Geri

   

 

 

 

İleri

 

33- Ömrede Saç Kısaltma Bâbı

3080- Bize Amru'n-Nâkid rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Süfyân b. Uyeyne, Hişâm b. Huceyr'den, o da Tâvûs'dan naklen rivâyet etti.

(Dedi ki): İbn Abbâs şunu söyledi:

«Bana Muâviye:

— Haberin var mı ben Merve'de Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in saçını makasla kısalttım? dedi. Ben de ona;

— «Ben, bunun ancak senin aleyhine bir hüccet olduğunu bitiyorum! diye cevap verdim.»

3081- Bana Muhammed b. Hatim rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Yahya b. Saîd, İbn Cüreyc'den rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana Hasen b. Müslim, Tâvûs'dan, o da İbn Abbâs'dan naklen rivâyet etti. İbn Abbâs'a da Muâviyetü'bnü Ebî Süfyân haber vermiş.

Dedi ki:

— «Ben, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in saçım Merve'dey-ken makasla kısalttım. Yahut Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Mer-ve'deyken saçının makasla kısaltıldığını gördüm.»

Bu hadîsi Buhârî «Hacc» bahsinde tahrîc etmiştir.

Nevevî diyor ki: «Bu hadîs, Hazret-i Muâviye'nin Ci'râne ömresindeyken Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in saçını kısalttığına hamledilmiştir. Çünkü Veda haccında Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) hacc-ı kırana, niyet etmişti. Bu haccda Mina'da traş olduğu ve saçlarını Ebû Tâlha'nın halka dağıttığı sabit olmuştur.

Binâenaleyh Muâviye'nin onun saçını kısaltması veda haccına hamledilemez. Bunu hicretin 7. senesinde yapılan ömre-i kazaya hamletmek dahi doğru değildir. Çünkü Muâviye o gün henüz müslüman olmamıştı. O, hicretin 8. yılında Mekke'nin fethedildiği gün müslüman olmuştur. Meşhur olan kavil budur.

Bu hâdiseyi veda haccına hamledenlerin kavli doğru değildir, fahiş bir hatâdır.»

Bazıları: «İhtimâl Hazret-i Muâviye Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in saçım Ci'râne ömresinde kısaltmış da, sonra unutmuş ve Haccetü'l-Vedâ'da olduğunu zannetmiştir.» demişlerdir.

Bâzılarına göre de hadîsin buradaki cümlesinde hazf bulunmak ihtimâli vardır.

Cümlenin taktiri şudur: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in emrinden dolayı, ben kendi saçımı kısalttım.»

Fakat bu ihtimâl vârid değildir. Çünkü İmâm Ahmed'in rivâyetinde Hazret-i Muâviye'nin: «Ben, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in saçını Merve'de iken kısalttım.» dediği tasrîh olunmaktadır.

İbn Hazm , bu saç kısaltma işinin bayram günü Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) traş olduktan sonra ötede beride kalan bâzı kılları kesmekten ibaret olması ihtimâli üzerinde durmuş, fakat bu ihtimâl dahi kabule şayan görülmemiştir. Çünkü berber Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in başında sonradan makasla kesmeyi îcâb edecek saç bırakmamıştır.

Bahusus Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in saçları teberrüken ashâb arasında birer ikişer taksim edildiği için saçının gelişi güzel traş edilmesine ihtimâl yoktur.

Mişkas: Bâzılarına göre genişliği olmayan uzun ok demiridir.

Bir takımları: İçinde geniş ok bulunan yay, demek olduğunu, Bazıları da makam olduğunu söylemişlerdir.

Buraya yakışan mânâ: Makas, olmasıdır.

3082- Bana Ubeydullah b. Ömer El-Kavârîrî rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Abdüla'lâ b. Abdil'a'lâ rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Dâvûd, Ebû Nadra'dan, o da Ebû Saîd'den naklen rivâyet etti. Ebû Saîd Şöyle dedi:

«Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte hacc için avazımızın çıktığı kadar yüksek sesle telbiye getirerek yola çıktık. Mekke'ye vardığımız zaman bize bu haccı, ömreye tebdil etmemizi, yalnız hedy götürenlerin bundan müstesna olduğunu emir buyurdu.

Terviye günü gelip de Mina'yâ gitmek istediğimiz vakit hacc için telbiye getirdik.

3083- Bize Haccâc b. Şâir rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Muallâ b. Esed rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Vüheyb b. Hâlid, Dâvûd'dan, o da Ebû Nadra'dan, o da Câbir ile Ebû Said-i Hudrî (radıyallahü anhüma)’dan naklen rivâyet etti. Şöyle dediler:

«Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte hacc için avazımızın çıktığı kadar yüksek sesle telbiye getirerek (Mekke'ye) geldik.»

Bu hadîs telbiyeyi yüksek sesle -getirmenin müstehab olduğuna delildir. Bu cihet ulemâ arasında müttefekun aleyh ise de kendine zarar verecek şekilde bağırmamak şarttır. Kadınlar kendileri işitecek kadar telbiye getirirler.

Çünkü kadının sesi, fitneye muhaldir.

Zahirî ler'e göre erkeklerin yüksek sesle telbiye getirmeleri vâ-cibdir. Mescid-i Haram ile Mina ve Arafat'ta ve keza mescid olmayan yerlerde telbiye yüksek sesle getirilir.

Bunlardan başka mescidlerde telbiyenin yüksek sesle getirilip geti-rilemiyeceği ulemâ darasında ihtilaflıdır.

İmâm Mâlik ile İmâm Şafiî'den bu hususta iki kavil rivâyet olunmuştur. Bunların esah olanına göre şâir mescidlerde de yüksek sesle telbiye getirmek müstehabdır.

Hadîs-i Şerîf, hacc aylarında ömre yapılabileceğine de delildir. Ulemâ bu hususta dahi ittifak etmişlerdir.

Terviye günü Mina'ya sabahtan mı, yoksa öğleden sonra mı gitmenin müstehab olduğu ihtilaflıdır.

3084- Bana Hâmid b. Ömer El-Bekravî rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Abdülvâhid, Âsi m'dan, o da Ebû Nadra'dan naklen rivâyet etti. Şöyle dedi:

«Câbir b. Abdillâh'ın yanındaydım. (Bir ara) ona biri gelerek:

— İbn Abbâs ile İbn Zübeyir iki müt'a hakkında ihtilâf ettiler; dedi. Bunun üzerine Câbir:

— Biz, onları Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile (beraber bulunduğumuz zamanlar) yaptık. Sonra Ömer, bunların ikisini de yapmaktan bizi men etti. Bir daha biz de onları yapmadık; dedi.»

iki müt'adan murâd: Hacc-ı temettü ile nikâh-ı müt'adır. Nikâh-ı müt'anm ne olduğuna biraz yukarda işaret etmiştik. Bu bahis, yeri gelince görülecektir.

Nikâh-ı müt'anın hükmü ilelebet kaldırılmıştır.

Buradaki hacc-ı temettu'dan murâd: Haccı, ömreye tebdil etmektir.

Bu mes'elenin ihtilaflı olduğunu geçen rivâyetlerde görmüştük.