Geri

   

 

 

 

İleri

 

5- Kendi Aleyhine Zinayı İ'tiraf Eden Kimse Bâbı

4515- Bana Abdülmelik b. Şuayb b. Iys b. Sa'd rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana babam, dedemden rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana Ukayl, İbn Şihâb'dan, o da Ebû Seleme b. Abdirrahmân b. Avf ile Saîd b. El-Müseyyeb'den, onlar da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti ki, Ebû Hüreyre şöyle dedi:

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e mescidde iken müslümanlardan bir adam geldi ve kendilerine seslenerek: Yâ Resûlallah, ben zina ettim; dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ondan yüzünü çevirdi. Fakat adam yüzünü çevirdiği tarafa dönerek kendilerine (tekrar): Yâ Resûlallah, ben zina ettim; dedi. Ondan yine yüzünü çevirdi. Tâ ki bunu dört defa tekrarladı. Adam kendi aleyhine dört defa şehâdette bulununca Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kendisini çağırdı; ve:

«Sende delilik var mı?» diye sordu. Adam:

— Hayır! cevâbın verdi.

«Hiç evlendin mi?» diye sordu. Adam:

— Evet! dedi. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Bunu götürün de recmedin!» buyurdular.

4516- İbn Şihâb

(Dedi ki): Bana Câbir b. Abdillâh'ı dinleyen biri haber verdi. Câbir: «Onu recmedenler arasında ben de vardım. Onu namazgâhda recmettik. Taşlar kendisini yaraladığı zaman kaçtı. Fakat biz ona Harra'da yetişerek kendisini recmettik.» diyormuş.

4517- Bu hadîsi Leys dahi Abdurrahmân b. Hâlid b. Müsâfir'den, o da İbn Şihâb'dan bu isnadla bunun gibi rivâyet etti.

4518- Bana bu hadisi Abdullah b. Abdirrahmân Ed-Dârimî de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ebû'l-Yemân rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Şuayb, Zührî'den yine bu isnâdla haber verdi.

Her ikisinin hadîsinde Ukayl'in zikrettiği gibi: «İbn Şihâb

(Dedi ki): Bana Câbir b. Abdillâh'ı dinleyen biri haber verdi.» ibaresi vardır.

4519- Bana Ebû't-Tâhir ile Harmele b. Yahya da rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize İbn Vehb haber verdi.

(Dedi ki): Bana Yûnus haber verdi. H.

Bize İshâk b. İbrahim dahi rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Abdürrazzâk haber verdi.

(Dedi ki): Bize Ma'mer ile İbn Cüreyc haber verdi.

Bu râvilerin hepsi Zührî'den, o da Ebû Seleme'den, o da Câbir b. Abdillâh'dan, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen Ukayl'in, Zührî'den, onun da Saîd ile Ebû Seleme'den, onların da Ebû Hüreyre'den naklettikleri gibi rivâyet etmişlerdir.

Bu hadîsi Buhârî «Hudûd» bahsinde; Nesâî Recim»de muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir.

4520- Bana Ebû Kâmil Fudayl b. Huseyn El-Cahderî rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ebû Avâne, Simâk b. Harb'dan, o da Câbir b. Seni ura'dan naklen rivâyet etti. Şöyle dedi:

Mâiz b. Mâlik'i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e getirildiği vakit gördüm. Kısa» tıknaz bir adam! Üzerinde cübbe yok! Zina ettiğine nefsi aleyhine dört defa şâhidlik etti. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)

«Olabilir ki sen...» buyurdu. Mâiz:

— Hayır vallahi! Bu alçak gerçekten zina etti... dedi. Bunun üzerine onu recmetti (rdi). Sonra hutbe okuyarak:

«Dikkat! Biz Allah yolunda her gazaya gidişimizde bunlardan biri kalır; onun teke melemesi gibi bir meleyisi vardır. Bunlardan biri (karıya) bir şeyler veriri..

Beri bakın! Vallahi, Allah bunlardan bîri hakkında bana imkân verse bu işten dolayı onu mutlaka İbretlik ederdim!..» buyurdular.

4521- Bize Muhammed b. El-Müsennâ ile İbn Beşşâr da rivâyet ettiler. Lafız İbn'l-Müsennâ'nındır. (Dediler ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Şu'be, Stmâk b. Harb'dan rivâyet etti.

(Dedi ki): Câbir b. Semura'yı şunları söylerken işittim:

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e kısa, dağınık saçlı, adaleli bir adam getirdiler. Üzerinde bir gömlek vardı; zina etmişti. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onu iki defa reddetti. Sonra emir verdi de recm-olundu. Müteakiben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyur-dular:

«Biz Allah yolunda her gazaya gittiğimizde biriniz kalır; teke meleyişi gibi meler; o karılardan birine bir şeyler verir! Allah bunlardan biri hakkında bana imkân vermez ki!.. Yoksa onu ibret yapardım! Yahut: Onu tenkil ederdim!»

Simâk

Dedi ki: Ben bu hadîsi Saîd b. Cübeyr'e rivâyet ettim de: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onu dört defa reddetti... dedi.

4522- Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Şe-bâbe rivâyet etti. H.

Bize İshâk b. İbrahim de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ebû Âmir El-Akadî haber verdi. Bunların ikisi de Şu'be'den, o da Simâk'den, o da Câbir b. Semûra'dan, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den İbn Ca'fer'in hadîsi gibi rivâyette bulunmuşlardır.

Şebâbe: «Onu iki defa reddetti.» cümlesinde İbn Ca'fer'e muvafakat etmiştir. Ebû Âmir'in hadîsinde: «Onu iki yahut üç defa reddetti.» ibaresi vardır.

4523- Bize Kuteybe b. Saîd ile Ebû Kâmil El-Cahderî rivâyet ettiler. Lâfız Kuteybe'nindir. (Dediler ki): Bize Ebû Avâne, Simâk'den, o da Saîd b. Cübeyr'den, o da İbn Abbâs'dan naklen rivâyet etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Mâiz b. Mâlik'e:

«Senin hakkında kulağıma gelen doğru mudur?»diye sormuş. Mâiz:

— Benim hakkımda duyduğun nedir? demiş.

«Duydum ki filân oğullarının cariyesi ile cinsî münasebette bulunmuşsun!» buyurmuşlar. Mâiz:

— Evet! demiş. Bunun üzerine kendisi dört defa şehâdette bulunmuş. Sonra emir buyurarak recmolunmuş.

4524- Bana Muhammed b. El-Müsennâ rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana Abdüla'lâ rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Dâvûd, Ebû Nadra'dan, o da Ebû Sad'den naklen rivâyet etti ki, Eşlem kabilesinden Mâiz b. Mâlik denilen bir'adam Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelerek:

— Ben bir kötülük işledim; onun haddini bana vur! demiş. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kendisini birkaç defa reddetmiş.

Râvi diyor ki: Sonra kavmine sordu. Onlar:

— Biz onu zararsız biliriz; yalnız başına bir iş geldi ki, ondan kendisini badd vurulmaktan başka bir şey kurtaramayacağını sanıyor! dediler. Müteakiben (Mâiz) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e: döndü. O da bize kendisini recmetmemizi emir buyurdu.

Onu Bakî-i Garkad'e götürdük. Kendisini ne bağladık, ne de kuyu kazdık. Ona kemik, topaç ve tuğla parçaları attık. Koşmaya başladı. Biz de arkasından koştuk. Nihayet Harra kenarına geldi ve karşımıza dikil-di. Biz de kendisine Harra'nın kayalarını (yani taşları) attık; nihayet sustu.

Sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) akşamlayın hutbe okumak üzere ayağa kalktı ve:

«Acaba biz Allah yolunda her gazaya gittikçe çoluk çocuğumuz arasında, teke meleyişi gibi melemesi olan bir adam kalacak mı! Şu boynuma borç olsun ki, Bunu yapan bir adam bana getirilmeye görsün! Yoksa onu (âleme) ibret yaparım!» buyurdular. Artık onun için ne istiğfar etti, ne de söğdü!

4525- Bana Muhammed b. Hatim rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Behz rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Yezîd b. Zürey' rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Dâvûd bu isnâdla bu hadîsin mânâsı gibi rivâyette bulundu. Bu hadîste şunu da söyledi:

Derken aksamsı Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ayağa kalkarak Allah'a hamdü sena etti. Sonra şöyle buyurdular:

«Bundan sonra! Acep bâzı kavimlere ne oluyor ki, biz gazaya gittiğimiz vakit bunlardan, teke melemesi gibi meleyişi olan birisi arkamızda kalıyor!..»

«Çoluk çocuğumuz arasında» demedi.

4526- Bize Süreye b. Yûnus da rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Yahya b. Zekeriyyâ b. Ebî Zaide rivâyet etti. H.

Bize Ebû Bekir b. Ebi Şeybe dahi rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Muâviye b. Hişâm rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Süfyân rivâyet etti.

Bu râvilerin ikisi de Dâvûd'dan bu isnâdla bu hadîsin bir kısmını rivâyet etmişlerdir. Yalnız Süfyân'ın hadîsinde: «Ve zinayı üç defa i'tîrâf etti.» ibaresi vardır.

4527- Bize Muhammed b. El-Alâ’ El-Hemdânî rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Yahya b. Ya'lâ —ki İbn'l-Hâris El-Muhâribî'dir—Gaylân'dan (bu zât Câmiu'l-Muhâribî'nin oğludur.), o da Alkame b. Mersed'den, o da Süleyman b. Büreyde'den, o da babasından naklen rivâyet etti. Babası Şöyle dedi:

Mâiz b. Mâlik Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelerek:

— Ya Resûlallah ! Beni temizle! dedi. Bunun üzerine:

«Vah sana! Dön de Allah'tan mağfiret dîlel Ona tevbe et!» buyurdu. (Mâiz) uzağa gitmemek üzere geri döndü. Sonra gelerek:

— Yâ Resûlallah! Beni temizle! dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) tekrar:

«Vah sana! Dön de Allah'tan mağfiret dile! Ona tevbe et!» buyurdu. Mâiz yine uzağa gitmemek üzere geri döndü. Sonra gelerek:

— Yâ Resûlallah! Beni temizle! dedi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ona:

«Seni ne hususta temizliyeyim?» diye sordu. Mâiz:

— Zinadan! dedi. Bunu müteâkib Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Bunda delilik var mı?» diye sordu. Kendilerine onun deli olmadığı haber verildi.

«Şarab içmiş mi?» diye sordu. Hemen bir zât kalkarak onun ağzını kokladı; fakat şarap kokusu bulamadı. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) tekrar:

«Sen zina mı ettin?» diye sordu. Mâiz:

— Evet! cevâbını verdi. Artık emir buyurdular ve Mâiz recmedildi. Onun hakkında cemaat iki fırka olmuştu. Kimisi: Helâk oldu! Onu günahı kuşattı!., diyor; bazısı da: Mâiz'in tevbesinden efdal tevbe olmaz.!.. Zira o Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelerek elini onun eline koydu. Sonra: Benî taşlarla öldür! dedi... diyordu. Bu minval üzere iki veya üç gün durdular. Bilâhare onlar otururken Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) gelerek selâm verdi ve oturdu. Arkacığından: «Mâiz b. Mâlik için istiğfar edin!» buyurdular. Ashâb:

— Allah Mâiz b. Mâlik'e mağfiret eylesin! dediler. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de:

«Gerçekten öyle bir tevbe etti ki, bu tevbe bir ümmet arasında taksim edilse onlara yeterdi.» buyurdu.

Sonra Ezd kabilesinin Gâmid kolundan bir kadın geldi; ve:

— Ya Resûlallah! Beni temizle! dedi.

«Vah sana!.. Dön de Allah'tan mağfiret dile! Ona tevbe et!» buyurdular,. Kadın: Görüyorum beni, Mâiz'i çevirdiğim gibi geri çevirmek istiyorsun, dedi.

«Ne oldu sana?» diye sordu. Kadın kendisinin zinadan gebe olduğunu söyledi. Bunun üzerine:

«Sen mi?» buyurdu. Kadın:

— Evet! cevâbını verdi. Ona:

«Karnındakini doğuruncaya kadar...» buyurdular. Derken kadın doğuruncaya kadar geçimini Ensârdan bir zât üzerine aldı. Bilâhare Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelerek:

— Gâmidli kadın doğurdu; dedi. Efendimiz:

«O halde onu recmedip de çocuğunu küçük olduğu halde emzirecek kimsesiz bırakamayız!» buyurdu. Bunun üzerine Ensâr'dan bir zât ayağa kalkarak:

— Çocuğun bakımı bana âid olsun ya Nebiyyaîlah! dedi. O da kadını recmetti (rdi).

4528- Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Abdullah b. Nümeyr rivâyet etti. H.

Bize Muhammed b. Abdillâh b. Nümeyr dahi rivâyet etti. Hadîsin lâfzı hususunda birbirlerine yakındırlar.

(Dedi ki): Bize babam rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Büşeyr b. El-Muhâcîr rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Abdullah b. Büreyde, babasından naklen rivâyet etti ki:

Mâiz b. Mâlik El-Eslemî, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ye gelerek:

— Yâ Resûlallah! Ben nefsime zulmettim; zina ettim. Beni temizlemeni dilerim! demiş. "Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onu geri çevirmiş. Ertesi gün olunca (tekrar) gelerek:

— Ya Resûlallah! Ben gerçekten zina ettim! demiş. O da kendisini ikinci defa geri çevirmiş. Derken Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onun kavmine haber göndererek:

«Bunun aklında yadırgadığınız bir'kusur biliyor musunuz?» diye sormuş.

— Biz onu ancak aklı başında, kendi görüşümüze göre sulehâmızdan biliriz! cevabını vermişler. Mâiz üçüncü defa (tekrar) gelmiş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yine kavmine haber göndererek onu soruşturmuş. Onlar da:

— Ne kendinde bir kusur vardır, ne aklında! diye haber vermişler

Dördüncü gün gelince onun için bir çukur kaz(dır)mış: Sonra emir buyurarak recmedilmiş.

Bilâhare Gâmid'li kadın gelmiş; ve:

— Yâ Resûlallah! Ben zina ettim, imdi beni temizle! demiş. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onu da geri çevirmiş. Ertesi gün gelince kadın:

— Yâ Resûlallah! Beni neye geri çeviriyorsun? Galiba beni, Mâiz'i Çevirdiğin gibi geri çevireceksin! Vallahi ben gebeyim! demiş. Efendimiz:

«Olmazsa haydi doğuruncaya kadar git (buradan!) » buyurmuşlar. Kadın doğurduğu zaman çocuğu bir bez parçası içinde getirmiş; ve:

— İşte! Onu doğurdum; demiş. (Yine):

«Git de bu çocuğu sütten kesilinceye kadar emzîr!» buyurmuş. Kadın onu memeden ayırdıktan sonra çocuğu, elinde bir parça ekmek olduğu halde getirmiş ve:

— İşte yâ Nebiyyâllah! Onu memeden ayırdım. Yemek yemeğe de başladı... demiş. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) çocuğu müslümanlardan birine vermiş. Sonra emir buyurarak kadın için göğsüne kadar bir çukur kazılmış. Cemaate de emir vermiş ve kadını recmetmişler. Hâlid b. Velîd bir taşla gelerek basına atmış da kan Hâlid'in yüzüne sıçramış; Hâlid de ona söğmüş. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onun kadına söğdüğünü İşiterek:

«Yavaş ol yâ Hâlid! Nefsim yed-i kudretinde olan Allah'a yemîn ederim! Bu kadın öyle bir tevbe etti ki, onu bir baççı yapsaydı mutlaka mağfiret olunurdu!» buyurmuşlar. Sonra kadın (in ihzarın)ı emrederek cenazesini kılmış ve kadın defnedilmiş.

4529- Bana Ebû Gassân Mâlik b. Abdilvâhid El-Mismaî rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Muâz (yani İbn Hişâm) rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana babam, Yahya b. Ebî Kesirden rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana Ebû Kılâbe rivâyet etti. Ona da Ebû'l-Mühelleb, Imrân b. Husaym'dan naklen rivâyet etmiş ki, Cüheyne (kabilesin)’den bir kadın zinadan gebe olarak Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelmiş ve:

— Yâ Nebiyyâllah! Ben haddi hak ettim. Onu bana tatbik ediver! demiş. Nebiyyullah (sallallahü aleyhi ve sellem) de velîsini çağırarak:

«Buna iyi bak, doğurduğu zaman onu bana getir!» buyurmuş. Velisi de öyle yapmış. Bunun üzerine Nebiyyullah (sallallahü aleyhi ve sellem) kadın hakkında emir vererek üzerine elbisesi bağlanmış. Sonra emir buyurarak recmedilmiş; ve cenazesini kılmış. Ömer kendisine:

— Bunun cenazesini kılacak mısın yâ Nebiyyâllah? Halbuki zina etmiştir; demiş. Efendimiz:

«Gerçekten o öyle bir tevbe etti ki, bu tevbe Medinelilerden yetmiş kişi arasında taksim edilse onlara yeterdi. Sen Allah İçin canını vermekten daha faziletli bir tevbe gördün mü?» buyurmuşlar.

4530- Bize bu hadîsi Ebû Bekir b. Ebî Şeybe de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Affân b. Müslim rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ebân El-Attâr rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Yahya b. Ebî Kesir bu isnadla bu hadîsin mislini rivâyet etti.

Bu hadîsi Buhari «Hudûd» bahsinde; Nesâî «Recim»de tahrîc etmişlerdir. Bâbımızın birinci rivâyetinde ismi zikredilmeyen zatın da Mâiz (radıyallahü anh) olması muhtemeldir.

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in:

«Olabilir ki sen...» buyurmaktan maksadı: «öpmüşsündür veya sıkmışsın dır. Nitekim bir rivâyette tasrîh de edilmiştir. Bu sözle Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ona zinayı i'tirâftan vaz geçmesini işaret sureti ile telkin etmek istemiştir.

Nebîb: Çiftleşme ânında tekenin çıkardığı sestir.

Küsbe: Süt ve emsâlinden verilen az miktardır.

Rivâyetlerin birinde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Mâiz'e:

«Senin hakkında kulağıma gelen doğru mudur?» diye, sorduğu; diğer rivâyetlerde meşhur olduğuna göre ise Mâiz (radıyallahü anh)'m: «Yâ Resûlallah! Beni temizle!» dediği bildiriliyor. Ulemâ bu iki rivâyet arasında tezâd olmadığını söylemişlerdir. Zira Müslim'den başkalarının rivâyetinde, kavminin Mâiz'i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) çağırmadan gönderdikleri, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in onu gönderen zâta:

«Kendisini elbisenle Örf sen senin İçin daha hayırlı olurdu.» dediği bildiriliyor. Şu halde macerayı evvelâ başkasından duymuş; sonra Mâiz (radıyallahü anh): Beni temizle! deyince:

«Senin hakkında kulağıma gelen doğru mudur?» diye sormuştur.

Keza bir rivâyette Hazret-i Mâiz için mezar kazılmadiğı, diğer rivâyette ise kazıldığı bildiriliyor. Recim esnasında kaçtığı tasrîh edildiğine bakarak Bazıları bu rivâyetlerin arasını bulmuş ve: «Mezar kazılmadığını bildiren rivâyetten murâd: Büyük çukur kazılmadı yahut mezar tahsis edilmedi; demektir.» mütâleasında bulunmuşlardır.

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in Hazret-i Mâiz'e sitemde bulunmaması hadd-i şer'i günahına keffâret olduğu içindir. Mağfiret dilememesi de başkası onun istiğfarına güvenerek aldanmasın; zina etmesin diyedir.

Kadın dahi bir rivâyete göre çocuk doğar doğmaz recmedilmiş; diğer rivâyete göre çocuk sütten kesilinceye kadar kendisine mühlet verilmiştir. Hâdise bir olduğu için bu rivâyetlerin birincisi ikincisine muvafık olarak te'vîl edilmiştir.

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kadının velîsine:

«Buna iyî bak!» diye tavsiyede bulunmuştur.

Bu da akrabası gayrete gelip kadına eziyet' etmesinler diyedir. Bir de böyle kötülük işleyen bir kimseye karşı nefret duymak insanların tabiatında mevcut bir haslet olduğu için kadına acımış ve ona İyi muamele edilmesini istemiştir.

4531- Bize Kuteybe b. Saîd rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Leys rivâyet etti. H.

Bize bu hadîsi Muhammed b. Rumh dahi rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Leys, İbn Şihâb'dan, o da Ubeydullah b. Abdillâh b. Utbe b. Mes'ûd'dan, o da Ebû Hüreyre ile Zeyd b. Hâlid El-Cühenî'den naklen haber verdi ki, Şöyle dediler:

Bedevilerden bir zât Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelerek:

— Yâ Resûlallah! Senden Allah aşkına benim için ancak kitâbullah ile hüküm vermeni dilerim! dedi.' Öteki hasım —ondan daha anlayışlı olduğu halde—:

— Evet, aramızda Allah'ın kitabı ile hükmet! Bana da müsâde buyur! dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Söyle!» dedi. (O zât):

— Benim oğlum bu adamda çırak idi. Derken karısı ile zina etti. Ben haber aldım ki oğluma recim lazımmış; hemen onun nâmına yüz koyunla bir câriye fidye verdim. Bir de ulemâya sordum: Bana oğluma ancak yüz dayakla bir yıl sürgün cezası lâzım geldiğini; bunun karısına da recim îcâbettiğini haber verdiler; dedi. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Nefsim yed-i kudretinde olan Allah'a yemin ederim Ici, aranızda Allah'ın kitabı ile hükmedeceğim!.. Câriye ile koyunlar geri verilecek! Oğluna yüz değnekle bir yıl sürgün gerek! Haydi yâ Uneys! Bunun karısına git! Şayet i'tiraf ederse onu recmediver!» buyurdular.

Üneys kadına gitti. Suçunu itiraf etmiş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’de emir buyurdular ve kadın recmedildi.

4532- Bana Ebû't-Tâhir ile Harmele de rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize İbn Vehb haber verdi.

(Dedi ki): Bana Yûnus Jıaber verdi. H.

Bana Amru'n-Nâkıd dahi rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ya'kûb b. İbrahim b. Sa'd rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize babam, Salih'den naklen rivâyet etti. H.

Bize Abd b. Humeyd de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Abdürrazzâk, Ma'mer'den rivâyet etti.

Bu râvilerin hepsi Zührî'den bu isnâdla bu hadisin benzerini rivâyet etmişlerdir.

Bu hadîsi Buhârî «Vekâlet», «Şurût», «Nüzûr» ve diğer birçok bahislerde muhtelif râvilerden tahrîc ettiği gibi sair «Sünen» sahipleri de rivâyet etmişlerdir.

Hadîsin muhtelif rivâyetlerinden anlaşıldığına göre vak'a Mescid-i Nebevi'de geçmiştir. Gelen zât bedevî olup söze: «Enşü-dükellahe...» diye başlamıştır.

Neşede: Sesini kaldırarak sordu mânâsına gelir. Burada ondan murâd: «Senden olanca sesimle haykırarak Allah için isterim!» demektir, ki Nevevî'nin beyanına göre bu hareket bedevilerin kabalıklarından ma'dûdtur. Nitekim arkadaşı ondan daha anlayışlı ve terbiyeli olduğu için müsaade isteyerek söze başlamış ve konuşurken bağırmamıştır. Bu zâtın daha anlayışlı olması ya şer'i meseleleri ötekinden daha çok bilmesinden,' yahut bu meseleyi ondan daha iyi kavramasındandır.

Burada şöyle bir sual hatıra gelebilir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ancak Allah'ın kitabı ile hüküm verdiğine göre gelen zâtın: «Benim için ancak Kitabullah ile hüküm vermeni isterim!» demesinde ne gibi bir fayda vardır?

Cevâp: Bu zât ulemanın kendisine verdikleri hükmün ne suretle verildiğini anlayamamıştır. Allah'ın kitabı ile hüküm istemesi bundandır. Onun bu isteği Meleklerin Dâvûd (aleyhisselâm)'a:

«Aramızda hak ile hüküm ver!» demelerine benzer. Bundan dolayıdır ki ulemâ, davacının âdil bir hâkime:

«Aramızda hak ile hükmet!» demesinin caiz olduğunu söylemişlerdir. Nitekim Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve Sekeni) de o zâta bu sözü için bir şey dememiştir.

Rivâyetlerin mecmuundan anlaşılıyor ki, zina eden çırağın babası, oğluna recim lâzım geldiğini duyunca kadının kocasına yüz koyunla bir câriye vermiş. O bunu herhalde recim kocanın hakkıdır zannı ile yapmış, fakat ulemaya sorunca iş değişmiş. Onlar hükmü tamamı ile Kita-bullaha uygun şekilde vermişler. Nitekim Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) da aynı hükmü vermiş; ve koyunlarla cariyeyi kendisine iade etmiştir.

Burada Allah'ın kitabından murâd: Allah'ın hükmüdür. Bâzı ulemâ bunun ;

«Allah o kadınlara çıkar bir yol halk edinceye kadar...» âyet-i kerîmesine işaret olduğunu söylemişlerdir. Bu âyetteki çıkar yolu Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) evliler hakkında «recim» diye tefsir etmiştir. Bâzılarına göre Kİtabullahdan murâd: Koyunlarla câriye mukabilinde yapılan anlaşmanın bozulmasıdır; zîra bu anlaşma bâtıldır.

Baba oğlunun zinasını i'tirâf ederken oğlunun da orada olduğu anlaşılıyor. Çünkü hadîsin bir rivâyetinde babanın oğluna işaretle: «Şu oğlum bu adamın karısı ile zina etti.» dediği tasrîh edilmiştir. Gerçi babanın oğlu nâmına ikrarı kabul edilmezse de hadîs evvelâ oğlunun i'tiraf ettiğine hamlolunmuştur. Orada bulunduğu halde ses çıkarmaması itirafına karinedir. Yahut bu bir fetvadır; yani: «Oğlun bekâr olduğu halde zina etti ise kendisine yüz değnek vurulacak, bir yıl da sürgün edilecek.» demektir. Zina eden çırağın bekâr olduğu dahi bir rivâyette tasrîh edilmiştir.

Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) çırağın hükmünü bildirdikten sonra:

«Haydi yâ Uneys! Bunun karısına git! Şayet i'tiraf ederse onu recme-diver!» buyurmuştur. Bu Üneys'in kim olduğunda ihtilâf edilmiştir. Meşhur kavle göre Üneys b. Dahhâk El-Eslemî'dir. Zîna eden kadın da Benî Eşlem kabîlesindenmiş.

Zina haddi tecessüsle sabit olmaz; o halde Hazret-i Üneys'in gonde-rilmesindeki hikmet nedir? Bu sualin cevabını ulemâ şöyle vermişlerdir: Bundan maksat, bu adamın kadına zina isnadında bulunduğunu ona haber vermektir. Zira haksızsa, kadın ona hadd-i kazif denilen cezanın verilmesini isteyebilir; yahut affeder. Haklı olarak isnadda bulundu ise zinasını itiraV eyler; ve recmolunur. Filhakika Hazret-i Üneys kadına giderek haber vermiş; o da zinasını i'tîrafla recmolunmuştur.