Geri

   

 

 

 

İleri

 

6- Üç Talakla Boşanan Kadına Nafaka Verilmemesi Bâbı

3770- Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti.

(Dedi ki): Mâlik'e, Esved b. Süfyan’ın âzadlısı Abdullah b. Yezîd'den dinlediğim, onun da Ebû Seleme b. Abdirrahman'dan, o da Fâtime binti Kays'dan naklen rivâyet ettiği şu hadîsi okudum:

Ebû Amr b. Hafs Fatıme'yi gıyaben talâkı hâinle boşamış da vekili ona arpa göndermiş. Fâtıme buna razı olmamış. Fakat Ebû Amr'ın vekili;

— Vallahi seni bizde bir hakkın yoktur; demiş. Bunun üzerine Fâtıme, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelerek bu meseleyi ona anlatmış. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Senin onda nafaka hakkın yoktur.» buyurmuş ve iddetini Ümmü Şerîk'in evinde geçirmesini emretmiş. Sonra:

«Ummü Şerik ashabının daima ziyaretine gittikleri bir kadındır. Sen İbn Ummi Mektûm'un yanında iddet bekle, çünkü o a'mâ bir adamdır. (Yanında) çarşafını atabilirsin! (Nikâh için) helâl olduğun zaman bana bildir!» buyurmuşlar. Fâtıme şunları söylemiş:

(Nikâha) helâl olduğum vakit kendilerine, Muâviye b. Ebî Süfyân ile Ebû Cehm'in beni istediklerini söyledim. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdular:

«Ebû Cehm sopasını boynundan bırakmaz; Muâviye'ye gelince; o da yoksuldur; hiç malı yoktur. Sen Üsâme b. Zeyd İle evlen!» Ben buna razı olmadım. Sonra (tekrar):

«Sen Usame b. Zeyd ile evlen!» buyurdular. Bunun üzerine onunla evlendim. Allah onda hayır halketti; ben de gıbta ettim!

Bu hadîsin bazı rivâyetlerini Buhârî, Ebû Dâvûd ve Nesâî «Talâk» bahsinde tahrîc etmişlerdir.

Nevevî diyor ki: «Kocasının Fâtime'yi üç talâkla mı yoksa talâk-ı bâinle veya üç talâkın sonuncusu ile mi boşadığı hususunda lâfızları muhtelif olmakla beraber hafızların rivâyet ettiği ve mu'temed râvilerin ittifak halinde bulundukları sahih ve meşhur olan hadîs budur.»

Fâtıme binti Kays hadîsini Tahâvî on altı sahih tarîkten rivâyet etmiştir.

Hazret-i Fâtıme (radıyallahü anh) Dahhâk b. Kays’ın kız kardeşidir. Ondan on yaş büyük olduğu söylenir. Kendisi ilk muhacirlerdendir. Güzelliği, aklı, kemali ve asaleti meşhurdur. Hazret-i Ömer şehîd edildiği zaman ashâb-ı şûra onun evinde toplanmıştı.

Fâtıme (radıyallahü anh) Ebû Amr b. Hafs ile evlenmişti. Bu zâtın ismi ihtilaflıdır. Ekser-i ulemâya göre Abdülhamid'dir. Nesâî, Ahmed olduğunu söylemiş; Bazıları isminin künyesinden ibaret olduğunu iddia etmişlerdir.

Rivâyetlerin bâzısında Hazret-i Fâtıme'nin üç talâkla, bâzılarında talâk-i bâinle boşandığı bildirildiği gibi, bir rivâyette üç talâkın sonuncusu, başka bir rivâyette: Kalan bir talâk ile boşandığı ifade olunmaktadır. Hattâ mutlak olarak: «boşadı» şeklinde dahi rivâyet olunmuştur.

Bu rivâyetlerin arası şöyle bulunmuştur ; Kocası Hazret-i Fâtıme'yi daha evvel iki defa boşamıştır. Son defa boşamakla talâk adedi üç olmuştur. İşte üç talâkla boşadığını söyleyenlerle «bir talâk», «üç talâkın sonuncusu» gibi tâbirler kullananların ve keza mutlak olarak: «boşadı» diyenlerin muradları budur. «Talâk-ı bâinle boşadı» ifâdesinden de aynı mânâ kasdedilmiştir. Çünkü üç defa boşamak talâkı bâindir.

Kocası Fâtıme (radıyallahü anha)’ya vekili vasıtasiyle bir mikdar nafaka göndermişse de, Fâtıme bunu ya arpa olduğu için yahud az bulduğundan kabul etmeyerek hâlini Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e arzeylemiş; fakat o da nafaka hakkı olmadığını söylemiş; ve iddetini Ümmü Şerik'in evinde geçirmesini emir buyurmuştur.

Ümmü Şerik bir rivâyette Kureyşden, diğer rivâyete göre Ensârdan salâh ve takvası ile meşhur bir kadındı. İsmi Guzeyye yâhud Güzeyle binti Dâvûd’dur. Bâzı ulemâya göre Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e kendini hibe eden kadın budur. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ashabının bu kadını anneleri gibi hürmet göstererek "sık sık ziyaret ettiklerini, bunun ise kaç-göç işlerinde müşkilât doğuracağını düşünerek sonradan bu tavsiyeden vaz geçmiş; ve Fâtime (radıyallahü anha)’ya Abdullah b. Ümmü Mektum'un evinde iddet beklemesini emir buyurmuştur. Çünkü Abdullah (radıyallahü anh) âmâ idi. Kendisini göremeyeceği gibi, evine de fazla gelen giden yoktu. Bu sebeple erkeklerden tesettür meşakkati de olmayacaktı.

Üç talâkla boşanan bir kadına nafaka ve mesken verilip verilmeyeceği hususunda ulemâ ihtilâf etmişlerdir.

İbn Abbâ's (radıyallahü anh) ile Hasan-ı Basrî, Amr b. Dinar, Tâvûs, Ata' b. Ebî Rabâh. İkrime, Şa'bî, İmâm Ahmed, İshâk, bir rivâyette İbrahim Nehaî ve Zahirîler bu hadîslerle istidlal ederek: «Üç talâkla boşanan kadın hâmile değilse kendisine nafaka ve mesken vermek vâcib değildir.» demişlerdir.

Hammâd, Kâdî Şureyh, İbrahim Nehaî, Sevrî, İbn Ebî Leylâ, İbn Şubrume, Hasan b. Salih, Ebû Hanîfe, İmâm Ebû Yûsuf ve îmam Muhammed'e göre böyle bir kadına hâmile olsun olmasın nafaka ve mesken verilir. Bu kavil ashâb-ı kirâmdan Ömer b. Hattâb ile İbn Mes'ud (radıyallahü anh) hazeratının mezhebleridir. Delilleri;

"Onları evlerinden çıkarmayın, kendileri de çıkmasınlar; ancak aşikâr bir kötülük işlerlerse o başka..." Sûre-i Talâk, âyet: 1, âyet-i kerîmesi ile Hazret-i Ömer'in Fâtıme binti Kays hadîsi için söylediği şu sözdür: «Biz bellediğini veya unuttuğunu bilmediğimiz bir kadının sözü ile ne Rabbimizin kitabını bırakırız, ne de Peygamberimizin sünnetini!..»

Fâtıme binti Kays hadîsini Hazret-i Ömer'den maada Âişe ile Üsâme b. Zeyd (radıyallahü anh) ve başkaları da kabul etmemişlerdir.

İmâm Mâlik, İmâm Şafiî, Abdurrahman b. Mehdî ve Ebû Ubeyde'ye göre bu kadına herhalde mesken verilirse de nafaka yalnız hâmile olduğu takdirde verilir. Bunlar mesken hususunda: «

"Onları kendi oturduğunuz evlerde iskân edin!" Sûre-i Talâk, âyet: 6. âyet-i kerimesi ile; nafaka îcâb etmediğine de Fâtıme hadîsinin zahiri ile istidlal etmişlerdir.

Talâk-i ric'î ile boşanan kadına bilittifâk nafaka ve mesken verilir. Kocası ölen kadına bilittifâk nafaka yoktur.

Talâk-ı bâinle boşanan kadın Âişe ile İbn Mes'ûd (radıyallahü anh)'a göre iddeti içinde evinden çıkamaz. Saîd b. Müseyyeb, Kaasım, Salim, Ebû Bekr b. Abdirrahmân, Hârice b. Zeyd ve Süleyman b. Yesârin kavilleri de budur! Onlara göre kadın iddetini boşandığı evde bekler. Ebû Ubeyd bu kavli İmâm Mâlik ile Sevrî'den ve Küfe ulemâsından da rivâyet etmiştir.

İbn Abbâs, Câbir (radıyallahü anh), Ata', Tâvûs, Hasan-ı Basrî ve İkrime'den bir rivâyete göre talâk-ı bâinle boşanan kadın iddetini dilediği yerde geçirebilir.

İmâm Mâlik: «O kocası ölen kadın yatsıdan sonra insanlar uykuya yatıncaya kadar ziyaret için dışarıda kalabilir. Sonra evine döner.» dermiş. Leys, Şafiî ve İmâm Ahmed'in kavilleri de budur.

İmâm A'zam'a göre kocası ölen kadın gündüzleri dışarı çıkar; fakat geceyi mutlaka evinde geçirmesi îcâb eder. Boşanan kadın ise gece gündüz evinden çıkamaz. İmâm Muhammed boşanan ve kocası ölen kadınların gece gündüz evlerinden çıkamayacaklarına kail olmuştur.

Bazıları Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in Hazret-i Fâtıma'ya iddetini beklemek için İbn Ümmi Mektûm (radıyallahü anh)'un evine göndermesi ile istidlal ederek: «Kadın ecnebi erkeğe bakabilir; fakat erkek kadına bakamaz.» demişlerse de bu kavil doğru değildir. Sahîh olan kavle göre kadının da yabancı bir erkeğe bakması haramdır. Ekser-i sahabe ile cumhûru ulemanın mezhepleri budur. Çünkü Teâlâ Hazretleri erkekler için

"Mü'minlere söyle gözlerine sahip olsunlar." Sûre-i Nûr, âyet: 30. kadınlar hakkında dahi

"Mü'minlere de söyle; onlar da gözlerine sahip olsunlar!.." Sûre-i Nûr, âyet: 31. buyurmuştur. Bir de fitne erkekle kadın arasında müşterektir. Erkekten geleceğinden ne kadar endişe edilirse, kadından gelmesinden de o kadar korkulur. Nitekim Ebû Dâvud ile Tirmizî'nin rivâyet ettikleri bir hadîste beyân olunduğuna göre Ümmü Seleme ile Meymûne (radıyallahü anh) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanında bulundukları bir sırada İbn Ümmi Mektûm gelmiş. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ;

«Bunun yanında örtünün!» buyurmuş. Kadınlar: «O âmâdır, görmez.» demişler. Fakat Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kendilerine:

«Siz de mi âmâsınız, onu görmüyor musunuz?» mukabelesinde bulunmuştur. Tirmizî bu hadîsin hasen olduğunu söylemiştir.

Fâtıme binti Kays hadîsinde onun İbn Ümmi Mektûm'a bakabileceğine dair söz yoktur. O yalnız Fâtıme (radıyallahü anh)’nın başkalarının kendisini görmesinden emîn olacağını bildirmektedir. Kendisi erkeklere bakmamakla me'murdur.

Ebû Cehm'in sopasını boynundan bırakmaması iki suretle te'vîl olunur: Birinci te'vîle göre bu cümlenin, mânâsı, çok sefer eder demektir. İkinci te'vîle göre maksat kadınları çok döğmesidir. Bu te'vîl daha sahih görülmüştür; çünkü hadîsin bir rivâyetinde Ebû Cehm'in kadınları çok döğdüğü bildirilmiştir.

Bu Ebî Cehm, Encâbiyye hadîsinde ismi geçen Ebû Cehm b. Huzeyfete'l Kuraşî'dir. Teyemmüm bahsinde ve namaz kılan kimsenin Önünden geçme Bâbında bir de Ebû’l -Cüheym'den bahsedilmektedir ki, o başka bir zâttır.

Gerek Hazret-i Ebû Cehm'in sopasını boynundan bırakmaması gerekse Muâviye (radıyallahü anh)’ın hiç bir malı olmayan yoksul olması birer mecazdır. Zira Ebû Cehm uyku ve yemek gibi hallerde elbette sopasını boynundan bırakırdı. Hazret-i Muâviye'nin de giyecek elbisesi, yiyecek ekmeği vardı. Fakat ekseriyetle hâlleri hadis-i şerîfde beyan buyurulduğu şekilde birinin sopa taşıması, diğerinin pek az mala sahip olması idi.

Hadîs-i şerîf Fâtıme (radıyallahü anh)'yı isteyen Muâviye'nin Muâviye b. Ebî Süfyân olduğunu tasrîh etmekle onun başka bir Muâviye olduğunu iddia edenlere de cevâbı vermektedir.

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Hazret-i Fâtıme'ye Üsâme b. Zeyd'le evlenmesini ısrarla tavsiye buyurması onun dînen ve ahlâkan pek büyük bir fazilete sahip olduğunu bildiği içindir. Fâtıme (radıyallahü anh) ise Hazret-i Üsâme'nin âzadlı köle ve bir de cildinin pek siyah olmasına bakarak evvelâ bu işe razı olmamış; fakat onunla evlenerek ne derece hayırlı bir zât olduğunu görünce ona gıbta etmiştir. Gıbta etmek: İmrenmek demektir. Bunu hasedle karıştırmamalıdır. Zira hased: Bir kimsenin elinden bir şeyin gitmesini istemek, gıbta ise kendisinin de o kimse gibi olmasını dilemektir. Hüküm itibariyle de birbirlerinden ayrılırlar; hased haram, gıbta caizdir.

3771- Bize Kuteybe b. Saîd rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Abdül-azîz yani İbn Ebî Hâzim rivâyet etti. Kuteybe şunu da söyledi: Bize Ya'kûb yani İbn Abdirrahmân el-Kaariy rivâyet etti. Bu râvilerin ikisi de Ebû Hazim'den, o da Ebû Seleme'den, o da Fâtıme binti Kays'dan naklen rivâyet etmişler ki:

Fâtime'yi kocası, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında boşamış. Ve kendisine düşük bir nafaka vermiş. Fâtıme bunu görünce:

— Vallâhi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e bildireceğim!» Şayet benim için nafaka varsa işime yarayanı alırım; bana nafaka yoksa ondan hiç bir şey almam!» demiş. Fâtıme şunu söylemiş:

— Müteakiben bunu Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e söyledim de:

«Sana ne nafaka vardır, ne de mesken!» buyurdular.

3772- Bize Kuteybe b. Saîd rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Leys, Imrân b. Ebî Enes'den. o da Ebû Seleme'den naklen rivâyet etti. Ebû Seleme şunu söylemiş: Fâtıme binti Kays'a sordum da bana haber verdi ki:

Kocası Mahzûmî kendisini boşamış; fakat nafaka vermeğe yanaşmamış. Bunun üzerine Fâtıme, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelerek (meseleyi) haber vermiş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Sana nafaka yoktur. Hemen taşın da İbn Ümmi Mektûm'a git; onun yanında kat! Çünkü o âmâ bir adamdır; yanında çarşafını atabilirsin!» buyurmuşlar.

3773- Bana Muhammed b. Râfi' rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Hüseyn b. Muhammed rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Şeybân, Yahya'dan yani İbn Ebî Kesîr'den, rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana Ebû Seleme haber verdi. Ona da Dahhâk b. Kays’ın kız kardeşi Fâtime binti Kays haber vermiş ki:

Ebû Hafs b. Muğîrete'l-Mahzumî kendisini üç talâkla boşamış. Sonra Yemen'e gitmiş. Ailesi efradı Fâtime'ye:

— Senin bizde nafaka hakkın yoktur; demişler. Bunun üzerine Hâlid b. Velîd birkaç kişi ile kalkarak Meymûne'nin evinde bulunan Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelmişler ve:

— Gerçekten Ebû Hafs, karısını üç talâkla boşamiştır. Acaba bu kadına nafaka var mıdır? diye sormuşlar. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem).

«Ona nafaka yoktur ama iddet vardır.» buyurmuş. Fâtıme'ye de: «Nefsin hakkında benden önce bir iş yapma!» diye haber göndermiş; ve Ümmü Şerîk'in evine taşınmasını emir buyurmuş. Sonra tekrar haber göndererek:

«Ümmü Şerîk'e ilk muhacirler ziyarete gelirler; sen âmâ İbn Ummi Mektûm'un yanına git! Çünkü baş örtünü attığın vakit seni görmez.» buyurmuşlar. Bunun üzerine Fâtime onun yasına gitmiş. îddetî geçince Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kendisini Üsâme b. Zeyd b. Hârise'-ye nikâh etmiş.

3774- Bize Yahya b. Eyyûb ile Kuteybe b. Saîd ve İbn Hucr rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize İsmâîl yani İbn Ca'fer, Muhammed b. Amr'dan, o da Ebû Seleme'den, o da Fâtıme binti Kays'dan naklen rivâyet etti. H.

Bize bu hadisi Ebû Beler b. Ebî Şeybe de rivâyet etti.

(Dedi ki) ; Bize Muhammed b. Bişr rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Muhammed b. Amr rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ebü Seleme, Fâtıme bînti Kays'dan naklen rivâyet eyledi. Ebû Seleme şöyle dedi:

Ben bunu Fâtıme'nin ağzından yazı ile tesbît ettim.

(Dedi ki): — Ben Benî Mahzûm'dan bir adamla evli îdim. Sonra beni talâk-ı bâinle boşadı. Ben de nafaka istiyorum diye ailesine haber gönderdim... Râviler bu hadîsi Yahya b. Ebî Kesîr'in, Ebû Seleme'den naklettiği hadîs mânâsında hikâye ettiler. Yalnız Muhammed b. Amr rivâyetinde: «Beni geçip de kendi kendine bir iş yapma!» ibaresi vardır.

3775- Bize Hasen b. Aliy el-Hulvânî ile Abd b. Humeyd hep birden Ya'kûb b. İbrâhîm b. Sa'd'dan rivâyet ettiler.

(Dedi ki): Bize babam, Sâlih'den, o da İbn Şihâb'dan naklen rivâyet etti. İbn Şihab'a da Ebû Seleme b. Abdirrahman b. Avf, ona da Fâtıme binti Kays haber vermiş ki, kendisi Ebû Amr b. Hars b. Muğîre'nin nikâhı altında bulunuyormuş. Derken Ebû Amr onu üç talâkın sonuncusu ile boşamış. Fâtıme evinden çıkıp çıkmamak hususunda fetva istemek için Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e geldiğini, o da kendisine âmâ İbn Ümmi Mektûm'un evine taşınmasını emir buyurduğunu söylemiş.

Mervân boşanan kadının evinden çıkması hususunda bunu tasdik etmekten çekinmiştir.

Urve de: «Âişe Fâtıme'nin bu hadîsini kabul etmedi» demiştir.

3776- Bana bu hadîsi Muhammed b. Râfi' dahi rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Huceyn rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Leys, Ukayl'den, o da İbn Şihâb'dan bu îsnâdia bu hadîsin mislini Urve'nin: «Âişe Fâtıme'nin bu hadîsini kabul etmedi.» sözü ile birlikte rivâyet etti.

3777- Bize İshâk b. İbrâhîm ile Abd b. Humeyd rivâyet ettiler. Lâfız Abd'indir. (Dediler ki): Bize Abdürrezzak haber verdi.

(Dedi ki): Bize Ma'mer, Zührî'den, o da Ubeydullah b. Abdillâh b. Utbe'den naklen haber verdi ki, Ebû Amr b. Hafs b. Muğîre, Aliy b. Ebî Tâlib ile birlikte Yemen'e gitmiş, de karısı Fâtıme binti Kays'a talâkı cinsinden kalan bir talâkla boşadığı haberini göndermiş. Haris b. Hişâm ile Ayyaş b. Rabîa'ya da Fâtıme'ye nafaka vermelerini emretmiş. Bunlar Fâtıme'ye:

— Vallahi senin için nafaka yoktur; meğer ki, hâmile olasın! demişler. Bunun üzerine Fâtıme Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) 'e gelerek bunların söylediklerini ona anmış da:

«Sana nafaka yoktur.» buyurmuşlar. Fâtıme kendisinden evden taşınmak için izin istemiş. O da izîn vermiş. Fâtıme:

— Nereye (taşmayım) yâ Resûlallah? diye sormuş.

«İbni Ümmİ Mektûm'un evine!» buyurmuşlar. Bu zât âmâ imiş. Fâtıme onun yanında çarşafını atabilir; kendisini göremezmiş. Fatîme'nin iddeti bitince Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kendisini Üsâme b. Zeyd'e nikahlamış. Sonra Mervân bu hadîsi sormak için Fâtıme'ye Kabîsa b. Züeyb'i göndermiş; o da hadîsi kendisine nakletmiş. Mervân:

— Biz bu hadîsi bir kadından başka kimseden işitmedik; insanları üzerinde bulduğumuz mu'temed ve sahîh hususla amel edeceğiz; demiş. Fâtıme Mervân'ın duyduğu vakit:

«Öyle ise sizinle aramızda (hakem) Kur'ân vardır. Allah (azze ve celle): Onları evlerinden çıkarmayın.» buyurmuştur. (Ama) bu kendisine ric'at hakkı olana âiddir. Üç talâktan sonra ne gibi bir iş olabilir? Kadın hâmile olmadığı zaman nasıl ona nafaka yoktur, diyorsunuz? Onu neye hapsediyorsunuz? demiş.

3778- Bana Züheyr b. Harb rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Hüşeym rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Seyyar ile Husayn, Muğîre, Eş'as, Mücâlid, İsmâîl b. Ebî Hâlid ve Dâvûd hep birden Şâ'bî'den naklen haber verdiler. Şa'bî Şöyle dedi:

Fâtıme binti Kays'ın yanına girdim de ona Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in kendisine verdiği hükmü sordum. Şu cevâbı verdi:

— Kocam beni talâk-ı bâinie boşadı. Ben de onu mesken ve nafaka hususunda Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e da'va ettim. Ama bana ne mesken verdi, ne nafaka. (Yalnız) İtini Ümmi Mektûm'un evinde id-det beklememi emir buyurdu.

3779- Bize Yahya b. Yahya da rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Hüseyin, Husayn ile Dâvûd, Muğîre, İsmâîl ve Eş'as'dan, onlar da Şa'bî'den naklen onun:

— Fâtıme binti Kays'ın yanına girdim... dediğini Züheyr'in Hüşeym’den rivâyet ettiği gibi rivâyette bulundu.

3780- Bize Yahya b. Habîb rivâyet etti.

(Dedi ki) ; Bize Hâlid b. Haris el-Hüceymî rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Kurre rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ebû'l-Hakem Seyyar rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Şa'bî rivâyet etti.

(Dedi ki): Fâtıme binti Kays'ın yanına girdik. Bize İbn Tâb hurması ikram etti; süit karıştırması sundu. Ben kendisine, üç talâkla boşanan kadının nerede iddet bekleyeceğini sordum:

— Kocam beni üç defa boşadı da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bana ailem nezdinde iddet beklemeye izin verdi; dedi.

3781- Bize Muhammed b. el-Müsennâ ile İbn Beşşâr rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Abdurrahmân b. Mehdî rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Süfyân, Seleme b. Küheyl'den, o da Şa'bî'den, o da Fâtıme binti Kays'dan, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’ den naklen üç talâkla boşanan kadın hakkında:

«Ona mesken ve nafaka yoktur.» buyurduğunu rivâyet etti.

3782- Bana İshâk b. îbrâhîm el-Hanzatf de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Yahya b. Aden haber verdi.

(Dedi ki): Bize Ammâr b. Ruzeyk, Ebû İshâk'dan, o da Şa'bî'den, o da Fâtıme binti Kays'dan naklen rivâyet etti. Şöyle dedi:

— Kocam benî üç defa boşadı. Bunun üzerine ben (evinden) taşınmak isteyerek Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelmiş. (Bana):

«Amcan oğlu Amr b. Ummi Mektûm'un evine git de onun yanında iddet bekle!» buyurdular.

3783- Bize bu hadîsi Muhammed b. Amr b. Cebele de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ebû Ahmed rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ammâr b. Ruzeyk, Ebû İshâk'dan rivâyet etti. (Şöyle dedi): Esved b. Yezîd'le ulu câmi'de oturuyorduk. Şa'bî de yanımızda idi. Derken Şa'bî, Fâtıme binti Kays hadîsini, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ona mesken ve nafaka vermediğini rivâyet etti. Bundan sonra Esved bir avuç çakıl taşı alarak onun üzerine attı. Ve şunları söyledi:

— Yazık sana! Böyle bir şeyi rivâyet ediyorsun! Ömer: Biz Allah'ın kitabını ve Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem)’in sünnetini, belledi mi unuttu mu bilmediğimiz bir kadının sözü île terk edemeyiz; ona mesken de vardır, nafaka da. Allah (azze ve celle):

"Onları evlerinden çıkarmayın; kendileri de akmasınlar. Meğer ki, aşikâr bir kötülük işlemiş olsunlar." Sure-i Talâk; âyet: 1 buyurmuştur; dedi.

3784- Bize Ahmed b. Abdete'd-Dabbî rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ebû Dâvûd rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Süleyman b. Muâz, Ebû İshâk'dan bu isnadla Ebû Ahmed'in Ammâr b. Ruzeyk'dan rivâyet ettiği hadîsin mislini kıssası ile rivâyet etti.

3785- Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Vekî' rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Süleyman, Ebû Bekr b. Ebî’l-Cehm b. Suhayr el-Adevî'den rivâyet etti.

(Dedi ki): Fatıme binti Kays'i konuşurken işittim:

Kocası kendisini üç talâkla boşamış da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona mesken ve nafaka vermemiş. (Fâtıme dedi ki):

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bana:

«Nikâh için helâl olduğun vakit bana bildir!» buyurdular. Ben de kendilerine bildirdim.

Müteakiben Fâtime'yi Muâviye ile Ebû Cehm ve Üsâme b. Zeyd istemişler. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Muâviye yoksul bir adamdır; hiç bir malı yoktur. Ebû Cehm'e gelince kadınları çok döğen bir adamdır. Lâkin Üsame b. Zeyd!..» buyurdular. Fâtıme eliyle şöyle işaret ederek: Üsâme! Üsâme!.. dedi.

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona:

«Allah ve Resûlüne itaat senin için daha hayırlıdır.» demiş, Fâtıme:

— Ben de onunla evlendim ve gıbta ettim, dedi.

3786- Bana İshâk b. Mansur da rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Abdurrahmân, Süfyân'dan, o da Ebû Bekr b. Ebû'l-Cehm'den naklen rivâyet etti.

(Dedi ki): Fâtıme binti Kays'i şunu söylerken işittim:

Kocam Ebû Amr b. Hafs b. Mugîre, beni boşadığım haber vermek için Ayyaş b. Ebî Kabîa'y bana gönderdi. Onunla beş Ölçek kuru hurma, beş ölçek de arpa yollamış. Ben:

— Nafakam yalnız bundan ibaret mi? iddetimi sizin evinizde geçîrmeyecek miyim? dedim. Ayyaş:

— Hayır, cevâbını verdi. Bunun üzerine hemen elbisemi kuşanarak Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e geldim. (Bana):

«Kocan seni kaç defa boşadı?» diye sordu.

— Üç defa! dedim.

«Doğru söylemiş; sana nafaka yoktur! İddetini amcan oğlu İbn Ummî Mektûm'un evinde bekle; çünkü onun gözü görmez; yanında çarşafını atabilirsin. îddetîn bittiği vakit hemen bana haber ver!» buyurdular.

Derken beni bâzı kimseler kocaya istediler. Muâviye ile Ebû Cehm de bunlar meyanında idi. Fakat Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Muâviye yoksuldur: Vakîî hâli yerinde değildir. Ebû Cehm'den ise kadınlara karşı şiddet sâaV olmaktadır. (Yâhud: Kadınları döğer dedi veya buna benzer bir şey söyledi.) Lâkin sen Üsâme b. Zeyd'i iltizâm etmelisin!» buyurdular.

3787- Bana İshâk b. Mansur da rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ebû Âsim haber verdi.

(Dedi ki): Bize Süfyân-ı Sevrî rivâyet etti. (Dedİ ki): Bana Ebû Bekr b. Ebî’l-Cehm rivâyet etti.

Dedi ki: Ben ve Ebû Seleme b. Abdirrahmân, Fâtıme binti Kays'in yanına girerek kendisine sorduk. Fâtıme:

— Ben Ebû Amr b. Hafs b. Muğîre'nin karısı idim. Bir ara kendisi Necrân gazasına gitti... dedi.

Râvi hadîsi, İbn Mehdi hadîsi gibi rivâyet etti. Şunu da ziyâde eyledi:

«Fâtıme

(Dedi ki): Ben de Üsâme ile evlendim. Allah foeni Ebû Zeyd ile şerefyâb etti. Allah beni Ebû Zeyd ile mükerrem kıldı.»

3788- Bize Ubeydullah b. Muâz el-Anberî de rivâyet etti,

(Dedi ki): Bize babam rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Şu'be rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana Ebû Bekr rivâyet etti.

(Dedi ki): Zübeyr zamanında ben de Ebû Seleme, Fâtıme binti Kays'in yanına girdik. Bize kocasının kendisini talâk-ı bâinle boşadiğm Süfyân hadîsinde olduğu gibi anlattı.

3789- Bana Hasan b. Aliy el-Hulvânî de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Yahya b. Âdem rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Hasan b. Salih, Süddî'den, o da Behiy'den, o da Fâtıme bînti Kays'dan naklen rivâyette bulundu. Fâtıme:

«Kocam beni üç defa boşadı ama Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bana mesken ve nafaka vermedi.» demiş.

3790- Bize Ebû Küreyb de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ebû Üsâme, Hişâm'dan rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana babam rivâyet etti.

(Dedi ki): Yahya b. Saîd b. Âs, Abdurrahman b. Hakem'in kızı ile evlendi. Bilâhare onu boşayarak evinden çıkardı. Bundan dolayı Urve kendilerini ayıpladı. Onlar:

— Ama Fâtıme de (kocasının evinden) çıkmıştı; dediler. Urve şurlan söylemiş:

— Bunun üzerine ben Âişe'ye gelerek meseleyi kendisine haber verdimde:

— Fâtıme binti Kays için bu hadîsi anmakta bir hayır yoktur; dedi

3791- Bize Muhammed b. Müsennâ da rivâyet etti.

(Dedi ki) ; Bize Hafs b. Gıyâs rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Hişâm, babasından, o da Fâtıme binti Kays'dan naklen rivâyette bulundu. Fâtıme şöyle dedi:

— Ya Resûlallah, kocam beni üç defa boşadı; zorla yanıma girerler diye de korkuyorum; dedim. Râvi diyor ki:

Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) emir buyurmuş; o da (oradan) taşınmış.

3792- Bize (Yine) Muhammed b. Müsennâ rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Şu'be, Abdurrahmân b. Kâsim'dan, o da babasından, o da Âişe'den naklen rivâyet etti ki, Âişe, Fâtıme'nin (mesken ve nafaka vermedi) sözünü kasdederek:

— Bunu anmakla Fâtıme'ye bir hayır yoktur; demiş.

3793- Bana İshâk b. Mansûr da rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Abdurrahman, Süfyân'dan, o da Abdurrahmân b. Kâsım'dan, o da babasından naklen haber verdi. Babası şunları söylemiş:

Urvetü'bnû Zübeyr Âişe'ye: Hakemin kızı filânı görmedin mi? Kocası talâk-ı bâinle boşadı da (evinden) çıktı; demiş. Âişe (buna):

— Ne çirkin iş yapmış! mukabelesinde bulunmuş. Urve:

— Sen Fâtıme'nin söylediklerini işitmedin mi? demiş. Âişe:

— Bana bak! Bunu anmakta ona hiç bir hayır yoktur; cevâbını vermiş.

Görülüyor ki hadîsin bütün rivâyetleri Fâtıme binti Kays (radıyallahü anh) kıssasına aid olup birbirini az çok lefsîr etmektedirler, Şimdi bu rivâyetlerden bâzı cümleleri îzâh edelim:

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):in Hazret-i Fâtıme'ye:

«Nefsin hakkında benden Önce bir şey yapma!» buyurmasından murâd: Benim haberim olmadan kendi kararınla kocaya gitme, demektir. Gerek vefat iddeti içinde gerekse üç talâkla boşandıktan sonra bir kadının ta'rîz yolu İle kocaya istenebileceğine delil bu cümledir.

Hadîsin bâzı rivâyetlerinde zikri geçen Mervân meselesine gelince: Bu zât o târîhde Medine valisi bulunan Mervân b. Hakem'dir. Kardeşi Abdurrahmân b. Hakem'in kızı Amra, Yahya b. Saîd b. Âs evlenmiş, fakat geçinemeyip boşanmış; kocasının evinde iddet beklemesine de müsâde edilmemişti. Bu sebeple babası Abdurrahmân onu boşandığı evden alarak kendi evine nakletmişti. Buhârî'nin rivâyetinden anlaşıldığına göre Hazret-i Âişe bunu haber alınca Mervan'a haber göndererek Amra'y1 boşandığı eve iade etmesini, iddetini orada geçirmesini istemiş. Mervân, kardeşi Abdurrahmân'in bu hususta kendisine galebe çaldığım bildirerek iade edemediği için özür dilemiş; hattâ bir rivâyette Âişe (radıyallahü anha)'ya:

«Sen Fâtıme binti Kays hadîsim duymadın mı?» demiş; o da kendisine:

«Fâtıme hadîsini ağzına almamak sana zarar vermez.» diye cevap vermiştir.

Hazret-i Âişe bu sözü ile Fitime binti Kays hadîsinin mtı boşandığı evde iddet beklememesi bir sebebe müstenid idi. Bu se-huccet olamayacağına işaret etmiştir. Çünkü Fâtıme (radıyallahü anka) bep boşandığı evin tenha ve korkulacak bir yer olması idi. Bazıları buna Hazret-i Fâtıme'nin sert tabiatlı bir kadın oluşunu, kayın validesi ile kayın pederine haşîn sözler söylemesini de ilâve ederler. Bu izahattan da anlaşılır ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem);'in Hazret-i Fâtıme'ye evinden taşınmak için izin vermesi arzettiğimiz Özürden dolayıdır.

Hâsılı Hazret-i Âişe , Fâtıme binti Kays hadîsi İle amel etmemiştir. Onun hadîsini yalnız Âişe değil, Ömer, Üsâme b. Zeyd , Câbir ve Zeyd b. Sabit (radıyallahü anh) hazerâtı ile tabiînden Saîd b. Müseyyeb ve diğer birçok ulemâ da reddetmişlerdir. Hazret-i Ömer onu birçok ashâb-ı kirâm huzurunda reddetmiş; kendisine i'tirâz eden olmamıştır. Bu hâl onların da aynı mezhebde olduklarını gösterir.

Hanefîler'den «El-Hidâye» sahibi şöyle demektedir; «Fâtime hadîsini Ömer (radıyallahü anh.) reddetmiş; ve: Doğru mu yoksa yalan mı söylediğini; belleyip bellemediğini bilmediğimiz bir kadının sözü ile biz Rabbimizin Kitabını ve Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem)’in sünnetini terk edemeyiz.

Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’i: Üç talakta boşanan kadına nafaka ve mesken vardır; buyururken işittim; demiştir.»

Hadîsin Züheyr b. Harb rivâyetinde râviler arasında Mücâlid de vardır. Bu zât zaif bir râvi ise de Müslim onun rivâyetini burada mütâbaat için zikretmiştir. Böyle hadîslerde bâzı zaif kâviler bulunabilir.

İbni Tâb Hurması Medîne-i Münevvere'nin yüz yirmi çeşit hurmasından biridir.

(......) Arpa ile buğday arasında bir nevi ekindir. Bazıları bunun kabuksuz arpa olduğunu söylerler.

Nevevî diyor ki: «Ulemâmız bunun hükmünde üç meşhur vecihle ihtilâf etmişlerdir. Sahîh kavle göre put hububat cinsindendir; fakat buğday veya arpa değildir. İkinci kavle göre buğday, üçüncüye göre arpadır...»

Hadîsin bir rivâyetinde Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Hazret-i Fâtıme'ye

«Amcan oğlu Amr b. Ümmi Mektûm'un evine taşın!» buyurduğu görülüyor. İmâm Müslim kitabının sonunda: «Bu zât Benî Fihr kabîlesindendir; Fâtıme ile ikisi bir soydandır.» demektedir. Kâdi Iyâz bunu kabul etmemiş: «Meşhur olan bunun hilafıdır; Onlar bir sülaleden değillerdir; Fâtıme, Benî Muhârib b. Fihr'den, İbn Ümmi Mektûm ise Benî Âmir b. Lüeyy'dendir.» demişse de Nevevî ; Ümmi Mektûm, Fatime'nin mecazen amcası oğludur. Nesebleri Fihr'de birleşir.» diyor.

İbn Ümmi Mektûm'un ismi ihtilaflıdır. Bazıları Amr'dır, demiş; bir takımları Abdullah' olduğunu söylemişlerdir. Daha başka olduğunu iddia edenler de vardır.

Ulu câmi'den murâd: Küfe'nin mescididir.

Hadîsin bâzı rivâyetlerinde Hazret-i Üsâme için Ebû Zeyd denilmiş; Kâdî Iyâz'ın iddiasına göre ekseri rivâyetlerde: İbn Zeyd ıtlak olunmuştur. Bunların ikisi de doğrudur. Çünkü Hazret-i Üsâme İbn Zeyd'dir; Ebû Zeyd künyesini taşır. Künyesinin Ebû Muhammed olduğunu söyleyenler de vardır.