13- Şarap, Laşe, Domuz ve Putları Satmanın Haram Kılınması Bâbı 4132- Bize Kuteybe b. Saîd rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Leys, Yezîd b. Ebî Habîb'den, o da Atâ' b. Ebî Rabâh'dan, o da Câbir b. Abdillâh'dan naklen rivâyet etti ki, Câbir fetih yılında Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i Mekke'de: «Gerçekten Allah ve Resûlü, şarap, İaşe, domuz ve putların satılmasını haram kılmıştır.» buyururken işitmiş. Bunun üzerine: Yâ Resûlüllah, ölü hayvan yağlarına ne buyurursun? Bunlarla gemiler boyanır; deriler yağlanır; halk onlardan kandil yapar! demişler. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Hayır, o haramdır.» cevâbını vermiş ve o esnada: «Allah yahudîlerin belâsını versin! Allah (azze ve celle) onlara ölü hayvan yağlarını haram edince yağı erittiler; sonra saftılar da parasını yediler.» buyurmuşlar. 4133- Bize Ebû Bekr b. Ebî Şey be ile İbn Nümeyr rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Ebû Üsâme, Abdülhamîd b. Ca'fer'den, o da Yezîd b. Ebî Habîb'den, o da Ata'dan, o da Câbir'den naklen rivâyet etti. Câbir: Ben fetih yılında Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den işittim, demiş. H. Bize Muhammed b. Müsennâ rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Dahhâk yani Ebû Âsim, Abdülhamîd'den rivâyet etti. (Dedi ki): Bana Yezîd b. Ebî Habîb rivâyet etti. (Dedi ki): Bana Ata', Câbir b. Abdillâh'ı şunları söylerken işittiğini yazdı: «Ben fetih yılında Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’i Leys hadîsinin mislini îrâd buyururken dinledim.» Bu hadîsi Buhârî «Kitâbü’l-Buyû'», «Kitâbü'l-Megâzî» ve «Kitâbü't-Tefsîr»de; Ebû Dâvûd; Tirmizî ve Nesâî «Buyû'»da; İbn M'âce «Ticârât-da muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir. Hadîsin metninden de anlaşıldığı vecihle hadîs-i şerif hicretin sekizinci yılı ramazanında Mekke'nin fethi esnasında şerefsadır olmuştur. Ulemâdan bazılarına göre hadîste beyân buyurulan şeyler ihtimâl daha evvel haram kılınmış; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) o zamana kadar duymamış olanların işitmesi için burada onları tekrarlamıştır. Sahîhaynın esas nüshalarınde ve Nesâî île İbn Mâce'nin «Sünen»lerinde fi'li müfred olarak kullanılmıştır. Ebû Davûd'un «Sünen»inde -fi'li kullanılmış, fakat denilmemiştir. Bâzı kitaplarda ise fiil tesniye sîgasiyle kullanılarak denilmiştir. Kıyas olan da budur. Nitekim İbn Merdeveyh de tefsirinde bu şekilde rivâyet etmiş; birçok sahîh rivâyetlerde fiil tesniye sîgasiyle kullanılmıştır. Birinci rivâyetin vechi şudur: Allahü teâlâ'nın emri Resûlü zîşân’l-nın da emri demektir; çünkü o ancak Allah'ın emrettiği şeyi emreder; binâenaleyh emir birmiş gibidir; bu sebeple fiil müfred kullanılmıştır. «O haramdır.» cümlesindeki zamir, bazılarına göre satışa râcidir. Bu takdirde mânâ: «Ölü hayvan yağlarının satışı haramdır.» demek olur. İmâm Şafiî'nin kavli budur. Bir takım ulema buradaki zamiri intifâa irca' etmişlerdir. Onlara göre cümlenin mânâsı: «Ölü hayvan yağlarından faydalanmak haramdır.» demektir. Bu zevat ölü hayvandan faydalanmayı esas itibariyle caiz görmezler; meğer ki caiz olduğuna delîl buluna. Nitekim tabaklanan derinin temiz olacağı hakkında delil hadîs vardır. Bu hadîste Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e üç şey sorulmuştur: 1) Ölü hayvan yağları ile gemilerin yağlanması, 2) Derilerin yağlanması ve 3) Bunların kandillerde yakılması. Ashâb-ı kirâmın «Bu yağlar satılabilir mi?» diye sormaları bunun caiz olduğunu zannettikleri içindir; çünkü böyle bir satışta birçok faydalar vardır. Nasıl ki ehlî eşeklerin etleri yenmese bile satılması birçok menfaatlerden dolayı mubah kılınmıştır. Fakat Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem),ıkendilerine cevap vererek meselenin zannettikleri gibi olmadığını haber vermiş; Ölü hayvan yağlarının satışının da, parasının da haram olduğunu bildirmiştir; çünkü bu yağlar kanla şarap gibi satışı ve satış bedeli haram olan necis şeylerdendir. Mezkûr yağları kandillerde, gemi ve deri yağlamalarında kullanmak satıp da paralarını yemek kabilinden değildir; zira yağ olarak sürülen bir şey, pislik bulaşan eşya gibi su ile yıkanıp temizlenebilir. Atâ'b. Ebî Rebâh ile ulemâdan bir cemaatin kavilleri budur. Sahâbe-i kirâmdan Ali, İbn Abbâs ve İbn Ömer (radıyallahü anhûm) hazerâtınm kavillerine göre içine fare düşen yağı kandilde yakmak caizdir. Nevevî diyor ki: «Yememek ve bedende kullanmamak şartiyle bu yağlardan kandil, pis zeytin yağından sabun yapmak, pis baldan arılara yedirmek, murdar Ölen hayvanı köpeklere yedirmek gibi meseleler ihtilaflıdır. Bizim mezhebe göre bunların hepsi caizdir. Kâdî Iyâz bu Kavli Mâlik, Şafiî, Sevrî, Ebû Hanîfe ve arkadaşlarından da nakletmiş tir.» Ölü hayvan ile putları satmanın caiz olmadığına icmâ-ı ümmet vardır; çünkü bunlardan istifade edilmez; binâenaleyh mukabillerinde para vermek malı israf olur; bunu şeriat yasak etmiştir. Bu ta'lüe bakarak Şâfiîler'le Hanefîler'den Bazıları putlar kırılır da istifâde edilir hale getirilirse parçalarını satmak caizdir demişlerdir. İbn Münzir: «Madem ki, ulemâ ölü hayvanı satmanın haram olduğuna ittifak etmişlerdir, o halde dâr-ı harbden bir kâfirin leşi de aynı hükümdedir.» diyor. Filhakika ulemâ bu hadîsle istidlal ederek insan ölüsünün mutlak surette satılamayacağına kail olmuşlardır. Müs-iümanın cenazesi şeref ve faziletinden dolayı satılamaz; hatta saçından, derisinden ve hiç bir uzvundan faydalanmak caiz değildir. Kâfire gelince: Hendek harbinde Nevfel b. Abdillâh b. Muğîre müslümanlar tarafından öldürülüp elde edilince müşrikler onu satın almak istemiş, fakat Resûlü Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem): «Bizim onun cesedine ve cesedinin kıymetine ihtiyacımız yoktur.» buyurarak bu satışı reddetmiş; cesedi karşılıksız müşriklere terk etmiştir. Hatta siyer ulemasından İbn Hişâm'ın beyanına göre müşrikler Nevfel'in cesedine mukabil Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e on bin dirhem vermek istemişlerdi. Bazıları bu hadîsle insan Ölüsünün pis olduğuna istidlal etmişlerdir. Ancak müslümanın ne dirisinin, ne de ölüsünün pis olamayacağını bildiren sahîh bir hadîs Bâbımız hadîsinin umumunu tahsis etmiştir. Mezkûr hadîsi Hâkim «El-Müstedrek»inde İbn Abbâs (radıyallahü anh)'dan rivâyet etmiştir. Bu hadîs hakkında Hâkim: «Buhârî ve Müslim'in şartları üzere sahihtir; yalnız onlar bunu tahrîc etmemişlerdir.» demektedir. Kurtubî , insan ve hayvan pislikleri gibi faydalı necasetlerin satılıp satılamayacağı hususunda ihtilâf edildiğini, Şafiî’ye göre caiz olmadığını söylemiş: «Bunu İmâm Mâlik ile Kûfeliler ve Taberî caiz görmüşlerdir.» demiştir. Bir takım ulemâ bu meseleyi müşteriye caiz, satıcıya memnu' görmüş, müşteri buna mecbur olduğu için satıcıdan daha ma'zur sayıldığım söylemişlerdir. Bu kavil bâzı Şâfiîler'den rivâyet olunmuştur. Bâbımız hadîsi Ölü hayvanın et, kıl, tırnak, diş ve deri gibi cüzlerinin de necis olduğunu söyleyenlerin delilidir. İmâm Şafiî ile İmâm Ahmed'in kavilleri budur. İmâm A'zam ile İmâm Mâlik'e göre kıl, tırnak, boynuz ve kemik gibi içine hayât girmeyen âzâ ölümle pis olmaz, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in fildişinden bir tarağı vardı. Fil, eti yenilmeyen bir hayvandır; binâenaleyh bu da gösterir ki, diş ve kemik gibi şeyler temizdir. Dârekutnî'nin Hazret-i İbn Abbâs'tan rivâyet ettiği bir hadîste: «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ölü hayvanın yalnız etini haram kıldı; deri, kıl ve yünde ise beis yoktur.» denildiği gibi, yine Dârekutnî'nin Hazret-i Ümmü Seleme (radıyallahü anh)'dan rivâyet ettiği bir hadîste de Ümmü Seleme (radıyallahü anh): «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i: «Tabaklanmak şartiyle ölü hayvan;n derisinde; su ile yıkanmak şartı ile yün, kıl ve boynuzlarında bir beis yoktur» buyururken işittim.» demektedir. «Esnam» sanemin cem'idir. Cevheri'nin beyanına göre sanem ile vesen aynı mânâya gelirler; put demektirler. Diğer lügat uleması bu iki kelime arasında mânâ itibariyle fark görmüş: «Vesen: Cüssesi olan puttur; sanem ise sadece resmedilendir.» demişlerdir. Bu hususta daha başka sözler de söylenmiştir. Bazan vesen: Haç mânâsına dahi kullanılır. «Meyte» şer'î usûle riâyetle kesilmeyip eceliyle ölen hayvandır. Eceliyle ölen hayvan bilicmâ' yenmez. Bundan yalnız balık ile çekirge istisna edilmiştir. 4134- Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Züheyr b. Harb ve İs-hak b. İbrahim rivâyet ettiler. Lâfız Ebû Bekr'indir. (Dediler ki): Bize Süfyân b. Uyeyne Amr'dan, o da Tâvûs'dan, o da İbn Abbâs'dan naklen rivâyet etti. (Dedi ki): Ömer Semura'nın şarap sattığını duydu da şunu söyledi: Allah Semura'nın belâsını versin! Bilmedi mi ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Allah yahudîlere lanet etsin, kendilerine İç yağlar; hatam kılındı da onları eriterek sattılar.» buyurmuştur. 4135- Bize Ümeyye b. Bistam rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Yezîd b. Zürey' rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ravn yani İbn Kasım, Amr b. Di-nâr'dan bu isnâdla bu hadîsin mislini rivâyet eyledi. 4136- Bize İshak b. İbrahim El-Hanzalî rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ravh b. Ubâde haber verdi. (Dedi ki): Bize İbn Cüreyc rivâyet etti. (Dedi ki): Bana İbn Şihâb, Saîd b. el-Müseyyeb'den naklen haber verdi. Saîd de ona Ebû Hüreyre'den, o da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen rivâyette bulunmuş ki: «Allah yahudîlerin belâsını versin! Allah kendilerine İç yağlarını haram kıldı; onlarsa bu yağları satıp paralarını yediler.» buyurmuşlar. 4137- Bana Harmele b. Yahya rivâyet etti. (Dedi ki): Bize İbn Vehb haber verdi. (Dedi ki): Bana Yûnus, İbn Şihâb'dan, o da Saîd b. Müseyyeb'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen haber verdi. Ebû Hüreyre şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Allah yahudîlerin belâsını versin! Kendilerine iç yağı haram kılındı da onu satıp parasını yediler.» buyurdu. İbn Abbâs (radıyallahü anh) hadîsini Buhârî «Büyü1» ve «Benî İsrail» bahislerinde; Nesâî «Zebâyıh» ve «Tefsîr»de; İbn Mâce «Eşribe»de muhtelif râvilerden tahrîc ettikleri gibi, Ebû Hüreyre hadîsini de Buhârî «Kitabü’l-Buyû'»da aynı isnadla tahrîc etmiştir. İbn Abbâs (radıyallahü anh) hadîsinde bahsi geçen Semûra , ashâb-ı kirâmdan Semûra b. Cündüb'tür. Şarabın haram kılındığı her tarafta şuyû' bulduğu halde Hazret-i Semûra gibi bir sahâbî-i celîlin onu nasıl satabildiği meselesi üzerinde durulmuş; neticede şaraptan sirke yapmak suretiyle onun ismini değiştirdiği kanaatine varılmıştır; nitekim ölü hayvanın iç yağı haram kılınınca yahudîler bu yağı eriterek satmışlar; ve bir nevi' te'vîlde bulunmuşlardı. Kurtubî ve diğer bazı ulemâ Hazret-i Semûra'nın şarap satmasının üç vecihle îzâh ve tefsir edildiğini söylerler, 1- Bir kavle göre Semûra (radıyallahü anh) bu şarabı ehl-i kitaptan cizye denilen vergi bedeli olarak almış; bunu caiz zannederek yine ehl-i kitaba satmıştır. 2- İkinci kavle göre üzüm şırasını, şarap yapacakları belli kimselere satmıştır. Netice itibariyle şarap olacağı için şıraya şarap denilmiştir. Nitekim bu itibarla üzüme de şarap denilebilir Hattâbî: «Şarabın haram kılındığı şüyu' bulduktan sonra Semûra'nın aynen şarap sattığı zannedilemez; o ancak şırayı satmıştır.» diyor. 3- Şaraptan sirke yaparak sirkeyi satmıştır. İsmâîli (277-371): «El-Medhal» namındaki kitabında bu hususta şu mütâleayı yürütmektedir: Caiz ki, Semûra (radıyallahü anh) şarabın haram kılındığını biliyor, fakat onun satışının da haram olduğunu bilmiyordu. Eğer hal böyle olmasa idi Hazret-i Ömer onun bu yaptığını ikrar ve kabul etmez; bilâkis bilerek yaptığı için onu valilikten azlederdi. Ölü hayvanın iç yağının haram kılınmasından murâd yenmesidir. Yenmesi haram kılınınca Yahûdiler ondan eritip satmak suretiyle istifadeye başlamışlar. «Ecmele» ve keza «cemele» fiilleri eritti mânâsına kullanılırlar. Hüküm itibariyle bu rivâyetler de yukarıki Câbir (radıyallahü anh) rivâyeti gibidirler. Hazret-i Ömer (radıyallahü anh) rivâyeti muayyen bir âsîye lanet edilebileceğine delâlet ediyor. Mâmâfîh Ömer (radıyallahü anh)’ın bu sözü şiddet ve tağlîz için söylemiş olması da bir ihtimaldir. Çünkü Araplar lanet sözünü hakikî mânâda değil, mecazen bir şeyden menetmek mânâsında kullanırlar. Harama vesile olan hileyi iptal etmek, birbirine benzeyen şeylerde kıyasa müracaatta bulunmak dahi Bâbımız hadîslerinden çıkarılan hükümlerdendir. |