12- Enfal Bâbı 4654- Bize Kuteybe b. Saîd rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ebû Avâne, Şimâk'dan, o da Muş'ab b. Sa'd'dan, o da babasından naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Babam (ganimetin) beşte bir (in)’den bir kılıç aldı; ve odu Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e getirerek: Bunu bana hibe et; dedi. Fakat o razı olmadı. Bunun üzerine Allah (azze ve celle); "Sana enfâlin hükmünü soruyorlar. De ki: Enfâl Allah ve Resûlüne aiddir..." Enfâl sûresi, âyet: 1 âyet-i kerimesini indirdi. 4655- Bize Muhammed b. El-Müsennâ ile İbn Beşşâr rivâyet ettiler. Lâfız İbn'l-Müsennâ'nındır. (Dediler ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Şu'be, Simâk b. Harb'den, o da Muş'ab b. Sa'd'dan, o da babasından naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Benim hakkımda dört âyet inmiştir. Bir kılıç ele geçirdim... (Sa'd) bu kılıcı Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e getirerek: Yâ Resûlallah, bu kılıcı bana nefel olarak ver! demiş. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): «Bırak onu!» buyurmuş. Sonra ayağa kalkmış. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kendisine: «Onu aldığın yere koy!» buyurmuş. Sonra (tekrar) ayağa kalkarak: Bunu bana nefel olarak ver yâ Resûlallah! demiş. (Yine): «Bırak onu!» buyurmuşlar. (Sa'd tekrar) ayağa kalkarak: Yâ Resûlallah! Bunu bana nefel olarak ver! Ben (harbde) yeteri olmayanlar gibi mi tutulacağım? demiş. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kendisine (yine): «Onu aldığın yere koy!» buyurmuşlar. Ar kaçığın dan şu âyet inmiş: Sana enfâlin hükmünü soruyorlar! De ki: Enfal, Allah ve Resûlüne aittir!..» Enfal: Nefelin cem'idir. Nefel: Ordu kumandanı tarafından bazı askerlere verilen ganimet malıdır. Bununla o askerin iaşesi te'mîn edilmiş ve harbe karşı şevki arttırılmış olur. Hadîs-i şerîî ganimet malından kimseye bir şey verilmesi helâl olmayacağına delâlet ediyorsa da Kâdî Iyâz: «İhtimal bu hadîs ganimet âyeti inmezden ve ganimet helâl kılınmazdan evvel vârid olmuştur. Doğrusu da budur. Hadîs de buna delâlet ediyor. Zîra hadîsin tamamında Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in âyet indikten sonra Sa'd'a: «Al kılıcını! Sen onu istediğin vakit o ne benimdİ, ne senin! Şimdi Allah onu bana verdi; ben de sana veriyorum! buyurduğu rivâyet olunmuştur.» diyor. Ulemâ buradaki âyetin mensuh olup olmadığı hususunda ihtilâf etmişlerdir. Bazılarına göre "Bilmiş olun ki, ganimet olarak aldığınız bir şeyin beşte birî Allah'a ve Resûlüne aiddir..." Enfâl sûresi, âyet: 41. âyet-i kerîmesi ile neshedilmiştir. Enfâl âyetinin muktezâsınca ganimetlerin hepsi Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e mahsustu. Bilâhare Cenâb-i Hak diğer âyetle onların beşte dördünü ganimeti düşmandan alan gazilere tahsis buyurdu. Bu kavil Hazret-i İbn Abbâs ile bir cemaattan nakledilmiştir. Bir takımları âyetin muhkem olduğunu, nefelin beşte birden verileceğini söylemiş; Bazıları da: «Âyet muhkemdir; kumandan ganimet malından münasib gördüğü askere dilediği kadar verebilir.» demişlerdir. «Âyet muhkemdir ama tahsis edilmiştir. Ondan murad: Seriyyelerin ganîmetidir.» diyenler de olmuştur. Hazret-i Sa'd: «Benim hakkımda dört âyet inmiştir.» demiş, fakat burada onlardan yalnız birini yani Enfâ1 âyetini zikretmiştir. Diğer üçünü İmâm Müslim «Kitabü'l-Fedâil»de beyân eder ki, bunlar: Anne babaya iyilik, şarabın haram kılınması ve «Rablerine duâ edenleri koğma!» mealindeki âyetlerdir. 4656- Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. (Dedi ki): Mâlik'e, Nâfî'den dinlediğim, onun da İbn Ömer'den naklettiği şu hadîsi okudum!., İbn Ömer Şöyle dedi: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), tenim de içinde bulunduğum bir seriyyeyi Necid tarafına gönderdi. Asker birçok develeri ganimet olarak aldılar. (Bu ganimetten) hisseleri on ikişer yahut on birer deve idi; kendilerine birer deve de nefel olarak verildi. 4657- Bize Kuteybe b. Saîd de rivâyet etti. (Dedi ki) ; Bize Leys rivâyet etti, H. Bize Muhammed b. Kumlı dahi rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ley s, Nâfî'den, o da İbn Ömer'den naklen haber verdi ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), içlerinde İbn Ömer de olduğu halde Necd tarafına bir seriyye göndermiş; ve bunların hisseleri onikişer deveye baliğ olmuş; İrandan maada kendilerine birer deve de nefel olarak verilmiş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bunu değiştirmemiş. 4658- Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe dahi rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Aliy b. Müshir ile Abdürrahîm b. Süleyman, Ubeydullah b. Ömer'den, o da Nâfi'den, o da İbn Ömer'den naklen rivâyet etti. Şöyle demi;: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Necd'e bir seriyye gönderdi. Ben de o seriyye de (gazaya) çıktım. Binnetîce birçok deve ve koyun ele geçirdik; ve hisselerimiz onikişer deveye baliğ oldu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bize birer deve de nefel olarak verdi. 4659- Bize Züheyr b. Harb ile Muhammed b. El-Müsennâ da rivâyet ettüer. (Dediler ki): Bize Yahya —ki El-Kattân'dır— Ubey dulla h'dan bu isnâdla rivâyet etti. 4660- Bize bu hadîsi Ebû'r-Rabî' ile Ebû Kâmil de rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Hammâd, Eyyûb'dan rivâyet etti. H. Bize İbn'l-Müsenna dahi rivâyet etti. (Dedi ki): Bize İbn Ebî Adiy, İbn Avn'dan rivâyet etti. (Dedi ki): Nâfi'e mektub yazarak nefelin ne olduğunu sordum. O da bana cevap yazdı ki, İbn Ömer bir seriyyede imiş. H. 4661- Bize İbn Râfi' de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Abdürrazzâk rivâyet etti. (Dedi ki): Bize İbn Cüreyc haber verdi. (Dedi ki): Bana Mûsâ haber verdi. H. Bize Hârûn b. Saîd El-Eylî dahi rivâyet etti. (Dedi ki): Bize İbn Vehb rivâyet etti. (Dedi ki): Bana Üsâme b. Zeyd haber verdi. Bu râvilerin hepsi flâfi'den bu isnâdla yukankilerin hadîsi gibi rivâyette bulunmuşlardır. 4662- Bize Süreye b. Yûnus ile Amru'n-Nâkıd da rivâyet ettiler. Lâfız Süreyc'indir. (Dediler ki): Bize Abdullah b. Recâ', Yûnus'dan, o da Zührî'den, o da Sâlim'den, o da babasından naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Bize Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) beşte birdeki nasibimizden maada nefel verdi de bana bir şârif isabet etti. (Şârif yaşlı, büyük devedir.) 4663- Bize Hennâd b. Seriy de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize İbn'l-Mübârek rivâyet etti. H. Bana Harmeletü'bnü Yahya dahi rivâyet etti. (Dedi ki): Bize İbn Vehb haber verdi. Her iki râvi Yûnus'dan, o da İbn Şihâb'dan naklen rivâyette bulunmuşlardır. İbn Şihâb Şöyle dedi: Bana İbn Ömer'den naklen ulaştı; Şöyle dedi: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir se-riyyeye nefel verdi...» İbn Recâ' hadîsi gibi rivâyet etmiştir. 4664- Bize Abdülmelik b. Şuayb b. Leys de rivâyet etti. (Dedi ki): Bana babam, dedemden rivâyet etti. (Dedi ki): Bana Ukayl b. Halid, İbn Şihâb'dan, o da Salim'den, o da Abdullah'dan naklen rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) gönderdiği bâzı seriyyelere, hassaten kendilerinin olmak üzere, umum ordunun hissesinden başka ne-fel verirmiş. Beşte bir de bütün bunda vâcibmiş. Bu hadîsi Buhârî «Kitâbu fardi'l-humüs»de; Ebû Dâvûd «Kitâbu'l-Cihâd»da tahrîc etmişlerdir. Evvelce de görüldüğü vecihle seriyye, ordudan bir bölük demektir. Sayıları en çok dörtyüz kişi olur; ve düşman karşısına gönderilirler. Necd: Hicaz'in Irak tarafına düşen kısmıdır. Rivâyete göre Hazret-i Abdullah b. ömer'in de iştirak ettiği bu seriyye on kişiden ibaretmiş. Ganimet olarak 150 deve almışlar. Bunlardan, otuz tanesini Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) almış. Kalan 120 deveyi on kişi aralarında taksim etmişler. Kendilerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) tarafından birer deve de nefel olarak verilmiş. Ulemâdan bazıları oniki devenin bütün gazilere verilen yekûn olduğunu söylemişlerse de Nevevî bunun hatâ olduğunu bildirmiştir. Çünkü Ebû Dâvûd'un bâzı rivâyetlerinde oniki devenin bir gâzîye. isabet ettiği tasrîh. edilmiştir. Rivâyetlerin birinde, «oniki yahut onbir» denilerek şek edilmiştir, İbn Abdilberr'in beyanına göre «El-Muvatta'» râvilerinden Velîd b. Müslim'den maadası onu şekle rivâyet etmişlerdir. Nâfi'in diğer râvileri ise «onikişer» diye seksiz söylemişlerdir. Bâzı rivâyetlerde: «Nefel verildi», «Nefel olarak verilmiş; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bunu değiştirmemiş», bir rivâyette de: «Bize Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) nefel olarak verdi.» deniliyor. Bunların arası şöyle bulunur: Seriyye kumandanı arkadaşlarına nefeli tak-sîm etmiş; Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) de buna cevaz ve izin vermiştir. Bu suretle bu işin ikisine de nisbeti sahîh olmuştur. |