18- Zahirenin Misli Misline Satılması Bâbı 4164- Bize Hârûn b. Ma'rûf rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Abdullah b. Vehb rivâyet etti. (Dedi ki): Bana Amr haber verdi. H Bana Ebû't-Tâhir de rivâyet etti. (Dedi ki) ; Bize İbn Vehb Amr b. Hâris'den naklen haber verdi. Ona da Ebû'n-Nadr, ona da Büsr b. Saîd, Ma'mer b. Abdillah'dan naklen rivâyet etmiş ki, Ma'mer uşağını bir ölçek buğdayla (pazara) göndererek: Bunu sat da arpa al, demiş, Uşak gitmiş bir ölçek ve biraz da ziyade zahire almış. Ma'mer'e geldiğinde bunu ona haber vermiş. Ma'mer kendisine: Bunu neye yaptın? Git bu zahireyi iade et! Sakın mislinden fazla bir şey alma! Zîra ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’i: «Zahireye mukabil zahire misli misline satılır.» buyururken işitirdim. O gün bizim zahiremiz arpa idi; demiş. Kendisine: Ama bu (arpa) o buğdayın misli değildir, demişler. «Ben benzemesinden korkarım.» cevâbını vermiş. Yudâriu: Benzer ve müşterek olur manasınadır. Buradaki benzeyişten murâd: îkisi bir cins sayılarak faiz hükmüne girmeleridir. İmâm Mâlik bu hadîsle istidlal ederek buğdayla arpayı bir cins saymıştır. Ona göre biri fazla olmak üzere buğdayla arpa birbiri mukabilinde satılamaz. Cumhûra göre ise buğdayla arpa ayrı ayrı iki cinstirler. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Cinsler muhtelif olunca nasıl isterseniz öyle satın!»- buyurmuşlardır. Zaten Ma'mer (radıyallahü anh) hadîsinde buğdayla arpanın bir cins sayıldığına dair sarahat yoktur. Hazret-i Ma'mer takvasından dolayı ihtiyat göstermiştir. 4165- Bize Abdullah b. Mesleme b. Ka'neb rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Süleyman yani İbn Bilâl Abdülmecîd b. Süheyl b. Abdirrahman'dan naklen rivâyet eti. O da Saîd b. El-MÜseyyeb'i, Ebû Hüreyre ile Ebû Saîd'den naklen rivâyet ederken dinlemiş ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Benî Adiy El-Ensari'nin kardeşini Hayber'e Vali göndermiş. O zât (oradan) a'lâ hurma getirmiş. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona: «Hayber'in butun hurmaları böyle midir?» diye sormuşlar. — Hayır! Vallahi yâ Resûlallah! Biz bunun bir ölçeğini bayağı hurmanın iki ölçeği ile satın alıyoruz; demiş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Böyle yapmayın! Ve lâkin misli misline alın! Yahut bunu satın; karşılığı İle ötekinden alın! Tartı da böyledir!» buyurmuşlar. 4166- Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti, (Dedi ki): Mâlik'e, Ab-. dülmecîd b. Süheyl b. Abdirrahman b. Avf'dan dinlediğim, onun da Saîd b. El-Müseyyeb'den, onun da Ebû Saîd El-Hudrî ile Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet ettiği şu hadîsi okudum: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir zâtı Hayber'e vâlî göndermiş; o da kendilerine a'lâ cinsten hurma getirmiş. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Hayber'in butun hurmaları böyle midir?» diye sormuşlar. O zât: Hayır, vallahi yâ Resûlallah! Biz bunun bir ölçeğini iki ölçeğe; iki ölçeği' ni üç ölçeğe alıyoruz, cevâbını vermiş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Öyle yapma! Bayağı hurmayı para ile sat; sonra bu para ile a'lâ hurma satın al!» buyurmuşlar. Bu hadîsi Buhârî «Büyü'», «Vekâle», «Megâzî» ve «İ'tisâm» bahislerinde, Nesâî «Buyû'»da muhtelif râvilerden tahrıc etmişlerdir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Hayber'e gönderdiği zatın ismi bir kavle göre Sevâd b. Gaziyye olup Ensardandır. Başka bir kavle göre ise Mâlik b. Sa'sa'a'dır. Bu zât Hazrec kabilesine mensuptur. Cenîb: îyi cins bir hurmadır. Bazıları: Katı hurmadır; demiş; bir takımları, kötüsü ayıklanmış hurma mânâsına geldiğini söylemişlerdir. Teymî: «Bu hurma Araplarca malûm olandan başka garîb bir hurmadır.» diyor. Hülâsa, Arapların en güzel hurması bu imiş. Cem': Her nevi hurmadır; ismi belli değildir. Bazıları: Muhtelif hurmaların karıştırılmasından meydana gelen bayağı hurmadır; buna rağbet yoktur; zaten bayağı olduğu için karıştırılır; demişlerdir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in o zâta bayağı hurmayı para ile satmasını, sonra o para ile iyi hurma almasını emir buyurması araya iki tane pazarlık girsin de işe ribâ karışmasın diyedîr. 4167- Bize İshâk b. Mansûr rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Yah-yâ b. Salih El-Vuhâzî haber verdi. (Dedi ki): Bize Muâviye riyâyet etti. H. Bana Muhammed b. Sehl Et-Temîmî ile Abdullah b. Abdirrahman Ed-Dârimî de rivâyet ettiler. Lâfız onlarındır. Bu râviler toptan Yahya b. Hassân'dan rivâyette bulundular. (Dedi ki): Bize Muâviye —ki İbn Abdisselâm'dir— rivâyet etti. (Dedi ki): Bana Yahya yani İbn Kesir haber verdi. (Dedi ki): Ukbe b. Abdilgâfir'i: Ben Ebû Saîd'i şunu söylerken dinledim derken işittim: Bilal Bern hurması getirdi de Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem); «Bu nereden?» diye sordular. Bilâl: Hurmadır, evimizde idi; bayağıdır. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e yiyecek olsun diye ben onun İki ölçeğini bir ölçeğe sattım, dedi. O zaman Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) «Eyvah!.. Ribanın ta kendisi!.. Bunu yapma!.. Lâkın hurma satın alacak oldun mu, onu ayrıca sat, sonra onun kıymetiyle satın at!» buyurdu. İbn Sehl kendi rivâyetinde kaydını zikretmedi. 4168- Bize Seleme b. Şebîb rivâyet etti. (Dedi ki): Bize El-Hasen b. A'yen rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ma'kıl, Ebû Kazeat'el-Bâhilî’den, o da Ebû Nadra'dan, o da Ebû Saîd'den naklen rivâyette bulundu. Ebû Saîd Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e hurma getirdiler: «Bu hurma bizim hurmamızdan değil!» dedi. Bunun üzerine (getiren) adam: Yâ Resûlallah! Biz kendi hurmamızın iki ölçeğini bunun bir ölçeği mukabilinde sattık; dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) «İşte ribâ budur; onu hemen iade edin! Sonra bizim hurmayı satıp onun parasından bize (hurma) satın alın!» buyurdular. Bu hadîsi Buhârî «Vekâle» bahsinde; Nesai «Buyû'»da tahrîc etmişlerdir. Bern hurması: Bir nevi ufak ve yuvarlak hurmadır; hurma nevi'-lerinin en iyisi sayılır. Evvah kelimesi hüzün ve şikâyet bildirir; Türkçede bunun karşılığı evyah'dır. Bu kelime «evvahan, evhin, evhi» ve «evin» şekillerinde okunabilir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in onu burada kullanması ya bu işten elem duyduğu için yahut Bilâl (radıyallahü anh) ribâ işini iyi anlamamış diyedir. Hadîs-i şeriften murâd: tki Ölçek bayağı hurma vererek bir ölçek iyi hurma almanın ribâ olmasıdır. Ayrıca ribânın haram olduğuna da delildir. 4169- Bana İshâk b. Mansûr rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ubeydullah b. Mûsa, Seyhan'dan, o da Yahya'dan, o da Ebû Seleme'den, o da Ebû Saîd'den naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: Biz Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) devrinde bayağı hurmayı —ki muhtelif kuru hurmanın karışığıdır— bir ölçek mukabilinde iki Ölçek vererek satardık. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bunu duydu ve: «İki ölçek hurmaya bir ölçek hurma; iki Ölçek buğdaya bir ölçek buğday ve iki dirheme bir dirhem olmaz!» buyurdular. Bu hadîsi Buhârî «Büyü'» bahsinde tahrîc etmiştir. «iki ölçek hurmaya bir ölçek hurma olmaz ilâh...» cümlesinden mu-râd: iki ölçek hurma vererek bir ölçek hurma almak haramdır; demektir. Arapların «cem'» dedikleri bayağı hurma elli çeşit hurmanın bir araya getirilmesinden meydana gelirmiş. Bununla beraber yine de hurma cinsi olmaktan çıkmadığı için Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bunda fark gözeterek fazlalıklı satış yapmayı yasak etmiştir; çünkü fazlalık ribâ olur. «Onu hemen iade edin» cümlesi fâsid satışla alınan bir malın iadesi vacib olduğuna delildir. Ribâ mallarından olan dirhemin yani gümüşün hükmü de böyledir. 4170- Bana Amr En-Nâkıd rivâyet etti. (Dedi ki): Bize İs-mail b. İbrahim, Saîd El-Cüreyrî'den, o da Ebû Nadra'dan naklen rivâyet etti. Şöyle demi;: İbn Abbâs'a sarfı sordum. Peşin mi? dedi. Evet, dedim. O halde onda bir beis yoktur; cevâbını verdi. Müteakiben Ebû Saîd'e haber verdim; dedim ki: Ben İbn Abbâs'a sarfı (n hükmünü) sordum da: Peşin mi? dedi. Evet, dedim. O halde onda bir beis yoktur; cevabını verdi. (Ebû Saîd): O bunu söyledi mi? Biz ona mektup yazacağız; size bu fetvayı vermesin. Vallahi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in hizmetkârlarından biri kuru hurma getirdi de onu kabul etmedi ve: «Gâlibâ bu bizim toprağın hurmasından değil I» buyurdular. Hizmetçi: Bu sene bizim toprağın hurmasına (yahut bizim hurmamıza) bir şeyler oldu. Ben de bunu aldım ve biraz ziyade verdim; dedi. (Efendimiz): «Katladın; ribâ yaptın; sakın buna yanaşma! Hurmandan sana bir şey artarsa onu sat; sonra istediğin hurmayı satın al!» buyurdular. 4171- Bize İshâk b. İbrâhîm rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Abdülâla haber verdi. (Dedi ki): Bize Dâvûd, Ebû Nadra'dan rivâyet etti. Şöyle dedi: İbn ömer’le İbn Abbâs'a sarfı sordum, onda bir beis görmediler. Bir defa Ebû Saîd El-Hudrî'nin yanında otururken sarfı ona da sordum: Fazlası ribâdır; dedi. İbn Ömerle İbn Abbâs’ın sözlerinden dolayı ben bunu kabul etmedim. Bunun üzerine Ebû Saîd: Ben sana ancak Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den işittiğimi söylüyorum; kendilerine hurmalığı bahçıvanı iyi hurmadan bir Ölçek getirdi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in hurması bu cinstendi. Nebiyullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona: «Bunu nereden aldın?» diye sordu. Bahçıvan: İki Ölçek (hurma) götürdüm; onunla bu bir ölçeği satın aldım; çünkü bunun fiyatı pazarda şu kadara; onun fiyatı bu kadara; dedi. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Yazık sana! Rîbâ yaptın! Böyle bir iş yapmak istediğin zaman kendi hurmanı bir mal mukabilinde sat; sonra o malınla hangi hurmayı istersen satın al!» buyurdular. Ebû Saîd dedi ki: Hurmaya mukabil hurma satmak mı ribâ olmaya daha lâyık yoksa gümüşe mukabil gümüş mü? Bundan sonra İbn Ömer'e geldim; artık beni nehyetti. İbn Abbâs’a gitmedim. Bana Ebû's-Sahbâ'ın anlattığına göre kendisi bu meseleyi Mekke'de İbn Abbâs'a sormuş; o da bunu kerih görmüş. Sarf: Lügatte def ve reddetmek mânâlarına gelir. Şerîatte ise: Kıymet olarak yaratılan altınla gümüşü cinsi cinsine satmaktır. Yukarıda da gördüğümüz verinle bu cinsleri meselâ altınla altını bir biri mukabilinde satarken misli, misline ve peşin olmasına dikkat edilir. Yeniliğine, eskiliğine veya işlenmiş olup olmadığına bakılmaz, Buradaki sarftan murâd: Altın mukabilinde altını fazlalıkla satmaktır. Anlaşılıyor ki, bir zamanlar İbn Ömer'le İbn Abbâs (radıyallahü anhüma) bunda bir beis görmezlermiş. Onlara göre peşin olarak teslim ve tesellüm olunan şeylerde ribâ' yokmuş. Binâenaleyh cinsi cinsine satılan şeylerde fazlalığa cevaz verir; ancak ribfinm bir nev'i olan riba'n-nesîeyi haram sayarlarmış. Bu veresiye yapılan satışlarda olur. Sonra ikisi de bu kavilden dönmüşlerdir. Nitekim bu hadîs-i şerifte de buna işaret olunmuştur, Nevevî bu hususta şöyle diyor: «Müslim'inzikrettiği bu hadîsler İbn ömer le İbn Abbâs (radıyallahü anh)'ın nesîeden maada fazlalıktan nehî eden hadîsleri duymadıklarına delâlet eder; duyduklarında bu kavle dönmüşlerdir. (Ribâ ancak nesîededir) mealindeki Üsâme hadîsine gelince: Birçok ulemâ onun buradaki hadîslerle neshedildiğini söylemişlerdir. Filhakika müslümanlar bu hadîsin zahiri ile ameli bilittifak terk etmişlerdir. Bu da onun mensûh olduğuna delâlet eder. Bir takım ulemâ da onu muhtelif suretlerde te'vîl etmişlerdir. Bu tevîllerden birinciye göre Üsâme hadîsi ribâ mallarından olmayan mallara hamledilir. Borcu veresiye olarak borç mukabilinde satmak gibi. Meselâ; bir sıfatla mevsûf olan bir elbiseyi yine bir sıfatla mevsuk bulunan bir köle mukabilinde veresiye satmak bu kabildendir. Bunları peşin olarak birbiri mukabilinde satmak caizdir, ikinci te'vîle göre Üsame hadîsi muhtelif cinslere hamlolunur. Bunlarda fazlalık cihetinden ribâ yoktur; peşin satılmak şartiyle fazlalıkla verilebilirler. Üçüncü te'vîle göre Üsame (radıyallahü anh) hadîsi mücmeldir; Ubâde ile Ebû Said hadîsleri onu beyan etmişlerdir. Binâenaleyh mücmeli beyân eden bu hadîslerle amel vâcib olur...» Hazret-i Ebû Said (radıyallahü anh)’ın «Hurmaya mukabil hurma satmak mı ribâ olmaya daha lâyıktır...» diyerek kıyas yolu ile istidlalde bulunması, bu bâbtaki nehî hadîslerini duymamış olmasındandır. Duymuş olsa mutlaka onları delîl gösterirdi; çünkü hadîsler nasstırlar. 4172- Bana Muhammed b. Abbâd ile Muhammed b. Hatim ve İbn Ebî Ömer hep birden Süfyân b. Uyeyne'den rivâyet ettiler. Lâfız İbn Abbâd'ındır. (Dedi ki): Bize Süfyân, Amr'dan, o da Ebû Salih’den naklen rivâyet etti. Ebû Salih şunları söylemiş: Ben Ebû Saîd El-Hudrî'yİ: Dinar mukabilinde dînâr; dirhem mukabilinde dirhem misli misline satılır. Kim fazla verir veya alırsa muhakkak ribâ yapmıştır; derken işittim de "kendisine: Ama İbn Abbâs böyle söylemiyor; dedim. Bunun üzerine: Ben İbn Abbâs'la görüştüm; ve: Söylediğin lâfı gördün mü? Bu senin Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), ûen işittiğin bir şey midir, yoksa bunu Allah (azze ve celle)'nin kitabında mı buldun? diye sordum. Bunu ne Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den işittim; ne de Allah'ın kitabında buldum. Lâkin bana Üsâme b. Zeyd rivâyet etti, ki Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): «Ribâ nesîededir.» buyurmuşlar, cevabını verdi. 4173- Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Amr en-Nâkıd, Ishak b. İbrahim ve İbn Ebî Ömer rivâyet ettiler. Lâfız Amr'mdır. İshâk: Bize haber verdi, tâbirini kullandı. Ötekiler şöyle dediler: Bize Süfyân b. Uyeyne, Ubeydullah b. Ebî Yezîd'den naklen rivâyet etti ki, İbn Abbâs'ı şunları söylerken işitmiş. Bana Üsâme b. Zeyd haber verdi ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): «Ribâ ancak nesîededir.» buyurmuşlar. 4174- Bize Züheyr b. Harb rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Affan rivâyet etti. H. Bana Muhammed b. Hatim de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Behz rivâyet etti. Her iki râvi demişler ki: Bize İbn Tâvûs, babasından, o da İlmi Abbâs'dan, o da Üsâme b. Zeyd'den naklen rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Peşin olan şeyde ribâ yoktur.» buyurmuşlar. 4175- Bize El-Hakem b. Mûsâ rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Hikl, Evzâî'den rivâyet etti. (Dedi ki): Bana Ata' b. Ebî Rab âh rivâyet etti ki, Ebû Saîd El-Hudrî İbn Abbâs'a rast gelerek kendisine: Sarf hakkındaki sözünü gördün mü! Bunu Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den işittiğin bir şey olarak mı, yoksa Allah (azze ve celle)’nin kitabında bulduğun bir şey olarak mı söyledin? diye sormuş. İbn Abbâs: Asla söylemem! Bir kere Resûllüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i siz benden daha İyi bilirsiniz; Kitâbullaha gelince: Onu da bilmiyorum. Yalnız bana Üsâme b. Zeyd rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Dikkat!.. Ribâ ancak nesîededir.» buyurmuşlar; cevabını vermiş. Bu hadîsi Buhârî, Nesâî ve İbn Mâce «Büyü1» bahsinde muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir. İşte bundan evvel sözü geçen Üsâme hadîsi budur. Bu hadîse dair ulemânın beyanâtının ekserisi orada görüldü. Hazret-i İbn Abbâs (radıyallahü anh)'in: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i siz benden iyi bilirsiniz...» sözünden muradı: Onun sohbetinde bulunduğunuz vakit siz yetişkin adamlardınız; ben henüz küçük çocuktum; demektir. Kitâbullahı bilmemesi de Kur'ân-i Kerîm'de o meselenin hükmünü bilmiyormuş manasınadır; yoksa onun hiç bir hükmünü bilmem demek değildir; çünkü kendisi Kur'ân-ı Kerîm'i en güzel tefsir eden ve Sul-tânu'l-Müfessirîn unvanına bihakkın lâyık olan sahâbî-i celîldir. Ulemâ Üsâme (radıyallahü anh) hadîsinin sahih olduğuna ittifak etmişlerdir. İhtilâf ettikleri cihet bu hadîsle yukarıda geçen Ebû Saîd (radıyallahü anh) hadîsinin aralarını bulmak hususudur ki, onu da Ebû Saîd hadîsinin izahı sırasında gördük, Hattâbî (319-388) diyor ki: «Hazret-i Üsâme'nin naklettiği ancak nesîededir.) hadîsi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in bu bâbtaki beyanâtın son cümlesini işitip bellediğine hamledilir. Hadîsin baş tarafına yetişememiştir. Herhalde Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e ribâ mallarından iki cinsin ziyâdeli olarak satışı sorulmuş; o da: cinsler ayrı olursa ziyâdeli satış peşin olmak şartiyle caizdir; ribâ ancak veresiye satılırsa o zaman bu işe dâhil olur; buyurmuşlardır.» |