26- Hayvan Sureti Yapmanın Haram Kılınması; Döşek ve Emsalinden İçinde Hor Görülmeyen Suret Bulunanlarını Edinmenin Haram Kılınması, Melatke Aleyhimüsselamın İçerisinde Köpek ve Suret Bulunan Eve Girmemeleri Bâbı 5633- Bana Süveyd b. Saîd rivâyet etti. (Dedi ki): Bize- Abdu’l-Aziz b. Ebî Hazım babasından, o da Ebû Seleme b. Abdirrahman'dan, o da Âişe'den naklen rivâyet etti. Âişe şöyle demis: Cibrîl (aleyhisselâm) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e geleceği bir saat hakkında sözleşmişti. O saat geldi, fakat Cibrîl gelmedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in elinde bir sopa vardı, onu elinden bıraktı ve: «Ne Allah va'dinİ bozar, ne de Resulleri!» dedi, Sonra bakındı, bir de ne görsün, sedirinin altında bir köpek eniği! «Yâ Âişe! Bu köpek buraya ne zaman girdi?» diye sordu, Âişe: — Vallahi bilmiyorum! dedi. Hemen emir vererek köpek çıkarıldı. Arkaciğından Cibrîl geldi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Benimle sözleştin, ben de seni beklemek için oturdum. Ama gelmedin.» dedi. Bunun üzerine Cibrîl: «Bana senin evindeki köpek mâni oldu. Biz içinde köpek ve suret bulunan eve girmeyiz.» dedi, 5634- Bize İshâk b. İbrahim el-Hanzalî rivâyet etti, (Dedi ki): Bize Mahzunu haber verdi. (Dedi ki): Bize Vüheyb Ebî Hazîm'den bu isnad ile rivâyet etti ki, Cibrîl, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e geleceğini vadetmiş... Râvi hadîsi anlatmış ama onu İbn Ebî Hazım'ın uzattığı gibi uzatmamıştır. Bu hadîsi Buhârî «Bed'ü-l-Halk», «Meğâzî» ve «Libâs» bahislerinde, Tirmizî «Kitâbu’l-isti'zan»'da; Nesâî «Sayd» ve «Zînet» bahislerinde; İbn Mâce «Kitâbu'l-Libâs»'da muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir. İbn Tîn oradaki köpekten murad ev köpeği, meleklerden murad da hafezadan başka melekler olduğunu söylemiştir. Nevevî dahi: «Bunlar hafeza meleklerinin hilâfına rahmet tebrik ve istiğfarla dolaşan meleklerdir» demiştir. Hattâbî diyor ki: «Bir evde bunlardan biri bulunduğu vakit meleklerin girmemesinden murad edinilmesi haram olan köpeklerle suretlerdir. Edinilmesi haram olmayan av köpeği, ekin veya çoban köpeği ile yaygı ve yastıklar üzerine rasınedilip tahkir ulunan suretler meleklerin girmesine mâni değildir.» Nevevî dahi: «En açık mânâ bu hükmün her köpek ve surete âmm ve şâmil olmasıdır.» diyor. 5635- Sana Harmele b. Yahya rivâyet etti. (Dedi ki): Bize İlmi Vehb haber verdi. (Dedi ki): Bana Yûnus İbn Şihab'dan, o da İbn Sebbâk'dan naklen haber verdi ki, Abdullah b. Abbâs şöyle dedi: Bana Meymûne haber verdi ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir gün mahzun olarak sahahlamiş. Sunun üzerine Meymûne: — Ya Resûlallah! Hakikaten bugünden beri senin kılığını yadırgamaktayım, demiş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Hakikaten Cibrîl benimle bu gece görüşeceğini bana va'deîmişti, ama görüşmedi. Vallahi bana verdiği sözü bozmuş değildir.» buyurdu. Artık Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) o günü o minval üzere devam etti. Sonra hatırına bizim çadırın altındaki köpek eniği geldi ve onun hakkında emir vererek çıkarıldı. Sonra eliyle su alarak köpeğin yerine serpti. Akşamladığı vakit Cibrîl ona çıkageldi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Sen bana benimle dün akşam görüşeceğini vadetmiştin.» dedi. Cibrîl: «Evet! Lakin biz içinde köpek ve suret bulunan eve girmeyiz.» cevâbını verdi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) o gün sabahlar sabahlamaz köpeklerin öldürülmesini emir buyurdu. Hattâ küçük bahçe köpeğinin öldürülmesini emrediyor, büyük bahçenin köpeğini bırakıyordu. Fustat: Aslen çadır direği demektir. Sonradan çadır mânâsına kullanılmıştır. Burada ondan murad evin perde ve çarşaflarından biridir. İçinde suret bulunan eve meleklerin girmeyişinin sebebini ulema şöyle izah ederler: «Çünkü bu pek kötü bir masıyettir. Bunda Allah'ın yarattığına benzetme de vardır. Bazıları Allah'dan başka bir şeye tapmayı tersim eder. İçinde köpek bulunan ve eve girmemelerinin sebebi ise köpek çok necaset yediği içindir. Bâzı köpeklere şeytan denilmiştir. Nitekim hadîste varid olmuştur. Meleklerse şeytanların zıddıdır. Bir de köpek pis koktuğu için girmezler. Çünkü melekler kötü kokudan hoşlanmazlar. Köpeği edinmek yasak edilmiştir. Binâenaleyh bu yasağa aldırış etmeyip onu edinen kimseye evine melek girmekten mahrum bırakılmak suretiyle ceza verilmiştir. Küçük bahçe ile büyük bahçe arasında fark yapılarak küçük bahçe köpeğinin öldürülmesi, ötekinin bırakılması; büyük bahçenin her tarafını bekçi muhafaza etmeyip, köpeğin bekçiliğine muhtaç olmasından, küçük bahçede buna ihtiyaç bulunmamasındandır. Mamafih köpeklerin Öldürülmesi hükmü neshedilmiştir. Nitekim bunu «Kitâbu’l-Buyû'»'da görmüştük. 5636- Bize Yahya b. Yahya ile Ebû Bekr b. Ebî Şeybe, Amr'un-Nâkıd ve Ishâk b. İbrahim rivâyet ettiler. Yahya ile İshâk ahberana, Ötekiler haddesena tâbirlerini kullandılar. (Dediler ki): Bize Süfyân b. Uyeyne, Zührî'den, o da Ubeydullah'dan, o da İbn Abhâs’dan, o da Ebû Talha'dan, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'don naklen rivâyet etti: «İçinde köpek ve suret bulunan eve melekler girmez.» buyurmuşlar. 5637- Bana Ebû't-Tahir ile Harmele b. Yahya rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize İbn Vehb haber verdi. (Dedi ki): Bana Yûnus, İbn Şihab'dan, o da Ubeydullah b. Abdillah b. Utbe'den naklen haber verdi ki, Ubeydullab İbnİ Abbâs'ı şöyle derken işitmiş: Ebû Talha'yı dinledim, diyordu ki: Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i: «içinde köpek ve suret bulunan eve melekler girmez.» buyururken işittim. 5638- Bize bu hadîsi İshâk b. İbrahim ile Abd b. Humeyd de rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Abdürrezzak haber verdi. (Dedi ki): Bize Ma'mer, Zührî'den bu İsnadla Yûnus'un hadîsi ve isnadda verdiği haberler gibi haber verdi. 5639- Bize Kuteybe b. Saîd rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Leys Bükeyr'den, o da Büsr b. Saîd'den, o da Zeyd b. Hâlid'den, o da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in sahabisi Ebû Talha'dan naklen rivâyet etti ki, (Şöyle dedi): Gerçekten Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Gerçekten melekler içinde suret bulunan eve girmezler.» buyurdular. Büsr Dedi ki: Bir zaman sonra Zeyd hastalandı. Biz de kendisini dolaşmaya gittik. Bir de baktık ki, kapısında bir perde, perdede suret var. Ben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in zevcesi Meymûn'e'nin büyiit-roeliği Ubeydullah El-Havlânî'ye: — Bize geçen gün Zeyd suretlerden haber vermemiş miydi? dedim. Ubeydullah: — Sen onun konuşması esnasında: «Yalnız elbisedeki bir rakm müstesna!» dediğini işitmedin mi? cevabını verdi. 5640- Bize Ebû't-Tâhir rivâyet etti. (Dedi ki): Bize İbn Vehb haber verdi. (Dedi ki): Bana Amr b. Haris haber verdi. Ona da Bükeyr b. Eşecc rivâyet etmiş. Ona da Bûsr b. Saîd rivâyet etmiş. Ona da Zeyd b. Hâlîd El-Cühenî rivâyet etmiş. (Bûsr'le birlikte Ubeydullah El-Havlânî de varmış.) Ona da Ebû Talha rivâyet etmiş ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «İçinde suret bulunan eve melekler girmez.» buyurmuşlar. Büsr Dedi ki: Az sonra Zeyd b. Hâlid hastalandı, biz de kendisini dolaşmaya gittik. Bir de baktık ki, evinde bir perde, perdede suretler var! Ben Ubeydullah El-Havlâni'ye: — (Bu) Bize suretler hakkında hadîs rivâyet etmedi mi? dedim. — O yalnız «Elbisede bir raknı müstesna!» dedi. Sen onu işitmedin mi? dedi. Ben: — Hayır! cevâbını verdim. — Yoo! Bunu söyledi, dedi. 5641- Bize İshâk b. İbrahim rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Cerir, Süheyl b. Ebî Sâlih'den, o da Benî Neccâr'ın azatlısı Ebû’l-Hubab Saîd b. Yesâr'dan, o da Zeyd b. Hâlid El-Cühenî'den, o da Ebû Talhate'l-Ensârî’den naklen haber verdi. (Şöyle dedi): Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’i: «İçinde köpek ve suret bulunan eve melekler girmez.» buyururken işittim. 5642- Râvi diyor ki: Bunun üzerine ben Âişc'ye gelerek: — Bu adam bana Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'n: «içinde köpek ve suret bulunan eve melekler girmez.» Buyurduğunu haber veriyor. Sen Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in huını söylediğini işittin mî? dedim. (Âişe): — Hayır! Velâkin onun yastığını gördüğüm bir şeyi anlatacağını. Onun bir gazaya çıktığını gördüm. Ve bir yaygı alarak onu kapıya örttüm. (Gazadan) geldiği vakit örtüyü gördü. Ben hoşlanmadığını yüzünden anladım. Derken Örtüyü çekerek kesti yahut parçaladı. Ve: «Allah bize taşları, toprakları giydirmemizi emretmedi.» buyurdu. Bunun üzerine biz de ondan iki yastık kestik ve ben içlerine lîf doldurdum. Ama bunu bana ayıb görmedi, dedi. 5643- Bana Züheyr b. Harb rivâyet etti. (Dedi ki): Bize ismail b. İbrahim, Dâvud'dan, o da Azrâ'dan, o da Humeyd b. Abdirrahman'dan, o da Sa'd b. Hişâm'dan, o da Âişe'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Bizim bir perdemiz vardı ki, içinde kuş resmi vardı. Biri içeri girdiği vakit onu karşısında bulurdu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bana: «Bunu çevir! Çünkü ben her içeri girdiğimde onu görüyor, dünyayı hatırlıyorum.» buyurdu. Bizim kadifemiz vardı. Bunun çizgileri ipektir derdik ve onu giyerdik. 5644- Bu hadîsi bana Muhammed b. Müsennâ rivâyet etti. (Dedi ki): Bize İbn Ebî Adiyy ile Abdü’l-A'lâ bu isnadla rivâyet ettiler. İbn Müsennâ (Dedi ki): «Bunda o —Abdü'l-A'lâ'y» kastediyor— şu cümleyi ziyade etmiştir: Ama Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bize onu kesmeyi emretmedi.» 5645- Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Ebû Küreyb rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Ebû Üsâme Hişam'dan, o da babasından, o da Âişe’den naklen rivâyet etti. Âişe şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir seferden geldi. Ben kapıma saçaklı bir perde örtmüştüm. Bu perdede kanatlı at resimleri vardı. Bana emir buyurdu. Ben de onu çıkardım. 5646- Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Abde rivâyet etti. H. Bize bu hadîsi Ebû Küreyb de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Veki' lu isnadla rivâyette bulundu. Abde'nin hadîsinde: «Seferden geldi» kaydı yoktur. 5647- Bize Mansûr b. Ebî Müzâhim rivâyet etti. (Dedi ki): Bize ibrahim b. Sa'd, Zührî'den, o da Kasım b. Muhammed'den, o da Âişe'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Ben içinde suret bulunan bir çarşaftan perde yapmış olduğum halde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yanıma girdi ve yüzü renklendi. Sonra perdeyi alarak kesti. Sonra şöyle buyurdu: « (Yaptıklarını) Allah'ın yarattıklarına benzetenler, şüphesiz kir kıyâmet gününde insanların en şiddetli azab görenlerinden olacaklardır.» 5648- Bana Harmele b. Yahya dahi rivâyet etti. (Dedi ki): Bize İbn Vehb haber verdi, (Dedi ki): Bana Yûnus, İbn Şihab'dan, o da Kasın b. Muhammed'den naklen haber verdi, ona da Âişe rivâyet etmiş ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onun yanına girmiş... Râvi, İbrahim b. Sa'd’ın hadîsi gibi rivâyette bulunmuştur. Yalnız o: «Sonra çarşafa uzanarak onu eliyle parçaladı.» demiştir. 5649- Bize bu hadîsi Yahya b. Yahya ile Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ve Züheyr b. Harb toptan İbn Uyeyne'den rivâyet ettiler. H. Bize İshâk b. İbrahim ile Abd b. Humeyd de rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Abdürrezzak haber verdi. (Dediler ki): Bize Ma'mer, Zührî'den bu isnadla haber verdi. Her iki râvinin hadîsinde de: «İnsanların azab yönünden en ziyade şiddet görecek olanı» cümlesi vardır. İkisi de «min» kelimesini anmamışlardır. 5650- Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Züheyr b. Harb dahi hep birden İbn Uyeyne'den rivâyet ettiler. Lâfız Züheyr'indir. (Dediler ki): Bize Süfyân b. Uyeyne, Abdurrahman b. Kâsim'dan, o da babasından naklen rivâyet etti ki: Babası Âişe'yi şöyle derken işitmiş: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yanıma girdi. Bir rafımı içinde resimler bulunan bir çarşafla örtmüştüm. Bunu görünce parçaladı ve yüzü rengini attı. «Ya Âişe! Kıyâmet gününde Allah katında insanların en şiddetli azab görecek olanı Allah'ın yaratmasına benzeyenlerdir.» buyurdu. Âişe (Dedi ki): Bunun üzerine çarşafı keserek ondan bir veya iki yastık yaptık. 5651- Bize Muhammed b. Müsennâ rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Muhammed b. Cafer rivâyet etti. (Dedİ ki): Bize Şu'be, Abdurrahman b. Kâsim'dan rivâyet etti. (Dedi ki): Ben Kâsım'i Âişe'den rivâyet ederken dinledim. Âişe'nin İçinde suretler bulunan bir elbisesi varmış, bir rafın üzerine uzatılmışmiş. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ona doğru namaz kılıyormuş. (Âişe'ye) ; «Bunu benden geriye al!» buyurmuşlar. Âişe (Dedi ki): Ben de onu geri alarak, ondan yastıklar yaptım. 5652- Bize bu hadîsi İshâk b. İbrahim ile Ukbe b. Mûkrem Saîd b. Amir'den rivâyet ettiler. H. Bize bu hadîsi İshâk b. İbrahim dahi rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ebû Âmir El-Akadî haber verdi. İki râvi birden Şu'be'den bu isnadla rivâyette bulunmuşlardır. 5653- Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Veki SÜfyân'dan, o da Abdurrahman b. Kâsim'dan, o da babasından, o da Âişe'den naklen rivâyet etti. Âişe (Şöyle dedi): Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) yanıma girdi. Ben içinde suretler bulunan bir yaygıdan perde yapmıştım. Onu def etti. Ben de ondan iki yastık yaptım. 5654- Bize Harun b. Ma'ruf da rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ûni Vehb rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Amr b. Haris rivâyet etti. Ona da Bü-keyr rivâyet etmiş. Ona da Abdurrahman b. Kasım rivâyet etmiş. Ona da babası Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in zevcesi Âişe'den naklen rivâyet etmiş. Ki, Âişe içinde suretler bulunan bir perde germiş. Az sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) girerek onu atmış. Âişe Dedi ki: Ben de onu kestim ve iki yastık yaptım. Bunun üzerine o anda meclisde bulunan Rabîa b. Atâ namında Benî Zühre'nin azatlısı bir zât: — Ebû Muhammed'i Âişe'nin söylediklerini anlatırken işitmedin mi? Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu yastıkların üzerinde istirahat bu-yururmuş, demiş. İbn Kasım: — Hayır! cevâbını vermiş. Rabîa, Kasım b. Muhammed'i kasdederek: — Lâkin ben onu dinledim, demiş. 5655- Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. (Dedi ki): Mâlik'e Nâfi’den dinlediğim, onun da Kasım b. Muhammed'den, onun da Âişe'den naklettiği şu hadîsi okudum. Âişe üzerinde suretler bulunan küçük bir yastık satın almış. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kapı dışına çıkmış ve içeri girmemiş. (Âişe Dedi ki): Ben yüzünden hoşnutsuzluğunu anladım. — Yahut hoşnutsuzluğu anlaşıldı.— Âişe: — Ya Resûlallah! Allah'a ve Resûlüne tevbe ediyorum. Ben ne suç işledim? demiş. Onun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Bu yastık ne oluyor?» buyurmuş. Âişe: — Ben onu senin için satın aldım. Onun üzerine oturur ve yaslanırsın! demiş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Şüphesiz ki, bu suretlerin sahipleri azâb olunacaklar ve kendilerine ; Yarattıklarınıza can verin! denilecektir.» buyurmuş. Sonra: «İçinde suret bulunan eve melekler girmez.» 5656- Bize bu hiidîsi Kuteybe ile İbn Rumh Leys b. Sa'd'dan rivâyet ettiler. H. Bize İshâk b. İbrahim de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Sekafî haber verdi. (Dedi ki): Bize Eyyûb rivâyet etti. H. Bize Abdü’l-Vâris b. Abdüs'Samed rivâyet etti. (Dedi ki): Bize babam, dedemden, o da Eyyûb'dan naklen rivâyet etti. H. Bize Harun b. Said El-Eylî de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize İbn Vehb rivâyet etti, (Dedi ki): Bana Üsâme b. Zeyd haber verdi. H. Bana Ebû Bekir b. İshâk dahi rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ebû Se-lemete'l-Hüzâî rivâyet etti, (Dedi ki): Bize Mâcişûn'un kardeşi oğlu Abdul'Aziz, Ubeydullah b. Ömer'den naklen haber verdi. Bu râvilerin hepsi Nâfi'den, o da Kâsım'dan, o da Âişe'den naklen bu hadîsi rivâyet etmişlerdir. Bâzılarının hadîsi diğerlerinden daha tamdır. Mâcişun'un kardeşi oğlu hadîsinde şu cümleyi ziyâde etmiştir: «Âişe Dedi ki: Ben de onu alarak ondan iki yastık yaptım. Evde onlardan faydalanıyordu.» 5657- Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Alî b. Müshir rivâyet etti. H. Bize İbn Müsennâ da rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Yahya (bu zât Kattan'dir) rivâyet etti. Bunlar hep birlikle Ubeydullah'dan rivâyet etmişlerdir. H. Bize İbn Nümeyr dahi rivâyet etti. Lâfız onundur. (Dedi ki): Bize babam rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ubeydullah, Nâfi'den rivâyet etti. Ona da İbn Ömer haber vermiş ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Suret yapanlar kıyâmet gününde azâb olunacaklar; kendilerine: Yarattıklarınıza can verin! denilecektir.» buyurmuşlar. 5658- Bize Ebû'r-Rabi' ile Ebû Kâmil rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Hammâd rivâyet etti. H. Bana Züheyr b. Harb da rivâyet etti. (Dedi ki) ; Bize îsmâîl yani Ihni Uleyye rivâyet etti. H. Bize İbn Ebî Ömer dahi rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Sekafî rivâye' etti. Bu râvilerin hepsi Eyyûb'dan, o da Nâfi'den, o da İbn Ömer'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen Ubeydullah’ın Nâfi'den, onun da İbn Ömer'den, onun da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet ettiği hadîs gibi rivâyette bulunmuşlardır. 5659- Bize Osman b. Ebî Şeybe rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Cerîr A'meş'den rivâyet etti. H, Bize Cerîr A'meş'den rivâyet etti. H. Bana Ebû Saîd El-Eşecc de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Veki' rivâyet etti. (Dedi ki): Bize A'meş, Ebû'd-Duhâ'dan, o da Mesrûk'dan, o da Abdullah'dan naklen rivâyet etti. Abdullah Şöyle dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Şüphesiz ki kıyâmet gününde insanların en şiddetli azab görecek olanları ressamlardır.» buyurdular. Eşecc «İnne» edatını zikretmemiştir. 5660- Bu hadîsi bize Yahya b. Yahya Üe Ebû Bekr b. Etî Şeybe ve Ebû Küreyb hep birden Ebû Muâviye'den rivâyet ettiler. H. Bize bunu İbn Ebî Ömer de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Süfyân rivâyet etti. Her iki râvi A'meş'den bu isnadla rivâyette bulunmuşlardır. Yahya ile Ebû Küreyb'in Ebû Muâviye'den rivâyetlerinde: «Kıyâmet gününde cehennemliklerin en şiddetli azab göreceklerinden Bazıları da ressamlardır.» denilmiştir. Süfyân’ın hadîsi Veki'in hadîsi gibidir. 5661- Bize Nasr b. Alî El-Cehdamî de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Abdü’l-Aziz b. Abdü's-Samed rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Mansûr, Müslim b. Subeyh'den rivâyet etti. (Şöyle dedi): Mesrûk'la beraber içerisinde Hazret-i Meryem'in resimleri bulunan bir evdeydim. Mesrûk: — Bunlar Kisrâ'nın suretleridir, dedi. Ben: — Hayır! Bunlar Meryem'in suretleridir, dedim. Bunun üzerine Mesrûk: — Beri bak, ben Abdullah b. Mes'ud'u şunu söylerken işittim. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Kıyâmet gününde İnsanların en şiddetli azab görecek olanları ressamlardır.» buyurdular, dedi. 5662- Müslim der ki: Nasr b. Alî El-Cehdamî'ye Abdü’l-A'la b. Abdi’l-A'lâ'dan dinlediğim şu hadîsi okudum. (Abdü’l-A'lâ dedi ki): Bize Yahya b. Ebî İshâk, Saîd b. Ehİ'l-Hasen'den rivâyet etti. Saîd (Şöyle dedi): Bir adam İbn Abbâs'a gelerek: — Ben şu suretleri yapan bir adamım. Onlar hakkında tana bir fetva ver! dedi. İbn Abbâs ona: — Bana yaklaş! dedi. O da yaklaştı. Sonra (yine): — Bana yaklaş! dedi. O da yaklaştı. Nihayet elini onun başı üzerine koydu. — Sana Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den dinlediğimi haber vereceğim. Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i: «Her ressam cehennemdedir. Allah ona yaptığı her suret karşılığı bir can verecek ve onu cehennemde azab edecektir.» buyururken işittim, dedi. Şunu da ilâve etti. Mutlaka yapacaksan bari ağaç ve cansız şeyleri yap, dedi. Nasr b. Alî bu hadîsi ikrar etmiştir. 5663- Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Alî b. Müshir, Saîd b. Ebî Arûbe'den, o da Nadr b. Enes b. Mâlik’den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): İbn Abbâs'ın yanında oturuyordum. Fetva vermeye başladı. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) böyle buyurdu da demiyordu. Nihayet kendisine bir adam sual sordu. Ve: — Ben şu suretleri yapan bir adamını, dedi. İbn Abbâs ona: — Yaklaş! dedi. Adam da yaklaştı. İbn Abbâs: — Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i: «Bir kimse dünyâda bir suret yaparsa, kıyâmet gününde ona ruh üfür-mesi teklif edilir. Ama üfüremez.» buyururken işittim, dedi. 5664- Bize Ebû Gassan El-Mismaî ile Muhammed b. Müsennâ rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Muâz b. Hişâm rivâyet etti. (Dedi ki): Bize babam, Katâde'den, o da Nadr b. Enes'den naklen rivâyet etti ki: Bir adam İbn Abbâs'a gelmiş, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen yukarki hadîsin mislini söylemiş. 5665- Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Muhammed b. Abdillah b. Nümeyr ve Ebû Küreyb rivâyet ettiler. Lafızları birbirine yakındır. (Dediler ki): Bize İbn Fudayl Umârâ'dan, o da Ebû Zür'a'dan naklen rivâyet etti. Ebû Zür'a şöyle dedi: Ebû Hüreyre ile birlikte Mervan’ın evine girdim. Ebû Hüreyre orada suretler gördü. Ve şunları söyledi: Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’ı şöyle buyururken işittim: «Allah (azze ve celle); Benim yarattığım gibi mahlûk yaratmaya kalkışan kimseden daha zâlim kim olabilir. Haydi bir zerre yaratsınlar. Yahut bir tane veya arpa tanesi yaratsınlar.» buyurdu. 5666- Bana bu hadîsi Züheyr b. Harb da rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Cerîr, Umâra'dan, o da Ebû Zür'a'dan naklen rivâyet edildi. (Şöyle dedi): Ben ve Ebû Hüreyre Medine'de Saîd veya Mervan için yapılmakta olan bir eve girdik. Ebû Hüreyre evde resim yapan bir ressam gördü. Ve: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu» diyerek yukarki hadîsin mislini rivâyet etti. Ama: «Yahut bir arpa tanesi yaratsınlar» sözünü anmadı. 5667- Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Hâlid b. Mâhled, Süleyman b. Bilâl'den, o da Süheyl'den, o da babasından, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «içinde timsâller veya suretler bulunan eve melekler girmez.» buyurdular. Ebû Talha hadîsini Buhârî «Bed'ül-Halk» ve «Libâs» bahislerinde, Ebû Dâvud «Libâs»'da; Nesâî «Kitâbu'z-Zine»'de, Hazret-i Âişe rivâyetlerini Buhârî «Libâs», «Büyü'» ve «Nikâh» bahislerinde, İbn Ömer hadîsini Buhârî «Libâs» bahsinde; İbn Mes'ûd hadîsini Buhârî «Libâs» bahsinde, Nesâî «Kitâbu'z-Zine»'de, İbn Abbâs hadîsini Buhârî «Kitâbu'l-Buyû'»da, Nesâî «Kitâbu'z-Zine»'de, Ebû Hüreyre hadîsini Buhârî «Kitâbu’l-Libâs»'da muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir. Görülüyor ki, bu rivâyetler içinde köpek ve suret bulunan eve meleklerin girmeyeceğini, resim yapmanın memnu olduğunu, canlı resmi yapanların en şiddetli azaba giriftar olacaklarını bildirmektedirler. Köpek hakkında ulemanın sözlerini, meleklerin köpek beslenen haneye niçin girmediklerini ve bu girmeyen meleklerin nev'ini az yukarda gördük. Resim meselesine gelince, bu babda Nevevî şunları söylemektedir: «Bizim ulemâmızla diğer bir takım ulemâ, hayvan resmi yapmanın şiddetle haram olduğunu söylemişlerdir. Hayvan resmi yapmak büyük günahlardandır. Çunku bu hadislerde zikredilen şiddetli cezalar bunun üzerine tertib edilmiştir. Hayvan resmini küçumsenip tahkir edilen bir şey üzerine yapmakla küçumsenmeyen bir şey üzerine yapmak arasında fark yoktur, bunların ikisi de haramdır. Çunkü canlı resmi yapmakta Allah'ın yaratmasına benzeyiş vardır. yapılan resmin elbisede, yaygıda, altın veya gumuş paralarda, kaplarda, duvarda veya başka bir şey üzerinde olması hükmen hep birdir. Jf'aıtat ağaç ve deve semeri gibi içinde canlı sûren olmayan şeylerin resmini yapmak haram değildir. Resim yapmanın hükmü budur. Canlı suretinin yapıldığı şey duvara asılır yanut resim, giyilen elbise ve serpuş gibi küçumsenip hor görülmeyen şeylere yapılırsa haramdır. Yaygı, döşek ve yastık gibi çiğnenip hor görülen şeyler üzerine yapılması haram değildir. Bu hususta gölgesi olan eşya ile gölgesi olmayanların da bir farkı yoktur. Bu mes'elede bizim mezhebimizin hulâsası budur. Sahabe ve Tabiin ile onlardan sonra gelen ulemânın cumhûru da buna kaildirler. Sevrî ile Mâlik, Ebû Hanîfe ve diğer ulemânın mezhebleri dahi budur. Selefden bazıları sadece gölgesi olan şeyleri yapmanın haram olduğunu, gölgesi olmayan resimleri yapmakta beis bulunmadığını söylemişlerdir. Fakat bu mezheb bâtıldır. Çünkü Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in kabul etmediği perdedeki suretin mezmum ve çirkin bir şey olduğunda hiç kimsenin şüphesi yoktur. Halbuki o suretin gölgesi yoktu. Bu babda vârîd olan mutlak hadîslerde bütün suretlere şâmildir.» Zührî dahi nehyin umumî olduğunu söylermiş. Resim ister elbisede bir nakış olsun, ister duvara asılmış veya elbiseye yahut yaygıya yapılmış olsun, hakîr sayılsın, sayılmasın hükmün aynı olduğunu söylemiştir. Ulemâdan bazıları, resim elbisede bir nakıs olursa tahkir edilsin, edilmesin duvara asılsın, asılmasın caiz olduğunu söylemişler; gölgesi olan heykel gibi şeylerle, duvara yapılan resimleri mekruh görmüşler, bundan yalnız elbisedeki nakşı istisna etmişlerdir. Kasım b. Muhammed'in mezhebi budur. Bunlar gölgesi olan şeylerin memnu' olduğuna ve değiştirilmesi icab ettiğine ittifak etmişlerdir. Kâdî Iyâz bu hususta küçük kız çocuklarının oynadıkları kukla gibi şeylere ruhsat verildiğini söylemiştir. Lâkin İmâm-ı Mâlik bir kimsenin kızına böyle oyuncak almasını kerih görmüştür. Hattâ bazı ulemâ kız çocukları hakkında verilen ruhsatın bu hadîslerle neshedildiğini söylemişlerdir. Hazret-i Âişe'nin rivâyet ettiği kuş resimli Örtü meselesi resim haram kılınmazdan Önceye hamledilmiştir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in girip çıkarken onu gördüğü halde ses çıkarmaması bundandır. Haram kılınınca onu derhal yırtıp atmıştır. Ressamların en şiddetli azaba duçar olacaklarını bildiren rivâyet resim ve heykeli tapılmak maksadıyle yapanlara hamledilmiştir. Bittabi başkası tapsın diye heykel yapan kimse kâfirdir. En şiddetli azaba duçar olacaktır. Bazılarına göre şiddetli azab hadisteki mânâyı kasdedenlere yani yaptığı resim ve heykelle kendini Allah'a benzetenleredir. Böyle bir iti-kad sahibi dahi kâfirdir. Küfrünün çirkinliğine göre azabı artar. Fakat yaptığı resim ve heykelden tapma ve benzeme gibi bir şey kasdetmeyen ressam fasık ve büyük günah işlemiş sayılırsa da kâfir olmaz. Ressamlara heykeltraşlara: «Yarattığınız şeylere can verin!» diye vâki olacak emir usûlü fıkıh ulemâsının erar-i ta'cizi dedikleri nevîdendir. Yani bu emir onları âciz bırakmak için verilecektir. Kur'ân-ı Kerîm'de Teâlâ Hazretlerinin küffâra Kur'ân-ı Kerîm'in on sûresine nazire getirmelerini emir buyurması bu kabildendir. Hâsılı bu hadîsler canlı resmi yapmanın şiddetle haram kılındığına delildirler. Ağaç taş gibi ruh taşımayan şeylerin resmini yapmak, ahp satmak ise haram değildir. Bu babda ulema müttefikdirler. Yalnız Mücâhid'in meyva veren ağacın resmini mekruh gördüğü rivâyet edilir. |