52- Atıcılığın Fazileti ve Ona Teşvik, Atıcılığı Öğrenip de Sonradan Unutanı Zem Bâbı 5055- Bize Harun b. Mâruf rivâyet etti. (Dedi ki): Bize İbni Vehb haber verdi. (Dedi ki): Bana Amr b. Haris, Ebû Ali Sümâme b. Şüfiyy'den naklen haber verdi ki Ukbe b. Âmiri şöyle derken işitmiş: Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i minber üzerinde: «Onlar için gücünüzün yetebildiğî kadar kuvvet hazırlayın! Dikkat kuvvet atıcılıktır! Dikkat kuvvet atıcılıktır! Dikkat kuvvet atıcılıktır.» buyururken işittim. Bu hadisde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Onlar için gücünüzün yetebildiği kadar kuvvet hazırlayın» Âyet-i kerîmesini tefsir etmiştir. Bu tefsir müfessirlerin hikâye ettikleri diğer kavilleri red etmektedir. Bazıları kuvvetten murad kal'alar bir takımları da erkek atlar olduğunu söylemişlerdir. Bu ve emsali hadisler atıcılığın faziletine ve cihad niyetiyle silah kullanmaya atıcılığın her nev'ini Öğrenmeye teşvik etmektedirler. Binaenaleyh bugünkü modern silâhların her çeşidini öğrenmek hatta tayyarecilik ve motorlu vasıtaları kullanmak hükümde dahildir. Ata binmek ve harbe yarayacak yüzücülük nişancılık ve güreş nevileri gibi spor faaliyetleri de böyledir. 5056- Bize Harun b. Ma'ruf rivâyet etti. (Dedi ki): Bize İbn Vehb rivâyet etti. (Dedi ki): Bana Amr b. Haris, Ebû Ali'den, o da Ukbe Amir'den naklen haber verdi. (Şöyle dedi): Ben (Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Sİze yerler feth edilecektir. Allah size kâfidir. O halde sizden biriniz oklarıyle oynamaktan aciz değildir.» buyururken işittim. 5057- Bize bu hadîsi Dâvûd b. Euşeyd de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Velid, Bekir b. Mudar'dan, o da Amr b. Hâris'den, o da Ebû Ali el Hemdanî'den naklen rivâyet etti. Ben Ukbe b. Âmiri Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen rivâyet ederken dinledim. Demiş ve yukardaki hadîsin mislini rivâyet etmiştir. «O halde sizden biriniz oklarıyle oynamaktan aciz değildir» cümlesi «Aciz kalmasın» şeklinde de rivâyet edilmiştir. Usulü Fıkıh, ilminde görüldüğü veçhile bir şeyden nehy o şeyin zıddının vacip olmasını gerektirir. Burada oynamaktan aciz kalmak yasak edildiğine göre oklarla oynamak vacip oluyor demektir. Bittabi oyundan murad çocuklar gibi okdan oyuncak yapmak değil ok atmakta maharet kazanmak ve kazanılan mahareti devam ettirmektir. Çünkü harb ancak alet kullanmaktaki maharetle sürdürülebilir. Bu hadisde fütuhat için evvelâ: «Allah size kâfidir»» buyurularak ondan sonra' silah hazırlığına teşvik edilmiştir. Demek oluyor ki cihad eden müslüman her şeyden önce Allah'a teveklül ve itîmad ederek, ondan sonra bütün gücüyle düşmana karşı silah hazırlığında bulunacaktır. Tarih okurken dikkat edilirse görülür ki: Müslümanlar ne zaman bu iki hususa lazım gelen ehemmiyeti vermişlerse mutlaka galib gelmişlerdir, 5058- Bize Muhammed b. Rumh b. Muhacir rivâyet etti. (Dedi ki) Bize Leys, Haris b. Ya'kub'dan o da Abdurrahman b. Şumase'den naklen haber verdi ki Fukeym-i Lahmî, Ukbe b. Amir'e: — Şu iki hedef arasında gidip geliyorsun. Halbuki sen yaşlısın bu sana zor gelir demiş. Ukbe: — Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den işittiğim bir soz olmasaydı ben buna katlanmazdım. Cevabını vermiş. Haris diyor ki; Bunun özerine ben İbn Şumase'ye: — Ne o? diye sordum. — Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): «Her kîm atıcılığı öğrenir de sonra terkederse bizden değildir. Yahu» muhakkak isyan etmiştir,» buyurdu dedi. Görülüyor ki Hadîsi Şerif atıcılığı Öğrendikten sonra ihmal ederek unutmanın şiddetle mekruh olduğuna delalet ediyor. Bundan yalnız özürlüler müstesnadır. Yani bedenî bir ânza veya hastalık gibi özürden dolayı vaktiyle öğrendiği atış ve saire talimleri unutan kimse muaheze olunmaz. Özürsüz terk edenlerse «Bizden değildir» denilmek suretiyle muahezeye şayan görülmüşlerdir. Hadislerde geçen «Bizden değildir» cümlesinin oBİzîm yolumuzda değildir; faizim emrimizle amel etmiş sayılmaz» manalarına geldiğini kitabımızın baş taraflarında görmüştük. Hadisdeki edatı tera'hı yani gecikme bildirirse de buradaki gecikme zaman itibariyle değil sadece rütbededir. Yani atışı Öğrenen bir kimse aradan zaman geçmeden onu unutur veya bırakırsa yine sünneti terk etmiş olur. |