60- Teşrik Günlerinde Birkaç Gece Mina'da Kalmanın Vücübu, Sikaye Vazifesi Görenler İçin Bunun Terkine Ruhsat Verilmesi Bâbı 3237- Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet etti. (Dedi ki): Bize İbn Nümeyr ile Ebû Üsâme rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Ubeydullah, Nâfi'den, o da İbn Ömer'den naklen rivâyet etti. H. 3238- Bize. İbn Nümeyr de rivâyet etti. Lâfız onundur. (Dedi ki): Bize babam rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ubeydullah rivâyet etti. (Dedi ki): Bana Nâfi', İbn Ömer'den naklen rivâyet etti ki, Abbâs b. Abdil Muttalib şakiliği dolayisıyle Mina gecelerinde Mekke'de kalmak üzere Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den itin istemiş. O da kendisine izin vermiş. 3239- Bize bu hadîsi İshâk b. İbrâhîm de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Îsâ b. Yûnus haber verdi. H. Bana bu hadîsi Muhammed b. Hatim ile Abd b. Humeyd dahi hep birden Muhammed b. Bekir'den rivâyet ettiler. (Dediler ki).: Bize İbn Cüreyc haber verdi. (Îsâ ile İbn Cüreyc'in) ikisi birden Ubeydullah b. Ömer'den bu isnadla bu hadîsin mislini rivâyet etmişlerdir. Bu hadîsi Buhârî hacc bahsinin bir-iki yerinde tahrîc etmiştir. Sikâye: Su için yapılan havuz, vb.'dir. Bu kelime başka yerlerde sulamak mânâsına mastar olarak, bâzan da maşraba mânâsında kullanılmıştır. İbn-i Esîr'in beyânına göre sakîlik, Kureyş kabilesinin hacılara kuru üzüm şerbeti sunmasından ibaretti. Gerek câhiliyet gerekse İslâmiyet devirlerinde bu vazife Hazret-i Abbâs b. Abdil-muttalib'e aitti. Atâ'dan bir rivâyete göre sikâye hacılara zemzem suyu dağıtmaktır. Rivâyete nazaran vaktiyle bu vazifeyi Abd-i Menâf görürmüş. Bu maksatla tulumlarla Mekke'ye su taşır, Kabe avlusundaki deriden kaplara doldurur; sonra o suyu hacılara dağıtırmış. Ondan sonra bu vazife, oğlu Hâşim'e, ondan da Ab-dülmüttalib'e intikâl etmiş. Zemzem kuyusu kazılınca Abdüîmuttalib kuru üzüm satın alır, onu zemzem suyuna atarak şerbet yapar ve hacılara dağıtırmış. Abdülmuttalib'ten sonra sikâye vazife oğlu Abbâs'a geçmiş, İslâmiyet onu bu halde bulmuş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu vazifeyi onda bırakmış. Bir daha şikâyet vazifesi asırlar boyunca Abbâs oğullarında kalmış. Mina gecelerinden murâd Zilhicce'nin onbir, oniki ve on-üçüncü geceleridir. Nevevî diyor ki: «Bu hadîs iki meseleye delâlet etmektedir: Bunlardan biri teşrik günlerinde geceleri Mina'da geçirme meselesidir. Bunun vacip veya sünnet olması ihtilaflıdır. Ebû Hanîfe'ye göre sünnettir. Diğer ulemâ vâcib olduğunu söylemişlerdir. İkinci mesele sikâye vazifesini görenlerin Mina'da yatmayarak geceleyin zemzem suyu çekmek için Mekke'ye gitmeleridir. İmâm Şâfiî’ye göre bu mesele yalnız Abbâs'a mahsus değil aynı vazifeyi gören herkese şâmildir. Ulemâmızdan Bazıları bu ruhsatın yalnız Abbâs'a, diğer Bazıları da Hazret-i Abbâs sülâlesine mahsûs olduğunu söylemişlerdir.» Hanefîler'e göre Mina gecelerinde orayı terketmek mekruhtur. Çünkü Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ve keza Hazret-i Ömer mezkûr gecelerde oralarda kalmışlardır. Hattâ Hazret-i Ömer orada yat-mayanları cezâlandırırmış. Mamafih o gecelerde kasden başka yerde yatanlara bir şey lâzım değildir. Bazıları mezkûr gecelerde Mina'da yatmanın Hanefîler'e göre sünnet olduğunu söylemişlerdir. Zahirîler'in de kavli budur. Kurtubî böyle bir kavlin İbn Abbâs ile Hasan-ı Basrî'den de rivâyet olunduğunu, söylemiştir. İbn Battal: «Mezkûr kavli İbn Uyeyne Hazret-i Ömer'le İbn Abbâs (radıyallahü arih)'dan rivâyet etmiştir.» diyor. Yine Kurtubî'nin beyânına göre teşrik gecelerinde Mina'da kalmak bilittifâk haccın sünnetlerinden dir. Bundan yalnız sikâye vazifesi görenlerle çobanlar müstesnadır. Bir gece yahut bütün teşrik gecelerinde Mina'da kalmayıp acele Mekke'ye dönenlere İmâm Mâlik'e göre kurban lâzım gelir. Sefâkusî: «Misia'da gecelemek emrolunmuştur. Aksi takdirde Hazret-i Abbâs ile başkalarına ruhsata hacet kalmaksızın Mekke'ye dönmek caiz olurdu." diyor. Bu hususta birçok kaviller daha vardır. 3240- Bana Muhammedu'bnu-Münhâl Ed-Darîr rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Yezîd b. Zürey rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Kumeyd-i Tavîl, Bekr b. Abdillâh El-Müzenî'den rivâyet etti. (Dedi ki): Ben Kabe'nin yanında İbn Abbâs'la birlikte oturuyordum. Derken ona bir bedevî gelerek şunları söyledi: «Acep neden amcanız oğullarını hacılara bal ve süt sunarken görüyorum, siz ise üzüm şerbeti sunuyorsunuz. Bunu ihtiyâcınızdan dolayı mı yoksa bahîllikten mi yapıyorsunuz?» İbn Abbâs şu mukabelede bulundu: «Allah'a hamdolsun hiç bir ihtiyâcımız yok. Bahîl de değiliz, (Ama) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) arkasında Üsâme olduğu halde devesi üzerinde geldi de su istedi. Biz de kendisine bir kap üzüm şerbeti getirdik. O bunu içti. Ve artanını Üsâme'ye sundu. (Bize de): «İyi yaptınız! Hoş ettiğiniz! Hep böyle yapın! buyurdular. Binâenaleyh biz Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in emir buyurduğu bir şeyi değiştirmek istemeyiz. Bu hadis sikâye vazifesinin faziletine ve sikâye şerbeti içmenin rnüs-tehab olduğuna delildir. Nevevî diyor ki: «Ulemâmız hacı olsun-olmasın herkesin Hazret-i Abbâs sikâyesinin şerbetinden içmeyi bilittifak müstehab görmüşlerdir. Delilleri bu hadisdir. Sikâye şerbeti kuru üzüm vb. ile tad-landırılan, tadı hoş olup, sarhoşluk vermeyen sudur. Ama üzerinden uzun zaman geçer de müskir olursa içilmesi haramdır.» Hadîs-i şerif sikâyecilere olsun, şâir iyilik edenlere oîsun teşekkür ve senada bulunmanın müstehab olduğuna delildir. |