Geri

   

 

 

 

İleri

 

29- Taif Gazası Bâbı

4720- Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ile Züheyr b. Harb ve İbnü Nümeyr, toptan Süfyân'dan rivâyet ettiler. Züheyr

(Dedi ki): Bize Süfyân b. Uyeyne, Amr'dan, o da a'mâ şâir Ebû'l-Abbâs'tan, o da Abdullah b. Amr'dan naklen rivâyet etti. Şöyle dedi:

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Tâif halkını muhasara etti. Ama onlardan bir şey elde edemedi. Ve:

«Bİz Inşaallah dönüyoruz!» buyurdu. Ashabı:

— Dönüyoruz ama onu fethetmedik! dediler. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onlara

«Sabahleyin harbe hazır olun!»?-uyurdu. Ertesi gün harbe hazırlandılar; fakat yaralandılar. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (tekrar):

«Biz yarın dönüyoruz!» buyurdu. Bu söz onların hoşuna gitti. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de güldü.

Bu hadîsi Buhârî «Kitâbü'l-Megâzî» ve «Kitâbü'l-Edeb»de;

Nesâî «Kitâbü's-Siyer»in iki yerinde tahrîc etmişlerdir.

Tâif: Bağlık bahçelik bir yer olup Mekke'nin doğusunda iki veya üç konak mesafededir. Tâif gazası hicretin sekizinci yılı şevvalinde olmuştur. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) burasını 18-20 gün kadar kuşatmış; netice alınamayınca muhasarayı kaldırmıştır. Zira buranın kal'ası muhkem, ahâlisi cenkçi idi. Üstelik muhasara halinde bir senelik yiyeceklerini depo etmişlerdi.

Kal'ayı fethetmeden dönmek ashaba ağır gelmiş; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ise nasıl olsa ileride zahmetsizce alınacağını bildiği veya ümid ettiği için Medîne'ye dönmek istemiştir. Fakat ashabının arzularını görünce onları kırmamak için ertesi gün erkenden yine harbe hazır olmalarını emir buyurmuştur. Ertesi günkü harbte ise ashabtan yaralananlar olmuş. Düşman kal'asına sığınmış: Müslümanlara ok yağdı-nyormuş. Müslümanların attığı oklar düşmana yetişemiyormuş. Bunu gören ashâb dahi boşuna hücumda bir fayda olmadığını anlamış ve Medine'ye dönmeye razı olmuşlardır. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (tekrar): «Yarın dönüyoruz!» deyince, bu sefer hoşlarına gitmiş; o da sür'atle fikir değiştirdiklerine şaşarak gülmüştür.

Bu hadîs burada Abdullah b. Amr b. Âs'dan rivâyet olunmuştur. İbn Hamân'dan nakledilen nüshaların ekserisinde de böyle olduğunu Kâdî Iyâz bildirmişse de Kâdı Şehîd bunun yanlış olduğunu; doğrusunun Abdullah b. Ömer b. Hattâb olacağını söylemiş; bu hususta Dârakutnî de aynı ismi doğrulamıştır.

İbn Ebî Şeybe bu hadîsi «Müsned»inde Süfyân tariki ile Abdullah b. Amr b. Âs'dan tahrîc etmiş; sonra: «İbn Uyeyne bu hadîsi başka defa Abdullah b. Ömer'den rivâyet etti.» demiştir. Ebû Bekir El-Berkaanî: «Esah olan İbn Ömer b. Hattâ b'dan rivâyet edilmesidir.» diyor.