Geri

   

 

 

 

İleri

 

2- Erkek ve Kadınlara Altın, Gümüş Kablar Kullanmanın Haram, Erkeğe Altın Yüzük İle İpekli Kullanmanın Haram; Kadınlara Mubah Kılınması; Dört Parmaktan Fazla Olmamak Şartıyle Yollu ve Benzeri İpeklini Erkeğe Mubah Kılınması Bâbı

5510- Bize Yahya b. Yahya Et-Temîmî rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ebû Hayseme Eş'as b. Ebi'ş-Şa'sâ'dan naklen haber verdi. H.

Bize Ahmed b. Abdillah b. Yûnus da rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Züheyr rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Eş'as rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana Muâviye b. Süveyd b. Mukarrin rivâyet etti.

(Dedi ki): Bera' b. Âzib'in yanına girdim ve onu şöyle derken işittim:

Bize Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yedi şeyi emir, yedi şeyi de yasak etti: Bize hasta dolaşmayı, cenaze arkasından gitmeyi, aksıra-na teşmitfe bulunmayı, yeminin yahut yemin edenin bâr çıkarılmasını, mazluma yardımı, davet sahihine icabeti ve selâmı ifşa etmeyi emir buyurdu. Bize yüzükleri yahut altından yüzük takmayı, gümüş kabdan bir şey içmeyi, eğer yastıklarını, kass ipeklilerini, ipek, kalın ipek ve ibrişim giymeyi yasak etti.

5511- Bize Ebû'r-Rabi' El-Atekî rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ebû Avane Eş'as b. Süleym'den bu isnadla bu hadîsin mislini rivâyet etti. Yalnız «Yeminin veya yemin edenin bâr çıkarılmasını» sözü müstesna! Çünkü o bu cümleyi hadîste anmamış, onun yerine: «Kayıbı ilân etmeyi» İfadesini koymuştur.

5512- Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Alî b. Müshir rivâyet etti. H.

Bize Osman b. Ebî Şeybe dahi rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Cerir rivâyet etti.

Her İki râvi Şeybânî'den, o da Eş'as b. Ebi'ş-Şa'sa'dan bu isnadla Zü-heyr'in hadîsi gibi rivâyette bulunmuş ve seksiz olarak «Yemini bâr çı-çarmayı» demiştir. O bu hadîste:

«Gümüşten içmeyi de yasak etti. Çünkü dünyada ondan içen âhirette içmez...» cümlesini de ziyâde etti.

5513- Bize bu hadîsi Ebû Küreyb de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize İbn İdris rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ebû İshâk Eş-Şeybânî ile Leys b. Ebî Süleym, Esas b. Ebi'ş-Şa'sa'dan isnadlarıyle haber verdiler. O Cerir ile İbn Müshir'in ziyâdesini anmamış. H.

Bize Muhammed b. Müsennâ ile İbn Beşşâr dahi rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. H.

Bize Ubeydullah b. Muâz da rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize babam rivâyet etti. H.

Bize İshâk b. İbrahim dahi rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ebû Âmir El-Akedî haber verdi. H.

Bize Abdurrahman b. Bişr de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana Behz rivâyet etti. Bu râvilerin hepsi dediler ki: Bize Şu'be, Eş'as b. Siileym'den yukarkilerin isnadı ve hadîsi mânâsında rivâyette bulundu. Yalnız:

«Selâmı ifşa etmeyi» sözü müstesna! Çünkü o bunun yerine:

«Selâmı almayı» dedi. Bir de:

«Bize alîm yüzüğü yahut altın halkayı yasak etti.» dedi.

5514- Bize İshâk b. İbrahim de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Yahya b. Âdem ile Amr b. Muhammed rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Süfyân, Ss'âs b. Ebî'ş-Şa'sa'dan yukarkilerin isnadı ile rivâyette bulundu ve seksiz olarak:

«Selâmı ifşa etmeyi emir ve altın yüzüğü yasak etti.» dedi.

Bu hadîsi Buhârî «Cenâiz» ve «Eşribe» bahislerinde tahrîc etmiştir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in emir buyurduğu yedi şeyin baziları sünnet, bazıları farzdır. Hasta dolaşmak, cenaze arkasından yürümek teşmit ibrar-ı kasem sünnettirler. Mazluma yardım farz-ı kifâye, verilen selâmı aîmak bir kişiye farz-ı ayn, cemaata farz-ı kifâyedir.

Teşmit: Aksıran kimseye «Yerhamükellah» demektir. Ve sünnet-i kifâyedir. Bazılarının söylemesiyle diğerlerinden sakıt olur. Teşmitin şartı aksıran kimsenin «Elhamdülillah» dediğini işitmektir.

Ibrâr-ı Kasem: Yemini bâr çıkarmak yani bozmayıp yemin üzere devam etmektir. Yalnız yemini bozmamak için dinî, dünyevî bir zarar korkusu veya bir mefsedet bulunmaması şarttır. Öyle bir şey bulunursa yemin bozulur. Ve keffâret verilir.

Davete icabetten murâd düğün daveti gibi yemekli davetlerdir. Bu hususta «Velîme» bahsinde izahat vermiştik.

Selâmı ifşa etmek, onu yaymak, tanıdık olsun olmasın her din kar-leşine boî bol vermektir. Nitekim bir hadîste:

«Tanıdığın tanımadığın herkese selâmı verirsin.» buyurulduğunu iman Jahsinde görmüştük.

Kayıbı ilândan bulunan mahn kalabalık yerlerde tarifi kasdedildiğini lahî yerinde görmüştük.

Eğer yastıkları kadınların kocalar için ipekten veya yünden dokudukları bir nevi ufak kilimdir. Bunu hassaten atın eğeri üzerine yayar-larmiş. İçerisini pamuk veya yapağı ile doldurdukları da olurmuş. O âdet acemlerden alınmadır. Ve ulemanın beyanına göre ipekten yapılırsa kullanılması erkeklere her zaman ve her yerde haramdır. İpekten yapılmadığı takdirde kullanılmasında beis yoktur.

Kass veya hadîs ulemasının kıraatine göre Kıss ipeklileri Mısır'da Kass denilen yerde dokunan çizgili ipek kumaşlarmış. Bu yer bugün harabedir.

îstebrak: Kalın ipekli; Dîbac: İnce ve ibrişim ipeklidir.

Altın yüzük erkeklere bil icma haramdır. İpek elbise de öyledir. Ancak bazı müstesna hallerde ipek elbiseye cevaz verilmiştir ki, bunlar fıkıh kitaplarından Öğrenilebilir. Kadınlara altın yüzük ve ipeğin envai mubahtır. Bu hususta kadının evli olup olmaması, ihtiyarı genci, zengini fakiri müsavidir. Kâdî Iyâz bazı ulemadan ipeğin erkeklere de helâl olduğunu, İbn Zübeyr'den ise bilâkis hem kadınlara, hem erkeklere haram kılındığını, sonraları kadınlara mubah, erkeklere haram olduğuna icma akdedildiğini rivâyet etmiştir.

5515- Bize Saîd b. Amr Sehl b. İshâk b. Muhammed b. Eş'as b. Kays rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Süfyân b. Uyeyne rivâyet etti.

(Dedi ki): Ben onu Ebû Ferve'den dinledim. Abdullah b. Ukeym'den işitmiş olarak söylüyordu. Abdullah Şöyle dedi:

Huzeyfe ile beraber Medâin'de bulunuyorduk. Huzeyfe su istedi de ona köy muhtarı gümüşten bir kab içinde içecek getirdi. Huzeyfe onu atıverdi ve şunu söyledi. Size haber veriyorum ki, ben bu adama bana bu kabtan su vermemesini emrettim. Çünkü Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Altın ve gümüş kabtan su içmeyin! Diba ve ipeği de giymeyin! Çünkü bunlar dünyada onların; âhirette, kıyâmet gününde İse sizindir.» buyurdu.

5516- Bize bu hadîsi İbn Ebî Ömer de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Süfyan, Ebû Fervete’l-Cühenî'den rivâyet etti.

(Dedi ki): Ben Abdullah b. Ukeym'i şunu söylerken işittim:

«Medâin'de Huzeyfe'nin yanında idik...»

Râvi yukarki hadîs gibi rivâyette bulunmuş; yalnız bu hadîste: «Kıyâmet gününde...» kaydını anmamıştır.

5517- Bana Abdü'l-Cebbar b. Alâ' dahi rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Süfyân rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize İbn Ebî Necih evvelâ Mücâhid'den, da İbn Ebî Leylâ'dan, o da Huzeyfe'den naklen rivâyet etti, sonra

(Dedi ki): Bize Yezîd rivâyet etti, o da bu hadîsi İbn Ebî Leylâ'dan, o da Huzeyfe'den naklen rivâyet etti; sonra

(Dedi ki): Bize Ebû Ferve rivâyet etti.

(Dedi ki): Ben İbn Ukeym'den dinledim. Ve zannettim ki, bni Ebî Leylâ onu ancak İbn Ukeym'den dinlemiştir. İbn Ukeym Şöyle dedi: «Huzeyfe ile beraber Medâin'de idik...»

Râvi yukarki hadîs gibi rivâyet etmiş, yalnız «Kıyâmet gününde.,.» ememiştir.

5518- Bize Ubeydullah b. Muâz El-Anberî dahi rivâyet etti.

(Dedi ki): fize babam rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Şu'be, Hakem'den rivâyet etti. da Abdurrahman'dan (yani İbn Ebî Leylâ'dan) dinlemiş. Abdurrahman şunu söylemiş: Ben Huzeyfe Medâin'de su isterken yanında idim. Ona bir insan gümüşten bir kabla geldi...

Râvi bu hadîsi İbn Ukeym'in Huzeyfe'den rivâyet ettiği hadîs mânâsında nakletmiştir.

5519- Bize bu hadîsi Ebû Bekr b. Ebî Şeybe de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Veki' rivâyet etti. H.

Bize İbn Müsennâ ile İbn Beşşâr da rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. H.

Bize Muhammed b. Müsennâ dahi rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize İbn Ebî Adiyy rivâyet etti. H.

Bana Abdurrahman b. Bişr de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Behz rivâyet etti.

Bu râvilerin hepsi Şu'be'den Muâz'ın hadîsi gibi ve onun isnadı ile rivâyette bulunmuşlardır. Yalnız başına Muâz'dan gayrî hiç bîri bu hadîste Huzeyfe'ye şahid oldum, dememişlerdir. Onlar yalnız: «Huzeyfe su istedi» demişlerdir.

5520- Bize İshâk b. İbrahim dahi rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Cerir Mansûr'dan naklen haber verdi. H.

Bize Muhammed b. Müsennâ da rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize İbn Ebî AdAdiyy, İbn Avn'den rivâyet etti.

Her iki râvi Mücâhid'den, o da Abdurrahman b. Ebî Leylâ'dan, o da Huzeyfe'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen yukarda söylediklerimizin hadîsi mânâsında rivâyette bulunmuşlardır.

5521- Bize Muhammed b. Ahdillah b. Nümeyr rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize babam rivâyet etti.

(Dedi ki) ; Bize Seyf rivâyet etti.

(Dedi ki): Mücâhid'i şunu söylerken işittim, Abdurrahman b. Ebî Leylâ'yı dinledim. (Şöyle dedi): Huzeyfe su istedi de ona bir Mecûsi gümüş bir kabtan su verdi. Bunun üzerine Huzeyfe şunları söyledi: Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i dinledim:

«İpeği ve dibayı giymeyin! Altın ve gümüş kablardan içmeyin! Onların sahanlarından da yemeyin! Çünkü bunlar dünyada onlarındır.» buyuru-yordu.

Bu hadîsi Buhârî «Et'ıme», «Eşrîbe» ve «Libâs» bahislerinde Ebû Dâvud ile Tirmizî ve İbn Mâce «Kitâbu'l-Eşrîbe»'de; Nesâî «Kitâbu'z-Zîne»'de muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir.

Dihkan: Köyün, muhtarı ve reisi manasınadır. Fârisîden alınma bir kelimedir. Dühkan şeklinde dahi okunabilir. Asimin arabî olduğunu iddia edenler de vardır.

Hazret-i Huzeyfe'nin elinden gümüş kabı atması Mecusî'ye birkaç defa bu kabla su getirmemesini ten bin ettiği içindir. Bu cihet Buhârî'nin rivâyetinde tasrih edilmiştir. Huzeyfe (radıyallahü anh) bu hareketiyle: Ben kendisine bana bu kabla su getirmemesini defalarca tenbih etmiş olmasam bunu yapmazdım» demek istemiştir.

Hadîs-i şerifteki:

«Çünkü bunlar dünyada onlarındır...» cümlesinden murad: Altın, gümüş ve ipek dünyada küffarındir, demektir. Bu mânâ hadîsin siyakından anlaşılmaktadır.

5522- Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti.

(Dedi ki): Mâlik'e, Nâfi'den dinlediğini, onun da İbn Ömer'den, onun da Ömer b. Hattâb’dan naklettiği şu hadîsi okudum. Ömer b. Hattâb mescidin kapısında ipekli çizgili bir kumaş görmüş de:

— Ya Resûlallah! Bu kumaşı satın alsan da cuma günü halka ve sana geldikleri vakit heyetlere onu giysene! demiş. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Bunu ancak âhirette bir nasîbi olmayan giyer.» buyurmuş. Bilâhare Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e bu cinsten hülleler gelmiş. O da Ömer'e bunlardan bir hülle vermiş. Ömer:

— Bunu bana giydirdin, halbuki Utarid'in hüllesi hakkında söylediğini söyledin, demiş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de:

«Ben onu sana giyesin diye giydirmedim.» buyurmuşlar. Artık Ömer de onu Mekke'de bulunan müşrik bir kardeşine giydirmiş.

5523- Bize İbn Nümeyr de rivâyet etti.

(Dedi ki) ; Bize babam rivâyet etti. H.

Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe dahi rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ebû Üsame rivâyet etti. H.

Bize Muhammed b. Ebî Bekr El-Mukaddemi dahi rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Yahya b. Saîd rivâyet etti.

Bunların hepsi Ubeydullah'dan rivâyet etmişlerdir. H.

Bana Süveyd b. Saîd de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Hafs b. Meysere, Mûsa b. Ukbe'den rivâyet etti. Her iki râvi Nâfi'den, o da İbn Ömer'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen Mâlik'in hadîsi gibi rivâyette bulunmuşlardır.

5524- Bize Şeyban b. Ferrûh dahi rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Cerîr b. Hazini rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Nâfi’ İbn Ömer'den rivâyet etti. (Şöyle dedi): Ömer:

Utarid Et-Temîmi'yi pazarda siyera hüllesi teşhir ederken gördü... Utârid kıratları mesteder ve onların ihsanlarına nail olurdu. Ömer:

— Ya Resûlallah! Ben Utarid'i pazarda siyera hüllesi teşhir ederken gördüm. Onu satın alsan da, sana geldikleri vakit Arab hey'etlerine giysene! dedi. Zannederim onu cuma günü de giysene, dedi. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona:

«Dünyada İpeği ancak ve ancak âhiretle nasibi olmayanlar giyer.» buyurdu. Bunun üzerinden birkaç zaman geçtikten sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e siyera hulleleri getirdiler. O da Ömer'e bir hülle gönderdi. Bir hülle de Usame b. Zeyd'e gönderdi. Bİr hülle de Ali b. Ebî Tâlib'e verdi ve onu kadınlarının arasında baş bezi yapmak için parçala, dedi. Arkacığından Ömer hüllesini taşıyarak geldi. Ve:

— Ya Resûlallah! Onu bana göndermişsin. Halbuki dün Utarid'in hüllesi hakkında söyleyeceğini söyledin, dedi. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona öyle bir bakış baktı ki, bu yaptığını Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in beğenmediğini anladı. Ve:

— Ya Resûlallah! Bana niye bakiyorsun, bunu bana sen gönderdin, dedi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Ben onu sana giyesin diye göndermedim. Lâkin onu kadınların arasında baş bezi yapmak üzere parçalayasın diye gönderdim.» buyurdular.

5525- Bana Ebû't-Tâhir ile Harmele b. Yahya da rivâyet ettiler. Lâfız Harmele'nindir. (Dediler ki): Bize İbn Vehb haber verdi.

(Dedi ki): Bana Yûnus, İbn Şihab'dan naklen haber verdi.

(Dedi ki): Bana Salim b. Abdillah rivâyet etti ki, Abdullah b. Ömer şunu söylemiş: Ömer b. Hattâb pazarda satılan kaba ipekten ma'mul bir hülle buldu. Ve onu alarak Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e getirdi:

— Ya Resûlallah! Bunu satın al da, bayram ve hey'etler için onunla zinetlen! dedi. Onun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Bu ancak ve ancak nasibi olmayanların giysisidir.» buyurdu. Ömer Allah'ın dilediği kadar durdu. Sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona ince ipekten bir cübbe gönderdi. Az sonra Ömer ciibbe ile belirli ve onu Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e getirerek:

— Ya Resûlallah! «Bu ancak ve ancak nasibi olmayanların giysisidir.» Yahut «Bunu ancak ve ancak nasibi olmayanlar giyer.» dedin. Sonra onu bana gönderdin, dedi. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Onu satarsın ve bir hacetini görürsün!» buyurdular.

5526- Bize Harun b. Ma'ruf da rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize İbn Vehb rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana Amr b. Haris, İbn Şihâb'dan bu isnadla bu hadîsin mislini haber verdi.

5527- Bana Züheyr b. Harb rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Yahya b. Saîd, Şu'be'den rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana Ebû Bekr b. Hafs, Sâlim'den, o da Ibnü Ömer'den naklen haber verdi ki Ömer, Utârid okullarından bir adamın üzerinde dibadan yahut ipekten bir kaftan görmüş de Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e: Bunu satın alsan a! demiş. O da:

«Bunu ancak ve ancak nasibi olmayanlar giyer!» buyurmuş. Derken Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e bir siyera hüllesi hediyye edilmiş. (Ömer diyor ki): Onu hana gönderdi. Ben:

— Bunu bana gönderdin, halbuki onun hakkında söyleyecekleri) söylediğini ben işittim, dedim.

«Onu ben sana ancak ve ancak istifade edesin diye gönderdim buyurdular.

5528- Bana İbn Nümeyr de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ravh rivâye etti.

(Dedi ki): Bize Şu'be rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ebû Bekr b. Hafs, Salim b. Abdillah b. Ömer'den, o da babasından naklen rivâyet eti ki, Ömer b. Hattâb, Utârid oğullarından bir adamın üzerinde... görmüş.

Râvi, Yahya b. Saîd hadîsi gibi rivâyette bulunmuştur. Yalnız o: «Ben onu sana ancak faydalanasın diye gönderdim; onu sana giyesi diye göndermedim.» demiştir.

5529- Bana Muhammed b. Müsennâ rivâyet etü.

(Dedi ki): Bize Ab dü's-Samed rivâyet etti.

(Dedi ki): Babamı rivâyet ederken dinledim

(Dedi ki): Bana Yahya b. Ebî İshâk rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana Salim b. Abdillah İstebrak hakkında söz etti. Ben: O dibanın kalın ve sert olanıdır, dedim. Bunun üzerine şunu söyledi. Ben Abdullah b. Ömer'i şöyle derken işittim: Ömer bir adamın üzerinde İstebrakdan bir hülle gördü, Ve onu Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e getirdi...

Râvi, yukarkilerin hadîsi gibi anlatmış. Yalnız:

«Bunun üzerine: Ben onu sana ancak ve ancak onunla mal kazanasın diye gönderdim buyurdu.» demiştir.

Bu hadîsi Buhârî «Cuma» ve «Hibe» bahislerinde; Ebû Dâvud ile Nesâî «Namaz» bahsinde muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir.

Hülle: İki parçadan ibaret bir elbisedir.

Siyerâ: Som ipekten yapılma elbisedir. Bu kelime muhtelif şekillerde izah edilmiştir. Hattâ altın diyenler olduğu gibi, uzun çizgili renkli, bir nebattır, diyenler bile bulunmuştur. «Eg'Sîhah» adh kâmusda: Siyerâ sarı çizgili bir kumaşdır, denilmiştir. Burada ondan halis ipekli kumaş kasdedildiğinde şüphe yoktur. Çünkü bilittifak haram olan budur. Karışık ipekliye gelince: Şâfiîler'e göre vezn itibariyle ipeği fazla gelmedikçe giyilmedi haram değildir. Hanefîlere göre ise itibar argacadır. Bu cihet fıkıh kitaplarında görülebilir.

Halâk: Hayırlı nasib ve salah mânâsına gelir. Bunun hürmet ve din mânâsına geldiğini söyleyenler de olmuştur. Şu halde cümleye üç türlü mânâ verilebilir:

1- Bunu ancak ve ancak âhirette nasibi olmayanlar giyer.

2- Bunu ancak ve ancak hürmeti olmayanlar giyer.

3- Bunu ancak ve ancak dini olmayanlar giyer.

Birinci kavle göre bu cümle kâfirlere ham'edilmiştir. İkinci ve üçüncü kavillere göre hem müslümana hem kâfire şâmildir.

Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e ipekliyi hediye eden zat Utârid b. Hârib'dir. Bu ipekliyi ona Kisra hediye etmişti. Ashâb-ı kirâm bu ipekliyi pek beğenmiş, fakat Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Sa'd b. Muâz’ın cennetteki mendilleri bundan daha hayirlıdir.» buyurmuştu. Hazret-i Utârid pazarda hülle satardı. Bu hülle onun için kendisine izafe edilmiştir. Hazret-i Ömer kendisine verilen hülleyi Mekke'deki müşrik kardeşine göndermiştir. Bunun kim olduğu ihtilaflıdır. Bazıları süt kardeşi olduğunu söylemiş. Bir takımları da anne bir kardeşi Osman b. Hakim olduğunu söylemişlerdir. Müslümanlığı kabul edip etmediği dahi ihtilaflı ise de Buhârî'nin bir rivâyetinde:

«Ömer onu henüz müslüman olmamış Mekke'deki bir kardeşine gönderdi.» denilmiş olması, sonradan müslümanlığı kabul ettiğini gösterir.

5530- Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Hâlid b. Abdillah, Abdülmelik'den, o da Esma binti Ebî Bekr'in azatlısı Abdullah'dan naklen haber verdi. Bu Abdullah Atâ'nın oğlunun dayısı idi

(Dedi ki): Beni Esma', Abdullah b. Ömer'e gönderdi de şunları söyledi Duydum ki, sen üç şeyi haram kılıyormuşsun: Elbisede alemi, ergovar eğer yastığını ve bütün Receb ayında oruç tutmayı! Abdullah da bana şu cevâbı verdi. Söylediği Receb mes'elesine gelince ebedî onu; tutana ne diyecek! Söylediği elbisede alem mes'elesine gelelim. Ben Ömer b. Hattab'ı şunu söylerken işittim: Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i:

«İpeği ancak ve ancak nasibi olmayanlar giyer.» buyururken dinledim. Bu sebeple aleminde ipekten ma'dud olmasından korktum. Ergovan eğer yastığına gelince: İşte Abdullah'ın eğer yastığı!.. Bir de haktik yastık erguvandır. Bunun üzerine ben Esmâ'ya dönerek kendisine haber verdim. Esma: İşte Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in cübbesi!.. dedi.

Ve bana bir taylasanlar kısralar cübbesi çıkardı, Cübbe'nin ipekten yaması vardı. Kenarları dîba ile geçilmişti. Ve:

— Bu cübbe vefatına kadar Âişe'nin yanında idi. O vefat edince ben aldım. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onu giyerdi. İmdi bizde onu hastalar için yıkıyoruz, onunla şifâ taleb ediliyor, dedi.

5531- Bize Ebû Bekr b. Ebi Şeybe rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ubeyd b. Saîd Şu'be'den, o da Halife b. Kâ'b Ebû Zübyan'dan naklen rivâyet etti.

(Dedi ki): Abdullah b. Zübeyr'i hutbe okurken dinledim. (Şöyle diyordu): Dikkat! Kadınlarınıza İpek giydirmeyin! Çünkü ben Ömer b. Hattâb'ı şunu söylerken işittim: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«İpeki giymeyiniz. Çünkü onu dünyada giyen âhirette giymeyecektir.» buyurdular.

5532- Bize Ahmed b. Abdillah b. Yûnus rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Züheyr rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Âsim-ı Ahvel Ebû Osman'dan rivâyet etti. (Şöyle dedi): Biz Azerbeycan'da iken Ömer bize nıektub yazdı. (Şöyle diyordu): Ey Utbe b. Fergat! Bu (mal) senin alnının terinden değildir. Bahanın alnının terinden, annenin alnının terinden de değildir. O halde kendi menzilinde neden doyuyorsan, müslümanlari da menzillerinde onunla doyur. Refaha kaçmaktan, müşriklerin elbisesini giymekten ve ipek elbiseden sakının! Çünkü Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ipek giymeyi yasak etti. Ancak şöyle olabilir, dedi. Ve bize Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) iki parmağını, orta parmağı ile şehâdet parmağını kaldırdı. Onları yanyana getirdi. Züheyr

Dedi ki: Âsim şunu söyledi. «Bu mektubda vardır.» Râvi diyor ki: Züheyr de iki parmağını kaldırdı.

5533- Bana Züheyr b. Harb rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Cerîr b. Abdil Hâmid rivâyet etti. H.

Bize İbn Nümeyr de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Hafs b. Gıyâs rivâyet etti. Her iki râvi Asım'dan bu isnadla Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen ipek hakkında yukarki hadîsin mislini rivâyet etmişlerdir.

5534- Bize İbnİ Ebî Şeybe (bu zât Osman'dır) ile İshûk b. İbrahim El-Hanzalî de her ikisi birden Cerîr'den rivâyet ettiler. Lâfız İshâk'ındır.

(Dedi ki): Bize Cerîr, Süleyman Et-Teymî'den, o da Ebû Osman'dan naklen haber verdi, Ebû Osman Şöyle dedi: Utbe b. Fergat ile beraber idik. Bize Ömer'in mektubu geldi ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«ipeği ancak âhirette ondan nasibi olmayan kimse giyer. Yalnız şu İcada fi müstesna!» buyurmuşlar. Ebû Osman baş parmaktan sonra gelen iki parmağı ile işaret etti. Taylasanları gördüğüm zaman bana onlar Taylasanların düğmeleri gibi göründü.

5535- Bize Muhammed b. Abdi’l-A'lâ rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Mu'temir babasından rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ebû Osman rivâyet etti.

(Dedi ki): Utbe b. Fergat'la beraber idik...

Ve Cerîr'in hadîsi gibi rivâyette bulunmuştur.

5536- Bize Muhammed b. Müsennâ ile İbn Beşşâr rivâyet ettiler. Lâfız İbnİ Müsennâ'nındır. (Dediler ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Şu'be, Katâde'den rivâyet etti.

(Dedi ki): Ebû Osman En-Nehdî'yi dinledim. Şunu söyledi: Biz Utbe b. Fergat'la Azarbeycan'da yahut Şam'da iken Ömer'in mektubu geldi. (Şöyle diyordu): Bundan sonra: (Malûm ola ki) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ipeği yasak etmiştir. Yalnız şu kadarı iki parmağı müstesna. Ebû Osman

Dedi ki: Biz bundan alemleri kasteddiğini anlamakla gecikmedik.

5537- Bize Ebû Gassan El-Mismaî ile Muhammed b. Müsennâ da rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Muâz (Bu zât İbn Hişam'dır) rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana babam Katâde'den bu isnadla bu hadîsin mislini rivâyet etti. Ama Ebû Osman'ın sözünü anmadı.

5538- Bize Ubeydullah b. Ömer El-Kavârirî ile Ebû Ğassan el-Mismaî, Züheyr b. Harb, İshâk b. İbrahim, Muhammed b. Müsennâ ve İbn Beşşar rivâyet ettiler. (İshâk: ahberana, ötekiler: haddesena tâbirir kollandılar.) Dediler ki: Bize Muâz b. Hişâm rivâyet etti.

(Dedi ki) Bana babam Katâde'den, o da Âmir Eş-Şâbi'den, o da Süveyd b. Ğafele den naklen rivâyet etti ki, Ömer b. Hattâb Cabiye'de hutbe okumuş ve «Nebiyyullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ipek giymeyi yasak etti, yalm iki parmak veya üç parmak yahut dört parmak yeri müstesna!» demiş.

5539- Bize Muhammed b. Abdillah Er-Ruzzî de rivâyet etti. (Ded ki): Bize Abdulvehhab b. Ata', Saîd’den, o da Katâde'den bu isnadla bu hadîsin mislini haber verdi.

Bu hadîsi Buhârî «Libâs» bahsinde, Nesâî «Zinet»'de İbn Mâce «Cihâd» ile «Libas»'da muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir.

Ergovan eğer yastığından murad ergovanî renkte olan eğer yastığıdır ki: Bunun hem ipekten hem yünden yapıldığım söylemiştik. Burada ondan murad yünden yapılmış olanıdır.

Taylasan: Kışın giyilen bir elbisedir. Elbisenin alemi iki parmak genişliğinde uzun yollarıdır. Bunların ipekten yapılmasına izin verilmiştir.

Hazret-i Abdullah İbn Ömer'in Receb ayı orucu hakkında verdiği cevap inkârdır. Bu sözüyle onun haram olduğunu söylemediğini kendisinin bizzat Receb ayım hattâ bütün seneyi oruç tutarak geçirdiğini anlatmak istemiştir. Ebedî oruçtan murad bayramlarla teşrik günlerinden maada senenin bütün günlerini oruçlu geçirmektir. İbn Ömer'in mezhebi bu olduğu gibi, babasıyle Hazret-i Âişe'nin ve diğer bazı ashâb-ı kirâmın mezhebleri de budur. Ulemânın bu bab-daki sözlerini oruç bahsinde görmüştük. İbn Ömer şerit halindeki yollan ipekten olan elbiseyi haram kıldığını da itiraf etmemiştir.

Yalnız bunun umumî yasağı dahil olacağından korktuğu için takva icâbı kullanılmamasına kail olduğunu söylemiştir. Hazret-i İbn Ömer’in cevabına karşılık Esma (radıyallahü anh)'nın etrafları ipekle geçilmiş cübbeyi çıkarması onun haram olmadığım göstermek içindir. Nitekim ekser ulemâya göre de hüküm budur.

Ulemâ erkeklere ipek elbisenin niçin haram kılındığında ihtilâf etmişlerdir.

Bâzılarına göre israf olduğu için haram kılınmıştır. Kibirlenmeye sebep okluğu için haram kılındığını söyleyenler olduğu gibi, kadına benzettiği için haram edildiğini söyleyenler de vardır. Hattâ İbn Dakikilîyd'in rivâyetine göre bazı ulema buradaki tahrirnin illeti kâfirlere benzemektir, demişlerdir. Az yukarda gördüğümüz:

«Bunlar dünyada kâfirlerindir.» hadîs-i şerifi bu kavli te'yid eder.

Utbe b. Fergat (radıyallahü anh) Azerbeycan'da ordu kumandam bulunuyordu. Hazret-i Ömer bundan dolayı mektubunu ona yazmış ve bu mektubun orduya okunmasını istemiştir.

Aminin teri diye terceme ettiğimiz «kedd»in asıl mânâsı yorgunluk ve meşekkattır. Burada Hazret-i Ömer (radıyallahü anh) ordu kumandanına şunu demek istemiştir. «Elinde bulunan bu mal senin güçlük çekerek, alın teri dökerek kazandığın bir şey olmadığı gibi, annenin babanın kazanıp sana miras bıraktıkları mal da değildir. Bilâkis bu mal müslümanlarındır. Şu halde sen de onlara ortak ol, kendine ondan bir şey tahsis etme. Kendin ne alıp yiyorsan. askerine de aynı şeyi yedir. Onları karargâhlarında doyur, seni arayıp erzak istemelerine meydan verme.»

5540- Bize Muhammed b. Abdillah b. Nümeyr ile İshâk b. İbrahim El-Hanzalî, Yahya b. Habîb ve Haceac b. Şâir rivâyet ettiler. Lâfız İbn Habîb'indir. (İshâk: Ahberana, Ötekiler: Haddesenâ tâbirlerini kullandılar.) (Dediler ki): Bize Ravh b. Ubâdc rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ibnü Cüreyc rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana Ebû'z-Zübeyr haber verdi ki, kendisi Câbir b. Abdillah'ı şöyle derken işitmiş. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bir gün kendisine hediye edilen dibadan bir kaftan giydi. Sonra onu çarçabuk çıkararak Ömer b. Hattab'a gönderdi. Kendisine (Onu ne çabuk çıkardın ya Resulallah!) dediler. O da:

«Beni ondan Cİbril men etti.» buyurdu. Derken ağlayarak Ömer geldi ve:

— Ya Resûlallah! Bir şeyden hoşlanmadın ve onu bana verdin! Benim halim ne olacak? dedi.

«Onu ben sana giyesin diye vermedim. Ancak ve ancak satasın diye verdim!» buyurdular. Onun üzerine Ömer onu iki bin dirheme sattı.

5541- Bize Muhammed b. Müsennâ rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Abdurrahman (yani İbn Mehdi) rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Şube, Ebû Avn'den rivâyet etti.

(Dedi ki): Ben Ebû Salih'i Alî'den naklen rivâyet ederken dinledim. Alî Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e bir siyera hüllesi hediye edildi de onu bana gönderdi. Ben de onu giydim. Ama yüzünden kızdığını anladım.

«Onu ben sana giyesin diye göndermedim. Ancak ve ancak onu kadınlar arasında baş belleri yapmak için parçalayasın diye gönderdim,» buyurdular.

5542- Bize bu hadîsi Ubeydullah b. Muâz rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize babam rivâyet etti. H.

Bize Muhammed b. Beşşâr da rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Muhammed (yani İbn Cafer) rivâyet etti.

Her iki râvi demişler ki: Bize Şu'be, Ebû Avn'den bu isnadfa rivâyette bulundu. Muâz'ın hadîsinde:

«Bana emir buyurdu da onu kadınlarımın arasında taksim ettim.» cümlesi, Muhammed b. Ca'fer'in hadîsinde ise

«Onu kadınlarımın arasında taksim ettim.» cümlesi vardır. O: «Bana emretti» sözünü anmamıştır.

5543- Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Ebû Küreyb ve Züheyr b. Harb da rivâyet ettiler. Lâfız Züheyr'indir. Ebû Küreyb: Ahberana, Ötekiler: Haddesenâ tâbirlerini kullandılar. (Dediler ki): Bize Veki', Mi's-ar'dan, o da Ebû Avn-i Sekafî'den, o da Ebû Salih El-Hanefî'den, o da Alî'den naklen rivâyet etti ki: Übeydir Dûme Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e ipek bir elbise hediye etmiş. O da onu Alî'ye vererek:

«Bunu baş bezi olarak Fâfimeler orasında taksim eî!» buyurmuşlar Ebû Bekir'le Ebû Kûreyb: «Kadınlar arasında..» dediler.

5544- Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Gunder, Şu'be'den, o da Abdü'l-Melik b. Meysera'dan, o da Zeyd b. Vehb’den, o da Alî b. Ebî Tâlib'den naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bana bir sîyera hüllesi giydirdi. Ben de onun içinde dışarıya çıktım. Ama Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in yüzünde öfkelendiğini gördüm ve onu kadınlarımın arasında parçaladım.

5545- Bize Şeyban b. Ferrûh ile Ebû Kâmil rivâyet ettiler. Lâfız Ebû Kâmil'indir. (Dediler ki): Bize Ebû Avâne, Abdurrahman b. Egamm'dan, o da Enes b. Mâlik'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Ömer'e atlas bir cübbe gönderdi. Bunun üzerine Ömer:

— Bunu bana gönderdin, halbuki onun hakkında söyleyeceğini söyledin, dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Onu ben sana giyesin diye göndermedim. Ancak ve ancak parasından istifade edesin diye gönderdim. » buyurdular.

5546- Size Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Züheyr b. Harb rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize İsmail (bu zat İbn Uleyye'dir), Abdulaziz b. Suheyb'den, o da Enes'den naklen rivâyet etti. Enes şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ;

«Her kim İpeği dünyada giyerse, onu âhirette giymez.» buyurdular.

5547- Bana İbrahim b. Mûsa Er-Râzî rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Şuayb b. İshâk Ed-Dımeşkî, Evzâî'den naklen haber verdi.

(Dedi ki): Bana şeddâd Ebû Ammâr rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana Ebû Ümâme rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Her kim ipeği dünyada giyerse, âhirelte onu giymez.» buyurmuşlar.

5548- Bize Kuteybe b. Saîd rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Leys, Yezîd b. Ebî Habib'den, o da Ebû’l-Hayr'dan, o da Ukbe b. Âmir'den naklen rivâyet etti ki... (Şöyle dedi):

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e ipek bir kaftan hediye edilmiş. O da onu giymiş, sonra onun içinde namaz kılmış. Sonra giderek hoşlanmazmış gibi onu şiddetle çekip çıkarmış ve:

«Takva sahiplerine bu yakışmıyor.» buyurmuş.

5549- Bu hadîsi bize Muhammed b. Müsennâ da rivâyet etti,

(Dedi ki): Bize Dahbâk (yani Ebû Asım) rivâyet etti,

(Dedi ki): Bize Abdül-Hamid b. Ca'fer rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana Yezid b. Ebî Habib bu isnadla rivâyette bulundu.

Bu rivâyetlerden Hazret-i Ali hadisini Buhârî «Hibe», «Natakaat» ve «Libâs» bahislerinde; Nesâî «Kitâz-Zine»'de, Enes hadîsini Buhârî «Kitâbu’l-Libâs-'da; Ukbe hadîsim Buhârî «Salât» ve «libâs» bahislerinde, Nesâî «Kitûbu's-Salât»'da muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir.

Dûme yahut Derme, Şam ile Irak arasında bir şehirdir. Dimeik'e yedi, Medine'ye onüç. Küfe'ye de on konak mesafededir. Hurmalık ve ekinlik içerisinde bir şehirdir, Kal'ası vardır. Ükeydir b. Abdü’l-Melik oranın reisi idi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e ipek elbise hediye eden bu adamın müslüman olup olmadığında ihtilâf edilmiştir. Hatib-i Bağdadi «El-Mübhemât» nâm eserinde: «Evvelde hıristiyandı, sonra müslüman olmuştur.» demiş. Bazıları hır istivan olarak öldüğünü söylemişlerdir. İbn Esir: O hilâfsız müslüman olmamıştır. Kim müslüman oldu derse, çirkin bir hatâ' yapmış olur.» demiştir. Ükeydir Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile sulh yapmış, sonra kal'asına çekilerek orada yaşamıştır. Bilâhare Hazret-i Ebû Bekr zamanında ahdini bozduğu için Hâlid b. Velîd onu muhasara ederek öldürmüştür. Ükeydir müşrik ve hıristiyan olarak ölmüştür.

Hazret-i Ali hadîsindeki Fâtımelerden murad cumhûra göre Fâtıme binti Resûlüllah ile Fâtıme binti Esed ve Fâtıme binti Hamza. Fâtıme binti Esed, Hazret-i Ali'nin annesîdir. Bazı rivâyetlerde râvinin dördüncü Fâtime'yi unuttuğu kaydedilmiştir. Bunun Fâtıme binti Şey be yani Hazret-i Ali’nin kardeşi Akil'in zevcesi olduğunu tahmin edenler bulunduğu gibi, Ümmühâni, Fâtıme binti Ebi Tâlib veya Fâtıme binti Velid yahut Fâtıme binti Utbe olabileceği ihtimâlinden bahsedenler de vardır.

Ferrûc: Arkadan yırtmaçlı kaftandır. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bu ipek kaftanı giydiği vakit erkeklere ipek elbise haram kılınmamıştı. İhtimal onu çıkardığı anda haram kilınmistir. Bundan dolayıdır ki, Bâbımızın Câbir rivâyetinde Resüllallah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Beni ondan Cibriİ men' etti.» demiptîr.