Geri

   

 

 

 

İleri

 

65- İhtiyacı Olan Kimsenin Hedy Olarak Gönderilen Deveye Binmesinin Cevazı Bâbı

3271- Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti.

(Dedi ki): Mâlik'e, Ebû'z-Zinâd'dan dinlediğim, onun da A'rac'dan, onun da Ebû Hüreyre’den naklen rivâyet ettiği şu hadîsi okudum: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir adamın dişi bitr deve sürdüğünü görerek:

«On bin!» demiş. O zât:

— Yâ Resûlallah! Bu bedenedir, mukabelesinde bulunmuş. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ya ikincide yahut üçüncü defada:

«Ona bin! Yazık sana!» buyurmuşlar.

3272- Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Muğîratu'bnü Abdirrahmân El-Hızâmî, EbûVZinâd'dan, o da A'rac'dan bu isnâdla haber verdi. (Ebû Hüreyre): «Bir defa bir adam nişanlı bir deve sürerken...» demiş.

3273- Bize Muhammed b. Râfi' rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Abdürrezzâk rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ma'mer, Hemmâm b. Münebbih'ten rivâyet etti. Hemmâm: Bize Ebû Hüreyre'nin Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den rivâyet ettikleri şunlardır diyerek bir takım hadîsler söylemiş, ezcümle şöyle deditir:

«Bir defa bir adam nişanlı bir dişi deveyi sürerken Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kendisine:

— Yazık sana! Bin ona! buyurmuş. O zât:

— Bu bedenedir yâ Resûlallah! demiş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem);

— Yazık sana! Bİn ona; yazık sana! Bin ona! buyurmuşlar.»

Bu hadîsi Buhârî «Hacc», «Vasâyâ» ve «Edeb» bahislerinde; Ebû Dâvûd ile Nesâî «Hacc» bahsinde muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir.

Deve süren zâtın kim olduğu malûm değildir. Bu zât: «Yâ Resûlallah! Bu bedenedir.» demekle, devenin kurban edilmek üzere Mekke'ye gönderilmekte olduğunu anlatmak istemiştir. Rivâyetlerin bâzılarından anlaşıldığına göre devenin boynunda kurbanlık alâmeti bulunuyormuş. Binâenaleyh Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in onu görül dört ay kadına yaklaşmıyacağma yemîn etmek şer'an ilâ sayılmaz. Mutlaka dört aydan fazla bir müddet söylemek îcâb eder.

İmâm Mâlik, dört ay üzerine bir gün ziyâde edilmesini şart koşmuştur. Fakat îlâ âyeti bu zevatın aleyhlerine delildir.

îlâ'nın hükmü: Müddet içinde kadına yaklaşıldığı taktirde keffâret îcâb etmektir.

Hasan-ı Basrî'ye göre keffâret lâzım değildir; îlâ sakıt olur.

îlâ yapan kimse dört ay içinde karısına yaklaşmazsa, bir talâk boş olur. Ashâb-ı kirâm'dan İbn Mes'ûd, İbn Ömer, İbn Abbâs, Osman ve Alî (radıyallahü anhûm) hazerâtının kavilleri bu olduğu gibi cumhûr-u Tabiîn'in mezhepleri de budur.

îlâ hakkında filan kitaplarında tafsilât vardır.

Hadîsin bütün rivâyetlerinde bir ay'in yirmidokuz günden ibaret olduğu bildirilmektedir.

Kâdi Iyâz diyor ki: «Bütün bu rivâyetlerin mânâsı: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yirmidokuz günü tamam ettikten sonra döndü, demektir. Buna delîl: Hadîsin bir rivâyetinde:

 (yirmidokuz gün geçtikten sonra); diğer rivâyette:

 (yîrmidokuzun sabahında) yani (yirmidokuzdan sonra gelen gecenin sabahında) buyurulmuş olmasıdır. O sabah ise otuzuncu günün sabahıdır. (Ay yirmi dokuzdur.) sözünün mânâsı: bazen yirmidokuz çeker, demektir. Nitekim bâzı rivâyetlerde bu şekilde tasrîh buyurulmuştur.»

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yemîni zevcelerine güvendiği içindi. Müfessirler Sûre-i Tahrîm'in tefsirinde bu yeminin sebebini beyân etmişlerdir. Görmek isteyenler oraya bakabilirler.

ye göre binmek ve sütünü içmek hayvana bir noksanlık getirirse noksanlığın kıymetini ödemek lâzım geldiğini kaydetmiştir. İmâm Mâlik'e göre dahi sütü içilmezse de içildiği takdirde ödemek îcâb etmez.

Binmeyi tecviz edenler kurbanlık deve üzerinde yük taşınıp taşı-namıyacağı hususunda ihtilâf etmişlerdir. İmâm Mâlik bunun caiz olmadığını söylemiş cumhûr ise tecviz etmişlerdir.

Devenin dişisinden de erkeğinden de hedy kurbanı olur. Hanefiîler'le İmâm Mâlik'in mezhepleri budur. Mezkûr kavl birçok ashâb-ı kirâm'dan nakledilmiştir. İbn Tin, hed-yin yalnız dişi deveden olacağını söylemiş ve bu kavli İmâm Şâfii'den nakletmiştir.

2- Hadîs-i şerif âlimin fetvayı tekrar edebileceğine, onu kabul etmeyeni tekdir ve tevbih'da bulunabileceğine delildir.

3274- Bana Amru'n-Nâkıd ile Süreye b. Yûnus rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Hüseyni rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Humeyd, Sâbit'ten, o da Enes'den naklen haber verdi. Humeyd zannederim bunu Enes'den ben de işittim demiş. H.

3275- Bize Yahya b. Yahya da rivâyet etti. Bu lâfız onundur.

(Dedi ki): Bize Hüseyni, Humeyd’den, o da Sâbit-i Bünânî'den, o da Enes'den naklen haber verdi. Enes (radıyallahü anh) Şöyle dedi:

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir bedeneyi sürmekte olan birine tesadüf ederek:

— Bin ona! buyurdu. O zât:

— Bu bedenedir mukâabelesinde bulundu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) iki yahut üç defa (bin ona!) buyurdular.»

3276- Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Bişr, Mis'ar'dan, o da Bükeyr b. Ahmes'den, o da Enes'den naklen rivâyet etti, Bükeyr, ben Enes'i şöyle derken işittim demiş:

«Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanından bir bedene yahut hediyye geçirdiler. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (sahibine):

«Bin ona! dedi. O zât:

— Bu bedenedir yahut hediyyedir mukaabelesinde bulundu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

— «İsterse bedene olsun» buyurdular.

3277- Bize bu hadîsi Ebû Küreyb de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize İbn Bişr, Mis'ar'dan rivâyet etti.

(Dedi ki):-Bana Bükeyr b. Ahnes rivâyet etti.

(Dedi ki): Enes'i:

«Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanından bir bedene geçirildi...» derken işittim. Ravî (hadîsin geri kalan kısmını) yukarki hadîs gibi rivâyet etmiştir.

3278- Bana Muhammed b. Hâtim rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Yahya b. Saîd, İbn Cüreyc'den rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana Ebû'z-Zübeyr haber verdi.

(Dedi ki): Câbir b. Abdillâh'tan dinledim. Kendisine hedy kurbanlığına binilip tinilemiyeceği soruldu da şöyle dedi:

«Ben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i, (Muztar kaldığın vakit başka hayvan buluncaya kadar ona ma'rûf vecihle bin!) buyururken İşittim.»

3279- Bana Selemetu'bnü Şebîb rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Hasen b. A'yen rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ma'kıl, Ebû'z-Zübeyr'den, naklen rivâyet etti. Ebû'z-Zübeyr Şöyle dedi:

vâyet etmişlerdir. Fakat Hattâbî bunu pek doğru bulmamış şeklinde okunmasını tavsiye etmişdir. Cevheri ile sair lügat ulemâsı bu hususta biri «Zehafe» diğeri «Ezhafe» olmak üzere iki lügat kullanıldığım söylemişlerdir. Bu kelimeler sürünmek, yol almak ve bîtâb düşerek yolda kalmak mânâlarında kullanılırlar. Binâenaleyh Hattâbî'nin iddiası kabul edilmemiştir. Kelime her iki şekilde de kullanılabilir. Burada murâd hayvanın yürüyemeyip yolda kalmasıdır.

Hadîsteki «Ayiye» fiili «Ayye» ve «Uniye» şeklinde de rivâyet olunmuştur. Birinci ve ikinci rivâyetlerin mânâsı âciz kaldı yani hayvan yolda kalırsa ne yapmak lâzım geldiğini bilemedi demektir. Üçüncü rivâyete göre mânâ ehemmiyet verdi demektir.

Hadîsin birinci rivâyetinde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in gönderdiği develerin on altı, ikinci rivâyetinde onsekiz olduğu görülmektedir. Nevevî buna bakarak hâdisenin ayrı ayrı iki yerde geçmiş olabileceğine ihtimâl verdiği gibi, aynı hadisenin ayrı ayrı rakamlarla ifade edilmiş olmasını da caiz görmüş: «Onaltı adedinde fazlasını nefy yoktur. Çünkü bu bir mefhum-u adettir, onunla amel edilmez» demiştir. Hâdise bir olduğuna göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in develerine vekil tayin ettiği zâtın Ebû Kabîsa Züeyb (radıyallahü anh) olduğu anlaşılır.