29- Allahü teâlânın Yolunda şehid Olmanın Fazileti Bâbı 4975- Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ebû Hâlid El-Ahmar, Şu'be'den, o da Katâde ile Humeyd'den, onlar da Enes b. Mâlik'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet etti: «Ölen hiç bir nefis yoktur ki, Allah indînde bir hayrı olsun da dünyaya dönmeyi ve dünya İle onun içinde bulunan büfün varlıkların kendisinin olmasını arzu etsin. Yafnız şehîd müstesna! Çünkü o, şehîdliğin faziletini gördüğü için dönmeyi ve dünyâda tekrar Öldürülmeyi temenni eder. buyurmuşlar, 4976- Bize Muhammed b. Müsennâ île İbn Beşşâr da rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Şu'be, Katâde'den naklen rivâyet etti. (Dedi ki): Ben Enes b. Mâlik'i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den rivâyet ederken dinledim. «Şehîdden başka cennete giren hiç bir kimse yoktur ki, dünyaya dönmeyi ve yer yüzündeki her şeyin kendinin olmasını dilesin. Şehîd ise gördüğü ikramdan dolayı dönmeyi ve on defa Öldürülmeyi temenni eder.» buyurmuş. Bu hadîsi Buhârî ile Tİrmizî «Cihâd» bahsinde tahrîc etmişlerdir. îsnâdı hakkında Ebû Alî El-Gassânî şunları söylemiştin «Bu isnadın zahirine göre Şu'be bu hadîsi Katâde ile Humeyd'in ikisinden, onlar da Enes'den rivâyet etmiştir. Doğrusu Ebû Hâlid onu Humeyd'den, o da Enes'den naklen rivâyette bulunmuştur. Bunu Abdülgani b. Said de böyle söylemiştir.» Kâdî Iyâz: «Şu halde Humeyd, Katâde üzerine değil, Şu'be üzerine atfolunmuştur...» diyor. Hadîs-i Şerif şehîdliğin faziletini gösteren en açık delillerden biridir. İbn Battal: «Bu hadîs, şehîdliğin fazileti hakkında vârid olan delillerin en büyüğüdür.» demiştir. Şehide niçin şehîd denildiği ihtilaflıdır. Nadr b. Şümeyl'e göre şehîd diri olduğu için ona bu isim verilmiştir. Çünkü şehîdlerin ruhları islâm darına (cennete) varır ve görürler. Başkalarının ruhları ise onu ancak kıyâmette görür. İbn Enbârî'ye göre ise şehidin cennete gireceğine Allah ve Melekleri şâhid oldukları için bu isim verilmiştir. Ulemâdan bazıları şehîd ruhunu teslim ederken kendisine verîlecek sevâb ve kerameti gördüğü için ona bu ismin verildiğini söylemiş; bir takımları ruhunu rahmet melekleri aldığı ve imanına şâhid oldukları için şehîd denildiğine kail olmuşlardır. Hattâ: «Şehidin şehîd olduğuna şahidi vardır, ki o da kanıdır!» diyenler olmuştur. Şehidin misk gibi güzel kokusu onun fazilet ve şerefini mahşer halkına duyurmak için yayılacaktır. Kanının ve cenazesinin yıkanmaması da bundandır. 4977- Bize Saîd b. Mansûr rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Hâlid b. Abdillâh El-Vasitî, Süheyl b. Ebî Sâlih'den, o da babasından, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e: Allah azze ve cellenin yolunda cîhâd etmeye ne muâdil olabilir? Dediler. «Sizin ona gücünüz yetmez!» buyurdu. Bu sözü kendisine ikî veya üç defa tekrarladılar. Hepsinde: «Sizin ona gücünüz yetmez!» buyurdu. Üçüncüde: «Allah yolunda mücâhede eden kimsenin misâli, oruç tutan, namaz kılan, Allah'ın âyetlerine muti' bir kişi gibidir ki tâ Allahü teâlâ'nın yolundaki mücâhid donünceye kadar ne oruçtan gevşer ne namazdan! buyurdular: 4978- Bize Kuteybe b. Saîd rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ebû Avâne rivâyet etti. H. Bana Züheyr b. Harb da rivâvet etti, (Dedi ki): Bize rivâyet etti. H. Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe dahi rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ebû Muâviye rivâyet etti. Bunların hepsi Süheyl'den bu isnâdla bu hadîsin mislini rivâyet etmişlerdir. Bu hadîsi Buhârî ile Nesâî «Cihad» bahsinde tahrîc etmişlerdir. Hadîs-i Şerif Hazret-i Ebû Hüreyre'den ayni mânâda muhtelif lâfızlarla rivâyet olunmuştur. Bu dahi cihâdın pek büyük fazileti olduğuna delildir. Zira namaz, oruç ve Allah'ın âyetlerine itaat en faziletli amellerdir. Mücâhid , bu amellerden bir lâhza gevşeklik göstermeyen kimse ile bir tutulmuştur. Halbuki bu amelleri bir an gevşeklik göstermeden yapacak kimse yoktur. Onun içindir ki cihada denk bir amelin ne olacağı sorulunca Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): «Sizin ona gücünüz yetmez!» buyurmuştur. Mücâhid her hususta dâimi oruç tutan, namaz küan bir kimseye benzer. Meselâ: bu ibâdetlere devam eden kimse yiyip içmeden ve sair lezzetlerden kendini nasıl tutarsa mücahid de nefsini düşmanla çarpışmak için tahsis eder. O nasıl bir ân bıkmadan ibâdetine devam ederse, bu da bir ân ecir kazanmaktan hâli kalmaz. Sahih bir hadîsde mücahidin şahlanan atı için bile sevaplar yazılacağı bildirilmiştir. 4979- Bana Hasan b. Aliy El-Hulvânî rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ebû Tevbe rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Muâviye b. Sellâm, Zeyd b. Sellâm'dan naklen rivâyet etti ki, kendisi Ebû Sellâm'ı şöyle derken işitmiş: Bana Nu’mân b. Beşîr rivâyet etti. Dedi ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in minberinin yanında idim Bir adam: Ben müslüman olduktan sonra hiç bir amel işlememiş olmama aldırış etmem. Yalnız hacıları sulamam müstesna! Dedi. Bir başkası: — Ben müslüman olduktan sonra hiç bir amel işlememiş olmama aldırış etmem. Yalnız Mecid-i Haramı ta'mîr etmem müstesna! Dedi. Başka biri: — Allah yolunda cîhâd etmek sizin söylediğinizden efdaldiı; dedi. Bunun Üzerine Ömer kendilerini menefti. Ve — Bu gün cuma günüdür. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in minberinin yanında seslerinizi yükseltmeyin! Lâkin ben cumayı kıldığını zaman içeriye girer; sizin ihtilâf ettiğiniz hususu ona sorarım! Dedi. Arkacığından Allah (azze ve celle): "Siz hacıları sulamakla Mescid-i Haramı tâmîr etmeyi Allah'a ve son güne îmân edip Allah yolunda cihâd eden kimse ile bir mi tutuyorsunuz?" Sûre-i Tevbe âyet: 18 âyetini sonuna kadar indirdi. 4980- Bu hadîsi bana Abdullah b. Abdirrahmân Ed-Dârimî de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Yahya b. Hassan rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Muâviye rivâyet etti. (Dedi ki): Bana Zeyd haber verdi ki, kendisi Ebû Sellâm'i şeyle derken işitmiş: Bana Nu'mân b. Beşîr rivâyet etti. (Dedi ki): Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in minberi yanında idim... Râvî bu hadîsi, Ebû Tevbe'nin hadîsi gibi rivâyet etmiştir. Görülüyor ki ashabdan Bazıları islâmda en makbul amelin ne olduğunda ihtilâf etmişler, içlerinden birisi bunun hacılara su vermek olduğunu, diğeri Kâ'be'yi ta'mîr etmenin daha makbul sayılacağını söylemiş; üçüncü biri cihâdın ikisinden de hayırlı olduğunu ileri sürmüştür. İnen âyet-i kerîme üçüncü zâtın haklı olduğunu meydana çıkarmıştır. Hadîs-i Şerîf. cumada ve diğer günlerde mescidlerde yüksek sesle konuşmanın mekruh olduğuna, keza insanların toplu bulunduğu yerlerde bilir bilmez, bağırıp çağırmanın doğru olmadığına delildir. Bunun sebebi, gürültünün namaz kılanlarla zikredenleri yanıltmasıdır. |