10- Alış Veriş Yapanlara Hıyar-ı Meclisin Sübütü Bâbı 3930- Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. (Dedi ki): Mâlik'e, Nâfi'den dinlediğim, onun da İbn Ömer'den rivâyet ettiği şu hadîsi okudum: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Alış veriş yapanlar birbirlerinden ayrılmadıkça, biri diğerine karşı muhayyerdir. Yalnız muhayyerlik şartiyle yapılan satış müstesna!» buyurmuşlar. 3931- Bize Züheyr b. Harb ile Muhammed b. Müsennâ rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Yahya yani El-Kattân rivâyet etti. H. Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Muhammed b. Bişr rivâyet etti. H. Bize İbn Nümeyr dahi rivâyet etti. (Dedi ki): Bize babam rivâyet etti. Bu râvilerin hepsi Ubeydullah'dan, o da Nâfi'den, o da İbnİ Ömer'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen rivâyette bulunmuşlardır. H. 3932- Bana Züheyr b. Harb ile Aliy b. Hucr da rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize İsmâîl rivâyet eyledi. H. Bize Ebû'r-Rabî' ile Ebû Kâmil dahi rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Hammâd yani İbn Zeyd rivâyet etti. Bunlar toptan Eyyûb'dan, o da Nâfi'den, o da İbn Ömer'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyette bulunmuşlardır. H. 3933- Bize İbn Müsennâ ile İbn Ebî Ömer de rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Abdülvehhâb rivâyet etti. (Dedi ki): Ben Yahya b. Saîd'den dinledim H. Bize İbn Râfi’ dahi rivâyet etti. (Dedi ki): Bize İbn Ebî Füdeyk rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Dahhâk haber verdi. Bunların ikisi de Nâfi’den, o da İbn Ömer'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen Mâlik'in Nâfi'den naklettiği hadîs gibi rivâyette bulunmuşlardır. 3934- Bize Kuteybe b. Saîd rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Leys rivâyet etti. H. Bize Muhammed b. Rumh dahi rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Leys, Nâfi'den, o da İbn Ömer'den, o da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) naklen haber verdi ki: «iki kişi alış veriş yaparlarsa beraber bulunup birbirlerinden ayrılmadıkları müddetçe onlardan her biri muhayyerdir. Meğer ki, biri diğerini muhayyer bıraka! Şayet biri diğerini muhayyer bırakrı da, bu şartla alış veriş yaparlarsa bey' vâcib olmuştur. Alış verişi yaptıktan sonra ayrılırlar da ikisinden biri satıştan vazgeçmezse yine bey' vâcib olmuştur.» buyurmuşlar. 3935- Bana Züheyr b. Harb ile İbn Ebî Ömer ikisi birden Süfyân'dan rivâyet ettiler. Züheyr dedi ki: Bize Süfyân b. Uyeyne, İbn Cüreyc'den rivâyet etti. (Dedi ki): Bana Nâfi' yazdırdı; kendisi Abdullah b. Ömer'i şunu söylerken işitmiş: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem); «Alış veriş yapan iki kişi bey'i tamamladılar mı birbirlerinden ayrılmadıkça yahut satışları muhayyerlik şartiyle olmadıkça, her biri satış akdinde muhayyerdir. Satışları muhayyerlik şartiyle yapılmışsa bey' vâcib olmuştur.» buyurdular. İbn Ebî Ömer kendi rivâyetinde şunu ziyâde etti: «Nâfi' dedi ki: İbn Ömer bir kimse ile alış veriş yapar da satışı bozmak İstemezse kalkarak biraz yürür, sonra onun yanına dönerdi.» 3936- Bize Yahya b. Yahya ile Yahya b. Eyyûb, Kuteybe ve İbn Hucr rivâyet ettiler. Yahya b. Yahya (Bize haber verdi) tâbirini kullandı. Ötekiler: Bize İsmâîl b. Ca'fer, Abdullah b. Dinar'dan naklen ıivâyet etti, dediler. İbn Dînâr, İbn Ömer'i şunu söylerken işitmiş: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Alış veriş yapan herhangi İki kimse arasında birbirlerinden ayrılmadıkça satış yoktur. Ancak muhayyerlik şartiyle yapılan satış müstesna!» buyurdular. Bu hadîsi Buhârî «Büyü'» bahsinde muhtelif tariklerden rivâyet ettiği gibi, Nesâî «Büyü'» ile «Şurut» bahislerinde; İbn Mâce «Ticâret»de tahrîc etmişlerdir. Hıyar: Muhayyerlik yani alıp almamak hususunda serbest olmaktır. Hıyar-ı meclis: Akid halindeki muhayyerliktir. Satışın vacib olmasından murâd: Kat'îleşmesidir. Bu hadîs alış veriş yapanların satış akdinden sonra birbirlerinden ayrılmadan akdi bozup bozmamakta muhayyer olduklarına delildir. Ancak buradaki ayrılmanın bedenen mi yoksa kavlen mi olduğu ulemâ arasında ihtilaflıdır. İbrahim Nehaî, bir rivâyette Sevrî, Rabîa, İmâm Mâlik, İmâm A'zam ve İmâm Muhammed ayrılma dan muradın kavli olduğunu söylemişlerdir. Onlara göre satıcı: «Sattım», müşteri de: «Aldım» dedi mi, iş bitmiş ve iki taraf birbirinden ayrılmış sayılır. Artık hiç birine muhayyerlik hakkı kalmaz. Müşteri o malı ancak görmek, kusursuz olmak veya muhayyer kalmak gibi bir şartla aldığı zaman sahibine iade edebilir. İmâm Ebû Yûsuf'a göre muhayyerliğe mâni' olan ayrılık, icâb yapıldıktan sonra kabul vaki' olmadan tarafların bedenen birbirlerini terketmeleridir. Ashâb-ı Kiramdan Alî b. Ebî Tâlib, Abdullah b. Ömer', Abdullah b. Abbâs, Ebû Hüreyre ve Ebû Berzete'l-Eslemî (radıyallahü anh) hazerâtiyle tabiînden Tâvûs, Saîd b. Müseyyeb, Atâ, Kâdî Şureyh, Hasan-ı Basrî, Şa'bî, Zührî, Evzâî, İbn Ebî Zi'b , Süfyân b. Uyeyne, diğer ulemâdan İmâm Şafiî, İbn Mübarek, Alî b. Medînî, Ahmed b. Hanbel, İshâk b. Râhuye, Ebû Sevr, Ebû Ubeyd, Muhammed b. Cerîri Taberî, hadis İmâmlarından Buhârî ve başkalarına göre alıcı ile satıcının ayrılmalarından murâd; Bedenen birbirlerinden uzaklaşmalarıdır. Zâhirîler'in mezhebi de budur, Bu zevat alıcı ile satıcı bedenen birbirlerinden ayrılmadıkça akdîn tamam olmadığına kaildirler. Hadîsin ekseri rivâyetlerinde ayrılma için (teferruk), bâzılarında da (iftirak) kelimeleri kullanılmıştır. Bâzı lügat âlimleri bunların arasında mânâca fark görmüş, teferrukun bedenen, iftirakm ise kavlen birbirinden ayrılmak mânâlarına geldiklerini söylemişlerdir. Aynî'nin üstadı Zeynüddîn: «Bu da ayrılığın bedenî olduğunu söyleyen cumhûrun mezhebini te'yid eder.» demiştir. Fakat İbn'l-Arabî bu farkı kabuî etmemiş; Kur'ân-ı Kerîm'de buna şâhid bulunmadığı gibi, iştikakın da te'yîd etmediğini bildirmiştir. Hadîsin: «Ancak muhayyerlik şartiyle yapılan satış müstesna!» cümlesi hakiında Nevevî şunları söylüyor: «Ulemamız ile diğer ulemânın beyanlarına göre burada üç kavil vardır. Bunların esah olanı, muhayyerliğin akid tamamlandıktan sonra o meclisten ayrılmadan sübût bulmalıdır. Mesele şöyle takdir edilir: Alıcı ile satıcıya birbirlerinden ayrılmadıkça muhayyerlik vardır. Ancak birbirlerine muhayyerliği yalnız akid meclisinde tanırlar da akdi muteber sayarlarsa o zaman satış sırf O esnadaki muhayyerlikle tamam olur; ve muhayyerlik birbirlerinden ayrılıncaya kadar devam etmez. İkinci kavle göre istisnanın mânâsı: Bu hükümden ancak üç gün yahut daha az müddet muhayyerlik şartiyle yapılan satış müstesnadır; demektir. Bu takdirde muhayyerlik tarafların birbirinden ayrılmaları ile sona ermez; şart koşulan müddet geçinceye kadar devam eder. Üçüncü kavle göre istisnanın mânâsı: Ancak meclis muhayyerliği , bulunmamak şartiyle yapılan satış müstesnadır; demektir. Bu takdirde satış nefs-i akidle tamam olur; muhayyerlik yoktur. Satışın bu suretle sahih olacağını söyleyenlerin te'vîli budur. Ulemâmızca esah olan kavle göre bu şartla satış bâtıldır. İşte bu hadîs hakkındaki hilafın hülâsası budur. Ulemâmız bilîttifak birinci kavli tercih etmişlerdir. İmâm Şâfiî'den nassan nakledilen kavil de budur. Öteki kavilleri birçokları bâtıl saymış; kaillerini hatâya nisbet etmişlerdir..-» Nevevî bundan sonra muhaddislerden Beyhakî ile Tirmizî'nin de bu kavli tercih ettiklerini söylemiş; İbn Münzir'in bu tefsiri Sevrî ile Evzâî, Süfyân b. Uyeyne, Abdullah b. Hasan el-Anberî, İmâm Şafiî ve İshâk b. Râhuye'den naklettiğini bildirmiştir. Yine Nevevî'nin beyânına göre ; «Meğer ki, biri diğerim muhayyer bıraka!» cümlesinin mânâsı: Birinin diğerine: «Satışın geçerli olduğunu ihtiyar et!» demesidr. Şayet ihtiyar ederse akid tamamdır. Bir şey söylemeden susarsa muhayyerlik hakkı devam eder. Satışı sözle ihtiyar edenin muhayyerliğinin sona erip ermeyeceği hususunda şafiîler'den iki kavil rivâyet olunmuştur. Bunların esah olanına göre muhayyerliği sona erer; hadîsin zahiri buna delildir. Hattâbî (319-388) diyor ki: «Bu hadîs hıyar-ı meclisin sübûtu hakkında en açık delildir; ve hadîslerin zahirine muhalif olan her te'vîli iptal etmektedir. Hadîsin sonundaki (satışı yaptıktan sonra ayrılırlar-sa...) cümlesi de böyledir. Bu sözde muhayyerliği kesen ayrılığın bedeni olduğuna açık beyân vardır; zîra ayrılık sözle olur mânâsına gelse hadisin bir faydası kalmaz.» Aynî, Hattâbî'nin bu sözlerine cevap vermiş; hadîsin taraflardan biri İcâbı yaptıktan sonra ötekinin muhayyer kalması, akdi isterse kabul, dilerse reddetmesi hususundaki hıyar-ı meclis hakkında en açık bir delil olduğunu, yoksa iki taraf icâb ve kabulü yaptıktan sonra akid tamam olduğu için muhayyerlik kalmayacağını, ancak ortada kusur sebebiyle muhayyerlik gibi bir şart varsa ona riâyet edileceğini bildirmiş; buna delîl olarak da Nesâî'nin tahrîc ettiği Hazret-i Semûra hadîsini göstermiştir. Mezkûr hadîste: «Alış veriş yapanlar birbirlerinden ayrılmadıkça ve her biri satıştan dilediğini almadıkça muhayyerdirler.» buyurulmuştur. Tahâvî (238-321): «Bu hadîsteki (Her biri satıştan dilediğini almadıkça) ifâdesi alış veriş yapanların muhayyerliği akidden Önce olduğuna delildir. Alanla satan arasında akid, müşterinin razı olacağı hususta yapılacak; onun rızâ göstermediği başka bir şeye aid olmayacaktır. Çünkü bu hadîsteki ayrılmayı bedenen ayrılmak mânâsına alanlar arasında müşterinin satılan maldan istediği miktarı alıp kalanını bırakamayacağı, malı ya tamamen alması yahut tamamen terk etmesi gerektiği hususunda hiç bir hilaf yoktur. diyor, ki bu da alış veriş yapanların birbirlerinden ayrılmalarından murâd, bedenen değil kavlen olduğunu gösterir. Hattâbî'nin: «Her te'vîli iptal etmektedir.» sözü Hanefîler'ce müsellem değildir. Çünkü bir nass hakkında iki te'vîl birbirine zıd düşerse o nassla amel edilmeyip kıyasa baş vurulur; ve bey' icâre gibi akidler nikâh akdine kıyâs olunurlar; zîra hepsi îcâb ve kabulle tamam olurlar. Nikâhta akidden sonra bedenen ayrılmak şart değildir, binâenaleyh burada da öyledir. İmâm Mâlik: «Alış veriş yapanların birbirlerinden ayrılmaları hususunda malûm bir had ve muayyen bir vakit yoktur. Bu, üzerine satış akdi tevakkuf eden bir meçhuliyettir ki, mülâmese ve münâ-beze satışları ile meçhul bir müddete kadar muhayyer kalmak şartiyle yapılan satışa benzer; böyle bir satış kat'î surette fâsiddir.» demiştir. |