Geri

   

 

 

 

İleri

 

22- Azlin Hükmü Bâbı

3617- Bize Yahya b. Eyyûb ile Kuteybetü'bnü Saîd ve Aliy-yü'bnü Hucr rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize îsmaîl b. Ca'fer rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana Rabîa, Muhammed b. Yahya b. Habbân'dan, o da İbn Muhayrîz'den naklen haber verdi. İbn Muhayrîz Şöyle dedi: Ebû Sirme ile ben Ebû Saîd-i Hudrî'nin yanına girdik. Ebû Sırme ona suâl sorarak: .

— Yâ Ebâ Saîd! Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i hiç azilden bahsederken işittin mi? dedi. Ebû Saîd şu cevâbı verdi:

— Evet, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte Belmusta-lik gazasında bulunduk; ve Arapların güzel kızlarını esir aldık. Perken bekârlığımız uzun sürdü de fidyeye razı olduk. Bunun üzerine cinsî münasebette bulunarak azil yapmak istedik. Arkacığından da şöyle konuştuk:

— Biz bu işi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) aramızda iken yapacak da ona sormayacak mıyız?

Sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e sorduk:

— «Bunu yapmamanızda size bir zarar yoktur. Allah kıyâmet gününe kadar kaç can yaratmayı takdir buyurdu ise, o mutlaka olacaktır.» buyurdu.

3618- Bana Benî Hâşim'in âzâdlısı Muhammed b. el-Ferec rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Muhammed b. Zibrikaan rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Mûsâ b. Ukbe, Muhammed b. Yahya b. Habbân'dan şu isnâdla Rabîa hadîsi mânâsında rivâyette bulundu. Şu kadar var ki, o:

«Çünkü Allah kıyâmet gününe kadar kimleri yaratacağını takdir buyurmuştur.» dedi.

3619- Bize Abdullah b. Muhammed b. Esmâ'ed-Dubaî rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Cüveyriye, Mâlik'den, o da Zührî'den, o da İbn Muhayrîz'den, ona da Ebû Saîd-i Hudrî haber vermiş olmak üzere rivâyet eyledi. Ebû Saîd Şöyle dedi:

— Bir takım esîr kadınlar ele geçirdik. Artık (onlarla cima' ederken) azil yapıyorduk. Sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e bunun hükmünü sorduk da, bize:

— «Siz bunu hakîkaten yapıyor musunuz? Siz bunu hakikaten yapıyor musunuz? Siz bunu hakikaten yapıyor musunuz? Kıyâmet gününe kadar yaratılması mukadder hiç bir can yoktur ki, dünyaya gelmiş olmasın.» buyurdular.

3620- Bize Nasr b. Aliy el-Cahdamî rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Bişr b. Mufaddal rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Şu'be, Enes b. Sîrîn’den, o da Ma'bed b. Sîrîn'den, o da Ebû Saîd-i Hudrî'den naklen rivâyet eyledi. Enes

Dedi ki: (Ma'bede) sen bu hadîsi Ebû Saîd'den mi işittin? diye sordum:

— Evet, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den nakletti: «Bunu yapmamanızda size bir zarar yoktur. Çünkü bu ancak kadere bağlı bir şeydir.» buyurmuşlar, cevâbın verdi.

3621- Bize Muhammed b. el-Müsennâ ile İbn Beşşâr rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. H.

Bize Yahya b. Habîb de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Hâlid yani İbn’l Haris rivâyet etti. H.

Bana Muhammed b. Hatim dahi rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Abdurrahmân b. Mehdi ile Behz rivâyet ettiler. Bu râvilerin hepsi: Bize Şu'be, Enes b. Sîrîn'den bu isnâdla bu hadîsin mislini rivâyet eyledi; demişlerdir. Yalnız bunların hadîsinde: «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den rivâyet olunmuştur. Azil hakkında:

"Bunu yapmamanızda size bir zarar yoktur; çünkü bu ancak kader (e bağlı bir şey) dir;" buyurmuşlar.» denilmiştir.

Behz'in rivâyetinde: «Şu'be dedi ki: Enes'e:

— Sen bu hadîsi Ebû Saîd'den mi işittin? diye sordum.

— Evet, cevâbını verdi.» ifâdesi de vardır.

3622- Bana Ebû'r-Rabî'ez-Zehrânî Üe Ebû Kâmil el-Cahderî rivâyet ettiler. Lâfız Ebû Kâmil'indir. (Dediler ki): Bize Hammâd yani İbn Zeyd rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Eyyûb, Muhammed'den. o da Abhurrahman b. Bişr b. Mes'ûd'dan. o da Ebû Saîd-i Hudrî'ye isnâd etmek suretiyle rivâyette bulundu. Ebû Saîd Şöyle dedi:

Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e azlin hükmünü sordular da: «Bunu yapmamalısınız; çünkü bu ancak bir kaderden ibarettir.» buyurdular.

Râvi Muhammed: «Yapmamalısınız» sözü nehye daha yakındır; demiş.

3623- Bize Muhammed bel-Müsennâ rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Muâz b. Muâz rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize İbn Avn, Muhammed'den, o da Abdurrahman b. Bişr el-Ensârî'den naklen rivâyet eyledi. Muhammed

Dedi ki: Abdurrahman hadîsi geriye isnâd ede ede tâ Ebû Saîd-i Hudrî'ye vardırdı. Ebû Saîd şunları söylemiş:

Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in yanında azlin lâfı oldu da: «Ne konuşuyorsunuz?» diye sordu. Ashâb:

— Bir adamın karısı emzikli olur da onunla cinsî münâsebette bulunur; ve gebe kalmasını istemezse; yine bir adamın cariyesi olur; onunla cima' ederek gebe kalmamasını isterse ne yapması lâzım geldiğini (konuşuyoruz) dediler. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Bunu yapmamalısınız; çünkü bu ancak bir kaderden ibarettir.» buyurdular.

İbn Avn

Dedi ki: «Ben bu hadîsi Hasen'e söyledim de:

— Vallahi bu söz tıpkı nehye benziyor; dedi.»

3624- Bana Haccâc b. Şaîr rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Süleyman b. Harb rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Hammâd b. Zeyd, İbn Avn'dan rivâyet etti.

(Dedi ki): Muhammed'e, İbrahim'den dinlediğim Abdurrahmân b. Bişr hadîsini (yani azil hadîsini) anlattım da:

Abdurrahmân b. Bişr onu ancak bana rivâyet etti; dedi.

3625- Bize Muhammed b. el-Müsennâ rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Abdülâ'lâ rivâyet eyledi.

(Dedi ki): Bize Hişâm, Muhammed'den, o da Mâ'bed b. Sîrîn'den naklen rivâyette bulundu. Ma'bed Şöyle dedi:

Ebû Saîd'e: Sen Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i azil hakkında bir şey söylerken işittin mi? diye sorduk.

— Evet, cevâbını verdi.

Râvi bu hadîsi «kader» kelimesine kadar, İbn Avn hadîsi mânâsında rivâyet eylemiştir.

3626- Bize Ubeydullah b. Ömer el-Kavârîrî ile Ahmed b. Abde rivâyet ettiler. İbn Abde «Bize haber verdi» tâbirini kullandı. Ubeydullah ise: Bize Süfyân b. Uyeyne, İbn Ebî Necîh'den, o da Mücâhid'den, o da Kaza'a'dan, o da Ebû Saîd-i Hudrî'den naklen rivâyet eyledi; dedi. Ebû Saîd şunları söylemiş:

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in yanında azil lâfı oldu da: «Sizden bîriniz bunu niçin yapıyor? Çünkü yaratılmış hiç bir nefs yoktur ki, yaratanı Allah olmasın!» buyurdu. «Bunu sizden hiç biriniz yapmasın» demedi.

3627- Bana Harun b. Saîd el-Eylî rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Abdullah b. Vehb rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana Muâviye yani İbn Salih, Aliy b. Ebî Talha'dan, o da Ebû'l-Veddâk'dan, o da Ebû Saîd-i Hudrî’den naklen haber verdi. Veddâk Ebû Saîd'i şunu söylerken işitmiş:

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e azlin hükmü soruldu da: «Her meniden çocuk olmaz; Allah bir nesneyi yaratmak isterse onu hiç bir şey men'edemez.» buyurdular.

3628- Bana Ahmed b. el-Münzir el-Basri rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Zeyd b. Hubâb rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Muâviye rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana Aliy b. Ebî Talhate'l-Hâşimî, Ebû'l-Veddâk'dan, o da Ebû Ebû Saîd-i Hudrî'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den bu hadîsin mislini haber verdi.

3629- Bize Ahmed b. Abdillâh b. Yûnus rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Züheyr rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ebû'z Zübeyr, Câbir'den naklen haber verdi ki, bir adam Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelerek:

Benim bir cariyem var ki, hizmetçimiz ve su taşıyan devemiz hep odur. Ben onula cinsî münâsebette de bulunuyorum; ama gebe kalmasını istemiyorum; demiş. Bunun üzerine Resûlü Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem):

«İstersen ondan azil yap; çünkü ona mukadder olan başına gelecektir.» buyurmuşlar. Adam bir müddet durmuş; sonra tekrar Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelerek:

— Câriye gerıe kaldı; demiş. O zaman Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem);

«Ben ona mukadder olanın başına geleceğini sana haber vermiştim.» buyurmuşlar.

3630- Bize Saîd b. Amr El-Eş'asî rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Süfyân b. Uyeyne, Saîd b. Hassân'dan, o da Urvetü'bnû Iyâz'dan, o da Câbir b. Abdillâh’dan naklen rivâyet etti. Câbir Şöyle dedi:

Bir adam Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e suâl sordu; ve: Yanımda bir cariyem var; ondan azil yapıyorum; dedi. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Şüphesiz ki, bu hareket Allah'ın irâde ettiği bir şeye mâni' olamaz.» buyurdu. Bilâhare o adam tekrar gelerek:

— Yâ Resûlallah! Sana anlattığım câriye gebe kaldı; dedi. O zaman Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Ben Allah'ın kulu ve Resûlüyüm!» buyurdular.

3631- Bize Haccâc b. Şâir rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ebû Ahmed Ez-Zübeyrî rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Mekkeliler'in hikayecisi Saîd b. Hassan rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana Urvetübnu Iyâz b. Adiy b. Hıyar Eıı-Nevfelî, Câbir b. Abdillâh'dan naklen haber verdi. Câbir: «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e bir adam geldi...» demiş. Râvi, Süfyân hadîsi mânâsında rivâyette bulunmuştur.

3632- Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile İshâk b. İhrâhîm rivâyet ettiler. İshâk (Bize haber verdi) tâbirini kullandı. Ebû Bekr ise: Bize Süfyân, Amr'dan, o da Atâ'dan, o da Câbir'den naklen rivâyet etti; dedi. Câbir: «Bir Kur'ân inerken azil yapardık.» demiş.

İshâk şunu da ziyâde etti: «Süfyân: Azil yasak edilecek bir şey olsa İdi, bizi ondan Kur'ân nehyederdi; dedi.»

3633- Bana Selemetü'bnü Şebîb rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Hasen b. A'yen rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ma'kıl, Atâ'dan rivâyet etti.

(Dedi ki): Ben Câbiri şunu söylerken işittim:

«Biz Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında hakîkaten azil yapardık.»

3634- Bana Ebû Gassân el-Mismaî rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Muâz yani İbn Hişâm rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana babam, Ebû'z-Zübeyr'den, o da Câbir'den naklen rivâyette bulundu. Câbir:

«Biz Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında azil yapardık. Derken Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bunu duydu; ama bizi neh-yetmedi.»

Ebû Saîd hadîsini Buhârî: «Alış veriş», «Nikâh», «Kader», «Meğâzî», «Itk» ve «Tevhîd» bahislerinde muhtelif râvilerden tah-rîc ettiği gibi Ebû Dâvûd: «Nikâh»da; Nesâî: «Itk», «Iş-retü'n-Nisâ» ve «Nu'ût» bahislerinde rivâyet etmişlerdir.

İbn Ebî Şeybe'nin Hazret-i Ebû Saîd-i Hudrî’den rivâyet ettiği bir hadîsde şöyle deniliyor:

«Benî Mustalik esirlerini alınca kadınlardan istimtâ' ettik; ve azil yaptık. Sonra ben Benî Kaynukaa' pazarına bir câriye çıkardım. Az sonra Yahûdilerden bir adam geçti; ve:

— Bu câriye ne yâ Ebâ Saîrî? dedi.

— Benim bir câriyemdir; onu satıyorum; dedim. Yahûdi:

— Onunla cinsî münâsebette bulunuyor muydun? diye sordu.

— Evet, dedim. Yahûdi:

— İhtimal sen onu, karnında kuzu kadar çocuk olduğu halde satıyorsun, dedi,

— Ben ondan azil yapardım; cevâbını verdi. Yahûdi:

— İşte bu küçük mevüde (yani kızı diri diriye mezara gömme) dir; dedi. Bunun üzerine ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelerek bu meseleyi anlattım da:

«Yahûdiler yalan söylemişler; Yahûdiler yalan söylemişler..,» buyurdu.»

Hazret-i Câbir hadîsini Buhârî. Ebû Dâvûd, Tirmizî ve Nesâî , «Nikâh» bahsinde muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir. Tirmizî'nin rivâyetinde Hazret-i Câbir şöyle demektedir:

«Yâ Resûlallah! Biz azil yapıyorduk. Yahûdiler bunun küçük mev'û-de olduğunu söylediler; dedik. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)

— Yahûdiler yalan söylemişler. Şüphesiz ki, Allah onu halk etmek isterse insan mânir olamaz; buyurdular.»

Bâzı kelime ve cümlelerin îzâhı:

Azl: Çocuk olmasın diye münasebet-i cinsiyye esnasında erkeğin menisini dışarı çıkarmasıdır.

Belmustalik; Benî Mustalik'dir. Nitekim Benî Anber'e de Bel Anber derler. Benî Mustalik gazası hicretin altıncı veya beşinci yılında yapılmıştır. Dördüncü yılında olduğunu söyleyenler de vardır. Buna Müreysî' gazası da denilir. Kâdî Iyâz. hadîs ulemasının: «Bu rivâyet, hâdisenin Evtâs gazasında geçtiğini bildiren Mûsâ b. Ukbe rivâyetinden daha makbuldür.» dediklerini söyler. Bu gazada Benî Mustalik kabilesinden yedi yüzden fazla esîr alındığı rivâyet olunur. Hazret-i Cüveyriye bintil -Haris de bunlar meyanında imiş. Sonra Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onu âzâd ederek kendisi ile evlenmiştir. Esirlerin ehl-i kitâb olmadıkları ihtilaflıdır.

«Bekârlığımız uzuri sürdü de fidyeye razı olduk» cümlesinden murâd: Cinsî münasebete ihtiyacımız çoğaldı. Aldığımız cariyelerin gebe kalmalarından da korkuyorduk; zira gebe kalırlarsa üramü veled olacaklarından satmamız; ve onlara mukaabil fidye almamız mümkün olamazdı, demektir.

cümlesinin mânâsı bâzılarına göre: «Azli terk etmekde size bir zarar yoktur. Çünkü Allah yaratmasını takdir buyurduğu her nefsi mutlaka yaratacaktır. Sizin azil yapıp yapmamanız bu hususta müsavidir.» demektir. Bu mânâya göre azil yapmakta bir beis yoktur. Bir takım ulemâ: «Bu cümleden murâd. azli yasak etmektir.» demişlerdir. Bu takdirde cümlenin mânâsı: «Hayır, bunu yapmamalısınız,» demek olur.

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in:

«Siz bunu hakîkaten yapıyor musunuz?» diye sorması İbn Hacer'e göre o ana kadar ashabının bunu yaptıklarını bilmediğini gösterir.

«Ben Allah'ın kulu ve resulüyüm.» cümlesinden murâd: Benim sözlerim baktır; onlara ftimâd ederek inanın, zîra söylediklerim güneş, gibi zuhur edecektir; demektir.

Azil meselesi hakkında birbirine muhalif hadisler rivâyet olunmuştur.

Meselâ: Hazret-i Âişe'den rivâyet olunan bir hadisde ; «Sonra kendisine azli sordular. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

— O gizli ve'ddir; buyurdu, denilmektedir. Halbuki aynı şeyi söyleyen Yahûdiler hakkında:

«Yahûdiler yalan söylemişler;» buyurduğunu az yukarıda görmüştük. Birbirlerine muhalif görülen bu rivâyetlerin arasım bulmak İçin iki ihtimâl üzerinde durulmaktadır.

Birinci ihtimâle göre: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in Yahûdiler hakkında: «Yalan söylemişler.» buyurması, azlin hakîkaten Yahûdilerin dediği gibi, küçük ve'd hükmünde olduğunu henüz bilmediği zamana tesadüf etmiştir. Nitekim kabir azabı meselesinde de Öyle olmuştu. Yahûdiler Ölünün kabirde azâb gördüğünü söyledikleri vakit Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onları tekzîb etmiş; sonra Allahü teâlâ kabir azabının hak olduğunu bildirince bunu tasdik buyurmuş; ve ondan Allah'a sığınmıştı.

İkinci ihtimale göre Hazret-i Âişe hadisi diğer hadîslerle neshedilmistir Tahâvi'nin kanaati budur.