64- Bizzat Gitmek İstemeyen Kimsenin Harem-i Şerife Hedy Kurbanı Göndermesinin ve Kurbana Nişan Takarak Nişan İplerini Örmenin Müstehab Oluşu; Gönderen Kimsenin Muhrim Sayılmayacağı ve Bununla Kendisine Bir Şey Haram Olmayacağı Bâbı 3256- Bize Yahya b. Yahya ile Muhammed b. Rumh rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Leys haber verdi. H. Bize Kuteybe de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Leys, İbn Şihâb'dan, o da Urvetü'bnü Zübeyr ile Amra binti Abdurrahmân'dan naklen rivâyet etti ki, Âişe (radıyallahü anha) Şöyle dedi: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hedy kurbanını Medine'den gönderirdi. Ben kurbanının nişan iplerini örerdim. Sonra ihrâmlı bir kimsenin sakındığı hiç bir şeyden sakınmazdı.» 3257- Bana bu hadîsi Harmeletü'bnü Yahya da rivâyet etti. (Dedi ki): Bize İbn Vehb haber verdi. (Dedi ki): Bana Yûnus, İbn Şihâb'dan bu isnâdla bu hadîsin mislini haber verdi. 3258- Bize bu hadîsi Saîd b. Mansur ile Züheyr b. Harb dahi rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Süfyân, Zührî'den, o da Urve'den, o da Âişe'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet eyledi. H. 3259- Bize Saîd b. Mansûr ile Halef b. Hişâm ve Kuteybetü'bnü Saîd de rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Hammâd b. Zeyd, Hişâm b. Urve'den, o da babasından, o da Âişe'den naklen haber verdi. Âişe: «Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in hedy kurbanının nişan iplerini örerken hâlâ kendimi görür gibiyim.» demiş. Râvî hadîsi yukaıki hadîs gibi rivâyet etmiştir. 3260- Bize Saîd b. Mansûr rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Süfyân. Abdurrahmân b. Kâsım'den, o da babasından naklen rivâyet etti. Babası Şöyle dedi: Ben Âişe'yi şunu söylerken işittim: «Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in hedy kurbanının nişan iplerini şu iki elimle örerdim. Sonra (hacıların uzaklaştığı) hiç bir şeyden uzaklaşmaz ve bir şeyi terketmesdî. 3261- Bize Abdullah b. Meslemete'bni Ka'neb rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Eflâh, Kâsım'den, o da Âişe'den naklen rivâyet etti. Âişe şöyle dedi: , «Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in develerinin nişan iplerini ellerimle ördüm. Sonra onları nişanladı ve boyunlarına alâmet taktı. Bilâhare banları Beyt-i şerife gönderdi. Kendisi Medine'de kaldı ama (bununla) ona helâl olan hiç bir şey haram olmadi.» 3262- Bize Aliyyü'bnü Hucr Es-Sa'dî İle Ya'kûb b. İbrâhîm Ed-Devrakî rivâyet etliler. İbn Hucr dedi ki ; Bize İsmail b. İbrâhîm, Eyyûb'dan, o da Kaasînı ile Ebû Kilâbe'den, onlar da Âişe'den naklen rivâyet etti. Âişe (radıyallahü anhü) Şöyle dedi: « Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hedy gönderdi. Ben onların nişan iplerini ellerimle örerdim. Sonra ihrâmsız bir kimsenin çekinmediği hiç bir şeyden (o da) çekinmezdi.» 3263- Bize Muhammedü'bnü’l-Müsennâ rivâyet etti. (Dedi ki)_: Bize Hüseyn b. Hasen rivâyet etti. (Dedi ki): Bize İbn Avn. Kâsım’den, o da Ümmü'l-Mü'minîn (Âişe)'den naklen rivâyet eyledi. Şöyle dedi: «Ben bu nişan iplerini evimizde bulunan yapağıdan Ördüm de Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) aramızda ihrâmsız olarak sabahladı. İhramsız bir kimse gibi ehline yakınlık ediyordu. Yahut bir adamın ehline yakınlık ettiği gibi yakınlık ediyordu.» 3264- Bize Züheyr b. Harb rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Cerîr, Mansur'dan, o da İbrahim'den, o da Esved'den, o da Âişe'den naklen rivâyet etti. Âişe (radıyallahü anha) Şöyle dedi: «Gerçekten Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in koyundan gönderdiği hedyinin nişan iplerini ördüğümü görmuşümdur. O bunu gönderir; sonra aramızda îhramsız olarak kalırdı.» 3265- Bize Yahya b. Yahya ile Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ve Ebû Küreyb rivâyet ettiler. Yahya (bize haber verdi), ötekiler (bize rivâyet etti) tâbirlerini kullandılar. (Dediler ki): Bize Ebû Muâviye, A'meş'den, o da İbrahim'den, o da Esved'den, o da Âişe'den naklen rivâyet etti. Âişe şöyle dedi: «Ben çok defa Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in hedy kurbanlarına nişan ipi örmüşümdür. Hedyine nişan takar onu gönderirdi. Bilâhare ihramlı bir kimsenin sakındığı hiç bir şeyden sakınmayarak (aramızda) kalırdı.» 3266- Bize Yahya b. Yahya ile Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ve Ebû Küreyb rivâyet ettiler. Yahya dedi ki: Bize Ebû Muâviye, A'meş'den, o da İbrahim'den, o da Esved'den, o da Âişe'den naklen haber verdi. Âişe (radıyallahü anha) Şöyle dedi: «Bİr defa Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hedy kurbanı olarak Beyt-i Şerife koyun gönderdi de boyunlarına nişan taktı.» 3267- Bize İshâk b. Mansur rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Abdussamed rivâyet etti. (Dedi ki): Bana babam rivâyet etti. (Dedi ki): Bana Muhammed b. Cuhâde, Hakem'den, o da İbrahim'den, o da Esved’den, o da Âişe'den naklen rivâyet eyledi. Âişe (radıyallahü anha): «Biz koyunlara nişan takar ve onları gönderirdik. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) , kendisine bundan dolayı hiç bir şey haram olmayarak ihrâmsız halde bulunurdu.» demiş. 3268- Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. (Dedi ki): Mâlik'e, Abdullah b. Ebî Bekr'den dinlediğim, onun da Amra binti Abdurrahman-dan rivâyet ettiği şu hadîsi okudum. Amra haber vermiş ki İbn Ziyâd Abdullah b. Abbâs'in (hedy gönderen bir kimseye o kurban kesilinceye kadar hacılara haram olan her şey haramdır) dediğini Âişe'ye yazmış ve: «Ben de hedyimi gönderdim. Binâenaleyh (Bu bâbdaki) emrini bana yaz» demiş. Amra Dedi ki: Âişe (bu meselenin) İbn Abbâs'ın dediği gibi olmadığını söyledi ve: «Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in hedyinin nişan iplerini kendi ellerimle ördüm. Sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu nişanları eliyle taktı bilâhara onlan babamla gönderdi ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) 'e Allah'ın helâl kıldığı bir şey tâ kurban kesilinceye kadar haram olmadı.» dedi. 3269- Bize Saîd b. Mansûr rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Hüşeym rivâyet etti. (Dedi ki): Bize îsmâîl b. Ebî Hâlid, Şa'bî'den, o da Mesrûk'dan naklen haber verdi. (Dedi ki):Ben Âişe'yi perde arkasından el çarparak şöyle derken işittim: «Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in hedy kurbanının nişan iplerini ellerimle Örerdim. Sonra kurbanı gönderir; kurbanı kesilinceye kadar ihrâmlı bir kimsenin çekindiği biç bir şeyden çekinmezdi.» 3270- Bize Muhammedu'bnu'l-Müsennâ rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Abdülvahhâb rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Dâvûd rivâyet etti. H. Bize İbn Nümeyr de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize babam rivâyet etti. (Dedi ki) ; Bize Zekeriyyâ rivâyet eyledi. (Dâvûd'la Zekeriyyâ'nm) ikisi birden Şa'bî'den, o da Rlesrûk'dan, o da Âişe'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen bu hadîsin mislini rivâyet etmişlerdir. Bu hadîsi Buhârî hacc bahsinin, birkaç yerinde ve «Kitâbü'l-Vekâle»de, Ebû Dâvûd, Nesâî ve İbn Mâce hacc bahsinde muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir. Yahya b. Yahya'nın son rivâyetindeki İbn Ziyâd , Müslim'in bütün nüshalarında bu şekilde rivâyet olunmuşsa da Ebû Alî Gassânî, Mâzirî, Kâdî îyâzve Müslim'in sahihi üzerinde söz eden bütün hadîs ulemâsı bunun yanlış olduğunu söylemişlerdir. Doğrusu Ziyâd b. Ebî Süfyân'dır. Nitekim Buhârî , El-Muvatta’ ve Sünen-i Ebi Dâvûd gibi mutemet kitaplarda bu şekilde rivâyet olunmuştur. Bu zât Ziyâdu'bnü Ebîh diye maruftur. Gerçi İbn Ziyâd isminde de bir râvi varsa da Hazret-i Âişe ye yetişmemiştir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in Hazret-i Ebû Bekr'le Mekke'ye hedy göndermesi Hicretin dokuzuncu yılındadır. Kurbanı Ebû Bekr (radıyallahü anh) kesmiştir. Tahâvî bu hadîsi onsekiz tariktan rivâyet etmiştir. Hadîsin bütün rivâyetleri hedy göndermekle bir kimsenin ihrama girmiş sayılamı-yacağını ve ihrâmlıya haram olan şeylerin ona haram olmadığını göstermektedir. îş'âr: Lügatte bildirmek mânâsına gelir, Şerîatte ise devenin sağ hörgücünü kan akıtacak şekilde demirle çizmektir. Bunda hayvana eziyet olup olmadığı nazar-ı itibâra alınmaz. Zira bir şeyi menetmek yalnız sâri' hasretlerinin hakkıdır. Bunu menetmek şöyle dursun bizzat Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimiz yapmıştır, Kazzâz iş'ân: «Devenin hörgücünü bıçakla delmektir» diye tarif etmiş; «El-Muhkem» nâm eserde: «İş'âr devenin derisini yarmak yahut kan çıkıncaya kadar yaralamaktır» denilmişdir. İbn Karakol'a göre İş'âr, devenin hörgücünü sağ tarafından genişliğine yarmak suretiyle onu nişanlamaktır. Hanefîler'den İmâm Ebû Yûsuf'la İmâm Muhammed iş'ânn kan akıncaya kadar hörgücün sol tarafından ve dibinden delmek suretiyle yapılacağını söylemişlerdir. Bir rivâyette İmâm Ahmed'in kavli de budur. Sefâkusî'ye göre deve hırçın değilse horgücün sol tarafı yaralanır. Hırçın ise iki deve yan yana getirilerek aralarına girilir ve birinin hörgücü sağ tarafından, diğerinin sol tarafından çizilir. İmâm Mâlik dahi horgücün sol tarafı çizileceğine kail olmuştur. İşbîli «El-Muvatta'» şerhinde iş'ârın hem sağdan, hem soldan yapılabileceğini söylemiştir. Hazret-i Abdullah b. Ömer İş'ân bâzan sağ, bâzan da sol taraftan yapmıştır. Ekser-i ulemâya göre sağ taraftan yapmak müs-tehabdır. İmâm Şafiî ile İshâk'ın kavilleri de budur. Delilleri İbn Abbâs hadîsidir. Mezkûr hadîste ResûlüIJah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in öğle namazını Zülhuleyfe'de kıldığı sonra bir deve isteyerek onu sağ hörgücünün yüzünden yaralayarak kan akıttığı, boynuna da iki nalın taktığı bildirilmektedir. İbn Habîbe göre işar horgücün uzunluğuna yapılır. Uzunluğundan murâd horgücün sivrisinden yere doğru; genişliğinden murâd da boynundan kuyruğuna doğru yarmaktır. Cumhûr-u ulemâya göre iş'âr sünnettir. Fakat İbn Ebî Şeybe'nin «Mûsannef»inde güzel isnâdlarla rivâyet ettiği haberlere göre Hazret-i Âişe ile İbn Abbâs (radıyallahü anh): «İstersen iş'âr yap, istersen yapma» demişlerdir. Zahirîler'den İbn Hazm, İmâmı A'zam'in ; «Ben iş'ân kerih görürüm. Bu bir ta'zîbdir» dediğini söyledikten sonra Hazret-i İmâm hakkında atıp tutarak ezcümle şunları söylemiştir: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in yaptığı bir işe ta'zîb demek oîsa olsa bir âlimin en büyük kabahatlarından biridir... İmâm-ı A'zam'ın bu kavline seleften kaail olan bilmediğimiz gibi, asrında yetişen îu-kahâdan dahi Allah'ın onu taklîdle müptelâ kıldığı bâzı kimselerden başka muvafakat eden bulunduğunu bilmiyoruz.» İbn Hazme hak ettiği cevâbı Aynî vermiş ve şunları söylemiştir; «Bu bir sefâ-het ve hayâsızlıktır. Çünkü fukahânın mezheblerini bahusus Ebû Hanîfe'nin mezhebini herkesten daha iyi bilen Tahâvi , Ebû Hanîfe'nin asıl ig'ârı kerih görmediğini, onun sünnet olduğunu da inkâr etmediğini yalnız iş'ârın sirayeti mûcib olup hayvanı helâke sürükleyecek şekilde yapılmasını kerîh gördüğünü söylemiştir... Hazret-i İmâm bununla avam tabakasına bu kapıyı kapamak istemiştir. Çünkü câhiller bu husûsda had ve hududa riâyet etmezler. Ama bu cihete vâkıf olup da hayvanın etini kesmeden yalnız derisini çizmeyi Ebû Hanîfe kerîh görmemiştir. Hattâ Kirmanı Hazret-i İmâm’ın bunu müstahsen addettiğini söylemiş ve esah olan da budur demiştir.». İbn Hazm'in «îmam-ı A'zam'in bu kavline seleften kaail olan bilmiyoruz» sözü hakkında Aynî: «Bu söz fasittir.' Çünkü İbn Battal, İbrahim Nehaî'nin dahi iş'âra kâil olmadığını söylemiştir» diyor. Hazret-i'Âişe ile İbn Abbâs (radıyallahü anh) nin hedy sahibini iş'âr yapmakla yapmamak arasında muhayyer bırakmaları da onlara göre iş'ârm sünnet veya müstehab olmadığına delildir. İş'ârın hikmeti: Hayvan başka sürüye karıştığı zaman kolayca seçilmek, kaybolursa tanınmak, çalınırsa hırsızın onu bırakması, hayvanın kurbanlık olduğunu gören fakirlerin onun kesildiği yere gelmesi, başkalarını bu işe teşvik ve şeâir-i islâmiyyeyi ta'zîm gibi şeylerdir. îş'ârın deveye mahsus olup olmadığı ihtilaflıdır. İbn Ömer (radıyallahü anh) sığırlara da iş'âr yaparmış. İbn Hazm bunu Übeyy b. Ka'b (radıyallahü anh)'dan da rivâyet etmiştir. İbn Battal ile Şa'bî'ye göre sığıra da deve gibi iş'âr yapılır ve nişan takılır. Ebû Sevr'in kavli de budur. İmâm Mâlik iş'âria nişan takmanın yalnız hörgüçlü hayvanlara yapılacağını, hörgüçsüzlere ise iş'âr yapılmıyacağını söylemiştir. Said b. Cübeyr: «Hörgüçsüz hayvanlara yalnız nişan takılır, iş'âr yapılmaz» demiştir. Koyuna iş'âr yapmak sünnet değildir. Çünkü koyun hem zayıf bir hayvandır hem de yapağı iş'âr yerini örter. İbn Tin: «Hörgüçlü sığır hakkında Ebû İshâk'tan başka hiç bir kimsenin hilaf zikrettiğini bilmiyorum ama bu hayvanın mevcûd olduğunu da sanmıyorum» demişdir. Taklîd: Hayvanın boynuna alâmet olmak üzere nalın veya deri gibi bir şey asmaktır. Bu bilittifâk sünnettir. |