13- Fitneler Zuhür Ettiğinde ve Her Halde Müslümanların Cemaatine Devamın Vücubu İle İtaate Karşı Çıkmanın ve Cemaatten Ayrılmanın Haram Kılınması Bâbı 4890- Bana Muhammed b. Müsennâ rivâvet etti. (Dedi ki); Bize Velîd b. Müslim rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Abdurrahmân b. Yezîd b. Câbir rivâyet etti. (Dedi ki): Bana Büst b. Ubeydullah b. El-Hadramî rivâyet etti ki, kendisi Ebû İdrîs El-Havlânî'yi şunu Söylerken işitmiş: Ben Huzeyfe b. Yemân'ı şöyle derken dinledim: İnsanlar Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e hayrı soruyor; ben de başıma gelir korkusu ile ona şerri soruyordum. Ve: — Yâ Resûlüllah! Biz câhiliyyet ve kötülük içinde idik. Sonra Allah bize bu hayrı getirdi. Acaba bu hayırdan sonra şerr var mı? Dedim. «Evet!» cevâbını verdi. — Ya bu şerrden sonra bir hayır olacak mı? Dedim. «Evet! Ama onda duman olacaktır!» buyurdu. Ben: — Onun dumanı nedir? Dedim. «Benim sünnetimden başka yo! tutan; benim yolumdan başka yolda giden bir kavım! Onların kimini tanıyacak; kimini yadırgayacaksın!» buyurdu. Ben: — Bu hayırdan sonra bir şerr olacak mı? Diye sordum. «Evet! Cehennemin kapılarında bir takım dellâllar!.. Cehenneme gitmek üzere bunlara kim İcabet ederse onu oraya atarlar.» buyurdu. Ben: — Yâ Resûlüllah! Onlan bize tavsif eyle! Dedim. «Evet! Bizim aşiretimizden bir kavim! Bizim dilimizle de konuşurlar!» buyurdu. — Yâ Resûlüllah! Bu başıma gelirse ne buyurursun? Dedim, «Müslümanların cemaati ile İmâmından ayrılmazsın!» buyurdu. (Ben tekrar):" — Şayet cemaatleri ve imanları yoksa? Dedim. «Bu fırkaların hepsinden uzaklaş! Velev bir ağacın kütüğünü ısırıp bu halde iken ecel sana yetişsin!» buyurdular. 4891- Bana Muhammed b. Sehl b. Asker Et-Temimî de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Yahya b. Hassan rivâyet etti. H. Bize Abdullah b. Abdirrahmân Ed-Dârimî dahi rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Yahya —ki İbn Hassândır— haber verdi. (Dedi ki): Bize Muâviye (yani İbn Sellâm) rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Zeyd b. Sellâm, Ebû Sellâm'dan rivâyet etti. (Dedi ki): Huzeyfe b. Yemân şunları söyledi: — Ya Resûlallah! Biz fenalıkta idik. Allah hayır getirdi. Şimdi biz onun içindeyiz. Acaba bu hayrın ardında bir şerr var mıdır? Dedim. «Evet!» cevâbını verdi. — Bu şerrin arkasında bir hayır var mıdır? Dedim. «Evet!» buyurdular. — Yâ bu hayrın arkasında bir şerr var mıdır? Dedim. «Evet!» cevâbını verdi. — Nasıl? Dedim. «Benden sonra benim doğru yolumdan gitmeyen ve benim sünnetimle amel etmeyen hükümdarlar olacak. İçlerinde bir takım adamlar türeyecek ki, kalpler! insan cisminde şeytan kalbi olacak!» buyurdu. — Ben buna yetişirsem ne yapayım ya Resûlallah! Dedim. «Dînler ve emîre itaat edersin. Sırtın dövülse ve malın alınsa bile yine dinle ve itaat eyle!» buyurdular. Bu hadîsi Buhârî «Fiten» ve «Menâkıb» bahislerinde; İbn Mace «Fite»» de muhtelif râvîlerden tahrîc etmişlerdir. Dehan: Duman demektir. Bâzılarına göre bu kelimenin aslı, hayvanın rengindeki siyaha çalar bulanıklıktır. Burada ondan murâd: Kalplerin birbirlerine karşı safiyeti kalmaması; habasetlerinin devam etmesidir. Kâdi Iyâz: «Şerrden sonra gelecek hayır halife Ömer b. Abdillâzîz'in zamanıdır. Kimini tanıyıp kimini yadırgayacakları, ondan sonra gelecek âmirlerdir.» diyor. Cehennem kapılarındaki dellâllardan murâd: Haricîlerle Karmatîler gibi bid'at dalâlet propagandası yapan âmirlerdir. Hadisin ikinci rivâyeti için Dârekutnî: «Bence bu hadîs mürseldir. Çünkü Ebû Sellâm. Huzeyfe'den işitmemiştir.» demektedir. Bu iddia doğrudur. Ancak hadisin birinci rivâyetindeki metni sahihtir. Bu ikinciyi Müslim mütâbeat için getirmiştir. Maksadı, birinci rivâyeti onunla takviye etmiştir. Kitabımızın başında görmüştük ki, mürsel bir hadîs, başka bir yoldan muttasıl olarak rivâyet edilirse o mürselin sahîh olduğu anlaşılır ve artık onunla ihticâc olunur. Bir meselede iki tane sahîh hadîs bulunmuş olur. Hadîs-i şerif yukarıda görülenler gibi müslümanların cemaatine devamın ve âmirlerine —fâsik ve zâlim bile olsalar— ma'sıyeti emretmemek şartı ile itaatin vücûbuna delildir. Bu hadis de mu'cizedîr. Bütün haber verdiği şeyler zuhur etmiştir. 4892- Bize Şeyfaân b. Ferrûh rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Cerîr (yânî İbn Hâdın) rivâyet etfi. (Dedi ki): Bize Gaylân b. Cerîr, Ebû. Kays b. Riyah'dan, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet etti ki: «Her kim tâattan çıkar ve cemaattan ayrılırsa câhiliyyet ölümü İle ölür. Her kim körü körüne (çekilmiş) bir sancağın altında harbeder bir asabe namına kızar yahud bir asabeye davet eder veya bir asabeye yardımda bulunur da öldürülürse bu da bir câhiliyyef Ötümüdür. Ve her kim benim ümmetime karşı çıkar, iyisini kötüsünü vurur; mü'minînden çekinmez; ahid sahibine verdiği sözü de yerine getirmezse o benden değildir; ben de ondan değilim!» buyurmuşlar. 4893- Bana Ubeydullah b. Ömer El-Kavariri de rivâyet ettİ. (Dedi ki): Bize Hammâd b. Zeyd rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Eyyûb, Gaylân b. Cerîr'den, o da Ziyâd b. Riyâh El-Kaysi’den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. Dedi ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdular... Kavı, Cerîr'in hadîsi gibi rivâyette bulunmuş ve: demiştir. 4894- Bana Züheyr b. Harb da rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Abdurralımân b. Mehdi rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Mehdi b. Meymûn, Gaylân b. Cerîr’den, o da Ziyâd b. Riyâhî'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Her kim tâattan çıkar; cemaattan ayrılır da sonra Ölürse, cahilîyyet ölümü ile ölür. Her kim körü körüne (çekilmiş) bir sancağın altında ölür; asabe namına kızar ve asabe İçin çarpışırsa benim ümmetimden değildir. Ve benim ümmetimden her kim ümmetime karşı çıkar; iyisini kötüsünü vurur; mü'mininden korunmaz; ahid sahibi olanına da verdiği sözü yerine getirmezse benden değildir.» buyurdular. 4895- Bize Muhammed b. Müsennâ ile İbn Beşşar da ribâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Muhammed b. Cafer rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Şu'be, Gaylân b. Cerîr'den bu isnâdla rivâyet etti. Ama İbn’l - Müsennâ bu hadîsde Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i anmadı, İbn Beşşar'a gelince: O kendi rivâyetinde yukariki-lerin hadîsinde olduğu gibi «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu.» dedi. Câhillîyet ölümünden murâd: Dinsiz gider demek değildir. Cahilliy-yet devri arapları keşmekeş içinde olup hükümdar falan tanımaz; kimseye itaat etmezlerdi. Amirine itaat etmeyip cemâatten ayrılan bir müslüman da onlara benzeyeceği için âsi olmuş ilur. Asabe: Baba tarafından olan akrabadır. Sinirlerin bütün vücudu kaplaması gibi bir kimsenin asabesi de onu her taraftan kuşattıkları için kendilerine bu isim verilmiştir. Asabe nâmına harbetmek, kızmak ve propaganda yapmak Hakka ve dîne yardım değil, bilâkis hevâ ve hevese göre harekettir. Bu da câhiliyyet devri âdetlerinden biridir. Binaenaleyh böyle bir harpte öldürülen de şehîd değil âsi olur. «Mü'minınden çekinmez.» sözünden murâd: mü'mini öldürdüğüne aldırış etmez; vebalından korkmaz demektir. 4896- Bize Hasen b. Rabî rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Hammâd b. Zeyd, Ca'd'dan, o da Ebû Osman’dan, o da Ebû Recâ'dan, o da İbn Abbâs'dan rivâyet etti. Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Bir kimse emîrinden hoşlanmadığı bir şey görürse sabretsin! Zira her kim cemaatleri bir karış ayrılır da ölürse, bu bir cahiliyyet ölümüdür.» buyurdular. 4897- Bize Şeybân b. Ferrûh da rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Abdülvâris rivâyet etti, (Dedi ki): Bize Ca'd rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ebû Recâ El-Utâridî, İbn Abbâs'dan, o da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet etti. «Bİr kimse emîrinin bir şeyinden hoşlanmazsa buna sabretsin! Zira insanlardan hiç bir kimse yoktur ki, sultana bir karış karşı çıksın ve bu halde ölsün de câhiliyyer ölümü ile ölmüş olmasın!» buyurmuşlar. 4898- Bize Hüreynı b. Abdilâ'lâ rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Mu'temir rivâyet etti. (Dedi ki): Babamı, Ebû Miclez'den, o da Cündeb b. Abdillâh El-Becelîden naklen rivâyet ederken işittim. Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Her kim körü körüne (dikilmiş) bir sancağın altında, asabiyyete davet veya bir asabiyyete yardım ederken öldürülürse, bu bir câhîliyyet ölümüdür!» buyurdular. İbn Abbâs (radıyallahü anh) rivâyetini Buhari «Ahkâm» ve «Fiten» bahislerinde tahrîc etmiştir. «Bir kimse emîrinin bir şeyinden hoşlanmazsa...» cümlesinden murâd; dîni hususunda yaramaz bir hareketini görürse demektir. Sultana bir karış karşı çıkmak ona en ufak bir şeyle dahi olsa isyan etmekten kinayedir. Hadîs-i Şerif hükümdarın zulüm ve fâsiklıkla ma'zûî sayılmayacağına delildir. Bazıları cemaatten bir karış ayrılmayı hükümdara yapılan bey'atı velev ednâ bir şeyle olsun bozmaya gayrettir diye tefsir etmişlerdir. Çünkü böyle bîr1 hareket, haksız yere kan dökülmesine müncerr olur. 4899- Bize Ubeydullah b. Muâz El-Anberî rivâyet etti. Dedi ki): Bize babam rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Âsim —ki İbn Muhammed b. Zeyd'dir— Zeyd b. Muhammed’den; o da Nâfi’den naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: Abdullah b. Ömer, Zeyd b. Muâviye zamanında Harra ak'ası olup bittikten sonra Abdullah b. Muti'a geldi. (İbn Muti): — Ebû Abdirrahman'a bir yastık atın! Dedi. (İbn Ömer) — Ben sana oturmak için gelmedim. Sana bir hadîs söylemeye geldim. Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i: «Her kim bir eli taattan çıkarırsa kıyâmet gününde Allah'a hiç bir hücceti olmadığı halde kavuşur. Ve her kim boynunda bir bey'at olmadığı halde Ölürse, câhiliyyet ölümü gibi (bir ölümle) ölür.» buyururken işittim. Dedi. 4900- Bize İbn Nümeyr de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Yahya b. Abdillâh b. Bükeyr rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Leys, Ubeydullah b. Ebî Ca'ferden, o da Bükeyr b. Abdillâh b. Eşecc'den, o da Nâfi'den, o da İbn Ömer'den naklen rivâyet etti ki. kendisi İbn Mutî'a gelmiş... Ve İbn Ömer Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den yukariki hadîs gibî rivâyette bulunmuştur. 4901- Bize Amr b. Alî rivâyet etti. (Dedi ki): Bize İbn Mehdi rivâyet etti. H. Bize Muhammed b. Amr b. Cebele de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Bişr b. Ömer rivâyet etti. Bunlar toptan Hişâm b. Sa'd'dan, o da Zeyd b. Eşlem'd en, o da babasından, o da İbn Ömer'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen Nafi'in, İbn Ömer'den naklettiği hadîs mânasında rivâyette bulunmuşlardır. Harra: Medine nin siyah taşlarla kaplı olan yeridir. Burada Yezîd b. Muâviye zamanında 63 tarihinde Şâm askerleri ile Medineli’ler arasında şiddetli bir çarpışma olmuş; neticede Şam'lar galip gelmişlerdi. Bu çarpışmanın sebebi Yezîd'in içki kullanıp namazı bırakacak kadar yolunu şaşırmış olması idi. Medine'lileri Yezid'e ısındırmak için Vâlî Osman b. Muhammed Şam'a bir hey'et göndermişti ki hadisimizde bahsi geçen Abdullah b. Mutî'de o hey'ette idi. Bunlar Yezîd'den fevkalâde ikram gördükler! haide onun İçki içtiğini, namazı bıraktığını müşahede edip döndükleri vakit: «Biz öyle bir adamın yanından geliyoruz ki, dîni yok, şarap içiyor; hatta sarhoş olup namazı terk ediyor; tanbur çalıyor; önünde köçekler oynuyor! Allah'a şehâdet ederiz ki biz onu hal' ettik!» dediler. Bunun üzerine Medine'liler Yezîd'i hal' ederek Abdullah b. Hanzale'ye bey'at ettiler. Yezîd de üzerlerine Şam'dan bir ordu gönderdi. Harb ettiler. Ensar'ın Kumandanı Abdullah b. Hanzale Muhacirlerin Kumandanı da Abdullah b. Mutî'idi. Şam ordusu İse Müslim b. Ukbe'nin Kumandasında îdi. Abdullah harbi kaybedince Mekke'ye giderek orada Abdullah b. Zübeyr'in maiyyetine girmiştir. Bu hadîs dahi fisku fücurdan dolayı hükümdarın mün'azil olmayacağına delildir. |