Geri

   

 

 

 

İleri

 

5- Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Rü'yası Bâbı

6070- Bize Abdullah b. Mesleme b. Ka'neb rivâyet etti.

(Dedi ki) Bize Hammad b. Seleme, Sabit El-Bünânî'den, o da Enes b. Mâlik’den naklen rivâyet etti. Enes şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

Bir gece ben uyuyan kimsenin gördüğü yerde kendimizi Ukbe b. Râfi'in evinde imişiz gördüm. Bize İbn Tâb hurmasından hurma getirdiler. Ben bunu, yükselmenin dünyâda bizim için, âhirerte akıbetin de bizim olduğuna ve dînimizin tamamlandığına yordum.» buyurdular.

Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in rü'yâsında gördüğü hurma İbn Tâb hurması nâmiyle meşhurdur. Arablar-buna Rutâb- ı İbn Tâb, Temrü İbn Tâb, Azk.ı İbn Tâb, Urcur u İbn Tâb isimlerini vermişlerdir. İbn Tâb, Medîneli bir zattır. Hurma ona izafe edilmiştir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in rü'yasını dünyada yükseliş diye te'vil etmesi İbn Râf'in evinde gördüğü için tefeül yoluyla olsa gerektir. Çünkü Râfi' yüksek demektir. Dinin kemâlini de İbn Tâb kelimesinden tefe'ül etmiş olacaktır.

Bu radaki «tâbe» fiilinden: Kemâle erdi, hükümleri kararlaştı, kaideleri hazırlandı mânâsı kastedilmiştir. Tabe: Aslında güzel oldu, demektir.

6071- Bize Nasr b. Alî El-Cehdamî rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana babam haber verdi.

(Dedi ki): Bize Sahr b. Cüveyriye Nâfi'den rivâyet etti. Ona da Abdullah b. Ömer rivâyet etmiş ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuşlar:

«Kendimi rü'yada bir misvakla misvaklanırken gördüm. Derken beni iki adam çektiler. Biri diğerinden daha büyüktü. Ben de misvakı küçük olana verdim. Bana: Büyük, denildi. (Bu sefer) Ben de onu büyüğe verdim.»

Bu hadîsi Buhârî «Sivak» bahsinde tahric etmiştir.

Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'ç misvak'ı büyüğe vermeyi emreden Cebrail (aleyhisselâm)'dır. Nitekim hadisin bazı rivâyetlerinde sarahaten bildirilmiştir.

6072- Bize Ebû Âmir Abdullah b. Berrad El-Eş'arî ile Elû Küreyb Muhammed b. Alâ' rivâyet ettiler. Lafızları birbirine yakındır. (Dediler ki): Bize Ebû Üsâme Büreyd'den, o da dedesi Ebû Bürde'den, o da Ebû Mûsa'dan, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet etti. Şöyle buyurmuşlar:

«Rü'yâda kendimi Mekke'den hurmali bir yere hicret ediyorum gördüm. Zannım bu yerin Yemame yahut Hecer olacağına gitti. Bir de baktım Yesrib şehri imiş. Bu rü'yamda bir kılıç salladığımı da gördüm. Kılıcın başı koptu. Bir de baktım bu Uhud Harbi gününde mü'minlerin başına gelen musîbettir. Sonra onu tekrar salladım ve en güzel şekline döndü. Bir de baktım bu Allah'ın getirdiği fetih ve mü'minlerin bir yere toplanmasıd;r. Bu rü'yâda bir takım ineklerle Allah'ın yaptığının daha hayırlı olduğunu gördüm. Bir de baktım ki bunlar Uhud gününde mü'minlerden bir cemaattır. Ve hayr Allah'ın sonradan getirdiği hayır; ve Allah'ın bize sonradan Bedir gününde getirdiği sıdkın sevabıdır.»

Bu hadîsi Buhârî «Menâkıb», «Meğâzi», «Alâmâtü'n-Nübüvve» ve «Ta'bir» bahislerinde; Nesâî ile İbn Mâce de «Kitâbür-Rü'ya»'da muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir.

Hecer: Yemen'de bir şehirdir. Bahreyn'in payitahtıdır.

Yesrib: Medine'nin eski ismidir. Bu hususta hac bahsinde izahat geçmişti.

Ulemânın beyânına göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in rü'yasını bu şekilde tefsir etmesi kılıç yardımcıya delâlet ettiği içindir. Çünkü bir insan düşmana kılıcıyle nasıl hücum eder. Başka yerlerde kılıç oğul, baba, amca veya kardeş, zevce gibi şeylere tefsir edilir, Bazan da me'murluğa, emânete, kişinin diline ve hüccetine, bir zâlimin tasallutuna delâlet eder. Bu hükümler görende, yahut gördüşü şeyde bulunan bazı mânâlara göre karine ile verilir.

Müslim'den başkaları «Bu rü'yada bir takım inekler gördüm» cümlesine: «Kesilen inekler» kaydını ziyâde etmişlerdir. Rü'yanın te'vîli de bu ziyâde ile tamam olur. Zira inekleri kesmek Uhud gazasında sahabenin şehîd edilmeleridir.

«Allah hayırdır...» cümlesini ekseri ulemâ Allah'ın sevabı daha hayırlıdır. Yani Allah'ın şehidlere verdiği sevab dünyada yaşamalarından daha hayırlıdır, şeklinde tefsir etmişlerdir.

6073- Bana Muhammed b. Sehl Et-Temîmî rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ebû'l-Yeman rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Şuayb, Abdullah b. Ebî Hüseyin'den, naklen haber verdi.

(Dedi ki): Bize Nâfi' b. Cübeyr İbn Abbâs'dan rivâyet etti. İbn Abbâs şöyle dedi: Müseylemetü'l-Kezzâb Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında Medine'ye geldi de: Muhammed kendisinden sonra bu işi bana bırakırsa ona tâbi olurum demeye başladı. Medine'ye kendi kavminden birçok insanlar arasında gelmişti. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) beraberinde Sabit b. Kays b. Şemmas olduğu halde onun yanına geldi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in elinde bir hurma dalı parçası vardı. Arkadaşlarının içindeki Müseyleme'nin başına durarak:

«Benden şu parçayı istemiş olsan onu sana vermem. Ben Allah'ın senin hakkındaki emrine tecavüz edemem. (Bana itaattan) geri dönersen Allah mutlaka seni tepeteyecektir. Öyle zannediyorum ki sen, hakkında bana ne gösterildi ise gösterilmiş olan kimsesin. İşte Sabit benden ötürü sana cevap verecek.» buyurdu. Sonra ondan ayrıldı.

6074- İbn Abbâs

Dedi ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in: «Sen, hakkında bana ne gösterildi ise gösterilmiş olan kimsesin.» sözünü sordum da Ebû Hüreyre bana haber verdi ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuşlar:

«Bir defa ben uyurken elimde altından iki bilezik gördüm. Bunların hâli beni meşgul etti. Derken rü'yamda bana onları üfürmem vahy edildi. Ben de üfürdüm de uçtular. Ben bunları benden sonra çıkacak iki yalancı (peygamber) diye te'vil ettim. Bunlardan birisi San'a'nın reisi Ansi, diğeri Yemame'nin reisi Müseyleme idi.»

6075- Bize Muhammed b. Râfi' de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Abdürrezzâk rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ma'mer, Hemmam b. Münebbih'den naklen haber verdi. Hemmam: Ebû Hüreyre'nin Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den bize rivâyet ettikleri şunlardır, diyerek bir takım hadîsler rivâyet etmişlerdir. Bunlardan bîri de şudur: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem);

«Bir defa ben uyurken bana yerin hazîneleri getirildi ve (getiren) ellerime altından İki bilezik koydu. Bunlar benim nazarımda büyüdüler ve beni meşgul ettiler. Bunun üzerine bana onları üfürmem bildirildi. Ben de üfürdüm ve gittiler. Ben bunları aralarında bulunduğum iki yalancı: San'a'nın reisi ile Yemame'nin reisi diye tevıl ettim.» buyurdular.

Müseylime ile Esved' El- Ansi ikisi de yalancı peygamberlerdendir. Müseylime Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den sonra onun yerine geçmek şartı ile kendisine tâbi olacağını söylüyormuş. Bu niyetini bildirmek üzere Medîne'ye gelmiş. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Müseylime'nin yanına gelmesini ulemâ muhtelif şekillerde izah etmişlerdir. Bâzılarına göre müslüman olurlar ümidiyle ve kendisine vahy olunanı bildirmek maksadıyle gerek Müseylime'nin, gerekse yanındakilerin gönüllerini almak için gitmiştir. Bir takımları Müseylime'nin gelişine mükâfat olarak gittiğini söylemişlerdir. Çünkü Müseylime uzak yerden gelmişti. Müseylime o zaman henüz müslüman görünüyordu. Küfrü irtidadından sonra meydana çıkmıştır. Başka bir hadîste de Müseylime'nin Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e geldiği bildirilmektedir. Şu halde görüşmenin iki defa vuku bulmuş olması ihtimâli vardır.

Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Müseylim e'ye: «Ben Allah'ın senin hakkındaki emrine tecâvüz edemem.» buyurmasının mânâsı: Senin istediklerine yani seni kendi yerime bırakmaya yahut Peygamberlik vazifesinde kendime ortak yapmaya razı olamam. Razı olursam Allah'ın bu husustaki emirlerine karşı çıkmış sayılırım, demektir.

Bazı nüshalarda hadisin bu cümlesi:

«Sen Allah'ın senin hakkındaki emrine tecâvüz edemezsin.» denilmiştir. Ki: Kâdî Iyâz bunun da sahih olduğunu söyler. Mânâsı: Sen Allah'ın senin hakkında takdir ettiği hüsran ve helâke karşı gelemezsin. Yahut senin hakkındaki takdir ettiği şekaveti bozamazsın, demektir. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Müseylime'ye: Bana tâbi olmaktan geri kalırsan Allah seni tepeler demiş ve onun bir mucizesi olarak Müseylime, Yemâme harbinde tepelenmiştir.

Sabit b. Kays Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in hatibi idi. Ona gelen hey'etlerin hatiblerine Sabit cevap verirdi. Bu sefer de onu göstermesi bundandır.

«Ben bunları benden sonra çıkacak iki yalancı (peygamber) diye te'vil ettim.» cümlesindeki çıkıştan murad onların şan ve şevketlerinin meydana çıkması yahut Peygamberlik iddiaları ve muharebeleridir. Yoksa Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında kendileri meydanda idi.

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e bu bilezikleri üfür diye emir buyurularak onları üfürmesi ve uçmaları bu yalancıların iddialarının mahvu müzmahü olacağına delildir. Nitekim öyle de olmuştur. Bu da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bir mûcizesidir.

«Bana yerin hazineleri getirildi.» cümlesinden murad yeryüzünün birçok beldelerini fethederek mallarım alacağım ve o yerleri kendi milk ve sultanına katacağını bildirmektedir. Bu da böylece olmuştur. Bir mucizedir.

Esved-i Ansî de Yemen'de zuhur eden fitnede uyurken tepelenmiştir.

6076- Bize Muhammed b. Beşşar rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Vehb b. Cerir rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize babam Ebû Raca' El-Utâridî’den, o da Semûra b. Cündeb'den naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) sabah namazını kıldı mı yüzünü cemaata doğru çevirir ve:

«Sizden biriniz dün akşam rü'ya gördü mü?» diye sorardı.

Bu hadîs zevalden önce bile dün akşama Arapça bâriha denileceğine delildir. Ulemâdan Sa'leb ile diğer Bazıları bâriba kelimesinin ancak zevalden sonra kullanılabileceğini söylemişlerdir.

Nevevî: «İhtimal bunlar kelimenin hakikatini kasdetmişlerdir. Bu o kelimenin mecazen zevalden Önce kullanılmasına mâni değildir. Böylece hadisi mecaza hamletmiş olurlar. Aksi takdirde mezhebleri bu hadîsle bâtıl olur.» diyor.