5- «Her Kim Bir Mal Bırakırsa O Mal Mirasçılarınındır.» Hadisi Bâbı 4242- Bana Züheyr b. Harb rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ebû Saivân El-Emevî, Yûnus El-Eyli'den rivâyet etti. H. Bana Harmele b. Yahya da rivâyet etti. Lâfız onundur. (Dedi ki): Bize Abdullah b. Vehb haber verdi. (Dedi ki): Bana Yûnus, İbn Şihab’dan, o da. Ebû Seleme b. Abdirrahmân'dan, o da Ebû Hüreyre'den naklen haber verdi ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e, üzerinde borcu olan bir cenaze getirildi mi: «Borcunu Ödeyecek bir şey bıraktı mı?» diye sorarmış. Şayet borcuna yetecek bir şey bıraktığı söylenirse namazını kılar, aksi takdirde: «Cenazenizin namazını kılın!»dermiş. Vaktâ ki, Allah kendisine fütuhat nasîb etmiş; (o zaman artık): «Ben mü'minlere kendi nefislerinden ileriyim. Binâenaleyh kim borçlu olarak ölürse, o borcun ödenmesi bana aittir; fakat kim mal bırakırsa o mal mîrasçılarınındır.» demeğe başlamış. 4243- Bize Abdülmelik b. Şuayb b. Leys rivâyet etti. (Dedi ki): Bana babam, dedemden rivâyet etti. (Dedi ki): Bana Ukayl rivâyet etti. H. Bana Züheyr b. Harb da rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ya'kûb b. ,ibrahim rivâyet etti. (Dedi ki): Bize İbn Şihâb'ın kardeşi oğlu rivâyet etti. H. Bize İbn Nümeyr dahi rivâyet etti. (Dedi ki): Bize babam rivâyet etti. (Dedi ki): Bize İbn Ebî Zi'b rivâyet etti. Bu râvilerin hepsi bu hadîsi Zührî'den bu isnâdla irvâyet etmişlerdir. 4244- Bana Muhammed b. Râfi' rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Şebâbe rivâyet etti. (Dedi ki): Bana Verkaa', Ebû'z-Zinâd'dan, o da A'rec'den, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen rivâyette bulundu: «Muhammed'in nefsi kabza-i kudretinde olan Allah'a yemîn ederim ki, yeryüzünde ne kadar mü'min varsa, ben onlara bütün insanlardan ileriyim. İmdi hanginiz bir borç veya yoksulluk bırakırsa onun velîsi benim. Hanginiz mal bırakırsa kim olursa olsun asabesinindir.» buyurmuşlar. 4245- Bize Muhammed b. Râfi' rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Abdür-razzak rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ma'mer, Hemmâm b. Münebbih'den naklen haber verdi. Hemmâm: Bize Ebû Hüreyre'nin Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den rivâyet ettiği budur, diyerek bir takım hadîsler zikretmiş; ezcümle: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Ben Allah (azze ve celle)’nin kitabında mü'minlere insanların en ileri geleniyim. Binâenaleyh hanginiz bir borç veya yoksulluk bırakırsa beni çağırın! Onun velîsi benim. Hanginiz bir mal bırakırsa malına kim olursa olsun asabesini tercih etsin!» buyurdular, demiş. 4246- Bize Ubeydullah b. Muâz El-Anberî rivâyet etti. (Dedi ki): Bize babam rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Şu'be, Adiy'den naklen rivâyette bulundu. O da Ebû Hâzim'i, Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet ederken işitmiş. Efendimiz: «Her kim mal bırakırsa mirasçılarının olur. Kim yük bırakırsa bizedir.» buyurmuşlar. 4247- Bana bu hadisi Ebû Bekr b. Nâfi' de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Gunder rivâyet etti, H. Bana Züheyr b. Harb dahi rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Abdurrahmân yani İbn Mehdi rivâyet etti. Her iki râvi: Bize Şu'be bu isnadla rivâyette bulundu, demişlerdir. Ancak Gunder'in hadîsinde: «Her kim yük bırakırsa ona ben veli olurum.» ibaresi vardır. Bu hadîsi Buhârî «Kefalet» ve «Nafakaat» bahislerinde; Tirmizî «Cenâiz»de muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir. Hadîs-i şerifte geçen (daya') ve (day'a) tâbirleri: Yoksulluk mânâsına gelen masdarlardır. Burada ölen kimsenin mirasçıları masdarla sı-fatlanmıjlardır. Maksad: Fakru zaruret sahibi, muhtaç ve mahvolmuş çoluk çocuk bırakırsa demektir. KeH: Asıl İtibariyle ağırlık demekse de burada ondan da murâd: Çoluk-çocuktur. Fütuhattan murâd: Alınan ganimetlerdir. İlk zamanlarda Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in borçlu kimselerin cenaze namazlarını kılmaması, sağlıklarında borçlarını ödemeye teşvik içindi. Fütuhattan sonra böylelerin namazlarını kılmağa başladı. Ulemânın beyanına göre hadîs-i şerifin: «Kim borçlu olarak Ölürse, o borcun ödemesi bana aittir...» cümlesi, borçlu Ölenlerin namazlarım kılmadığını bildiren hadîsleri neshetmiştir. Bu bâbta İbn Abbâs (radıyallahü anh)'dan rivâyet olunan bir hadîste şöyle deniliyor: «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) borçlu olarak ölen kimsenin namazını kılmıyordu. Derken Ensârdan bir zât vefat etti. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Bunun borcu var mı?» diye sordu. Evet, dediler. «Öyle ise cenazenizin namazını kılın! buyurdu. Bunun üzerine Cebrail (aleyhisselâm) inerek şunları söyledi: «Allah (azze ve celle) buyuruyor ki: Benim indimde zâlim ancak zulüm, israf ve isyan hususunda borçlanandır; çoluk çocuk sahibi namuslu kimseye gelince: Onun namına ben ödeyeceğime kefilim.» Bunu işitince Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) hemen o zâtın cenaze namazını kıldı ve bundan sonra: «Her kim yoksulluk veya borç bırakırsa bana yahut benim üzerime kalır; kim mîras bırakırsa ailesi efradına kalır.» buyurdu. Bir daha böy-lelerinin namazlarım kıldı.» Kurtubî diyor ki: «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Ölen bir kimsenin borcunu üzerine alması ihtimâl yüksek ahlâkı iktizası bir teberru' olup vâcib değildi.» Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in bu borcu nereden ödediği ihtilaflıdır. Kendi malından ödediğini söyleyenler olduğu gibi, müslüman-lar yararına gelen mallardan ödediğini ileri sürenler de vardır. Keza bu ödemenin ona vâcib olduğunu söyleyenler bulunduğu gibi teberru' suretiyle verdiğine kail olanlar da vardır. |