Geri

   

 

 

 

İleri

 

3- Nikahı Müt'a ve Bu Nikahın Evvela Mubah Kılınıp Sonra Nesh Edilmesi Bilahere Tekrar Mubah Kılınıp Yine Nesh Edilmesi ve Haram Kılınmasının Kıyâmet Gününe Kadar Devamını Beyan Bâbı

3476- Bize Muhammed b. Abdillah b. Nümeyr El-Hemdânî rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize babam ile VeUF ve İbn Bisr, İsmail'den, o da Kays'dan naklen rivâyet ettiler. Kays şöyle dedi: Ben Abdullah'ı şunu söylerken işittim: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte gaza ediyorduk. Kadınlarımız yoktu. Bu sebeble hayalarımızı çıkarsak mı ki dedik. Fakat Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bizi bundan nehyetti. Sonra bize elbise mukabilinde muayyen bir zamana kadar bir kadınla evlenmemiz için ruhsat verdi. Bundan sonra Abdullah:

"Ey îman edenler! Allah'ın size helâl kıldığı şeylerin iyi, hoş olanlarını (kendinize) haram kılmayın. Hakka da tecavüz etmeyin. Çünkü Allah mütecavizleri sevmez." Sure-i Mâide, Âyet: 87 âyet-i kerîmesini okudu.»

3477- Bize Osman bin Ebî Şeybe rivâyet etti.

(Dedi ki) ; Bize Cerîr, İsmail b. Ebî Hâlid'den bu isnâdla bu hadîsin mislini rivâyet etti. Ve: «Sonra bize şu âyeti okudu» dedi; «Abdullah okudu» demedi.

3478- Bİzc Ebû Bekir b. Ebû Şeybe rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Vekî' İsmail'den bu isnâdla rivâyetle bulundu. «Biz genç olduğumuz haldeydik ve yâ Resûlallah! Hayalarımızı çıkaralım mı diye sorduk?» dedi. «Kaza ediyorduk demedi.»

Bu hadîsi Buhârî «Nikâh» ve «Tefsir» bahislerinde, Nesâî «Tefsir» bahsinde muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir. Görülüyor ki ashâb-ı kiram'dan Bazıları şehvetlerini kırmak ve şeytanın vesvesesinden kurtulmak için hayalarını çıkarmak istemişler. Fakat Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onları bundan nehi buyurmuştur. Çünkü bu iş Allah'ın halk ettiği şekli değiştirmek, neslin önünü kesmek ve canlıya eziyet gibi bir takım memnu' fiilleri tazammun etmektedir. Resûlü Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) bunun yerine ashâb-ı kirâm'ma müfa denilen bir nevi muvaffak nikâha ruhsat vermiştir. Hadîs-i şerifte:

«Sonra bize elbise mukabilinde bir kadını bir müddet nikâh etmeye ruhsat verdi» cümlesinden murâd budur. Müt'a'nın mutlaka bir elbise mukabilinde olması şart değildir. İki tarafın razı olacakları herhangi bir şeyle müt'a yapılır. Nikâh-ı müt'a: Temettü' lâfzîle yapılan muvakkat nikâhtır. Bunda şahit lâzım değildir.

Hadisin râvisi Hazret-i Abdullah b. Mesud'dur. Okuduğu âyet-i kerîme İbn Abbâs (radıyallahü anh)’ın beyânına göre ashâb-ı kiram'dan üç kişi hakkında nâzil olmuştur. Bu zevat kendi aralarında: «Tenasül âletlerimizi keselim de dünya şehvetlerinden vaz geçelim. Biz de Râhiblerin yaptıkları gibi yeryüzünde seyahat edelim.» diye konuştukları vakit nâzil olmuştur. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem). bunu haber aldığı vakit kendilerini çağırtarak böyle bir şey konuşup konuşmadıklarını sormuş; onlar da evet diyerek tasdik etmişlerdi. Bunun üzerine onlara:

«Ama ben hem oruç tutarım, hem tutmam. Hem namaz kılarım, hem uyurum; kadınlarla da evlenirim. İmdi her kim benim sünnetimle amel ederse bendendir; kim benim sünnetimle amel etmezse o benden değildir.» buyurdular. Bu hadîsin mislini İbn Merdeveyh Hazret-i İbn Abbâs'dan rivâyet etmiştir.

Nevevî diyor ki ; «Bâbımız hadîsinde Hazret-i Abdullah b. Mes'ud'un İbn Abbâs (radıyallahü anh) gibi nikâhı müt'a'nın mubah olduğunu itikat ettiğine işaret vardır. Herhalde onlar bunun nesh edildiğini, duymamışlardır.»

Kâdî Iyâz müt'a'nın mubah olduğuna dair ashâb-ı kirâm’dan bir cemaatın hadîs rivâyet ettiklerini söyler. Nitekim Bâbımızda görülecek. Câbir b. Abdillah ile Selemetü'bnü Ekvâ', Sebratü'bnü Ma'bed ve İbn Abbâs (radıyallahü anh) hadîslerinden de nikâhı müt'a'ya ruhsat verildiği anlaşılmaktadır. Yalnız bu hadîslerde evlerinde mukim olanlara müt'a'nın mubah kılındığına dair bir kayıt yoktur. Bilâkis müt'a için sefer ve gazalarda zaruret icabı ruhsat verildiği bildirilmektedir. Çünkü memleket sıcak, ashabın kadınlara karşı sabırları azdı.

İbn Ömer (radıyallahü anh) hadîsinde mût'anm muztar kalmak şartıyla îslâm’ın ilk devirlerinde bir ruhsat olmak üzere tecviz edildiği bildirilmektedir. Böyle bir rivâyet İbn Abbâs (radıyallahü anh) dan da nakledilmiştir. Mâziri: «Nikâhı mût'anm İslâm'ın ilk devirlerinde caiz olduğu sabittir. Sonra nesh edildiği dahi sahih hadîslerle sübüt bulmuş; ve haram olduğuna icmâ'ı ümmet inikaad eylemiştir. Bu hususta ehl-i bid'atdan bir taife müstesna olmak üzere muhalefet eden bulunmamıştır. Ehl-i bid'at, mensuh hadîslerle istidlale teşebbüs etmişlerse de bu hadîslerde onlara bir delil yoktur.» demektedir.

Nikâhı mût'a hakkında gereken izahat aşağıdaki rivâyetlerde sırası geldikçe verilecektir.

3479- Bize Muhammed b. Beşşâr rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti.

(Dedi ki): Şu'be, Amr b. Dinar'dan, rivâyet eyledi.

(Dedi ki): Ben Hasan b. Muhammed'i, Câbir b. Abdillah ile Selemetü'bnü Ekva'dan naklen rivâyet ederken dinledim. Şöyle dediler: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in dellâh yanımıza çıkarak: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) istimta' yani kadınlarla mût'a nikâhı yapmamız için size izin vermiştir, dedi.»

3480- Bana Ümeyyetû'bnû Bimtâm El-Ayşî rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Yezîd yani İbn Zûrey' rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ravh yani İbn Kasım, Amr b. Dinar'dan, o da Hasan b. Muhammed'den, o da Selemetû'bnû Ekvâ' ile Câbîr b. Abdillah'tan naklen rivâyet eyledi ki:

«Resûlülah (sallallahü aleyhi ve sellem) yanımıza geldi de Mut'a için bize izin verdi» demişler.

3481- Bize Hasan El-Huîvâni rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Abdürrezzâk rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize İbn Cüreyc haber verdi.

(Dedi ki): Ata' şunu söyledi: Câbir b. Abdillah Umre yaparak geldi. Biz de evinde onun yanına vardık. Derken cemaat ona bazı şeyler sordular. Sonra mût'a'dan söz açtılar. Câbir:

«Evet, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile Ebû Bekir ve Ömer zamanlarında biz mût'a yaptık.» dedi.

3482- Bana Muhammed b. Rafi' rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Abdürrezzâk rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize İbn Cüreyc haber verdi.

(Dedi ki): Bana Ebû'z-Zübeyr haber verdi.

(Dedi ki): Câbir b. Abdillâh'ı şunu söylerken işittim. Biz Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile Ebû Bekir devirlerinde bir avuç kuru hurma ve un mukabilinde birkaç günlüğüne mût'a yapardık. Nihayet Amr b. Hureys hâdisesinde Ömer bundan nehyetti.

3483- Bize Hâmid b. Ömer E!-Bekrâvî rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Abdülvâhid yani İbn Ziyâd, Âsım'dan, o da Ebû Nadrâ'dan naklen rivâyet eyledi.

(Dedi ki): Câbir b. Abdillah’ın yanındaydım. Ona biri gelerek: İbn Abbâs ile İbn Zübeyr iki mût'a hakkında ihtilâf ettiler, dedi. Bunun üzerine Câbir şunu söyledi: «Biz bunları Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında yaptık. Sonra Ömer onlardan bizi nehyetti.

3484- Bize Ebû-Bekir b. Ebû Şeybe rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Yûnus b. Muhammed rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Abdûlvâhid b. Ziyâd rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ebû Umeys. Iyâz b. Seleme'den, o da babasından naklen rivâyet eyledi. Babası Şöyle dedi: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Evtâs yılında bize mût'a için üç gece ruhsat verdi. Sonra ondan nehî buyurdu.

Bu hadîsi Buhârî «Nikâh» bahsinde tahric etmiştir.

İbn Abdilberr nikâhı mût'a hakkında öteden beri hilaf olduğunu kaydettikten sonra: «Sahabeye gelince: Onlar nikâhı mût'a hakkında ihtilâf etmişlerdir. İbn Abbâs bunun caiz ve helâl olduğuna kaaildir. Bu hususta ondan rivâyet edenler arasında hilaf yoktur. Atâ' b. Ebî Rabah, Saîd b. Cübeyr ve Tavus da dahil olmak üzere İbn Abbâs'in ekseri ashabı bu kanaattedirler, Ebû Saîd, Kudrî ile Câbir b. Abdillah (radıyallahü anh) Hazerâtmin dahi nikâhı mût'a'yı caiz ve helâî gördükleri rivâyet olunur.» diyor.

Evtâs: Tâif'de bir vadidir. İslâm târihinde feth-i Mekke ile Evtâs günü aynı vak'a sayılır.

Hazret-i Câbir hadîsinin birinci rivâyetinde zikri geçen dellâhn Hazret-i Bilâl-i Habeşî olması muhtemel görülmektedir. Mûteâkib rivâyette Eesûlüilah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in bizzat gelerek mût'a için izin verdiği beyân edilmiştir. Mamafih o rivâyette de dellâhnın gelmiş olması ihtimal dahilindedir.

Hazret-i Câbir'in: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile Ebû Bekir ve Ömer zamanlarında biz mût'a yaptık. Nihayet Ömer bizi bundan nehyetti» şeklindeki beyanatı Hazret-i Ömer zamanına kadar nikâhı mût'a’nın nesh edildiğini duymadıklarına hamîedilmiştîr.

3485- Bize Kutaybetü'bnü Saîd rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Kabi' b. Sabrate'l-Cühenî’den, o da babası Sebrâ'dan naklen rivâyet etti ki. (Şöyie demiş): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) mût'a için bize izin verdi. Bunun üzerine bir zat ile ben Benî Âmîr'den bir kadına gittik. Kadın usun boyunlu dişi deve gibi bir şeydi. Ona kendimizi arz ettik. Kadın (bana): Ne vereceksin? dedi. Ben:

— Kaftammı cevâbını verdim. Arkadaşım da:

— Ka-fianum veririm, dedi. Arkadaşımm kaftanı benimkinden daha güseldi. Ama ben arkadaşımdan daha genç îdim. Kadın arkadaşımın kaftanına bakınca oku, bana bakınca da benî beğendi. Sonra:

— Sen ve kaftanın bana kâfidir, dedi. Bunun Üzerine onunla üç gece bir arada kaldım. Sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):'

«Kimin yanında şu müt'a yaptığı kadınlardan biri varsa, ona hemen yol versin» buyurdular.

3486- Bize Ebû Kâmil Fudayl b. Hüseyin El-Cahterî rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Bişr yani İbn Mûfaddal rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Umâratû'bnû Gaziyye, Rabi' b. Semra'dan naklen rivâyet eyledi ki, babası Mekke'nin fethinde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte gaza etmiş.

(Dedi ki): «Orada onbeş gece —yani geceleri de sayılırsa otuz gün— kaldık; Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bize kadınlarla mût'a yapmak için izin verdi. Derken ben kavmimden bir zat ile birlikte dışarı çıktım. Güzellik hususunda benim ona üstünlüğüm vardı. Arkadaşım çirkine yakın bir adamdı. Her birimizin kaftanı vardı. Fakat benim kaftanım eski, amcaoğlunun kaftanı ise yepyeni bir şeydi. Mekke'nin alt tarafına yahut üst tarafına vardığımız vakit Lize uzun boyunlu dişi deve gibi (endamlı) bir kadın rastladı. (Kendisine):

— Bizden birimizle mût'a yapmaya razı olur musun? diye sorduk. Kadın:

— Ne verirsiniz? dedi. Biz de her birimiz kaftanımızı yaydık. Kadın her ikimize bakmaya taşladı. Arkadaşım kadının yanıbaşma baktığını görünce:

— Bunun kaftanı eskidir. Benim kaftanım ise yepyenidir, dedi. Kadın ise iki veya üç defa:

— Onun kaftanının zararı yok mukabelesinde bulundu. Sonra kadınla ben mût'a yaptım ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) mût'a'yı haram edinceye kadar yanından çıkmadım.»

3487- Bana Ahmed b. Saîd b. Sahr Ed-Dârimî rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ebû-Nu'man rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Vüheyb rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Umaretü'bnü Gaziyye rivâyet eyledi.

(Dedi ki): Bana Rabi' b. Sebrate'l-Cühenî, babasından rivâyet etti. (Şöyle dedi): «Fetih yılında Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte Mekke'ye müteveccihen yola çıktık...»

Râvî Beşir hadîsi giti rivâyette bulunmuş. Şunu da ziyâde etmiştir: «Kadın bu işe yarar mı? dedi.» Bu hadisde: «Bunun kaftanı eski püsküdür, dedi» cümlesi de vardır.

3488- Bize Muhammed b. Abdillah b. Nûmeyr rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize babam rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Abdi! Azız b. Ömer rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana Rabi' b. Sebrete'l-Cühenî rivâyet etti. Ona da babası anlatmış ki; kendisi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile bera-bermiş. Efendimiz şöyle buyurmuşlar:

«Ey cemâat! Ben size kadınlarla mût'a hususunda izin vermiştim. Ama artık Allah bunu kıyâmet gününe kadar haram kılmıştır. İmdi kimin de yanında bu gûnâ kadınlardan biri varsa ondan hemen arınsın. Hem o kadınlara verdiğiniz şeylerden hiç birini geri almayın.»

3489- Bize bu hadisi Ebû Bekr b. Ebû Şeybe de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Abdetû'bnû Süleyman, Abdûl Aziz b. Ömer'den naklen bu isnadla rivâyette bulundu. Sebra: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i Kabe'de rükün ile kapının arasında ayakta gördüm.» demiş. İbn Numeyr hadîsinde olduğu gibi söylüyormuş.

3490- Bize İshâk b. İbrahim rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Yahya b. Âdem haber verdi.

(Dedi ki): Bize İbrahim b. Sa'd, Abdülmelik b. Rabi' b. Sebrate'l-Cûhenî'den, o da babasından, o da dedesinden naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): «Fetih yılında Mekke'ye girdiğimiz vakit Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) mût'a yapmamızı emir buyurdu. Artık ondan bizi nehyedinceye kadar mût'a'dan çıkmadık.»

3491- Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti,

(Dedi ki): Bize Azîz b. Rabi' b. Sebratü'bni Ma'bed haber verdi.

(Dedi ki) ; Babam Rabi' b. Sebray'ı, babası Sebratü'bnû Ma'bed'den naklen rivâyet ederken dinledim. Mekke'nin fethi yılında Nebiyyullah (sallallahü aleyhi ve sellem) kadınlarla mut'a yapmayı emir buyurmuş. Sebra

Dedi ki:Bunun üzerine ben ve Benî Sûley kabilesinden bir arkadaşım dışarı çıktık. Nihayet Benî Âmir kabilesinden bir kadın bulduk. Kadın uzun boyunlu dişi deve gibi (endamlı) idî. Kadına mût'a teklifinde bulunduk. Ve kendisine kaftanlarımızı arz ettik. Kadın bana bakıyor, benî. arkadaşımdan güzel görüyor; arkadaşımın kaftanını da benim kaftanımdan güzel görüyordu. Bu hususta bir müddet nefsiyle istişareden sonra beni arkadaşıma tercih etti. Bu suretle kadınlar bizimle beraber Üç gece kaldılar. Sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onlardan ayrılmayı bize emir buyurdu.

3492- Bize Amrûn-Nâkıd ile İbn Nûmeyr rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Süfyan b. Uyeyne, Zûhrî'den, o da Rabi' b. Sebra’dan. o da babasından naklen rivâyet etti ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) nikâhı mut'a'dan nehiy buyurmuş.

3493- Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Uleyye, Ma'mer'den. o da Zûhrî'den, o da babasından naklen rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kadınlarla mût'a yapmayı fetih gününde nehi buyurmuş.

3494- Bana bu hadîsi Hasan El-Hulvanî ile Abd b. Humeyd, Ya'kub b. İbrahim b. Sa'd'dan rivâyet ettiler.

(Dedi ki): Bana babam, Sâlih'den naklen rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize İbn Şihâb, Rabi' b. Seb-rate'l-Cûheni'den, o da babasından naklen haber verdi. Babası Rabi'a, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in fetih zamanında mût'a'dan yani kadınlarla mût'a yapmaktan nehi buyurduğunu ve kendisinin iki kırmızı kaîtan mukabilinde mût'a yapmış olduğunu haber vermiş.

3495- Bana Harmeletû'bnû Yahya rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize İbn Vehb haber verdi.

(Dedi ki): Bana Yûnus haber verdi, İbn Şihâb Şöyle dedi: Bana Urvetü'bnü Zûbeyr haber verdi ki, Abdullah b. Zübeyr Mekke'de ayağa kalkmış ve bir zata ta'rizde bulunarak: «Şübhesiz ki, bazı insanların Allah gözlerini kör ettiği gibi, kalblerini de kör etmiş. Nikâhı mût'a'ya fetva veriyorlar.» demiş. Bunun üzerine o zât kendisine nida ederek: «Sen hakikaten kaba saba bir adamsın. Ömrüme yemin ederim ki, mût'a imâmül-müttekin zamanında yapılırdı.» demiş. Bununla Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i kasdetmiş. İbn Zübeyr ona şu mukabelede bulunmuş

— Öyle ise kendini bir dene. Vallahi sen bunu yaparsan seni taşlarınla recm ederim.

İbn Şihâb Şöyle dedi: Bana Halid b. Muhacir b. Seyfullah haber verdi ki. kendisi bir zâtın yanıcıda otururken o zâta bir adam gelerek mût'a hususunda fetva istemiş. O da mût'a yapmasını emretmiş. Bunun üzerine İbn Ebî Amrate'l-Ensâri ona:

— Ağır ol! demiş. O zât:

— Ne o? Vallahi mût'a İmâmûl muttekîn zamanında yapılmıştır. Mukabelesinde bulunmuş.

İbn Ebî Amra: «Mût'a İslâm'ın ilk zamanlarında muztar kalanlar için iaşe, kan ve domuz eti (yemek) gibi bir ruhsattı. Sonra Allah dîni muhkem kıldı ve bundan nehi buyurdu.» demiş.

İbn Şîhâb Şöyle dedi: Bana Rabi' b. Sebrate’l-Cûheni haber verdi ki, babası şunu söylemiş: «Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında iki kırmızı kaftan mukabilinde Benî Âmir kabilesinden bir kadınla mût'a yapmıştım. Sonra bizi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) mût'a'dan nehi buyurdu.»

İbn Şîhâb

Dedi ki: «Ben RaM' b. Sebra'yı, Ömer b. Abdil Azîz'e bunu anlatırken oturduğum yerden dinledim.»

3496- Bana Selemetü'bnü Şebîb rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Hasen b. A'yen rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ma'kıl, İbn Ebî Able'den, o da Ömer b. Abdilâzîz'den naklen rivâyet eyledi. Şöyle dedi: Bize Rabî' b. Sebrate'l-Cühenî, babasından naklen rivâyet eyledi ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) mût'a'dan nehyetmiş ve:

«Dikkat edin! Mût'a şu gününüzden kıyâmet gününe kadar haramdır; kim bir şey verdi ise onu (geri) almasın!» buyurmuşlar.

Hazret-i Sebrâ hadîsinin muhtelif rivâyetlerinden anlaşılıyor ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) nikâhı mût'a'yı bir 2amamar helâl kılmış, sonra onun hükmünü kaldırmıştır. Abdullah b. Zübeyr'-in: «Allah bir takım insanların gözlerini kör ettiği gibi, kalplerini de kör etmiştir.» diyerek ta'rizde bulunduğu zat İbn Abbâs (radıyallahü anh)’dır. Hazret-i İbn Abbâs’ın âhır ömründe gözleri görmez olmuştu. İbn Abbâs (radıyallahü anh) mût'a'nın Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) devrinde yapılırdığını söylemesi üzerine Abdullah b. Zübeyr'in: «Bunu yaparsan seni taşlarınla recm ederim» mukabelesinde bulunması mût'a'nın nesh edildiğini kendisine bildirdikten sonra haram olduğunda asla gübhe kalmayan bu İşi yaparsan zina etmiş olursun ve seni taşlarla recm ederim mânâsına hami edilmiştir.

3497- Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti.

(Dedi ki): Mâlik'e, İbn Şihâb'dan dinlediğim, onun da Muhammed b. Alî'nin oğulları Abdullah ile Hasen'den, onların da bahalarından, onun da Ali b. Ebî Talib'den naklen rivâyet ettiği şu hadîsi okudum: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Hay her günü kadınlarla mût'a yapmaktan ve ehli eşeklerin etlerini yemekten nehi buyurdular.»

3498- Bize bu hadîsi Abdullah b. Muhammed b. Esma' Ed-Dubaî dahi rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Cüveyriye, Mâlik'den bu isnadla rivâyette bulundu. Mâlik: «Ali b. Ebi Talib'in birine sen gerçekten şaşkın bir adamsın; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bizi nehiy buyurdu derken işittiğini söylemiş.»

Râvi hadîsi, Yahya b. Yahya'nın Mâlik'den rivâyet ettiği hadîs gibi rivâyet etmiştir.

3499- Bize Ebü Bekir b. Ebî Şeybe ile İbn Nümeyr ve Züheyr b. Harb toptan İbn Uyeyne'den rivâyet ettiler. Züheyr

(Dedi ki): Bize Süfyân b. Uyeyoe, Zührî'den, o da Muhammed b. Ali'nin oğulları Hasen ile Abdullah'dan, onlar da babalarından, o da Ali'den nakien rivâyet etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Hayber günü hem nikâhı müt’a dan, hem de ehli eşeklerin etlerin (i yemek)’den nehiy buyurmuş.

3500- Bize Muhammed b. Abdillah b. Nümeyr rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize babam rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ubeydûllah, İbn Şihab’dan, o da Muhammed b. Alî'nin oğulları Hasen ile Abdullah'dan, onlar da babalarından, o da Ali'den naklen rivâyet eyledi ki, Hazret-i Ali İbn Abbâs'i kadınlara müt'a yapmak hususunda müsamahakâr konuşurken işiterek:

— Yavaş ol ey İbnü Abbâs! Çünkü Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Hayber günü hem müt'a'dan, hem de ehli eşeklerin etlerin (İ yemek)’den nehiy buyurdu; demiş.

3501- Bana Ebû't-Tâhir ile Harmeletû'bnû Yahya rivâyet etti- (Dediler ki): Bize İbn Vehb haber verdi.

(Dedi ki): Bana Yunus, Şihâb'dan, o da Muhammed b. Ali b. Ebi Tâlib'in oğulları Hasen ile Abdullah'dan, onlar da babalarından naklen haber verdi. Muhammed, Ali b. Ebi Tâlib'i İbn Abbâs'a şunları söylerken işitmiş:

«Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Hayber günü hem kadınlara müt'a yapmaktan, hem de ehli eşeklerin etlerini yemekden nehiy buyurdular.»

Bu hadîsi Buhârî «Meğâzî», «Zebâyıh» ve «Nikâh» bahislerinde; Tirmizî ile İbn Mâce «Nikâh»da; Nesâî «Av» bahsinde muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir.

Buraya kadar geçen rivâyetlerden anlaşılıyor ki, nikâhı müt'a İslâm'ın ilk zamanlarında bir müddet mubah kılınmış, sonra bu hüküm nesh edilerek müt'a'nın kıyâmete kadar haram olduğu bildirilmiştir.

Hattâbi diyor ki: «Bu nikâh İslâm'ın ilk devirlerinde mubah idi. Sonra haranı kılındı. Bugün İmâmlar arasında bu hususta hüâf kalmamıştır. Yalnız bâzı Râfizîler'in söylediği bir takım sözler vardır. İbn Abbâs uzun gurbet ihtiyaç ve fakirlik dolayısiyle muztar kalanlar için bir zamanlar bunun mubah olduğuna kaail bulunuyordu. Sonra tevakkuf ederek bu hususta fetva vermekten vazgeçti.»

İbn Abdilberr (368-463) «Et-Temhîd» nâm eserinde şunları söylemektedir: «Nikâhı mût'a'da şâhid bulundurmaya lüzum olmadığına ve bu nikâhın bir müddette sona erdiğine, bu müddet bitince boşamadan ayrılma vuku bulduğuna, kan ile kocanın arasında mîras cer-yan etmediğine ulemâ ittifak eylemişlerdir. Mezkûr nikâh Allah'ın kitabında ve Resûlünün sünnetinde beyân buyrulan zevcelerin hükmü değildir.»

Burada şöyle bir suâl hâtıra gelebilir: Mut'a muvakkat nikâh demek olduğuna göre kari ile kocanın âdet müktezâsı yaşayamayacakları kadar uzun bir müddet meselâ ikiyüz sene için mût'a yapılsa nikâh yine batıl mıdır?

Cumhûru ulemâ; bâtıl olduğuna kaaildirler. Hanefîler'den İmâmı Zûfer'e göre şart: bâtıl, nikâh: sahîhdir.

Nikâhı mût'a bâtıl olunca bu nikâhla birleşen karı-kocaya hadd-i şer'i tatbik olunur mu olunmaz mı meselesi ulemâ arasında ihtilaflıdır. Ekseri Mâlikîler'e göre hadd-i şer'î tatbik edilmez. Çünkü burada akd şübhesi vardır. Ashâb-ı kirâm bu hükmün kaldırılıp kaldırılmadığı hususunda ihtilâf etmişlerdir. Bu mesele Kur'ân-ı Kerîm'in haram kıldığı şeylerden değildir. Bununla beraber nikâhı mût'a yapanlar şiddetle cezalandırılırlar.

Rafi'îye göre Hazret-i İbn Abbâs'in nikâhı mût'a'ya fetva vermekten döndüğü doğru ise bu bâbda icma' hasıl olmuştur. Binâenaleyh mût'a yapanlara hadd-i serî' vurulur. Hazret-i İbn Abbâs’ın döndüğü doğru değilse mesele bir asırda yetişen ulema arasında ihtilaflı, onlardan sonra gelenler bu babdaki kavillerin birini tercih etmiş demek olur. Ki ona icma' denilip demlemeyeceği hususunda iki kavil vardır. İcma' diyenlere göre; hadd-i şer-i vacib değildir diyenlere göre had vurmak icab etmez. Nevevî de bu kavli sahih bulmuştur.

- Nikâhı mût'a'nın ne zaman haram kılındığı hususunda rivâyetler muhteliftir. Hayber vakıasında, Mekke'nin fethinde, Evtâs gazasında, Tebûk'de, Hacc Ebû’l-Vedâ'da ve Ömre-tû’l Gazâ'da haram kılındığına dâir hadîsler rivâyet olunur. İbn Abdilberr: «Bu babta şiddetli ihtilâflar ve pek çok hadîsler vardır. Ama biz onları yazmadık.» demiştir. Rivâyetlerin muhtelif şekillerde araları bulunmuştur.

Nevevî: «Doğrusu ve muhtar olan kavil şudur ki, mût'a'nın haram ve mubah kılınması iki defa olmuştur. Hayber vak'asından önce mût'a helâldi. Sonra Hayber günü haram kılındı. Bilâhare Mekke'nin fethinde yine mubah kılındı. Evtas gününden murâd da Mekke'nin feth edildiği gündür. Mût'a için orada üç gün müsaade verildikten sonra bu hüküm nesh edilmiş nikâhı mût'a kıyâmete kadar haram kılınmıştır.

Üç şeyin ikişer defa nesh edildiği söylenir. Bunlar: Nikâhı mût'a, ehli eşeklerin etini yemek ve namazda Beyt-i Makdîs'e dönmektir.

Ulemâdan bazıları nikâhı mût'a meselesinde nâsiha ihtiyaç olmadığını söylemişler: «Çünkü bu nikâh ancak üç gün mubah kılınmıştı. Bu müddet bitince onun cevâzi da kendiliğinden sona erer.» demişlerdir.

Nikâhı mût'a mânâsında bir de nikâhı muvakkat vardır. Bu nikâh aynen mût'a gibi batıldır. Aralarındaki fark hemen hemen Iafzîdir. Meselâ: Nikâhı mût'a temettü' ve istimta' gibi kelimelerle akd edildiği halde nikâhı muvakkat nikâh ve tezvic gibi kelimelerle kıyılır; nikâhı mût'a'da şâhid ve müddetin tayini şart değildir. Fakat nikâhı muvakkatte bunlar şarttır.

Mânâ itibariyle her ikisi de bâtıl olduğu için, Hanefîler'den Kemâl b. Hümâm nikâhı muvakkati mût'a'nın efradından saymıştır.

Hazret-i Ali'nin: «Sen gerçekten şaşkın bir adamsın» diyerek sitem ettiği zat Hazret-i İbn Abbâs'dır. Bazıları bu ve bundan sonra gelen: Ağır ol ey İbn Abbâs !..» rivâyetiyle Hazret-i İbn Abbâs'in mût'a hakkındaki fetvasından döndüğüne istidlal ederlerse de bu rivâyetlerde onun döndüğüne dair bir sarahat yoktur. Bilâkis az evvel geçen İbn Zübeyr rivâyeti Hazret-i İbn Abbâs’ın mezkûr fetvadan henüz dönmediğini gösterir. Çünkü Abdullah b. Zübeyr'in Hazret-i İbn Abbâs'a ta'rizde bulunması kendisinin halîfe bulunduğu sıradadır. O zaman Hazret-i Ali (radıyallahü anh) dünyadan gitmişti. Anlaşılıyor ki, Hazret-i Ali vaktiyle İbn Abbâs (radıyallahü anh)'s. mût'a'nın Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) tarafından nehyedildiğini söylemiş, fakat İbn Abbâs bunu kabul etmiyerek bir müddet nikâhı mût'a için fetva vermeye devam etmiş, nihayet fetvasından dönerek mût'a'nın ilelebed haram olduğunu kabul etmiştir. Nitekim Tirmizî'nin rivâyet ettiği bir hadîs de bunu teyid eder. Bazıları Hazret-i İbnİ Abbâs’ın mût'a'yı yalnız seferlerde mecburiyete ıztırâr halinde mubah gördüğünü rivâyet ederler. Hattâ Saîd b. Cübeyr'in Hazret-i İbnİ Abbâs'a: «Senin fetvan aldı yürüdü ve onun hakkında şâirler şiir söyledi» diyerek bir beyit okuduğu; İbn Abbâs bunu dinledikten sonra şaşarak: «Sübhanallah! Ben böyle bir fetva vermedim. Nikâhı mût'a ancak lâşe, kan ve domuz eti gibi bir şeydir. Muztar kalmayanlara helâl olmaz» dediği söylenir.