Geri

   

 

 

 

İleri

 

1- Mülamese ve Münabeze Satışının İptali Bâbı

3874- Bize Yahya b. Yahya et-Temîmî rivâyet etti.

(Dedi ki): Mâlik'e, Muhammed b. Yahya b. Habbân'dan dinlediğim, onun da A'rac’dan, onun da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet ettiği şu hadîsi okudum:

«Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) mülâmese ile münâbezeden ne-hî buyurdular.»

3875- Bize Ebû Küreyb ile İbn Ebî Ömer rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Vekî', Ebû'z-Zinâd'dan, o da A'rac'dan, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen bu hadîsin mislini rivâyet etti.

3876- Bize Ebû Bekr b. Ebi Şeybe rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize İbn Nümeyr ile Ebû Üsâme rivâyet ettiler. H.

Bize Muhammed b. Abdillâh b. Nümeyr de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize babam rivâyet etti. H.

Bize Muhammed b. Müsennâ dahi rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ab-dülvehhâb rivâyet etti.

Bu râvilerin hepsi Ubeydullah b. Ömer'den, o da Hubeyb b. Abdir-rahmân'dan, o da Hafs b. Âsım'dan, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen bu hadîsin mislini rivâyet etti.

3877- Bize Kuteybe b. Saîd rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Yâkûb yani İbn Abdirrahmân, Süheyl b. Ebî Sâlih'den, o da babasından, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen bu hadîsin mislini rivâyet etti.

3878- Bana Muhammed b. Râfi' rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ab-dürrezzak rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize İbn Cüreyc haber verdi.

(Dedi ki): Bana Amr b. Dînâr, Ata' b. Mînâ'dan naklen haber verdi. Amr Atâ'yı Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet ederken dinlemiş. Ebû Hüreyre şunları söylemiş:

«İki nevi' satış yasak edildi: Müjâseme ile münâbeze. Mülâmese: Alanla satandan her birinin hiç düşünmeden diğerinin elbisesine dokunması (ile); münâbeze ise her birinin elbisesini diğerine atması ve hiç birinin arkadaşının elbisesine bakmaması (suretiyle yapılan satış) dır.»

3879- Bana Ebû't-Tâhir ile Harmele b. Yâhyâ rivâyet ettiler. Lâfız Harmele'nindir. (Dediler ki): Bize İbn Vehb haber verdi.

(Dedi ki): Bana Yûnus, İbn Şihâb'dan naklen haber verdi.

(Dedi ki): Bana Âmir b. Sa'd b. Ebî Vakkas haber verdi ki, Ebû Saîd-i Hudrî şunları söylemiş:

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hizi iki (nev'i) satış ve iki (nev'i) giyinişten nehyetti. Satışta mülâmese ile münâbezeden nehî buyurdu. Mülâmese: Bir kimsenin geceleyin yahut gündüzün eliyle başkasının elbisesine dokunması ve onu ancak bu suretle kabul etmesidir. Münâbeze ise: İki kimsenin elbiselerini elleriyle birbirlerine atması; ve bakmadan, rizâ göstermeden bunun satış sayılma sidir.

3880- Bana bu hadîsi Amru'n-Nâkıd da rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Kakûb b. İbrâhîm b. Sa'd rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize babam, Sâlih’den, o da İbn Şihâb'dan naklen bu isnâdla rivâyette bulundu.

Ebû Hüreyre rivâyetini Buhârî «Setri avret, namaz, oruç» ve «Büyü'» bahislerinde; Tirmizî ile Nesâî «Buyû'»da; İbn Mâce «Namaz, Ticâret» ve «Libâs»da muhtelif râvilerden muhtelif lâfızlarla tahrîc ettikleri gibi:

Ebû Said rivâyetini Buhârî «Buyû'f, libâs» ve «İstî'zân» bahislerinde; Ebû Dâvûd ile Nesâî «Buyû'»da; İbn Mâce «Ticâret» ve «Libâs»da rivâyet etmişlerdir.

Ebû Hüreyre (radıyallahü anh) rivâyetindeki mülâmese ve münâbeze tefsiri, Buhârî Jnin rivâyetlerinde yoktur. Bu tefsir yalnız Müslim ile Nesâî'nin rivâyetlerinde mevcuttur. Zahire bakılırsa Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in sözü gibi görünüyorsa da Nesâî'nin rivâyetinde onun başkasına âit olduğuna işaret edilmiştir. Bu hususta en akla yakın ihtimâl sahâbînin sözü olmasıdır.

Hazret-i Ebû Saîd rivâyetini Buhârî dahi tefsîrli rivâyet etmiştir. Ancak Aynî buradaki tefsîrin de râvi Zührî tarafından yapılan bir idrâc olması ihtimâli üzerinde durmaktadır.

Bâbımız rivâyetleri mülâmese ve münâbeze adı verilen iki nevi' satışın müslümanlara yasak edildiğini bildirmektedir,

Mülâmese müşareket Bâbından bir kelimedir; münâbeze de öyledir. Binâenaleyh bir işin iki kişi tarafından ortaklaşa yapıldığını gösterirler. Lems: Dokunmak; nebz de: Atmak mânâlarına geldiğine göre mülâmese suretiyle yapılan satışta iki taraf satılık mala dokunacak; münâbezede de iki taraf malı birine atacak demektir.

Ulemâ bu hususta birbirine yakın tefsirlerde bulunmuşlardır. İmâm A'zam'dan bir rivâyete göre mülâmese satıcının müşteriye: «Şu malı sana şu kadara satıyorum; sana dokundum mu satış tamam olmuştur.» Yahut müşterinin satıcıya: «Şu malı senden şu kadara alıyorum; sana dokundum mu satış tamamdır.» demesi ile olur. Bazıları mülâmeseyi: «Ben senin elbisene dokundum; sen de benim elbiseme dokundun mu satış tamam olacak; demek suretiyle yapılan satıştır.» şeklinde izah etmiş; bir takımları da: «Müîâmese: Bir elbiseye dürülü olarak dokunmak ve onu gördüğünde muhayyerlik hakkı kalmamak şartiyîe satın almaktır. Yahut: Elbiseye dokundum mu satış tamamdır; diyerek yapılan be-yi'dir.» demişlerdir.

Zührî'den rivâyet olunduğuna göre mülâmese: Bir kimsenin gece veya gündüz birinin elbisesine dokunmasiyle bitmiş sayılan satıştır.

Nevevî bu. hususta şâfiîler'den üç vecih rivâyet ediyor:

a) Mülâmese: Müşterinin bir elbiseye dürülü iken yahut karanlıkta dokunması; satıcının da: Bu malı sana dokunman görmek yerini tutmak ve gördüğün zaman muhayyerliğin kalmamak şartiyîe sattım; demesi suretiyle yapılan satıştır.

b) Mülâmese: Mala dokunmayı satış saymakla yapılır.

c) Mülâmese: Müşteri mala ne zaman dokunursa o mecliste muhayyerlik hakkı kalmamak şartiyîe yapılan satıştır.

Münâbezeye gelince: Bu hususta dahi üç vecih vardır:

a) Münâbeze: Malı atmanın satış sayılması şartiyîe yapılan bey'dir. İmâm Şafiî'nin te'vîli budur.

b) «Bu malı sana sattım; onu sâna attığımda muhayyerliğin kalmayacak; satış tamam olacak!» diyerek yapılan satıştır.

c) Münâbezeden murâd: Taş atmak suretiyle yapılan satıştır. Bunun şekli az sonra görülecektir.

Mülâmese ile münâbeze câhiliyyet devri muâmelâtındandırlar. Aldatma ve kumar mânâlarını tezammun ettikleri için İslâmiyet bunları men' etmiştir. Binâenaleyh ikisi de bâtıldır. Çünkü satışta şart olan iki tarafın rızası, malın iyice görülüp malûm olması, îcâb ve kabul gibi şeyler bunlarda yoktur.

Satış meclisinde olmayan bir şeyi sıfatiyle satmak da bu kabildendir. Eğer o mal tavsif edildiği gibi çıkarsa müşteriye muhayyerlik yoktur; malı kabul etmesi lâzım gelir; tavsif edildiği gibi çıkmazsa muhayyerlik hakkı sabit olur. İmâm Ahmed ile İshâk’ın mezhepleri budur. Mezkûr kavil İbn Şîrîn, Eyyûb, Haris, Hakem ve Hammâd'dan rivâyet olunmuştur.

Hanefiyye İmâmlarına göre gâib bir malı sıfatlı ve sıfatsız satmak caizdir. Müşteriye de malı gördüğü zaman muhayyerlik vardır. Bu kavil İbn Abbâs (radıyallahü anh) ile İbrâhîm Nehâî, Şa'bî', Hasan-ı Basrî, Mekhûl, Evzâî ve Süfyân'dan rivâyet olunmuştur. Bazıları Hanefîler'in bu hususta çürük bir hadîsle istidlalde bulunduklarına işaret etmişlerse de Aynî, hadîs ilminde en büyük söz sahiplerinden biri olan Tahâvî'nin sahih bir rivâyetini göstererek bunlara cevap vermiştir. Tahavî'nin rivâyetine göre: Hazret-i Talha, Osman b. Affan (radıyallahü anh) dan bir mal satın almış. Osman'a: Sen aldandın! demişler. O da: Bana muhayyerlik hakkı vardır; çünkü görmediğim bir malı sattım; demiş. Talha dahi bana muhayyerlik vardır; çünkü görmediğim bir malı satın aldım; demiş. Bunun üzerine Cübeyr b. -Mut'im'i aralarına hakem ta'yîn etmişler. Cübeyr, Talhâ'ya muhayyerlik olduğuna; Osman’ın bu hakka sahip olmadığına hükmetmiş.