1- Bab 3843- Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. (Dedi ki): Mâlik'e şunu söyledim: Sana Nâfi', İbn Ömer'den naklen rivâyet etmiştir. İbni Ömer (Dedi ki): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdular: «Bir kimse bir köledeki hissesini âzâd eder de kölenin (geri kalan) kıymetini ödeyecek kadar mala sahib bulunursa, köleye o maldan âdilâne bir kıymet biçilir; ortaklarına hisselerini verir ve köle onun nâmına âzâd olur. Aksi takdirde köleden âzâd olan mikdâr âzâd olmuştur.» 3844- Bize bu hadîsi Kuteybe b. Saîd ile Muhammed b. Rumh hep birden Leys b. Sa'd'dan rivâyet ettiler, H. Bize Şeybân b. Ferrûh da rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Cerîr b. Hâzim rivâyet etti. H. Bize Ebû'r-Rabî' ile Ebû Kâmil dahi rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Hammâd rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Eyyûb rivâyet etti. H. Bize İbn Nümeyr de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize babam rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ubeydullah rivâyet etti. H. Bize Muhammed b. Müsennâ dahi rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Abdülvehhâb rivâyet etti. Ben Yahya b. Saîd'den dinledim; dedi. H. Bana İshâk b. Mansûr da rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Abdürrezzak, İbn Cüreyc'den naklen haber verdi. (Dedi ki): Bana îsmâîl b. Ümeyye haber verdi. H. Bize Hârûn b. Saîd el-Eylî de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize İbn Vehb rivâyet etti, (Dedi ki): Bana Üsâme haber verdi. H. Bize Muhammed b. Râfi' dahi rivâyet etti. (Dedi ki): Bize İbn Ebi Füdeyk, İbn Ebî Zi'b'den naklen rivâyette bulundu. Bu râvilerin hepsi Nafi'den, o da İbn Ömer'den naklen Mâlik'in Nafizden naklettiği hadîs mânâsında rivâyette bulunmuşlardır. Bu hadîsi Buhârî «Şerike» ve «Itk» bahislerinde; Ebû Dâvûd «Itk» bahsinde; Tirmizî «Ahkâm»da; Nesâî «Itk» ve «Büyü'» bahislerinde muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir. Şirk: Nasîb, hisse demektir. Âdilâne kıymetten murâd: Ödenen para kölenin kıymetinden ziyâde ve noksan olmamaktır. «Aksi takdirde...» cümlesinin mânâsı: Eğer zengin değilse yalnız kendi hissesi âzâd olur demektir. Abd kelimesinden her nekadar köle yani erkek hatıra gelirse de hükümde cariye de dahildir. Çünkü ulemâdan bâzılarına göre bu kelime cariyeye de şâmildir. İbn’l-Arabî: «Bu kelime sıfattır; abd ve abde denilir. Mutlak zikredilirse erkeğe kadına şâmil olur» demiştir. Bir takımları cariyenin kıyâs-ı celî ile hükme dâhil olduğunu söylemişlerdir. Zira erkekte mevcut olan bir mânâ kadında da mevcuttur; hükmü iktizâ eden vasıfda erkekliğin kadınlığın te'-sîri yoktur. İshâk b. Rahuye'nin bu hükmü kölelere tahsis ettiği, cariyelere şumûlü olmadığını söylediği rivâyet olunur; fakat Nevevî: «Bu kavil şâzz ve bütün ulemanın sözlerine muhaliftir.» diyor. Zahirine bakılırsa hadîs-i şerîf umum ifâde ediyorsa da delillerle sabiler bu hükümden bilittifak tahsis edilmişlerdir. Onların sair tasarrufları gibi, köle âzâd etmeleri de caiz değildir. Hattâ İmâm Şâfiî'ye göre sefihliği veya iflâsı dolayısiyle hacr yani tasarruftan men' edilen kimse dahi köle azâd edemez. İmâm A'zam sefîhlik sebebiyle hacrın caiz olamayacağına kaildir. Ona göre sefih (yani aklı kısa) bir kimse bütün tasarrufâtında serbesttir. Hanefîler'den İmâm Ebû Yûsuf ile İmâm Muhammed sefihin alış-veriş, hibe, icâre ve sadaka gibi şaka sözlerle sahîh olmayan tasarrufâttan hacr edileceğini; geri kalan talâk ve köle âzâdı gibi tasarruflardan men' edilemiyeceğini söylemişlerdir. |