar içine düşmeye başlarlar. Adam onları men etmeye başlarsa da onlar kendisine galebe çalarak ateşe atılırlar. İşte benimle sizin misâliniz budur. Ben ateşten korumak için sizin eteğinizden tutuyorum: Ateşten beri gel! Ateşten beri gel! diyorum. Sİz bana galebe çalarak onun içine atılıyorsunuz.» buyurdular. 6098- Bana Muhammed b. Hâtim rivâyet etti. (Dedi ki): Bize İbn Mehdi rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Selîm, Said b. Mînâ'dan, o da Câbir'den naklen rivâyet etti. Câbir Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem); «Benimle sizin misâliniz, ateş yakan bir adamın misâli gibidir ki; hemen cırcırlarla pervaneler İçine düşmeye başlarlar. O bunları kovar. Ben de ateşten korumak için sizin eteğinizden tutuyorum. Halbuki siz elimden kaçıyorsunuz.» buyurdu. Bu hadîsi Buhârî «Rikak» bahsinin bir iki yerinde tahrîc etmiştir. Nevevî diyor ki: «Bu hadîsten maksat şudur: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) câhillerle muhaliflerin günahları ve şehvetleri sebebiyle âhiret ateşine düşüşlerini ve bu husustaki hırslarını pervanelerin dünya ateşine düşüşlerine benzetmiştir. Çünkü pervanede akıl ve temyiz yoktur. Günahkârlar dahi Peygamberler (sallallahü aleyhi ve sellem) kendilerini men etmiş ve eteklerinden tutmuş olduğu halde, elinden kaçmışlardır. Şu halde her iki fırka kendini helâk etmek için hırslı ve bu hususta gayret sarfetmiş demektir.» |