Geri

   

 

 

 

İleri

 

1- Allahü teâlâ'dan Başkasına Yeminden Nehiy Bâbı

4343- Bana Ebû't-Tâhir Ahmed b. Amr b. Şerh rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize İbn Vehb, Yûnus'dan rivâyet etti. H.

Bana Harmele b. Yahya da rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize İbn Vehb haber verdi.

(Dedi ki): Bana Yûnus, İbn Şihâb'dan, o da Salim b. Abdillâh'dan, o da babasından naklen haber verdi.

(Dedi ki): Ben Ömer b. El-Hattab'ı şunları söylerken işittim: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Gerçekten (azze ve celle) sizi, babalarınıza yeminden nehyediyor.» buyurmuş.

Ömer: «Vallahi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bunu yasak ettiğini işiteli ne kendim için, ne de başkası namına bu yemini yapmadım!» demiştir.

4344- Bana Abdülmelik b. Şuayb b. Leys de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana babam, dedemden rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana ükayl b. Hâlid rivâyet etti. H.

Bize İshâk b. İbrahim ile Abd b: Humeyd dahi rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Abdürrezzâk rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ma'mer haber verdi.

Her iki râvi Zühri’den bu isnâdla bu hadîsin mislini rivâyet etmişlerdir. Yalnız Ukayl’ın hadîsinde: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bunu yasak ederdiğini işiteli ne bu yemini yaptım, ne de ağzıma aldım!» cümlesi vardır. O «Ne kendim için, ne de başkası namına...» dememiştir.

4345- Bize Ebü Bekir b. Ebî Şeybe ile Amru'n-Nâkıd ve Züheyr b. Harb rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Süfyân b. Uyeyne, Zührî'den, o da Salimden, o da babasından naklen rivâyet etti. Babası, Yûnus'la Ma'mer'in rivâyetleri gibi: «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Ömer'i babasına yemin ederken işitti...» demiş.

4346- Bize Kuteybe b. Saîd de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Leys rivâyet etti. H.

Bize Muhammed b. Rumh dahi rivâyet etti. Lâfız onundur.

(Dedi ki): Bize Leys, Nâfi'den, o da Abdullah'dan, o da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen haber verdi ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Ömer b. El-Hattâb'a bir kafile içinde babasına yemin ederken yetişmiş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onlara derhâl:

«Dikkat!» Gerçekten Allah (azze ve celle) sizi babalarınıza yeminden nehyediyor; kim yemîn edecekse Allah'a yemîn etsin yahut sussun!» diye nida etmişler.

4347- Bize Muhammed b. Abdillâh b. Nümeyr dahi rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize babam rivâyet etti. H.

Bize Muhammed b. El-Müsenna da rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Yahya yani İbn'l-Kattan, Ubeydullah'dan rivâyet etti. H.

Bana Bişr b. Hilâl dahi rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Abdülvâris rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Eyyûb rivâyet etti. H.

Bize Ebû Küreyb de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ebû Üsâme, Velid b. Kesîr'den rivâyet etti. H.

Bize İbn Ebî Ömer dahi rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Süfyân, İsmâîl b. Ümeyye'den rivâyet etti. H.

Bize İbn Râfi’ de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize İbn Ebî Füdeyk rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Dahhâk ile İbn Ebî Zi'b haber verdi. H.

Bize İshâk b. İbrâhîm ile İbn Râfi’, Abdürrazzak'dan, o da İbn Cüreyc'den naklen rivâyette bulundu.

(Dedi ki): Bana Abdülkerîm haber vordi.

Bu râvilerin hepsi Nafi'den, o da İbn Ömer'den naklen bu kıssanın mislini Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den rivâyet etmişlerdir.

4348- Bize Yahya b. Yahya ile Yahya b. Eyyûb, Kuteybe ve İbn Hucr rivâyet ettiler. Yahya b. Yahya (bize haber verdi) tâbirini kullandı, ötekiler: Bize İsmâîl yani İbn Ca'fer, Abdullah b. Dinar'dan rivâyet etti. O da îhni Ömer'i şunları söylerken işitmiş, dediler; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Her kim yemîn edecekse ancak Allah'a yemîn etsin!» buyurdu. Kureyş (kabilesi) babalarına yemîn ederlerdi. Bunun üzerine ; «Babalarınıza yemin etmeyin!» buyurdular.

Bu hadîsi Buhârî «Eymân» ve «Edeb» bahislerinde; Ebû Dâvûd ile Nesâî: Ömer (radıyallahü anh) rivâyetini «Ey-mân»da; İbn Mâce «Keffârât»da muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir.

Hadîsin muhtelif rivâyetleri vardır, İbn Abbâs (radıyallahü anh)'ın. Hazret-i Ömer'den rivâyetinde şöyle denilmektedir: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'le birlikte bir gazada ben bir kafilenin içinde giderken: Hayır babam hakkı için diye yemîn ettim. Hemen arkamdan biri: Babalarınıza yemin etmeyin! diye haykırdı. Bir de baktım Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) imiş!»

İbn Ebî Şeybe'nin İkrime tarîki ile Hazret-i ömer'den rivâyetinde: «Bir de baktım Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) imiş. Biriniz Mesîha yemin etse —ki Mesih sizin babalarınızdan daha hayırlıdır— mutlaka helâk olurdu; buyurdu.» deniliyor.

İbn’l-Münzir'in rivâyetinde:

«Annelerinize ve putlara da yemîn etmeyin, Allah'a dahi ancak doğru söylemek sortiyle yemîn edebilirsiniz1" ibaresi vardır.

İbn Ömer hadîsinin bir rivâyetinde:

«Her kim Allah'tan başkasına yemîn ederse muhakkak şirk koşmuştur.» Yahut (küfretmiştir) buyurulmuştur.

Babalara yemîn etmenin yasaklanmasındaki hikmet: Yemîn ne üzerine yapıldı ise ona ta'zîm iktizâ etmesidir. Halbuki hakikî azmet yalnız Allah'a mahsustur. Başkası ona benzeyemez. Babalardan başkasına yapılan yeminin hükmü de böyledir.

Gerçi Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bir hadîste: «Babası hakkı için yemîn ederim ki, kurtuldu.» buyurduğu sabit olmuştur. Şeklen bu da babaya yemînse de bu söz yemîn kasdedilmeksizin söyleniliverdiği için yemîn sayılmaz.

Allahü teâlâ mahlûkatından, Tîn, Zeytin, Semâ, Tûr ve Târik gibi birçok şeylere yemîn etmiştir. Bunu ya o şeyin yüksek şerefine tenbîh için yapmıştır; yahut ibarede mahzuf vardır; bu gibi yeminler: «Tinin Rabbı...» «Zeytinin Rabbı hakkı için» takdîrindedirler.

Ebû Ömer İbn Abdilberr bu hususta şunları söylemiştir: «Hiç bir kimseye ne bu kısımlardan biriyle ne de başkasiyle Allah'tan başkasına yemîn etmek caiz değildir. Çünkü bir kimsenin bir hakkı dolayısile birine yemin îcâbetse o şahsın Allah'tan başkasına yemîn etmemesi lâzım geldiğine ulemâ icmâ' etmişlerdir. Yıldıza veya gökyüzüne yemîn etse de: Benim niyetim bunların Rabbı idi dese ulemâya göre yemîn sayılmaz.»

Katâde: «Mushafa, köle âzâdına ve kadın boşamaya yemîn etmek mekruhtur.» demiş; İbn Abdilberr talâk ve köle azadına yapılan yemînin ulemâya göre yemîn sayılmadığını, bu gibi sözlerin ancak bir sıfatla talâk ve bir sıfatla köle âzâdı olup mecaz sayılacağını, hakîkatta Allah'tan başka hiç bir şeye yemîn caiz olmadığını söylemiştir.

İbni-Münzir'in beyânına göre bir kimse Kur'ân-ı Kerîm'e yemîn etse de sonra bu yeminden dönse keffâret lâzım gelir mi gelmez mi meselesinde ulemâ ihtilâf etmişlerdir. İbn Mes'ûd (radıyallahü anh); -Böylesinin her âyet için bir keffâret vermesi îcabeder.» dermiş. Hasan-ı Basrî'nin mezhebi de budur. İmâm A'zam'a göre keffâret lâzım değildir. îmanı Ebû Yûsuf: «Bir kimse Rahmana yemîn eder de sonra yemininden dönerse bakılır. Şayet bu sözle Allah'ı kasdetmişse yemîn keffâreti vermesi îcâbeder; Rahman sûresini kasdetmişse bir şey lâzım gelmez.» demiştir.

Bir kimse «yemîn ettim» der de ağzından yemîn sayılacak söz çıkmazsa Hasan-ı Basrî ile İbrahim Nehaî'ye göre yemîn etmiş sayılır. Hammâd b. Ebî Süleyman: «Bu sb'z yalandır.» demiş; eshâb-ı re'y fukaha bunu yemîn saymışlardır.

Bir kimse: «Şu işi yaparsam Yahûdi olayım» yahut «hiristiyan olayım» dese İmâm Mâlik, Şafiî, Ebû Sevr ve Ebû Ubeyd: «Bu adam Allah'a istiğfar etmelidir.» demişlerdir. Tâvûs, Hasan-ı Basrî, Şa'bî, Nehaî, Sevrî, Evzâî ve eshâb-i re'y denilen Kûfeliler'e göre yemîn keffâreti vermesi îcâbeder. Bu sözünden yemîn kasdetmişse İmâm Ahmedle İshak'in kavilleri de budur.

«Allah canımı alsın», «Helâk olayım» gibi sözlerle kendine bed duâ eden kimse hakkında ihtilâf vardır. Atâ': «Buna bir şey lâzım gelmez» demiştir. Sevrî ile Ebû Ubeyd'in ve Küfe ulemâsının kavilleri de budur.

Tâvûs ile Leys'e göre bir yemîn keffâreti vermesi îcâbeder. Evzâî: «Bir kimse: Şu işi yapmazsam Allah'ın lâ'neti üzerime olsun!» der de o işi yapmazsa bir yemîn keffâreti vermesi lâzım gelir.» diyor.