Geri

   

 

 

 

İleri

 

4- Kitap Ehli Olanlara Evvela Müslümanın Selam Vermesinin Yasaklanması ve Onların Selamının Nasıl Alınacağı Bâbı

5779- Bize Yahya b. Yahya rivâyet «tti;

(Dedi ki): Bize Hüşeym, Ubeydullah b. Ebî Bekir'den naklen haber verdi.

(Dedi ki): Enes'i Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, derken işittim. H.

5780- Bana İsmail b. Salim de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Hüşeym rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ubeydullah b. Ebî Bekr, dedesi Enes b. Mâlik’den naklen haber verdi ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem);

«Size ehl-i kitap olanlar selâm verirlerse ve aleyküm deyiverin!» buyurmuşlar.

5781- Bize Ubeydullah b. Muâz rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana babam rivâyet etti. H.

Bana Yahya b. Habib de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Hâlid (yani İbn Haris) rivâyet etti.

Her iki râvi, bize Şu'be rivâyet etti, demişlerdir. H.

Bize Muhammed b. Müsennâ ile İbn Beşşâr dahi rivâyet ettiler. Lâfz her ikisinindir. (Dediler ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Şu'be rivâyet etti.

(Dedi ki): Katâde'yî, Enes'den naklen rivâyet ederken dinledim. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in ashabı Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e:

— Ehl-i Kitap hize selâm veriyorlar. Onların selâmını nasıl alalım? diye sormuşlar. (O da):

«Ve aleyküm deyin!» buyurmuşlar.

5782- Bize Yahya b. Yahya İle Yahya b. Eyyûb, Kuteybe ve İbn Hucr rivâyet ettiler. Lâfız Yahya b. Yahya'nındır. (Yahya b. Yahya: Ahberanâ, ötekiler: Haddesenâ tâbirlerini kullandılar, dediler ki):

Bize İsmail (bu zât İbn Ca'fer'dir), Abdullah b. Dinar'dan naklen rivâyet etti. O da İbn Ömer'i şunu söylerken işitmiş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Şüphesiz ki, Yahûdiler size selâm verdikleri vakit, her biri Essâmu aleykum der. Sen de aleyke deyiver!» buyurdular.

5783- Bana Züheyr b. Harb da rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Abdurrahman, Süfyân'dan, o da Abdullah b. Dinar'dan, o da İbn Ömer'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen bu hadîsin mislini rivâyet etti. Yalnız o:

«Siz de ve aleyke deyiverin!» demiştir.

5784- Bana Amru'n-Nâkıd ile Züheyr b. Harb rivâyet ettiler. Lâfız Züheyr'indir. (Dediler ki): Bize Süfyân b. Uyeyne Zührî'den, o da Urve'den, o da Âişe'den naklen rivâyet etti. Âişe şöyle dedi: Yahûdilerden bir cemâat Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanına girmek için izin istediler ve: Essâmualeyküm, dediler. Âişe de: Bilâkis sam ve lanet sizin üzerinize olsun, dedi. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Ya Âişe! Şüphesiz ki, Allah her işte yumuşaklığı sever!» buyurdular. Âişe ;

— Ne söylediklerini işitmedin mi? dedi. «Ben "ve aleyküm" dedim.» buyurdular.

5785- Bize bu hadîsi Hasen b. Ali El-Hulvânî ile Ahd b. Humeyd hep birden Ya'kûb b. İbrahim b. Sa'd'dan rivâyet ettiler.

(Dedi ki): Bize babam Sâlih'den rivâyet etti. H.

Bize Abd b. Humeyd de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Abdürezzâk haber verdi.

(Dedi ki): Bize Ma'mer haber verdi. Her iki râvî Zührî'den bu isnadla rivâyet etmişlerdir. Her İkisinin hadîsinde de: «Resûlüllah. (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Ben "aleyküm" dedim.» buyurdular» ibaresi vardır. (Vav)'i anmamışlardır.

5786- Bize Ebû Küreyb rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ebû Muâviye, Âmeş'den, o da Müslim'den, o da Mesrûk'dan, o da Âişe'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e ya-hudilerden bir takım insanlar geldi. Ve: Essâmu aleyke yâ Ebâ'l-Kâasım! dediler. (O da):

«Veateyküm...» buyurdu. Âişe

Dedi ki: Ben:

— Bilâkis sâm ve zâm sizin üzerinize olsun! dedim. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Ya Âişe! Kötü, konuşur olma!» buyurdu. Âişe:

— Ne söylediklerini işitmedin mi? dedi. O da:

«Ben onların söylediklerine karşılık vermedim mi (sanıyorsun)? "Ve aleyküm" dedim.» buyurdular.

5787- Bize bu hadîsi İshâk b. İbrahim rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ya'la b. Ubeyd haber verdi.

(Dedi ki): Bize A'meş bu isnadla rivâyet etti. Yalnız o Şöyle deditir:

«Âişe hemen maksatlarını anladı ve onlara sövdü. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Sus ya Âişe! Çünkü Allah çirkin sözü ve çirkin söz söylemeyi sevmez.» buyurdular.»-

Şunu da ziyade etmiştir:

«Bunun üzerine Allah (azze ve celle) sana gelirlerse, sana Allah'ın vermediği selâmı verirler. İlâh... âyet-i kerîmesini indirdi.» Sûre-i Mücadele, Âyet: 8.

5788- Bana Harun b. Abdillah ile Haccâc b. Şâir rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Haccâc b. Muhammed rivâyet etti.

(Dedi ki): İbn Cüreyc şunu söyledi: Bana Ebû'z-Zübeyr haber verdi ki, kendisi Câbir b. Abdillah'i şöyle derken işitmiş. Yahûdilerden bâzı kimseler Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) e. selâm verdiler. Ve: Essâmü aleyke yâ Ebâ’l-Kâasım, dediler. O da:

«Ve aleyküm...» buyurdu. Bunun üzerine Âişe hiddetlenmiş olarak:

— Onların ne söylediklerini işitmedin mi? dedi.

«Hayır, İşittim. Onlara cevap da verdim. Onların aleyhine bizim duamız kabul edilir. Fakat bizim aleyhimize onların duası kabul edilmez.» buyurdular.

5789- Bize Kuteybe b. Saîd rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Abdülaziz (yani Derâverdi), Süheyl'den, o da babasından, ö da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Yahûdilerle Hıristiyanlara evvelâ siz selâm vermeyin. Onlardan birine bir yolda rastlarsanız, onu yolun dar yerine sıkıştırın.» buyurmuşlar.

5790- Bize Muhammed b. Müsennâ da rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Şu'be rivâyet etti. H.

Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Ebû Küreyb dahi rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Veki', Süfyân'dan rivâyet etti. H.

Bana Züheyr b. Harb da rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Cerir rivâyet etti. Bu râvilerin hepsi Süheyl'den bu isnadla rivâyette bulunmuşlardır. Veki'in hadîsinde:

«Yahûdilere rastladığınız vakit.» İbn Ca'ler'in, Şu'be'den rivâyet ettiği hadîste:

«Ehl-i kitap hakkında ded'ı ki...» Cerir'in hadîsinde ise:

«Onlara rastladığınız vakit...» ibareleri vardır. Ama müşriklerden hiç birinin adını söylememişlerdir.

Bu Bâbın Enes, Abdullah b. Ömer ve Hazret-i Âişe hadîslerini Buhârî «İstizan» bahsinde tahrîc etmiştir. Bu rivâyetler ehl-i kitap denilen hıristiyanlarla Yahûdilere rastlandığı zaman selâm hususunda nasıl hareket edileceğini onların selâmının nasıl alınacağını yolda onlarla karşılaşıldığı vakit kendilerine nasıl muamele yapılacağını bildirmektedirler. Ehl-i kitap selâm verdikleri vakit selâmlarının alınacağında ulema ittifak etmişlerdir. Yalnız onlara: «Ve aleykümüsselâm...» denilmez, sadece «aleyküm» sözüyle iktifa edilir. Görülüyor ki: Bâbımız rivâyetlerinin bazısında (vav)'la «ve aleyküm», bazısında da (vav)'sız olarak «aleyküm» denileceği bildirilmiştir. (Vav)'la rivâyeti daha çoktur. Bu takdirde cümleye iki türlü mânâ verilir:

1- Yahûdiler «essâmüaleyküm» sözleriyle «Ölüm sizin üzerinize olsun» derler. Buna karşılık müslümanın «ve aleyküm» diye cevap vermesi «Sizin üzerinize de» demek olur ki; verilenle alınan selâmın mecmuu şöyle olmuş olur: Ölüm hususunda siz ve biz müsaviyiz, siz bize Ölüm istiyorsanız, siz de öleceksiniz, biz de, bu hususta hepimiz müsaviyiz.

2- Bu cümledeki (vav) edatı atıf ve teşrik için değil, istinaf içindir. Ve cümle şöyle takdir olunur: Sizin üzerinize de hak ettiğiniz zem ve hakaret gelsin. (Vav)'ı hazfedenlerce cümlenin takdiri: «Bilâkis ölüm sizin üzerinize olsun şeklindedir. Kâdî Iyâz'ın beyânına göre bazı ulema cümleden (vav)'in hazfını tercih etmişlerdir. Maksatları hükümde müslümanlan ehl-i kitapla ortak olmaktan kurtarmaktır. Mâlikîler'den İbn Habib'in kavli budur. Diğer ulema (vav)'ı hazfetmeden bırakmışlardır. Nitekim hadîsin ekser rivâyetlerinde bu cümle (vav) ile gelmiştir.

Bir takımları Yahûdilere «aleykümüsselam» diye karşılık verileceğini söylemişlerdir. Selâm taşlar, demektir. Cümlenin mânâsı: «Sizin üzerinize taşlar yağsın.» demek olur. Nevevî bunun zayıf olduğunu söylemiştir.

Hattâbi umumiyetle hadis ulemâsının bu cümleyi (vav)'la rivâyet ettiklerini, İbn Uyeyne"nin ise (vav)'sız rivâyet ederdiğini söylemiş. «Doğrusu da budur,» demişse de Nevevî bu görüşe katılmamıştır. O şöyle diyor: «Doğrusu (vav)’ın isbatı da, hazfı de caiz olmaktır. Nitekim rivâyetler böyle gelmiştir. Hatta ekser rivâyetlerde olduğu gibi (vav)'la rivâyet daha güzeldir. Bunda hiç bir zarar yoktur. Çünkü sâm ölüm demektir. Ölüm bize de vardır, onlara da. Şu halde (vav)'la atfederek yapılan rivâyette bir zarar yoktur.»

Ekser ulemâya göre- Yahûdilerle hiristiyanlara evvelâ müslüman selâm veremez. Fakat onlar selâm verirse «vealeyküm» yahut «aleyküm» diyerek selâmlarını almak gerekir. Delilleri Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in:

«Yahûdilerle Hıristiyanlara evvelâ siz selâm vermeyin...» hadîsiyîe «Ehl-i kitap size selâm verirlerse "ve aleyküm" deyiverin...» hadîsleridir. Ulemadan bir taifenin Yahûdi ve hıristiyanlara evvelâ müslüma-nın selâm vermesini caiz görmüşlerdir. Bu kavil İbn Abbâs, Ebû Ümâme ve İbn Ebî Muhayrîz hazeratından rivâyet olunmuştur. Bu zevatın delilleri hadîslerin umumuyla selâmı ifşa hadîsidir. Fakat

Nevevî: «Bu hüccet bâtıldır. Çünkü âmmdır; Yahûdilerle hıristiyanlara evvelâ siz selâm vermeyin hadîsîyle tahsis olunmuştur,» diyor. Bazıları Ehl-i kitaba onlardan önce davranarak selâm vermek mekruhtur. Fakat haram değildir, demişlerse de Nevevî bunun da zayıf olduğunu söylemiştir. Çünkü bu husustaki nehiy tahrim ifade eder. Kâdî Iyâz’ın beyanına göre ulemâdan bir cemâat ihtiyaç ve zaruret için ,hıristiyanlarla Yahûdilere selâm verilebilir, demişlerdir. Alkame ile İbrahim Nehaî'nin mezhepleri budur. Evzâî'nin: «Ehl-i kitaba sen selâm verirsen bilmiş ol ki, sulehâ da selâm vermişlerdir; sen selâm vermezsen, suleha da selâm vermemiştir.» dediği rivâyet olunur. Bu sözün manası; versen de caiz, vermesen de, demektir.

Ulemadan bir taife ehl-i kitaba selâm verilemeyeceğine kaildir.

Müslümanla kâfirden mürekkeb bir cemaata velev ki, içlerinde bir tek müslüman bulunsun selam vermek caizdir. Buradaki selamdan müslüman kasdedilir.

Zara: Ayıp ve kusur manasınadır. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Hazret-i Âişe'ye:

«Yâ Âişe! Kötü konuşur olma!» buyurmasından murad ona rıfki mülâyemetıe muamelede bulunmasını öğretmek, acele etmeyip bir şeyin hakikatını araştırması gerektiğinde tenpınte bulunmak içindir. Filhakika Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kuffâra birçok mallar vererek kalblerini İslama yatıştırmaya çalışmıştır. Konuşurken terbiye ve nezakete dikkat buyurması buna nisbetle evleviyette kalır.